Balkan İttifakı Kuruluşu ve Amacı » Boşnak HaberBoşnak Haber

6 Mayıs 2024 - 03:59

Balkan İttifakı Kuruluşu ve Amacı

Balkan İttifakı Kuruluşu ve Amacı
Son Güncelleme :

29 Temmuz 2018 - 0:33

 

Zeynep Işıl Hamzıç  Boşnak Medya 

Balkan İttifakı’nda Yugoslavya,Yunanistan ve Türkiye

Balkan Paktının resmi adı dostluk ve işbirliği anlaşmasıdır.28 Şubat 1953’de başlayıp 9 Ağustos 1954 de Bled’de imzalanmış askeri anlaşmalarla da devam etmiştir.Türkiye,Yunanistan ve Yugoslavya arasında imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre aralarından herhangi birine yada birkaçına yönelen bir saldırıyı kendilerinede yapılmış sayarak askeri güç de dahil hertürlü önlemi alacaktır..Türkiye,Yunanistan ve Yugoslavya’nın taraf olduğu siyasal nitelikli bölgesel örgütün adıdır.Fakat uzun ömürlü olmamıştır.Pakt 1960 yılına kadar devam etmiş 1960 haziran ayında resmen sona erdiği açıklanmıştır.Yazımızda da bu ittifakın kurulma nedenini ve neden sonlandırıldığını işleyeceğiz.

 
Tito, Balkanlar’da Yugoslavya’nı önderliğinde bir federasyon kurmak istiyordu ve bunun için bölge devletleriyle ittifak antlaşmaları yapmıştı. Sovyetler ise, böyle bir federasyona taraftar olmadığını söylemiştir. Sovyetler, Tito’nun böylesi bir federasyonun başına geçip Komünist Dünya’nın bağımsız ve bir numaralı önderi hâline gelmesini istememekteydi.
 
Stalin’in, Tito’nun girişimiyle kurulacak olan Balkan Federasyonu tasarımına karşı çıkması ve Tito’nun Yugoslavya’yı Sovyetler Birliği’nin uydu devleti hâline getirmek isteğinde olmaması, bu ilişkilerin daha da gerginleşmesine sebep olmuştur. Sonuç olarak, Yugoslavya 1948’de Kominform’den çıkarılmıştır.
 
Tito, Sermayeci Batı ile SSCB odaklı sosyalist sistem arasındaki Soğuk Savaş’ın sürmesini istemekteydi. Nükleer dengenin, Sermayeci Batı ile SSCB Bölüğü arasındaki çatışmayı durağan hâle getirmesi Yugoslavya açısından güvence kaynağı idi. Bu durumda, Yugoslavya milletlerarası siyasetteki bağımsız konumunu netleştirip ‘bağımsızlığı’ milletlerarası bir siyasi iddiaya dönüştürmeye yöneldi.1953 yılında Türkiye vs. bütün ülkelerle münasebetlerini hızla geliştirmeye koyuldu.
 
Özellikle, 1952 yılında iki ülke arasında ticaretin geliştirilmesi amacıyla başlatılan görüşmeler Türkiye ile Yugoslavya’nın yakınlaşma adımları olarak dikkati çekti. Yapılan uzun temasların ardından 26 Şubat 1953 tarihinde “Ticaret ve Ödeme Antlaşması”, “Ticaret ve Seyrisefain Sözleşmesi” ve buğday satışını düzenleyen bir protokol imzalandı. Bu antlaşmalar sayesinde Türkiye, Yugoslavya’dan kereste, kâğıt, pamuk ipliği, çimento, cam, alüminyum, çinko, kurşun ithal ederken; Yugoslavya’ya büyük miktarda buğday, pamuk, yağlı tohumlar, manganez ve hurda demir ihraç edecekti. İki ülke arasındaki ticareti düzenleyen ve uygulanacak ithalât ve ihracat esaslarını belirleyen bu antlaşmaların, iktisadî katkısıyla birlikte siyasî ilişkilere de olumlu bir etkisi oldu. Nitekim Yugoslavya Ticaret Heyeti Başkanı Stane Pavlič’in “şüphe yok ki, bu anlaşmalar son defa imzalanmış olan üçlü dostluk ve işbirliği antlaşmasıyla kendini göstermiş bulunan karşılıklı yakınlaşmanın bir neticesidir.”şeklindeki sözleri, bu noktaya vurgu yapıyordu.
 
