GÜNÜMÜZ MAKEDONYA TÜRKLERİ » Boşnak HaberBoşnak Haber

3 Mayıs 2024 - 18:24

GÜNÜMÜZ MAKEDONYA TÜRKLERİ

GÜNÜMÜZ MAKEDONYA TÜRKLERİ
Son Güncelleme :

25 Mart 2017 - 15:31

NECATİ ÇAYIRLI (Ege Üniversitesi’de Türk Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi)

Etnik yapısı ve coğrafi hudutları tartışma konusu olan Makedonya, Türk Tarihinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ayrıca Balkanların etnik, dinsel, kültürel ve linguistik açıdan en karışık bölgelerindendir. Makedonya bölgesi; Ege Makedonyası (Yunanistan’da), Vardar Makedonyası (Bugünkü Makedonya Cumhuriyeti) ve Prin Makedonyası (Bulgaristan’da) şeklinde üçe bölünmüş durumdadır.

Makedonya’ya tarih boyunca çeşitli kavimler (Traklar, İllirler, Romalılar, Slavlar…) yerleştiler. IV. Yüzyılda Hun Türklerinin buralara gelişini, Avarlar, Bulgarlar, Kıpçaklar, Peçenekler takip ettiler. XIV. Yüzyılın ikinci yarısından Balkan Savaşları’na kadar bölge Osmanlı hâkimiyetinde kaldı.

Balkan Savaşları’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin bölgeden çekilmesiyle çeşitli vesilelerle göç etmek durumunda kalan Türkler zamanla azınlık konumuna düştüler. Gerek krallık Yugoslavya’sında gerekse Tito’nun başta olduğu dönemde mağdur durumda olan Türkler; din, dil, eğitim, sosyal ve siyasal örgütlenme gibi hususlarda pek varlık gösteremediler.

Tito’nun ölümüyle (1980) genel anlamda yapıcı ve barışçıl konumunu kaybetmeye başlayan Yugoslavya’nın 1990’ların başında parçalanması ile Makedonya bağımsızlığını ilan etti (1991). Böylece diğer milletler gibi Türkler açısından da yeni bir dönem başlamış oldu.

MAKEDONYA TÜRKLÜĞÜ

Balkanların dolayısıyla Makedonya’nın Türklerle tanışması IV. Yüzyılda Hun Türklerinin buralara gelişlerine dayanır (M.S. 375). Hun Türklerini Avar, Bulgar, Kıpçak ve Peçenekler takip ettiler. Avarlar, Bulgarlar, Kumanlar ve Peçenekler IV. asırdan VIII. asra kadar aralıksız olarak Orta Avrupa’ya ve Balkanlara yerleşerek Türk kültürünün yayılmasını sağlamaya çalıştılar. Bulgar Türkleri zamanla Slavlaşırken Peçeneklerin de bir kısmı (Bizans’sa sığınanlar) Hıristiyanlaştılar. Balkanlara gelen son Şamanist Türk kavmi olan Kumanlar da zamanla Hıristiyanlığı kabul ettiler.

Bölgeye gelen Türklerin bir kısmı (Kumanlar) Vardar Kıyılarına ve Ohri Ovasına bir kısmı da (Peçenekler) Karaferye’ye yerleştiler.Vardar kıyısına yerleşenlere Rumlar Vardariyot (Vardarlı) derlerdi. Sonrasındaki gelişmelerin neticesinde bir kısmı Makedonya’da kalırken bir kısmı da Trakya’ya veya Küçük Asya’ya (Anadolu’ya) kadar sürüldüler. Tabii ki bu süreçte sığınma talebinde bulundukları Bizans’ın etkisi büyüktür.

Yukarıda belirtilen Türk kavimlerinden başka 1292 yılından itibaren Batı Anadolu’dan gelen Selçuklu Türklerinin de Makedonya’nın bazı yerlerine yerleşerek etkili olmaya çalıştıkları görülür. Ancak Türklerin tekrar etkin olması XIV. Yüzyılın ikinci yarısından sonradır. Bundan sonra Osmanlı hâkimiyeti ile 5 yüz yılı aşacak olan yeni dönem başlar.

Osmanlılar Rumeli’de, her yeni Ucun teşekkülü ile beraber, Anadolu’dan o bölgeye muhacirler ve bilhassa savaşçı Yörük gruplarını sevk etti. Bu Uç Bölgeleri ileriye intikal ettikçe, geride kalan eski Uç Merkezleri, kalabalık medeni Türk şehirleri olarak yükseldi. Bilhassa vakfa dayanan dini ve ticari müesseseler bu şehirlerin gelişmesinde önemli rol oynadılar. Edirne, Filibe, Serez, Üsküp, Sofya, Silistre, Tırhala, Yenişehir, Manastır bu suretle başlangıçta Uç Merkezleri olarak geliştiler. Uç Beylerinin vakıfları ile donatılan bu yerler sonraları Rumeli’nin bugüne kadar ehemmiyetini muhafaza eden başlıca şehirleri haline geldiler.

Bu arada 1360’lı yıllarda Osmanlı/Türk Akıncı Beylerine Kumanların yardım ettikleri bilinir. Bu yardımlarından dolayı bu Türk boyuna yardımcı anlamına gelen Pomaga veya Pomak sıfatı verildi.

