Kısaca Kosovanın Tarihi » Boşnak HaberBoşnak Haber

6 Kasım 2024 - 14:30

Kısaca Kosovanın Tarihi

Kısaca Kosovanın Tarihi
Son Güncelleme :

09 Ekim 2016 - 2:24

Sırbistan toprakları uzun savaşlardan sonra 1459 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na geçmiştir. Bu iktidar 1815 yılına kadar sürmüş, bu tarihten sonra Sırbistan bağımsızlığını kazanmıştır. 1877-78 Türk-Rus Savaşı’nda Sırbistan, Türkleri Balkanlar’dan çıkartmak için Rusya’yla ittifak yapmıştır. 1912 ve 13’te, Balkan Savaşları’na aktif olarak katılan Sırbistan bu savaştan sonra topraklarını Makedonya, Sancak ve Kosova dahil olmak üzere genişletmiştir. Ancak bu genişleme Avusurya-Macaristan’ı tedirgin etmiş, Avusturya-Macaristan’ın müdahalesi ile Sırp ilerlemesi durdurulmuştur. I. Dünya Savaşı’nın ardından Sırp, Hırvat ve Karadağ liderleri, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığını ilan etmiş ve adını Yugoslavya Krallığı koymuşlardır. II Dünya Savaşı’nda ülkeyi işgal eden Almanların yenilgiye uğramasının ardından Yugoslav Cumhuriyeti ilan edilmiş, Kosova ve Voyvodina 1946 yılında otonom bölge ilan edilmişlerdir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde, Tito’nun önderliğindeki yeni Yugoslavya’da etnik gerilim geçici de olsa bastırılmış, ancak Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte eski ön yargılar, özellikle de fanatik Sırp milliyetçilerinin baskıcı zihniyeti yeniden su yüzüne çıkmıştır. Sırpların 1989 yılından itibaren diğer Yugoslav Cumhuriyetlerini kontrol etmek için girişimlere başlaması gerilimi artırmış ve önceki bölümde değindiğimiz korkunç olayların başlamasına yol açmıştır.
1989 yılında Sırplar, Kosova ve Voyvodina’nın otonom yapısını iptal etmişlerdir. Yugoslavya iç savaşı sırasında ise azınlıkların yoğun olarak yaşadığı bu bölgeler, Sırpların baskı ve şiddet uyguladıkları yerler olmuştur.
Savaşın ardından imzalanan Dayton Anlaşması, bölgeye göreceli bir barış getirmiş, Sırplar azınlıklara karşı daha insaflı bir politikaya yönelmişlerdir. 1998 Mayısı’nda Miloseviç’in bazı politik oyunları Karadağ tarafından tepkiyle karşılanmış, bölgede büyük bir gerginlik yaşanmasına sebep olmuştur.
Kosova’da ise, bölgenin otonomisini kaybetmesinin ardından Arnavut çoğunluk Sırp hükümetinin zulmüne direnmiştir. Sırp yönetimi Arnavutlara karşı büyük baskılar uygulamış, Arnavutlar ise haklarını ve hatta yaşamlarını korumak için kendi içlerinde organize olmaya çalışmışlardır. 1990 yılında kurulan Kosova Kurtuluş Ordusu ile Sırp güvenlik güçleri arasında çatışmalar başlamış ve bu 1997-98 yıllarında yoğunlaşmıştır. Ardından, Sırp ordusu ve polisi büyük bir harekat başlatmış, meydana gelen çatışmalarda yüzlerce insan ölmüş, 200 binden fazla Arnavut, evini terk etmek zorunda kalmıştır. NATO’nun hava saldırısı tehdidi, Miloseviç’in Kosova’dan çekilmesini sağlamıştır. Ancak Miloseviç’in uzlaşmaz tavırları nedeniyle Kasım ayından itibaren çatışmalar yeniden başlamıştır. Yine NATO’nun tehditleriyle başlayan bir seri barış görüşmesi ise bir sonuç alınamadan 1999 yılında sona ermiştir.
     Miloseviç, Kosova’ya NATO güvenlik güçlerinin yerleştirilmesini reddetmiştir. Bu durum uluslararası toplumun bir müddet sonra ABD öncülüğünde Sırp zulmüne müdahale etmesine neden olmuştur. Aynı sırada Sırpların etnik Arnavutlara yönelik saldırıları da yoğunlaşmış; köyler yakılmış, halk göçe zorlanmıştır. Bu dönem zarfında yaklaşık 640 bin kişi Kosova’yı terk etmek zorunda kalmıştır. En sonunda 10 Haziran tarihinde alınan BM kararıyla bölgeye 50 bin kişilik Barış Gücü gönderilmiş ancak sayıları 780 bini bulan sığınmacıların yaşadığı büyük felaketi telafi edememişlerdir. Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi halen bu felaketlerin baş sorumlusu olan Miloseviç’i yargılamaktadır.