SSCB’nin Bulgaristan aracılığıyla Türkiye üzerinde oynamaya çalıştığı baskı çok kaygı verici idi. Bu yüzden, Yunanistan ile zaten sıkı bir işbirliği içerisinde olan Türkiye Balkanlar’da SSCB’yi tehdit olarak algılayan diğer bir devlet olan Yugoslavya ile yakınlaşma anlaşılabilir bir siyasettir.
Balkan İttifakı’nın şekillenişine uzanan dönemde, Türkiye ile Yugoslavya arasındaki en üst düzeyde gerçekleşen ziyaretler, ülkeler arasında inşa edilmekte olan dostluk ve barış yaklaşımının pekişmesinde rol oynamıştır.
 
Bu bağlamda, Yugoslavya Başkanı Tito, 1954 yılının başlarında Ankara’yı ve aynı yılın sonbaharında TC. Cumhurbaşkanı Celal Bayar da Yugoslavya’daki Cumhuriyetleri ziyaret etmiştir.Yine, 1953 yılında Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü’nün ve Başbakan Adnan Menderes, Yugoslavya’ya resmi ziyarette bulunmuşlardır. Ayrıca, son olarak İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay da Belgrad Belediye Başkanı’nın dâveti üzerine Belgrad’ı ziyaret etmiştir.
 
İlk olarak, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Yugoslavya’ya ziyaretinde, ‘karşılıklı olarak ve doğrudan doğruya mektuplaşma suretiyle’ iki ülkeyi ilgilendiren meselelerde görüş bildirme konusunda anlaşmışlardır.
Ardından Tito, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a bir mektup göndererek, Akdeniz’de beliren durumu ve Balkan İttifakı Anlaşması’nın yararına olacak olan şu meseleler hakkındaki görüşlerini ifade etmiştir:
 
● Yunanistan kral ve kraliçesinin davetlisi olarak Korfu Adası’na
yaptığı ziyareti; Yunan hükümet Reisi Karamanlis ile görüşmeleri,
● Yunanistan ve Türkiye arasındaki Kıbrıs meselesi,
● Sovyet Rusya ile Yugoslavya arasındaki ilişki,
● Sovyet Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiler,
● Bled Antlaşması,
● Türkiye-Yugoslavya ilişkileri,
 
Balkan İttifakı,Türkiye’nin Balkan yarımadasına dönük ittifak stratejisinin yeniden üretilmesi şeklinde düşünülebilir. Dikkati çekebilecek bir husus,Balkan İttifakı içerisineki üyelerinin tamamıyla uzlaşmaya varmamış olmasıdır. Bu konular; Kıbrıs meselesi sebebiyle Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginlik, SSCB’nin Stalin’in ölümünden sonraki devrede Yugoslavya ile olan ilişkilerini iyileştirmesi ve Tito’nun tarafsızlık siyasetine yönelmesi şeklinde ortaya çıkmıştır.Öte yandan, Balkan İttifakı konusunda, Adnan Menderes ve Tito arasında görüş farklıları da mevcuttur.
 
İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, Belgrad, Üsküp ve Zagreb Halk Kurulları’nın dâveti üzerine gittiği Yugoslavya hakkında bir rapor düzenleyerek dönemin başbakanına sunmuştur. Bu raporda:
 
1-Üsküp Belediye Başkanı, Türkiye’nin devlet adamlarının ziyaretleri vesilesi ile yaptığı konuşmasında: “Türk-Yugoslav dostluğunu hissetmekteyiz.Bu dostluğumuz Türk devlet adamları ile Tito’nun eseridir.
Kurutuluş savaşında Yugoslav milletleri tarihte ilk defa olarak kendi hükümetlerini kurdular.
Makedonya Cumhuriyeti bugün böyle esaslara dayanarak sosyalist hükümetini kurmuş bulunuyor.”diyerek, Makedonya’daki millî azınlıkların serbest yaşadıklarını ve Makedonya halkının yekvücut olarak Mareşal Tito’ya bağlı olduğunu, Tito idaresinden duydukları memnuniyeti dile getirmiştir.
 
