Kimdir Bu Boşnaklar ? » Boşnak HaberBoşnak Haber

3 Mayıs 2024 - 00:04

Kimdir Bu Boşnaklar ?

Kimdir Bu Boşnaklar ?
Son Güncelleme :

23 Nisan 2024 - 22:16

Prof. Dr. Adem Fazlıoğlu, Boşnak Dünyası Gazetesi’nin 2019 Mayıs sayısında, Boşnakların kim olduğu sorusuna ünlü tarihçi ve akademisyen Muhamed Filipoviç’in açıklamaları doğrultusunda cevap aramıştı…

Fotoğraf açıklaması yok.

*** *** ***



Kimdir bu Boşnaklar?



1990’ların başında Bosna Hersek’te siyasal hayatta Boşnaklar adına öne çıkan üç isim vardı. Alija İzetbegoviç, Bilge Kral. Adil Zülfikarpasiç, namıdiğer Boşnak. Muhamed Filipoviç, Bosna’nın ruhu.



2015 yılında kurulan Bosna Sancak Akademik Kültür ve Tarih Vakfı, 2017 yılında Bosna Hersek Devleti Başkanlık Konseyi üyesi Bakir İzetbegoviç’in “Babam Alija İzetbegoviç” başlıklı konferansına ev sahipliği yapmıştı.



Vakıf kuruluş aşamasında, 2014 yılında Adil Zülfikarpaşiç Vakfı kuruluşu olan “Boşnak Enstitüsü”nü ziyaret etmiş ve işbirliği sonucu olarak 2018 yılında icra kurulu başkanvekili olan Fahrudin Rizvanbegoviç “Avrupalı Müslümanlar: Boşnaklar” başlıklı bir konferans için Türkiye’ye gelmişti. Bosna Sancak Akademik Kültür ve Tarih Vakfı temellerinin atıldığı dönemde 2011 yılında da Muhamed Filipoviç’i “Biz Boşnaklar Kimiz” başlıklı konferans için İstanbul’a davet etmişti.



1961 yılında Eski Yugoslavya’da Boşnaklar ne “Boşnak” ne de “Müslüman” olarak tanınmıyordu. Kendilerini nüfus sayımında “seçimini yapamamış” olarak belirtmek zorunda kalıyorlardı. Böyle bir dönemde Filipoviç genç bir bilim adamı olarak davet edildiği bir konferansta söz alarak “Siz kabul etseniz de etmezseniz de Bosna’da Boşnak halkı var ve var olmaya devam edecektir” diyebilen bir kişiydi. Vakfın İstanbul’da organize ettiği bu konferanstan bazı hatırlatmalar yapmak istiyorum.



Filipoviç;



“Biz Boşnaklar tarihimizin uzun ve çok zorlu geçen son tarihi dönemlerinde; ki bu dönemlerde biz Avusturya-Macaristan’ın yönetimini, Sırbistan’ın yönetimini, Sırp Hırvat yönetimini, II. Dünya Savaşı sonrası Komünist yönetimini yaşadık ve bu dönemlerde tarihimizi yorumlama konusunda kararlı davranmadık. Ayrıca bunu nasıl yapabileceğimizi, kim olduğumuzu, ne olduğumuzu da bilmiyorduk.



Bakın bizde bazı kişiler bunları biliyordu. Ancak bu yeterli değildi. Çünkü bir toplumda bir gerçeğin yaşam alanı bulabilmesi, fonksiyonel hale gelebilmesi için gerçeğin çok kişi tarafından benimsenmesi, sahiplenmesi gerekiyor.



Osmanlılar, Bosna’nın fethinin ardından ilk iş olarak bir sayım yapmış ve mevcut durumu kayıt altına almışlardır. Bildiğimiz üzere Osmanlı İmparatorluğu kendinden önce hüküm sürmüş Arap, Selçuk ve Bizans İmparatorluğu’nun tarihi mirasını, devlet tecrübelerini devralmış; toplum ve devlet organizasyonu konusunda bu üç imparatorluğun 1200 yıllık tecrübelerini özümsemiş ve mükemmel işleyen bir bürokratik sistem kurmuştur.