a. Kosova’da Müslüman- Türk Halkın Durumu

1389 yılında yapılan Kosova Savaşı’nın ardından, Türkler Kosova’ya yerleşmeye başlamışlardır. Yaklaşık 400 yıl süren Osmanlı hakimiyeti boyunca Türkler Prizren, Priştine, Vıçıtırın, Nobırda gibi bölgelerde yerleşmişlerdir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan itibaren, bölgenin Müslüman-Türk nüfusu Anadolu’ya göç etmeye başlamıştır. Sadece 1912-1941 yılları arasında yaklaşık 600 bin kişi göç etmek zorunda kalmıştır.
Günümüzde bu bölgede yaşayan Türkler’in 60 bin ve Türkçe konuşanların nüfusu yaklaşık 250 bin kişi olarak tahmin edilmektedir. Ancak devamlı göçler ve baskılar bu sayıda bazı değişimlere sebep olmaktadır, Türk olmayan Müslümanlar ise Arnavut’turlar. Nüfusun %85 gibi büyük bir çoğunluğunu da oluşturan Arnavutların yaklaşık olarak % 70’i Müslümandır.
Kosova’da yaşayan Müslüman-Türk nüfus, Osmanlı’nın bölgeden çekilmesinin ardından yalnız ve korumasız kalmıştır. Balkan Savaşları, I. ve II. Dünya Savaşı, komünist yönetim, Yugoslav iç savaşı gibi büyük felaketler atlatan dindaş ve soydaşlarımız, bugüne kadar tüm güçleriyle hayatta kalmayı ve bulundukları bölgenin politik, sosyal ve kültürel hayatında etkili olmayı başarmışlardır.
1999 yılında sona eren savaşın ardından getirilen yeni düzenlemelerle birlikte, Müslüman-Türk gruplar için yeni bir dönem başlamıştır. Politikaya, sosyal hayata katılım artmış, kültürel faaliyetler daha geniş çaplı olarak uygulanır olmuştur. Bütün olumlu gelişmelere rağmen Kosova’da da, Yugoslavya’nın diğer bölgelerinde yaşanan gerginlik kendini belli etmektedir. Nitekim kısa süre önce ülkedeki reformların öncülerinden Sırbistan Başbakanı Zoran Djindjic’in silahlı saldırı neticesinde hayatını kaybetmesi, ülkede sorunların tam anlamıyla çözülemediğinin bir göstergesidir.
Savaşın ardından Türk nüfusun içinde de belirli bir ayrılık yaşanmış, ortak karar almakta, politika üretmekte sorunlar yaşanmıştır. Yeni yönetim döneminde Türkçe’nin resmi dil olarak tanınmaması, Türkler’in yaşadığı önemli bir sorun olmuştur. Bu gelişmeyi protesto eden Türkler, 28 Ekim 2000 tarihli seçimlere katılmama kararı almışlardır. Türk Dışişlerinin devreye girmesiyle birlikte BM Kosova Yüksek Temsilcisi Bernard Kouchner bir açıklama yapmış ve Türkçe’nin Türk toplumunun yaşadığı belediyelerde, Arnavut ve Sırp diliyle eşit olarak kullanılma hakkını tanımıştır.

Özgür ve demokratik bir ortamın varlığı, Müslüman-Türk halkın yaşadığı sorunların çözümünü de kolaylaştırmaktadır. Kosova halkını oluşturan tüm etnik gruplar 17 Kasım 2001 tarihinde özgür bir seçim ortamında oy kullanmış, yeni Meclis İbrahim Rugova’yı Kosova Geçici Öz Yönetim kurumlarından Kosova Başkanlığı görevine atamış, Bayram Rexhepi başkanlığında da Kosova Hükümeti kurulmuştur. Türkler bu seçimlerde Meclis’e üç temsilci göndermeyi başarmışlardır. Kosova’da 26 Ekim 2002 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerde ise Kosova’daki Türk azınlığı temsil eden Kosova Demokratik Türk Partisi seçimlere ilk kez katılmış, Prizren ve Priştine Belediye Meclislerinde temsil hakkı elde etmiştir.
Kosova’da, Prizren, Mamuşa, Priştine, Vıçıtırn gibi şehirlerdeki ilköğretim okullarında, 104 sınıfta 2 bin öğrenci, 3 anaokulunda 100 öğrenci, 6 lisedeki 19 sınıfta 450 öğrenci ve 1985 yılında Priştine Üniversitesi’nde açılan Türkoloji Bölümü’nde 50 öğrenci eğitim görmektedir. Türkler, Kosova’da Türk kültürüne göre yaşamaktadırlar.

b. Türkiye, Sırbistan-Karadağ ve Kosova İlişkileri
Türkiye, kanlı savaşın ardından parçalanmış Yugoslavya topraklarında, yeniden barış ve huzurun hakim olmasını dilemektedir. Bölgede yaşayan toplumlar arasında birtakım gerginlikler hissedilse de, hem dış baskılar hem bilinçli kişilerin iş başında olması hem de yaşanan felaketten alınan dersler, bu gerginliğin ön plana çıkmasına engel olmaktadır. Özellikle bu yeni cumhuriyetlerin bir kısmının yakın gelecekte AB’ye katılacak olmaları, aşırı milliyetçiliği ve düşmanlıkları ikinci plana itmektedir. Bütün bu olumlu şartlara rağmen bölgenin bir barut fıçısına dönmesi o kadar uzak bir ihtimal değildir. Türkiye’nin bu tehlikeye karşı sürekli olarak gerginlikleri yatıştırıcı bir politika izlemeye devam etmesi, çok isabetli olacaktır.