Yugoslavya Devlet Başkanı Tito, 20 Ağustos 1952 tarihli “Her iki
memleket arasındaki münasebetlerin iyi bir surette gelişmesi bilhassa dünya vaziyetinin aldığı duruma tâbi olmuştur. Filhakika, bu gelişmede, her iki memleketin istikballerinin emniyetini tazammun eden müşterek menfaatlerin büyük yeri olmuştur.” şeklindeki demeci, Türkiye ile Yugoslavya’nın yakınlaşmasında milletlerarası alandaki değişmelerin etkisini ortaya koyması bakımından dikkat çekici olmuştur.
 
II. Dünya Savaşı’nın ardından Türkiye, iki kutuplu bir siyasi sistemin içinde yer almış, siyasi, iktisadi ve güvenlik stratejilerini bu sistemdeki yerine göre belirlemiştir.II.Dünya Savaşı sonrasında, ABD ve Batı Avrupa devletleri iktisadî, siyasî ve stratejik açılardan uyumlu bir davranış içine girerek bir blok oluşturmuş ve aynı bütünlük içinde “Batı” olarak değerlendirilen bir siyaset uygulamıştır. Denilebilir ki, ABD,Truman Görüşü ve Marshall Plânı ile Türkiye’yi yardım çemberi içine almış, bundan sonra Türkiye’nin dış siyaseti ABD ile başlayan yakınlaşmanın paralelinde şekillenmiştir; Kore’ye asker gönderme kararınında etkisiyle NATO üyeliğine kabûl edilen Türkiye, artık bütünüyle Batı yörüngesinde bir dış siyaset izlemeye başlamıştır.
 
Türkiye iki bloklu Dünya düzeni içerinde tercihini Batı yönünde kullanmış ve Batı ile hemen her düzeyde ittifaklar kurmuştur. Ayrıca, Sovyetler’in Boğazlar’da üs ve toprak taleplerine tek başına karşı koymaya gücü olmayan Türkiye bu sorunu, Amerika Birleşik Devletleri ile girdiği yakın işbirliği ve ittifakla aşma yoluna gitmiştir. Türkiye’nin Batı’ya yönelmesinin sebeplerinden en önemlisi, Sovyet tehdididir.
 
Öte yandan, Tito’nun, 1950’li yılların başında Sovyet devlet adamları ile yaptığı görüşmelerde, Sovyet Rusya ile Türkiye arasında elçilik görevini üstlenen Tito, Sovyet Rusya’nın Türkiye ile olan siyasî ilişkilerini, ‘ıslah’ hususunda istekli olduğunu ifade etmiştir. Farklı sistemlere sahip devletlerin birlikte yaşama ilkesinden hareketle ve birbirlerinin içişlerine karışmaksızın, iyi ilişkiler geliştirmek ve işbirliği yapmak gerekliliğini de Tito şu sözleriyle vurgulamıştır.
“Memleketleriniz arasındaki münasebetlerle ilgili olarak herhangi bir harekette bulunmaya Sovyet zimamdarları tarafından mezun kılınmış değilim. Ancak, müsaade buyurursanız bir telkinde bulunacağım. Batı devletleri ile münasebatınıza halel gelmeyecek nisbette şimdiki Sovyet zimamdarlarının iyi niyetine hüsnü mukabelede bulunmanızda, diğer bir tabir ile, münasebatınızın ıslahına doğru gidilmesinde faide mülahaza ediyorum. Bunun dünya sulhunun istikrarına büyük nisbette hadim olacağına ve silahlı çatışma tehlikelerini ve gerginlik unsurlarını azaltacağına inanıyorum.”
 
Türkiye-Yunanistan ilişkileri özellikle 1952 yılında olumlu bir ivme
yakaladı. Bu çerçevede Yunanistan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sofokles Venizelos 29 Ocak 1952 tarihinde Türkiye’ye geldi.Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü, Venizelos’un ziyareti ile ilgili olarak verdiği nutukta “hür dünyayı tehdit eden tehlikeye karşı sağlam bir kale kurmak hususunda Türk-Yunan işbirliği şüphesiz, pek verimli olacaktır.”diyerek Türk-Yunan ilişkilerinin iki ülkenin ve Avrupa’nın güvenliği açısından değerini vurgulamıştır. Yayımlanan resmi bildiriden de anlaşıldığına göre
görüşmelerde, Türkiye ve Yunanistan’ın yakın işbirliğinin geliştirilmesi ve aralarındaki sorunların incelenmesi amacıyla bir Karma Komisyon kurulması kararlaştırıldı.
 