Osmanlıların yaptığı bu ilk sayımda, Bosna Hersek’te Boşnak adını verdikleri tek bir halkı kayıt altına almışlardır. Bu sayımla ilgili sicil defterlerindeki kayıtlarda kimileri Bogumil, kimileri Ortodoks, kimileri Katolik olarak kayda girse de hepsi Boşnyani, yani farklı inançları olan Boşnaklar olarak adlandırılmışlardır.



Bununla neyi anlatmak istiyorum? Türk belgelerinde Türklerin Bosna’ya geldiklerinde buldukları durumu eksiksiz kayda aldıklarını ve bu belgelerin bizim tarihimizi öğrenmemiz açısından yegane doğru kaynak olduklarını görmekteyiz. Tarihimizle ilgili manastırlarda papazların tuttukları kayıtlar, günlükler gibi ideolojik ve sahte sayılan kaynaklar da vardır ki bunlar kesinlikle belge vasfı taşımamaktadır.”



Kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplar:



**Sancak’taki Müslümanlarla, Bosna’daki Müslümanlar aynı ulusal kimliğe sahip midir?



Kesinlikle evet. Biz aynı halkız. Hepimiz Boşnağız. Sadece dinimiz bir olduğu için değil, asırlardır aynı ülkede ve aynı devlette birlikte yaşadığımız için, ikincisi aynı gelenek ve göreneklere sahip olduğumuz için.



**Sancaklıların Güney Slavların bir kolu olduğu yönünde iddialar, düşünceler var. Bu konuda ne dersiniz?



Bizim coğrafyamızda safkan hiçbir ırk, ulus yok. Ben bizim Bosna’nın nüfus yapısından örnek vereyim. Nüfusun %30’u İlir kökenli, %20’si Cermen kökenli, %30’u Slav kökenli, diğer %20’si ise muhtelif halklara mensup gruptan oluşuyor. Bakın Balkanlardan hiçbir halk için saf bir ırktan söz edilemez. Slav ırkı da dahil. Bu coğrafyada yaşayan bizlerin ortak bir dili var o da Slav dili. Ancak bu ortak dil bizim hepimizin “Slav” kökenli olduğumuz anlamına gelmiyor. Güney Slav ırkına ait olup olmadığımız konusuyla kafanızı yormayın, aklınız karışmasın. neden Güney Slav olmalıymışsınız ki? Onların sizden üstün bir tarafı mı var? Onların örneğin kuzeydekilerden, Tatarlardan, Türklerden veya bir başkasından neden daha üstün, daha iyi olsunlar ki?



Bugün bizim sahip olduğumuz kanımızın yapılan DNA analizlerinde, ki İsviçre’deki enstitü için yapılmış bir çalışmadır, bizim bu sonuçlara göre İlir olmamız lazım gerekir. Oysa İlirler tarih sahnesinden silineli çok asırlar geçti, ki bugün biz onların dilini bile bilmiyoruz. İşin özü şudur; siz Boşnaksınız. Hangi etnik kökenden gelirseniz gelin siz Boşnaksınız. Bakın size örneğin Sırpların kim olduklarını söyleyeyim. Onların yarısı Vlah (Ulah) halkı, etnik olarak Vlah ki yakın zamanlara kadar Romence konuşurlardı. Diğer yaklaşık yarısı (Cincar) Tsintsar yine kendi dillerine sahip otantik bir halk. Çok küçük bir bölümü ise, hani o sarışın bıyıklara sahip Sırplar var ya belki onlar “Slav” olabilir. Siz de Sancak’ta benim dolaştığım bölgelerde, örneğin Sjenitsa’da hiç sarışın insana rastlamıyorsunuz.



