Makedonya Türklerinin millî ve manevî değerlerine, örfve adetlerine sahip çıkmalarını sağlamak amacıyla 1944 yılında Üsküp’te Şuayip Aziz tarafından kurulan ve Makedonya’daki Türklerin kimlik sorununun çözümü için mücadele eden “Yücel Teşkilatı” 1947 yılının Eylül ayında yasa dışı bir örgüt ola-rak gösterilip Rankoviç tarafından kapatıldı. Büyük bir sansasyonla, tüm Türk toplumuna ve diğer Müslüman Boşnak ve Arnavutlara göz dağı verircesine kurucularının ve yöneticilerinin kamuoyu önünde yargılanması ve suçlanan teşkilât üyelerinin idama mahkum edilip sekiz yıl hapis ya da sürgün gibi ağır cezalara çarptırılmaları, aslında bir anlamda iki karşıt blokta yer almalarıyla gerginleşen Türkiye-Yugoslavya ilişkilerine bağlanıyordu.
Tito Döneminde Makedonya Cumhuriyeti’nde Türkler ve Müslümanlar herkese eşitlik vaadiyle ortaya çıkan Tito ve partizanları belli bir ölçüde desteklediler. 1944 yılında Tito’nun isteği ve Yugoslavya Komünist Partisi’nin kararıyla Yugoslavya Federasyonu’na dâhil olmak üzere bir Makedonya Cumhuriyeti kuruldu.
Çok uluslu Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nde, altı cumhuriyetten birisi olan Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti’ni oluşturan halk olarak Makedonlar, Sırplar, Hırvatlar,Slovenler, Karadağlılar ve Müslümanlar ile birlikte “kurucu halk” anlamında ulus sayıldılar.
Türkler ise ulusların arkasından gelen ve herhangi bir cumhuriyetin kurucusu olmayıp, azınlık statüsünde sayılan etnik gruplardan biri olarak çeşitli azınlık haklarına sahip oldular. Tito’nun savaş sırasında vaat etmiş olduğu eşitliğin aslında tam anlamıyla bir eşitlik olmadığı ortaya çıktı. Bununla birlikte Türklere, diğer azınlık gruplarıyla birlikte, özellikle eğitim alanında olmak üzere çeşitli haklar tanındı. 23 Aralık 1944’te, Makedonya Türklerinin toplumsal ve kültürel yaşamında önemli bir yeri bulunan Birlik gazetesi neşredildi. 28 Aralık’ta günde sadece beş dakika olmak üzere ilk Türkçe radyo yayını başladı. 1946 yılında ise Makedonya Türklerinin yoğun kültür ve spor faaliyetlerini gerçekleş-tirdikleri, fakat bir yıldan kısa bir süre içerisinde kapatılan“Zafer Cemiyeti” kuruldu.
Devlet ve parti yönetimleri ile kamu kurum ve kuruluşlarında görev alan Türklerin sayısı, Türklerin Makedonya’da-ki toplam sayısına oranla çok azdı. Komünizmin uygulan-maya başlaması Makedonya Türkleri için yeni bir yıkım dönemini getirdi. Türkler en değerli topraklarını, mallarını ve mülklerini devletleştirme yüzünden kaybettiler.Tito ile Stalin arasında ideolojik farklılıklar vardı. Sta-lin’in, Tito’nun Balkanlar’da Slavlar üzerinde yaratmaya çalıştığı etkiden rahatsızlık duyması üzerine, Yugoslavya 1948’de Cominform’dan atıldı. Diğer taraftan Yugoslavya’nın Batı Bloğu’nu Sovyet Bloğu’na karşı bir koz olarak kullanmaya başlaması, Türk-Yugoslav lişkilerinin hızla düzelmesini sağladı. Krallık döneminde de kültürel, dinîve eğitim alanlarında çeşitli sorunlar yaşayan Müslüman nüfus 1954 yılında anadilde eğitim ve bir takım özlük hakları verilene kadar bu sıkıntıları yaşamaya devam etti.Hem Yugoslavya’nın iç politikasında hem de uluslararası ilişkilerde yaşanan hızlı gelişmeler sonrasında altı cumhuriyet ve iki özerk yönetime (Kosova ve Voyvodina) bölünmüş olan Yugoslavya’da, Komünist Partisi yönetimindeki cumhuriyetlerin yönetici sınıfları, millî çıkarları belirleyerek buna uygun davranmadılar. Bu ve yukarıda ifadee dilen nedenler yüzünden, Yugoslavya’nın bu süreçte fikrî olarak üçe bölündüğü görülmektedir.