Türk ve Yunan temsilcilerinin yaptıkları toplantılardaki dikkat çekici bir gelişme de bu toplantılardan birine Yugoslavya Sefiri’nin de katılması olmuştur. Bu gelişme, İngiltere ve İtalya basınında da yankı bulmuştur. Üç devletin Balkanlar ve Kuzeybatı Akdeniz’in savunmasını göz önünde tutan
bir askerî ittifakın esaslarını oluşturdukları yönünde haberler yayımlandı.Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında oluşturulacak işbirliği ABD’nin SSCB’yi çevreleme siyasetinin bir uzantısı olacak ve NATO’nun Balkanlar’daki boşluğunun doldurulmasını sağlayacaktı.
 
1952 yılının ortalarından itibaren artık bir Balkan İttifakı’nın imzalanması için şartların yavaş yavaş olgunlaştığı görülmekteydi. Nitekim Tito: “her iki memleket arasındaki münasebet bugün artık öyle bir dereceye vasıl olmuştur ki, tahmin ediyorum Türkiye ile Yugoslavya arasında, bundan sonra sadece iktisadi ve siyasi değil, askeri mevzulara müteallik bazı tedbirlerin de alınması lazım gelecektir.”90 şeklinde açıklamada bulunarak, iki ülke arasındaki işbirliğinin gelecekte daha geniş açılımlara yürüyeceğini vurguluyordu.
 
Bu çerçevede Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü 20 Ocak 1953 tarihinde Yugoslavya’ya gitti.Balkan İttifakı’nın kurulması sürecinde atılan adımların en önemlilerinden biri olan bu ziyaret neticesinde Yugoslavya’nın üçlü bir ittifak imzalamayı kabûl ettiğinin işaretleri ortaya çıkmıştır.
 
Nitekim, yayımlanan resmî bildiride; “Sulh ve emniyetin korunmasıda iki memleketin müstakbel işbirliğinin şekil ve istikametine sarih bir mahiyet verilmesi lüzumu hususunda tam bir görüş birliği teessüs etmiştir.”şeklinde belirtilmesi, Türkiye ve Yugoslavya’nın yazılı bir antlaşma yapılması konusunda uzlaştıklarının kanıtıydı. Yine Tito’nun;
 
“Biz şimdiye kadar resmi antlaşmaların milletlerimizin hayati menfaatlerinden doğan hakiki bir işbirliği kadar mühim olmadıklarını her zaman beyan etmiş bulunuyoruz. Hayati menfaatlerimizi ve bunların maruz bulunduğu tehlikeleri müdrik olduğumuz içindir ki, işbirliğimiz hakiki ihtiyaçlara uygun olarak bugünkü milletlerarası durumla hemahenk ve memleketlerimizin kendilerine has telakkilerine muvafık bir şekilde gelişmektedir.” şeklindeki demeci ve buna karşılık Köprülü’nün demecindeki şu sözleri iki ülke arasındaki bu uzlaşının açıkça dile getirilmesi idi:
 
“Üç memleket arasındaki işbirliği mühim bir bağ teşkil edecektir.Şekillerin kıymeti haiz olduğu aşikârdır. Fakat her şeyden daha mühim olanı hakikatlerden mülhem bir hal çaresine varmak iradesiyle anlayış havası içinde, realist bir şekilde ve tamamiyle müşahhas olarak aynı gayeyi ilgilendiren büyük bir eser için anlaşma ve bunun maddi hüviyetidir. Burada karşılaştığım geniş görüşlülük, müşterek zaviyeden mütala ettiğimiz esas meselelerin bizi durumun icaplarına olduğu kadar mevcut imkânlara uyacak bir şekle ulaştıracağına beni ikna etti.”
 