Kosova’da yaşayan Müslüman-Türk nüfus, Osmanlı’nın bölgeden çekilmesinin ardından yalnız ve korumasız kalmıştır. Balkan Savaşları, I. ve II. Dünya Savaşı, komünist yönetim, Yugoslav iç savaşı gibi büyük felaketler atlatan dindaş ve soydaşlarımız, bugüne kadar tüm güçleriyle hayatta kalmayı ve bulundukları bölgenin politik, sosyal ve kültürel hayatında etkili olmayı başarmışlardır.

Savaş sonrası dönemde, özellikle de Miloseviç’in devrilmesiyle, Türkiye’nin Sırbistan’la ilişkilerinde gelişmeler olmuş, yeni hükümetle birlikte karşılıklı ilişkilerde çeşitli ilerlemeler sağlanmıştır. Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’ni oluşturan Sırbistan ve Karadağ Cumhuriyetlerinin, eşit iki üye devlet olarak ortaklık temelinde yeni bir yapı ve yeni bir birlik oluşturma süreci, 14 Mart 2002 tarihinde Belgrad’da imzalanan anlaşma uyarınca başlatılmıştır. Yugoslavya Federal Cumhuriyeti, Federal Parlamento’da 4 Şubat 2003 tarihinde kabul edilen Anayasal Şart çerçevesinde “Sırbistan ve Karadağ” adını almış ve eşit iki üye devletin ortaklığına dayanan bir devlet birliği kurarak yeniden yapılanma sürecine girmiştir.
Bu pozitif gelişme, bölgenin barışına da büyük bir katkıda bulunmuştur. Türkiye, Balkanlar’da önemli bir unsur olan Sırbistan’la olan sorunlarının büyük bir kısmını halletmiş, geri kalan sorunlar ise müzakereler yoluyla çözüm aşamasına girmiştir. Özellikle bölgede yaşayan Müslüman-Türk nüfusun sorunlarıyla ilgili olarak Türkiye’nin yaptığı girişimler başarıyla sonuçlanmıştır. Bundan sonraki dönemde de, Türkiye’nin Sırbistan ve Karadağ ile olan ilişkilerini güçlendirmesi hem Balkanlar’da huzur ve güven ortamının doğmasına katkıda bulunacak hem de Müslüman-Türk nüfusun haklarının savunulmasında güçlü bir imkan elde edilecektir.
Kosova konusunda ise Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı kararının eksiksiz uygulanmasına destek vermekte, KFOR, UNMIK ve AGİT Misyonu’na asker, polis ve uzmanlar sağlayarak Kosova’nın güvenlik ve istikrarına katkıda bulunmaktadır. Türkiye, bölgeyle yüzyıllardır süregelen tarihi ve kültürel bağları dolayısıyla Kosova ile ilgili gelişmeleri yakından takip etmektedir. Müslüman Arnavutların ve Türk azınlığın, kazanılmış haklarının korunmasına ve Kosova’nın siyasi ve idari yapılarında adil ve hakça temsiline büyük önem verilmektedir. Kosova’da yaşayan ve Türkiye’de çok sayıda akrabası olan Türkler, bir yandan politik ve ekonomik, diğer yandan da sosyal ve kültürel faaliyetlerini artırarak Sırbistan ve bölge ülkeleriyle Türkiye arasında bir dostluk köprüsü oluşturmalıdır.
Türkiye’nin gözü Kosova’da olmalı, bölgedeki Türkler’in bu yöndeki tüm faaliyetleri dostluk ve iyi komşuluk kuralları çerçevesinde desteklenmelidir. Kosova’da yaşayan Türkler’in en büyük sorunlarından biri ise işsizliktir. Türk iş adamları bu bölgeye yatırım yapmalı, bölgede bir Konsolosluk ve Türk Kültür Merkezi açılmalıdır. Kosova’da yaşayan halkın % 90’ı Müslümandır. Ancak halkın özellikle de çoğunluğu oluşturan Arnavut Müslümanların arasında İslam bilgisi ve kültürü daha da geliştirilmelidir. İslam ahlakının en güzel şekilde anlatılması ve yayılması, Kosova’da yaşayan Müslüman Arnavut ve Türkleri birleştiren önemli bir unsur olacaktır.

 izlervegizler.com

YORUM YAP