1367’de Balkan dağlarının bütün güneyi Osmanlıların eline geçti. Bulgar kralı Türklerle baş edemeyeceğini anlayınca sulh yaptı. Bu ise Sırbistan’ı rahatsız etti. Sırbistan kralının öncülüğünde oluşturulan II. Haçlı ordusu Çirmen’de (1371’de) ağır bir yenilgiye uğradı. Böylece güney Balkanlarda Türk ilerlemesini durdurabilecek hiç bir kuvvet kalmadı. Bu gelişmeler karşısında Osmanlı Devletine karşı direnç gösteren tek teşebbüs, Bizans İmparatorunun oğlu ve Selanik Valisi olan Manuel’den geldi. Manuel’in bölgedeki faaliyetleri üzerine harekete geçen Osmanlı birlikleri batı Makedonya’da başarılı hareketlerde bulundu. 1372 yılında Serez ele geçti. Ardından Kavala, Drama ve Karaferye gibi şehirler de Osmanlı hâkimiyeti altına girdi. 1382’de Manastır, 1385’te Pirlepe ve Ohri ve 1386’da Niş alındı. 1387’de ise Selanik haraca bağlandı.

Osmanlıların bölgedeki faaliyetlerinden rahatsız olan Balkan devletleri, tekrar ittifak yaptılar. Ancak III. Haçlı ordusu 1389’daki Kosova Savaşı’nda ağır bir yenilgi aldı. Pomaklar burada da Osmanlı kuvvetlerine yardımcı oldular. Kosova zaferinden sonra (Yıldırım Beyazıt dönemi) Selanik ve Yanya (Güney Makedonya) da ele geçirildi. Ardından gerçekleşen 1396 Niğbolu zaferi ile Türklerin Balkanlardaki hâkimiyeti perçinlendi.

1402 yenilgisinden sonra Selanik gibi bazı şehirler tekrar Bizans’ın eline geçti ise de I.Mehmet döneminde yine bazı başarılar kazanıldı. II. Murat döneminde Türk fetihleri yeniden hız kazandı ve 1430 yılında Selanik şehri geri alındı. Fatih’in ölümüyle duraklayan Balkan fetihleri, Kanuni Sultan Süleyman’ın 1521’de Belgrat’ı fethetmesiyle yön değiştirdi ve böylece bölgeye uzun süreli barış gelmiş oldu.

Osmanlı Türklerinin bölgeye yerleşmeye başlamaları ile Türk şehir anlayışına uygun şehirleşme göze çarpar. Şehirleşmede vakıf müesseseleri önemli bir yere sahiptir. Üsküp’teki Yahya Paşa Mahallesi, Manastır’daki Asmalı köyü gibi.

Osmanlı döneminde, Selanik, Üsküp, Manastır, Serez, Köprülü, Kalkandelen, Gostivar gibi şehir ve kasabalardaki nüfusun büyük çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. Ancak Türk hâkimiyetinden sonraki dönemde çeşitli sebeplerle bölgedeki nüfusun azaldığı görülür.

Bugün Türkler; Batı Makedonya’nın Gostivar, Kalkandelen (Tetovo), Ohri, Struga, Manastır (Bitola), Kırçova, Debre bölgelerinden başka, başkent Üsküp (Skopje) ile Doğu Makedonya’nın Köprülü (Veles), Valandova, Ustrumca, Radoviş, İştip bölgelerinde yaşarlar.

II. Dünya Savaşı sonrasında mevcut yönetim, bölgedeki Türk varlığını yok sayarak Debre, Resne, Radoviş, Üsküp gibi bölgelerde ve bunlara bağlı köylerdeki Türklerin Türk olmadıkları iddiasında bulunmaktaydı. Bu arada bazı siyasi gelişmelerinde etkisiyle Arnavutlar da Türkleri ‘Türkleşmiş Arnavutlar’ olarak göstermeye çalışıyorlardı.

Makedonya Türklerini Doğu ve Batı Makedonya Türkleri şeklinde ayırmak gerekir.

Çünkü doğu ile batı birçok yönden farklıdır. Batı Makedonya Türkleri; ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim ve sair bakımdan daha çok imkâna sahiptirler. Doğu Makedonya Türkleri ise batıdakilere oranla daha zor durumdadırlar. Doğu Makedonya’ya bilinçli olarak bazı hizmetler çeşitli bahanelerle götürülmemektedir. Böylece Türklerin kendi kimliklerini kaybetmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır. Dedeli, Çalıklı, Gökçeli, Alikoç, Kocaali… gibi yerlere başta Türkçe eğitim olmak üzere birçok yönden hizmet tam gitmediğinden dil, din, kültür açısından bölge Türkleri zayıf durumdadırlar. Buna birde ekonomik sorun eklendiğinde durum daha da vahim bir hal almaktadır.

Bugün Makedonya Türkleri, tüm olumsuzluklara rağmen, benliklerini ve değerlerini korumaya, milli-manevi unsurlara bağlı kalmaya devam etmektedirler.

Boşnak Medya Zeynep Işıl Hamziç.

Kaynak:www.turansam.org

 

YORUM YAP