Buna göre; birinci grupta, Yugoslavya’dan ayrılarak Orta Avrupa devletler grubuna katılmak isteyen Slovenya ve Hırvatistan, ikinci grupta sıkı sıkıya bütünleşmiş federasyon fikrini savunan Sırbistan ve Karadağ, hem ülkenin parçalanmasından,
Yücel Teşkilatı üyesi olan Şuayip Aziz, Ali Abdurrahman, Nazmi Ömer ve Adem Ali Üsküp’te idam edildiler..
hem de Sırp hâkimiyeti altında yaşamaktan korkan, bu yüzden Yugoslavya’nın devamını isteyen Bosna-Hersek ve Makedonya üçüncü grupta yer aldılar. Böylece, Yugoslavya’nın zihinleri politikasının yanı sıra Sosyalist sistemin devamından yana bir tavır takındı.
II. Dünya Savaşı ve Sonrasında Kosova ve Arnavutlar
II. Dünya Savaşı Kosova tarihinde bir dönemeç oldu.Savaştan önce Komünist fikirler Yugoslavya’da belirli çevrelerde etkisini gösterdi. Komünistler, Nazi işgaline karşı önemli rol oynadılar ve bu yüzden de savaştan sonra ortaya çıkan siyasî boşluğu doldurmayı fırsat bildiler.Böylece Sosyalist Yugoslavya doğdu. II. Dünya Savaşı boyunca Kosova toprakları Almanlar ve İtalyanlar tarafından işgal edildi. İşgal döneminde Kosovalı Sırpların binlercesi Kosovalı Arnavut gruplar, özellikle Vulnetariler tarafından Kosova dışına atıldılar. Bu olaylardan kaç kişinin etkilendiği kesin bilinmemekle birlikte Sırplara göre 10.000 40.000 arası ölü ve 70.000-100.000 arası mülteci sonucunu doğurdu. Kosova, kısa bir süre Arnavutluk’un bir parçası olurken 1946’da Yugoslavya’ya bağlı özerk bir eyalet statüsü kazandı. Arnavut diktatör Zogu, II. Dünya Savaşı süresince ülke topraklarını terk ederken, diğer Balkan ülkelerinde olduğu gibi ortak paydası yabancı işgaline karşı mücadele etmek olan fakat taban tabana zıt fikirlere sahip direniş örgütleri vücut buldu. Bunlardan biri Sosyalizm yanlısı “Ulusal Kurtuluş Hareketi”,bir diğeri ise Midhad Fraşeri’nin başkanlık ettiği Sovyet karşıtı milliyetçi görüşe sahip “Balli Kombetar” ya da “Ulusal Cephe” hareketi idi. 1943 yılından itibaren bu iki direniş örgütünü birleştirme çabaları özellikle Kosova bölgesinin geleceği ile ilgili ihtilaflar nedeniyle sonuçsuz kaldı.
Alman birlikleri tarafından Kosova’nın büyük bir bölümü işgal edildi. 21 Nisan’da Alman ve İtalyan dışişleri bakanlarının Viyana’da yaptığı bir toplantıda Arnavutların yaşadığı bu toprakların büyük bir bölümünün İtalyan denetimine verilerek Arnavutluk’a katılmasına karar verildi.