**Ortaçağdaki Bosna devletinin bugünkü Boşnak ulusal kimliği üzerinde nasıl bir etkisi vardır?



Ortaçağdaki Bosna Devleti’nin bizim için önemi çok büyüktür. Neden? Çünkü ortaçağdaki Bosna Devleti bugünkü Bosna Hersek sınırları içinde ve Bosna’nın dini anlamda henüz kimliğini seçmediği tek bir dinin hegemonyasına girmediği bir dönemde kurulmuştur. O yüzden o devlet en başından beri çok dinli devletti. Kendi toprakları üzerinde birçok dine mensup değişik gruplar yaşıyordu. Bosna Devleti bildiğiniz gibi 8. yüzyılda, Sırp Devleti’nden önce kurulmuş ve tüm tarihi boyunca onun kralları, hükümdarları vs. genelde halkın bu çok dinli yapısını, din hürriyetini kollamış ve korumuşlardır.



O günlerde Avrupa’da egemen olan anlayış “guest region revues religios” yani “hükümdarlık kimdeyse din de onundur”la ifade edilecek anlayışı kabul etmemişlerdir. Bu yüzden o dönemde hem Hırvatlar, hem Sırplar, hem Macarlar hatta Papa tarafından eleştirilmiş ve şikayet edilmişlerdir. Ülkelerinde inanmayanlara ve farklı farklı inananlara yaşam hakkı tanıdıkları için eleştiriliyor, baskı görüyorlardı. Bu eleştirilere Bosna hükümdarlarının duruşunu örneklemesi bakımından Bosna kralı Tvrtko’nun kendisine ülkesindeki Ortodokslara, Heretiklere vs. yaşam hakkı tanıdığı için eleştirel mektup gönderen Papa’ya gönderdiği cevabi mektubunda; “Kutsal peder doğrudur, benim ülkemin doğusunda Ortodokslar, batısında Katolikler, orta bölgesinde Krstiyanlar-Bogumiller yaşar. Fakat onların hepsi inançlı insanlar, kendi gelenekleri doğrultusunda hepsi inançlılar. Onların hükümdarı olarak benim görevim, onların din ve inanç özgürlüklerini ve haklarını tesis etmek ve korumaktır.



O dönemin Katolik Avrupa’sında böyle bir şey yazmak imkansız gibi bir şeydi. Avrupa’daki o dönemin hakim anlayışı, Katolik olamayan tüm unsurları temizlemek gerekir. Arapları, Musevileri, Ortodoksları vs. hepsini temizlemek gerekir şeklindeydi.



Bu yüzden bizim ortaçağ Bosna Devleti’nden devraldığımız büyük miras, hoşgörü ve tolerans geleneğidir. İkinci devraldığımız miras, Bosna’nın savunulması, korunması gereğidir.



Bakın o dönem Bosna üzerinde haçlı seferleri düzenlenmiştir. Dönemin Sırp, Hırvat, Zeta, Macar hükümdarları hepsi Bosna’ya saldırdılar, savaşlar düzenlemişlerdir. Bu saldırılara karşı Bosna’yı ister Katolik, ister Ortodoks ister Bogumil olsun tüm Boşnaklar (Boşnyaninler) savunmuşlardır. Bu savunmalarında genelde başarılı olmuşlardır. Bosna’ya karşı 1054 yılından itibaren altı tane savaş yürütülmüş olmasına rağmen hiçbir zaman yenilmemiş olduğunu biliyoruz. Şunun altını çizelim; bizim için ortaçağ Bosna Devleti’nin önemi ortaçağda diğer komşularımızdan daha güçlü bir devlete sahip olduğumuzun ispatı olarak bunu bilmemiz gerekir. Bakın Hırvatlar 1192 yılında, Sırplar 1389 yılında Kosova’da devletlerini kaybetmişlerdir. Oysa ortaçağ Bosna Devleti’ni biz 1463 yılında kaybettik. Hırvatlardan yaklaşık 200 yıl sonra, yani bizim devletimiz onlardan daha uzun ömürlü ve daha güçlü kimliği olan devletti.



Üçüncüsü bu devletimiz ve kimliğimiz bizim için çok önemli. Çünkü biz o devletin mirasının gerçek mirasçılarıyız. Çünkü bugün de öyle bir devlet istiyoruz. O devletin tolerans/hoşgörü geleneğinin mirasçılarıyız. Devletin savunulmasının, birlikte savunulmasının mirasçılarıyız.

YORUM YAP