Sonuçta, Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü’nün Yugoslavya ziyareti,yeni bir Balkan İttifakı’nın temelini teşkil edecek resmi teşebbüslerin ilki olarak dikkati çekti.Köprülü’nün Belgrad ve Atina’daki müzakereleri, Türkiye-Yunanistan ve Yugoslavya arasında bir üçlü konferans tertip edilmesi konusundaki gayreti İngiliz basınında da yankı bulmuş ve Tito’nun, İngiltere’ye yapacağı ziyareti daha anlamlı kıldığı yorumu yapılmıştır. Çünkü, Yugoslavya ile İtalya arasındaki Trieste meselesindeki zıdlık Doğu Akdeniz’in güvenliğini ciddi olarak tehlikeye sokmaktaydı. İngiltere, Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye arasındaki işbirliğine İtalya’nın da katılmasını arzu etmekteydi.
 
Bu meseleyi görüşmek üzere Tito ile Eden bir araya gelecekti. Ne var ki, NATO üyesi Türkiye ve Yunanistan ile Yugoslavya arasında işbirliğini bakî kılacak anlaşmaların yapılmasında Yugoslavya’nın NATO üyesi olmaması bir mesele olarak ortaya çıkmaktaydı. İngiltere’ye göre; “Resmi bir anlaşma imzalamaksızın da çok mühim ve faideli bir işbirliği yapmak mümkündür. Gayri resmi de olsa, yakın bir anlayış havası, çok kuvvetli manevi tesirler icra edecektir. Bu ise, Rusya’nın, maneviyatı yıkmak teşebbüsünü en kuvvetli silah olarak kullandığı bir dünyada, ihmal edilmeyecek bir değer ve ehemmiyettir.”
Nihayetinde, “TC ile Yunanistan Krallığı ve Yugoslavya Federatif Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşması” olarak adlandırılan Balkan İttifakı, 28 Şubat 1953’te Ankara’da imzalandı.
 
Yugoslavya saldırıya uğradığında Türkiye ve Yunanistan yardıma koşacak, NATO da işe karışarak gerekli desteği verecekti. Ayrıca, dışişleri bakanlarından oluşan bir kurul kurulacaktı.Böylece, Yugoslavya dolaylı olarak da olsa NATO ittifak sistemine bağlanıyordu. Bu anlaşmanın ana maddeleri şöyle idi:
 
● Ortak çıkarları ilgilendiren sorunlarda danışma ve dışişleri bakanlarının
yılda en az bir kere toplanılması,
● Güvenliklerini ilgilendiren sorunları birlikte incelemek ve üç genel
kurmay arasında işbirliğini devam ettirmek,
● Ekonomik, teknik ve kültürel alanlarda işbirliği yapmak,
● Aralarında çıkacak sorunları barışçı yollarla çözmek, üyelerden
herhangi yönelmiş ittifaklara girmekten ve bu Anlaşmanın hükümlerine aykırı düşecek anlaşmalar yapmaktan kaçınmak (5, 6 ve 7. maddeler). Bu antlaşmayla birlikte, Türkiye-Yugoslavya ilişkileri milletlerarası gelişmelerin ekseninde bir görüntü kazandı. Bu tarihten itibaren, Yugoslavya’daki Türk mallarının tasfiyesi meselesi bir kenara bırakılırsa, iki ülke arasındaki ilişkileri yönlendiren etken Balkan İttifakı olmuştur denilebilir.
 
Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında kurulan Balkan İttifakı,Balkanlar’da kısa süreli bir birlikteliğin kapısını aralamıştır. Dostluk Anlaşmasının imzalanmasıyla birlikte Türkiye-Yugoslavya ilişkileri daha samimi bir yapıya büründü. İki ülke arasında 16 Nisan 1953 tarihinde hava ulaştırmalarını düzenleyen bir antlaşmanın imzalanmasının ardından, 13 Nisan 1954 tarihinde Yugoslavya Devlet Başkanı Mareşal Tito Ankara’yı ziyaret etti.99 Bu ziyaret çerçevesinde yapılan görüşmelerde Türkiye-Yugoslavya ilişkilerinin samimiliği teyit edilmekle birlikte temasların ana konusunu 28 Şubat 1953 tarihinde imzalanan Ankara İttifakı’nın geliştirilmesi oluşturdu.
 