Böylelikle Osmanlı Devleti’nden ayrıldıktan sonra Ar-navutluk ve Kosova ikinci kez bir araya geldi. Öte yandanmaden yönünden zengin olan Trepça, demiryolu hattınasahip olan Mtroviça ile Vulçıtrın, yani Kosova’nın kuzeyucu Alman işgal bölgesi olarak ayrıldı. Gerek İtalyanlargerekse Almanlar, Kosova Arnavutlarının yerel talepleri-ne hassasiyetle yaklaştılar, söz gelimi Arnavutça eğitimiyerleştirmek için de samimi çaba göstererek Kosova’da veMakedonya’nın batısında en az 173 tane yeni ilkokul kur-dular.
Kendilerini bu sayede güvende hisseden Arnavutlar kaybettikleri hakları geri almak için faaliyete giriştiler.Sırpların krallık dönemindeki iskân politikasına şiddetle karşılık vererek Sırp ve Karadağlılar topraklardan kovulur-ken istimlak edilen topraklar geri alındı. Tıpkı Sırpların Arnavutlara uyguladığı politika döneminde olduğu gibibu dönemde de ülkeden kovulan Sırp ve Karadağlılarınsayısı hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Tahminihesaplara göre ilk iki – üç ay içinde 20.000 kişi bölgeden kaçtı.
Sayısal üstünlüğü ele geçiren Arnavutlar Almanv e İtalyanların askerî oluşumlarında yer almaya başladılar.İlk bakışta bu işgalci kuvvetlerle işbirliği olarak görülse de aslında Arnavutların bu hareketi Yugoslavya’nın çöküşünden istifade ederek 20 yıl boyunca maruz kalınan iskân ve Slavlaştırma politikalarını tersine çevirmekten ibaretti.Hitler’in Sovyetler’e saldırdığı 1941 yılına kadar Kosova’da Komünistler sessizdiler. Hatta bundan sonraki dönemde Yugoslavya Komünistleri bu bölgede etkinliklerinin art-tırılması adına yoğun faaliyetlerde bulundular. Kosova Arnavutları Komünizm’e itibar etmemekteydi. Yugoslavya işgal edildiğinde Kosova’da YKP’nin 2070 üyesi vardı. Ancak nüfusun % 70’ini oluşturan Arnavutlardan sadece20 kişi YKP üyesiydi.
Bunun nedenini anlamak oldukçakolaydır. Öncelikle Komünist faaliyetler Arnavutlar için
birer Slav örgü-tüydü. İkincis ise Faşist işgali altında “Büyük Arnavutluk” tesisedildi ve Sırplara verilen topraklarda geri alındı.Bu şartlar altın-da Kosova Arnavutları açısındanSosyalist hareketi yaymak olduk-ça zordu. Ancak yine de 1942’de Zeynel Aydini ve 1943’te Emin Duraku Sosyalist birimleri Alman ve İtalyanlara yaptığı suikast saldırılarıyla taraftar toplamayı başardılar.8 Eylül 1943’te İtalya’nın teslim olduğunu ilan etmesiyle Arnavutluk ve Kosova’da siyasî ve askerî durum değişti.1941 yılında kurulan Arnavutluk Komünist Partisi’ne1943’te Genel Sekreter olan Enver Hoca, Kosova’nın Ar-navutluk dâhilinde kalmasını savunurken YKP bu talebireddetti.
