Dayton Sonrası Bosna-Hersek'e Analitik Bakış » Boşnak HaberBoşnak Haber

29 Nisan 2024 - 17:26

Dayton Sonrası Bosna-Hersek’e Analitik Bakış

Dayton Sonrası Bosna-Hersek’e Analitik Bakış
Son Güncelleme :

04 Şubat 2017 - 20:02

 

Dayton Barış Antlaşması’nın kısa ve uzun olmak üzere, iki temel amacı vardır. Kısa vadede savaşın durdurulması ölümlerin ve yıkımların önüne geçilmesi hedeflenmiştir.

Daha uzun vadede de kalıcı barış ve istikrar için gerekli ortamın yaratılması amaçlanmıştır. Dayton Barış Anlaşması’nın Bosna açısından diğer bir önemi de bu anlaşma sayesinde Bosna-Hersek, uluslararsı alanda tanınmış, sınırları ve toprak bütünlüğü ile bağımsız bir devlet olarak ayakta kalmayı başarmıştır.

Diğer taraftan Tito Yugoslavyası içinde 1969’da Boşnaklar “Müslümanlar” adı altında kurucu unsur olarak tanınmış ve Dayton Barış Antlaşması’nın eki niteliğinde olan Bosna-Hersek anayasasında Boşnaklar ayrı bir millet olarak sayılmışlardır.

Dayton Antlaşmasını Olumlayan yaklaşımları

Dayton Barış Antlaşması kuşkusuz yukarda da ifade ettiğimiz gibi iki nedeninde biri olan savaşı sonlandırmak, yıkımları önlemek,  etnik temizliği sonlandırmak, soykırım kavramından kurtarmak gibi herkesin kabulleneceği, olumlayacağı bu tür problemlerin çözümü için yapılması gereken bir barış antlaşmadır.

Dayton Anlaşması ile Avrupa’nın göbeğinde ikinci dünya savaşı sonrası yaşanmış en trajik savaşın son bulması ve kısa vade de savaşı sonlandıran, tarafları görüştüren, istenildiğinde -bir üçüncü tarafça- problemlerin çözülebileceğini dünya ya kanıtlayan bir antlaşma olması hasebiyle de olumlu bakış açısını destekler niteliktedir. Gerçekten de yaşanan korkunç savaştan sonra barış ortamının bile tesisi edilmesinin zor olduğu gerçeği dikkate alındığında, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Bosna’nın olumlu bir gidişat içinde olduğu ortadadır. Bosna-Hersek şu anda barış içinde yaşamaktadır. Hareket özgürlüğü eskisi gibi, ülke çapında sağlanmıştır. Bunun yanında, Bosna-Hersek Anayasa Mahkemesi’nin 2000 yılının ortalarındaki kararıyla Boşnaklar,

Bosnalı Sırplar ve Bosnalı Hırvatlar kurucu milletler olarak kabul edilmiştir. Savaş yıllarında yıkılan Saraybosna ise günümüzde tekrar  başkente yakışan görüntüye kavuşmuştur.

Bir zaman tamamen dış yardımlara bağımlı olan Bosna ekonomisi, küresel ekonomik krizin öncesine kadar büyük oranda  büyümüştür. Etnik ilişkiler zaman zaman sorunlar oluştursa da yavaşta olsa  düzelmektedir. Başarılı bir mekik diplomasisiyle sorunu gidermiş bir antlaşmanın ancak; bu kadar kısa sürede hazırlanması zaten kendisinin de getirdiği sistemle üzerinde yeniden durulmasını ve sistemin sürekli gündeme gelmesini gerektirmiştir. Bunun yanında kısa vadede umutları yeşerttiği ortadadır.  Bu  bağlamda uzun vadede umutlar için değişikliğe gidilmiş, yeni inceleme alanları oluşmuş ve sistemin hali hazırda işleyişi bu tür meselelere yaklaşımda deney ve gözlemlemeyi beraberinde getirmiştir.

Dayton Antlaşmasının Olumsuzlukları

Dayton anlaşmasındaki en dikkat çeken nokta Antlaşma içinden çıkılması zor ve bir o kadar da karmaşık  bir yapıyı  beraberinde getirmesidir.

Bu duruma somut bir örnekle bakıldığında Dayton’un en olumsuz yanı Bosna-Hersek’te ki  bürokrasinin çok ağır işlendiğidir.Etnik bölünmüşlüğü meşrulaştırması ile de olumsuz yaklaşımını en alıcı noktadan yakalamıştır.