Türkiye-Yunanistan ve Yugoslavya arasında yapılan temasların ardından, 9 Ağustos 1954 tarihinde Bled’de Balkan İttifakı imzalandı.101 1953 yılında Ankara’da imzalanan ittifak ile taraflar, savunma tedbirleri de dâhil olmak üzere güvenliklerini ilgilendiren meseleleri aralarında görüşeceklerini kararlaştırmakla birlikte, tarafların birbirlerine yardım edecekleri yönünde sağlam bir taahhüt yoktu. Ancak 1954 Bled Antlaşması bir yardım anlaşması olup tarafların birbirine hangi koşullar altında yardım edecekleri antlaşmanın 2. maddesinde ifade edilmiştir. Türkiye’nin ve Yunanistan’ın aynı zamanda NATO üyesi olması, Bled Antlaşması yoluyla güvenliği sağlanmış olan Yugoslavya’yı da dolaylı bir biçimde NATO’ya yaklaştırmaktaydı.
 
Balkan İttifakı’nın yarattığı atmosfer içinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar 1 Eylül 1954 tarihinde Yugoslavya’yı ziyaret etti.Bu ziyaret de Tito’nun Nisan ayında Türkiye’ye yaptığı ziyaretin gölgesinde gelişti.
 
Türk-Yugoslav dostluğunu vurgulayan konuşmalar yapıldı ve iki ülke arasındaki samimi ilişkiler teyit edildi. Bunun yanında görüşmelerin ana konusunu Balkan İttifakı ve bu ittifakın geliştirilmesi düşüncesi oluşturdu.
 
Tito’nun; “Balkan İttifakı karşılıklı münasebetlerimizde yeni bir devir açmaktadır(…) Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyeti milletleri ve hükümeti, T.C ve Yunanistan ile her gün daha sağlam ittifak münasebetlerinin tahakkuku yolunda sarfedilen fasılasız gayretleri harici siyasetlerinin esas unsuru ve devamlı menfaati, aynı zamanda karşılıklı saygı ve iç meselelere âdemi müdahale prensiplerine dayanan sağlam ve kuvvetli bir camianın kurulması yolunda da bir vasıta telakki etmektedirler.”
 
sözlerine karşılık Celal Bayar’ın Türk-Yugoslav dostluğu ve Balkan İttifakı’nın önemine dair şunları ifade etti:“Ben Yugoslav-Türk işbirliğini, gayet münbit bir toprağa atılmış tohuma benzetiyorum. Bu toprak, asırların yoğurduğu,menfaat ve kader birliği ile hiçbir ihtilaflı meselenin bulandırma Yugoslavya’nın Bled şehrinde 9 Ağustos 1954’te imzalanan “İttifak,Siyasi İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması” 14 maddelik klasik bir askeri ittifaktır.
 
Hükümleri şu şekilde özetlenebilir. İttifak üç devletin de Birleşmiş Milletlere (BM), Türkiye ve Yunanistan’ın NATO‘ya karşı yükümlerini kabul etmekte; üyelerden birine yapılacak saldırının hepsine karşı yapılmış olduğu, silahlı kuvvetlerin de kullanılması dâhil olmak üzere, tek tek ya da toplu olarak saldırıya uğrayan tarafa yardım edileceği belirtilmektedir. Bunun yanında üç ülkenin dışişleri bakanlarından meydana gelen Daimi Konsey kurulacaktı. Yirmi senelik bir devre için akdedilen bu antlaşmanın akid taraflarca kendi anayasa kaidelerine göre tasdik edilerek yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştı.
 
Bu dostluğa müşterek komşu ve dostumuz Yunanistan’ın da işbirliğinin ilavesiyle doğan Bled İttifakı(…) hayati ve devamlı ihtiyaçların neticesi olarak üç devlet arasında süratle olgunlaşan fiili bir ittifak vaziyetinin hukuki ifadesi şeklinde ortaya çıkmıştır.”
 
Celal Bayar’ın Türk-Yugoslav dostluğuna ilişkin bu ifadeleri Türk-Yugoslav ilişkilerinin seyrinde Balkan gelişmelerinin ve bu çerçevede ortaya çıkarılan Balkan İttifakı’nın ne denli etkili olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekici olmuştur.Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında Balkanlar’da bir ittifak yapılması, Batı Bloku’nun bu bölgede güçlenmesine yardımcı olmuştur.
 