İtalyanların boşluğunu kısa sürede dolduran Almanlar, toprakları İngiliz işgaline karşı korumak amacıyla orada bulunduklarını, ülkede siyasî hayatın nasıl düzenleneceğine Arnavut halkının karar vereceğini deklare ederek halkın sempatisini kazandılar. Arnavutluk’a katılmış bulunan diğer bölgelerle birlikte Kosova ile Arnavutluk’un birleşmiş bir bütün olarak kalmasını hedefleyen bir grup İkinci Prizren Birliği’ni ilan ederken Komünistler buna 1944 Mayıs’ında “Permette Ulusal Kurtuluş Anti-Faşist Konseyi”ni kurarak karşılık verdiler. Konsey Başkanlığı’na Enver Hoca getirildi. II. Dünya Savaşı’nın seyrine bağlı olarak 1944 Ekim-Kasım’ın da Almanlar bölgeden çekildiler. Almanların çekilmesiyle Kızıl Ordu’nun gelmesine mahal vermeden Enver Hoca ve yandaşları ülkelerinin tek başına kurtulduğunu ilan ettiler.
Partizanların Kosova’ya girmesiyle 30.000 kişilik Arnavut Birliği ile 40.000 kişilik partizan gücü arasında çetin bir mücadele başladı.
Ulusal Kurtuluş Anti-Faşist Konseyi’nin lider-lerinden birinin daha sonra kaleme aldığı bir yazıya göre Komünistler tarafından toplam 47.300 Arnavut öldürül-müş ve bu olayların 28.400’ü Kosova sınırları içinde mey-dana gelmişti.
Neticede Sosyalizm-Faşizm mücadelesini Balkanlar’ın diğer bölgelerinde olduğu gibi Komünizm kazanırken Arnavutluk ve Kosova birbirinden tekrar ayrıl-dıve savaş sonrası düzenlemeyle Kosova tekrar Sırbistan’ın bir parçası hâline geldi.1963’te de bu eyalet, özerk bölge oldu. Bu ilk dönemde Kosovalı Arnavutlar ve Türklerin önde gelenleri cezalandırdılar. Tivar Katliamı’nda Şaban Poluja adlı milliyetçilerle beraber 3.000-4.000 civarında Kosovalı Arnavut’un kurşuna dizildiği bilinmektedir.
II. Dünya Savaşı Öncesi ve Sonrasında Kosova’da Müslümanlar
Kosova’yı yurt seçen Türkler, yüzyıllar boyunca diğer milletlerle beraber Priz-ren, Priştine, Vıçıtırın, İpek, Novobırda gibi yerleşim yerlerinde yaşadı, birçok kültür eseri yarattı ve hayatın akışı-na yön verdi. Osmanlı Devleti’nin yüzyılları aşan uzun egemenlik devriyle beraber Kosova Türklerinin hem dil yapısı,hem etnik yapısı Oğuz Türkleri gelenekleri doğrultusunda şekillendi.
Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’dan çekilmesiyle birlikte Hristiyan devletleri içinde kalan Müslü-man azınlık çok zor durumda kaldı. Müslümanlara hep şüpheci bir gözle bakıldı, kendilerine yabancı muamelesi yapıldı. Kosova’nın Sırbistan sınırlarına dâhil edilmesi ile Müslümanlar ikinci sınıf vatandaş muamelesine tâbi tutulmaya başladılar. Ayrıca 1912’de Sırpların Kosova’ya geri gelmesinden sonra çok sayıda Türk ve Arnavut katle-dildi. Helsinki İnsan Hakları Komitesi’nin Sırbistan’daki temsilciliğinin bir raporunda yer alan verilere göre sadece 1912-1914 yılları arasında 302.907 Türk Kosova’yı terk etti. Balkan Savaşları sonucu elden çıkan bölgedeki Türkler,Arnavut ve Boşnaklar Krallık ve Komünist Yugoslavya döneminde üç büyük göç ve katliama uğradılar. 1930’da toprağı kamulaştırma reformu altında Müslümanların ellerinden arazileri zorla alınarak Sırplara verildi ve göçe zorlandılar. 1918-1941 yılları arasında 276.489 Türk’ün Kosova’dan göç ettiği belirtilmektedir.