 Anlaşmaya esas itibari ile iki nedenden dolayı ki –bunun yanında birçok nedeni koyabiliriz- karşı gelinebilir: Birincisi, bu antlaşma etnik bölünmeyi meşrulaştırmış ve kurumsallaştırmıştır. İkincisi, Sırpların kanla, terörle ve etnik temizlik yoluyla ele geçirdikleri topraklar, bu anlaşmayla esas sahiplerine verilmemiştir.

Bilindiği üzere bu anlaşma sonrası Bosna-Hersek iki küçük devletten “Bosna-Hersek Federasyonu”(FBİH)  ve  “Sırp Cumhuriyeti”(RS)  nden oluşmaktadır. Bunun yanı sıra FBİH on kantona bölünmüş, birde özel statüye sahip, yaklaşık 80 bin nüfuslu Brçko bölgesi bulunmaktadır. Bu noktada kantonlarda Hırvatlar etkin oldukları yerlerde neredeyse kendi devletlerini kurmuşlardır, Sırplar ise zaten hakkı olmadığı halde istediği yerleri  almış ve bunun yanı sıra devlet içinde devletleşmiştir.

Bir başka açıdan bakıldığında da Dayton Antlaşması aslında manevi tahribatı beraberinde getirmiştir. Beklide sürekli saydıklarımız maddi tahribatı andırsa da içinde esas olarak en önemli tahribat manevi tahribattır çünkü; silinmesi, unutulması  en zor olanda odur. İkinci dünya savaşsı sonrası Avrupa’nın ortasında, insan hakları kavramıyla anılan yerde insanlık dışı suçların yaşanmış olması bu trajik olayı ortaya koymaktadır.

 Dayton Barış Antlaşması’yla savaşla birlikte ortaya çıkan etkin ayrımcılık meşrulaştırılmıştır. Ayrıca, Bosna-Hersek içindeki bölünmeyi resmileştirmiştir. Bosna-Hersek uluslararası düzeyde korunmuşsa da  ateşkes dönemindeki durumun korunması, yani bir statüko haline gelmesine yol açmıştır. Ayrıca Boşnaklara yaşama hakkı,  sadece Hırvatlarla bir federasyon yapmaları durumunda sağlanmıştır.

Ekonomik olarak komşularına bağımlı, siyasi ve kültürel olarak geleceğini sadece Avrupa’da görmeye icbar edilen Bosna’ya hem kültürel asimilasyon uygulanmaktadır, hem de siyasal olarak bağımlı hale getirilmek istenmektedir. Askeri mekanizması zaten kontrol altında olmakla birlikte devlet dışı askeri yapılanmalar mevcuttur. 

Dayton Antlaşması, Bosna’da birlikte yaşayan çeşitli etnik gruplar arasındaki,  çatışmaları, birçok alandaki sorunları, buna neden olan anlaşmazlıkları çözmüş değildir, sadece bu anlaşmazlıkları zamana yaymıştır.             

Bunun dışında bir çok alanda – ekonomik, askeri, siyasi, sınırlar, eğitim, kültür, sosyal ilişkile vb. olarak algılarsak- çözümsüzlüğü de beraberinde getirmiştir. Sınırlarla ilgili bir örnek verecek olursak şehrin doğusu Sırp cumhuriyetine ait.

Doğu Saraybosna da oturan insanlar hayali sınırlarla bölünmüş durumda , aynı sokağın yarısı Sırp Cumhuriyetine bağlıyken, diğer yarısı farklı bir isimle Boşnak-Hırvat Federasyonu ‘na bağlı olabiliyor. Aynı mahalle de farklı yapılanmalar adı altında devlet içinde devletten aldığı kurallarla fiilen olmasa da hayali olarak bölünmüştür. Hatta buradaki apartmanlardan biri Bosna’daki bu trajikomik durumu gayet iyi anlatmaktadır. Apartmanın yarısı su faturasını Sırp Cumhuriyeti kurumuna öderken diğer yarısı Boşnak-Hırvat Federasyonu kurumuna ödemektedir.

Bu durumlara bakıldığında devlet eliyle sınırlarda dahi bu kadar ince noktaya kadar bölünmüşlük kurumsallaştığına göre sakat yürüyen bir sistem inşa edilmiş ise manevi tahribatının da apartman da dahil bırak kantonu , beldeyi, komşulara kadar inmişse maalesef Dayton’ un getirdiği uygulamalar ve yaklaşımlar olumsuzlukların haklılığını ortaya çıkarmaktadır.

 

Kaynak: Milli Gündem  Yazar:Kazım Kul Giresun Üniversitesi Uluslararası ilişkiler Bölümü

YORUM YAP