Zirâ, Balkan Paktı üç devletin karşılıklı iyi niyet ve çabalarının sonucu kurulmakla birlikte, onları bir araya getiren temel unsur Balkanlar’daki Sovyet tehdidiydi. Bu sebeple, gerek NATO, gerekse ABD Balkanlar’daki işbirliği çabalarına olumlu yaklaşmıştır. Balkan İttifakı, Yugoslavya’nın Batı ülkeleriyle olan ilişkilerine de olumlu etki yapmıştır. Ne var ki, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin Kıbrıs meselesi sebebiyle bozulmaya başlamasıyla birlikte, Balkan İttifakının zedeleneceğini düşünen Tito tarafından ilişkilerde işbirliğinin oluşturulmasının gerekliliği konusu dile getirilmiştir:
 
“Bizler, Yugoslavya’da iki dost memleket arasında Kıbrıs meselesi ve bazı diğer meseleler üzerinde bazı anlaşmazlıklar tahaddüs eylemiş olmasına esef ediyoruz. Zira, bu anlaşmazlıkların Bled Antlaşması’nın müeseriyetini esaslı surette zayıflatabileceğini düşünüyoruz. Diğer taraftan bu vaziyetin idamesi, yalnız bu antlaşmayı tehlikeye düşürmekle kalmayıp her iki taraf aleyhine durumun vahimleşmesine sebebiyet verebilir. Bu meselenin tahliline girişmek değil bu hususda bir telkinde bulunmak isterim. Hükümetlerimiz arasında her hangi bir temas tesis ederek aranızda mevcud olabilecek açık meseleleri realist bir şekilde ele almak kabil olmaz mı?…Çünkü dünyanın bu kısmında yapıcı ve sulhcu bir işbirliği tesisi meselesi Türkiye Yunanistan ve diğer bazı memleketler gibi coğrafî bakımdan bu mıntıkalarda bulunan memleketleri alakadar eder.”
 
Yunanistan’ın Kıbrıs Meselesi’ni BM’ye götürmesi, meselenin ikinci aşamasının milletlerarası boyuta taşınmasını sağlamıştır.
Yunanistan’ın Kıbrıs Meselesi’ne milletlerarası bir boyut kazandırması ve 1954 yılından başlayarak, bunu her yıl BM’in gündemine taşıması, Türk-Yunan ilişkilerini oldukça gerginleştirmiştir. İlişkilerdeki bu gerginlik, iki ülkenin üyesi bulunduğu Balkan İttifakı’nın işlevsiz kalmasına sebep olan etkenlerden biri oldu.Yunanistan, Balkan İttifakı’nda yaşanan gerginliğin sorumluluğunu Türkiye’ye yüklemeye çalıştı.
 
Nitekim, Yunanistan Başbakanı Karamanlis’in Yunan Millî Meclisi’nde yaptığı konuşmada;
 
“Balkan İttifakı, Türkiye’nin Kıbrıs Meselesi’nde takındığı tavırdan dolayı hâli hazırda ölü noktada bulunmaktadır (…) Türkiye, Kıbrıs Meselesi’ndeki hattı hareketini aynı noktada tuttuğu müddetçe bu ittifakı, ölü noktada tutmaktan başka bir şey yapmamıza imkân yoktur (…) Kıbrıs Meselesi muallâkta kaldığı sürece Balkan İttifakı’nın idamesi faydasız olacaktır (…)” şeklinde sözler söylemesi Yunanistan’ın, Kıbrıs Sorunu’nu istediği biçimde çözümlemek için Balkan İttifakı’nı bir koz olarak kullandığının bir kanıtıydı.
Yunanistan’ın bu tavrı karşısında, Türkiye’nin asgarî beklentisi, Balkan İttifakı’nın diğer üyesi olan Yugoslavya’nın bir denge görevini görmesi idi. Yugoslavya ise, Yunanistan’ın Kıbrıs siyasetine destek verince Türkiye açısından yapılabilecek fazla bir şey kalmamıştı.

YORUM YAP