Ancak, diğer kaynaklar da dikkate alındığı zaman bu rakamlara Makedonya Türklerinin göçünün de dâhil olduğu söylenebilir. Bir genelleme yapmak gerekirse 1960’ların başına kadar Kosova konusunda Belgrad’ın bilinçli olarak göç ettirme politikası izlediği sonucu çıkarılabilir.1943 yılının ardından Kosova’daki bütün medreselerin eğitim dili Arnavutça oldu. Böylece Kosova’da ki Türkçe eğitim büsbütün ortadan kalktı. Bu durum 1951’e kadar devam etti. 1912-1945 yılları arasında Türk halkı sade-ce Sırp-Hırvat dilinde eğitimini sürdürebildi. 1945-1951 yılları arasında ise Türkler genellikle Arnavutça eğitimgördü.
Siyasî konjonktürden dolayı Kosova’da Türk varlığı ilk yıllarda görülmeli (1945-1951), ancak değişen politikalarla birlikte bölgedeki Türk varlığı 1951 yılında kabul edildi.
Sosyalist Yugoslavya’nın kuruluşundan sonra Kosova’da Türklere ve Müslümanlara yapılan zulümler yine devam etti ve Türkiye’ye bir göç dalgası daha başladı.Bu durum 1950’lerin ortalarına dek, özellikle Tito’nun Sırp lider Aleksandir Randoviç’i devirmesine kadar sürdü.1968’de yapılan gösteriler sırasında Müslümanlara yapılan zulümler doruğa ulaştı. Bu gösterilerin asıl sebebi Kosova’da hiçbir üniversitenin bulunmaması ve halkın %90’ının Arnavutça konuşmasına rağmen okullarda zorla Sırpça eğitimin verilmesiydi. Gösteriler Sırp ordusunun müdahalesiyle acımasızca bastırıldı, olayları kışkırtanların tümü ve göstericilerin birçoğu tutuklandı. Burada hiç mahkemeye çıkarılmadan yapılan ayrımcı tutuklama işlemlerinden söz etmeye gerek yoktur. Ancak bu dönemde olayları dünyaya duyurabilecek uluslararası medyadan da bahsedilemez.
Tito Yugoslavya’sının kurulmasının ardından 1951 yılın-da Kosovalı Türklerin varlığının tanınmış olması, kuşkusuz Kosovalı Türkler açısından en önemli gelişmelerden biriydi. Ancak Türklerin 1951’de tanınmış olması baskılara ve göçlere son vermedi. Özellikle 1953-1966 dönemi Türklerin,Boşnakların ve Arnavutların en yoğun göçüne sahne oldu. Yugoslavya istatistiklerine göre bu dönemde 80.000, Türkiye’deki bazı kaynaklara göre ise 150.000 kişi Yugoslavya’dan Türkiye’ye göç etti.
Bu rakama, Komünist rejimin baskılarından kaçabilmek için kendini Türk olarak yazdıran birçok Arnavut ve Boşnak da dâhildi.
1953-1969 yıllarında Kosova’da Türk varlığı yasal hâle geldi ve 1974 Anayasası ile de Sırpça ve Arnavutça’nın yanı sıra Türkçe’ye de resmî dil statüsü verildi. Özellikle savaş yıllarında ve Tito döneminde uygulanan baskılar sonucu Kosova halkı, artan milliyetçilik akımlarının da etkisiyle bağımsızlık fikirlerinin coşkusu altında kaldı.
Karadağ ve Sırbistan birleşerek “Yeni Yugoslavya Federal Cumhuriyeti” kuruldu, Voyvodina ve Kosova özerk bölgeleri bu federasyon içinde kaldı. Buna göre 29.000 km bir alanı Arnavutluk’un dışında kalan Kosova’nın, 32.000 km alanı Sırbistan, Karadağ ve Makedonya tarafından paylaşıldı ve Sırbistan’a bağlı “özerk bölge”statüsüyle 10.800 km Kosova Özerk Bölgesi olarak 1999 yılına kadar varlığını korudu.
Arnavutlar Belgrad’dan sürgün edilirken.