Şemseddin Sami'ye Göre Arnavutların Kökeni » Boşnak HaberBoşnak Haber

26 Nisan 2024 - 00:29

Şemseddin Sami’ye Göre Arnavutların Kökeni

Şemseddin Sami’ye Göre Arnavutların Kökeni
Son Güncelleme :

01 Ocak 2023 - 15:12

Osmanlı Arnavut aydını Şemseddin Sami, Arnavutluk Ne İdi, Nedir ve Ne Olacak? (Shqipëria Ç’ka Qenë, Ç’është e Ç’do te Bëhet) adlı Arnavutça eserinde Arnavutların kökenine yönelik bilgiler vermiştir.

Eserin “Arnavutluk Ne İdi” adlı ilk bölümü tarihi ve millî unsurlardan oluşmuştur.

 

“Şemseddin Sami: Arnavutluk Ne idi”

Arnavut Rönesansçıları, Avrupa medeniyeti içerisinde diğer toplumlar gibi aynı şartlarda yaşamak ve Avrupai kimliklerini de eş güdümlü bir biçimde dile getirerek milli bilinci uyandırmak niyetindeydiler. Şemseddin Sami de bununla yetinmeyerek Arnavutlar’ın etnik geçmişlerini kamuoyuna gösterme çabasına girdi.

19. yüzyıla baktığımız zaman, Balkanlarda yazılan neredeyse çoğu bilimsel teorilerde ya da tarihi, edebî eserlerde, milletlerin eskiliğine vurgu yaparak romantik bir biçimde kamuoyuna sunma yöntemi seçilmiştir.

Şemsettin Sami de Arnavut milletinin kökenine inerek toplumun tarihî kökenlerini gösterip diğer komşu devletlerin aydın kesiminin yaptığı gibi halkı bilinçlendirme hedefindeydi. Sami, Arnavutları Avrupa coğrafyasına ilk gelen ve yerleşik medeniyetin ilk temellerini atanlar olarak tanıtmaktadır.

Şemseddin Sami, Arnavutların kökenini Avrupa’nın en eski medeniyeti olan Pelasglara dayandırır.

Pelasglar

Sami, Arnavutların kökenlerini Pelasglara (Pelasgos) dayandıran ilk aydın değildir. Sami’den önce Die Sprache der Albanesen oder Schkiptaren adlı eseriyle Joseph Ritter von Xylander (1835) ve Albanesische Studien (1853) ile Johannn Georg von Hahn vardır.

Joseph Ritter von Xylander, Bavyera ordusunda subay, Johannn Georg von Hahn ise Bavyeralılar için idarecilik, sonra da Osmanlı İmparatorluğu’nda Avusturya konsolosluğu yapmıştır.

İkisi de “Arnavutbiliminin” (Albanoloji) babaları olarak anılır.

Aslında “Pelasgos Kuramlarını” ortaya atanlar Hahn ve Malte-Brun’dür.

Danimarkalı bir coğrafyacı ve köşe yazarı olan Malte-Brun (Malthe Conrad Brun, (1775-1826) Arnavut meselesini bir İtalyan-Arnavutu olan Angelo Masci’nin Fransızca denemesine yaptığı bir yorumda ve kendi Géographie Universelle adlı eserinde ele almıştır. 1809 yılında, Arnavutça dilinin en eski Avrupa dillerine, Yunanca, Keltçe ve Gotik diline bağlandığını, İlliryalıların dilleriyle özdeşleştiğini ve İlliryallıların Traklara yakın olduğunu belirtir.

Malte Brun’ün çalışmasında tam bir netlik yoktu

30 yıl sonra Hahn’ın yazdığı kitabında, Arnavut milliyetçilerinin kullanmaktan sakınmayacakları kesin bir imge inşa ederek “Arnavutların Avrupa’nın ilk yerli halkı olduğunu ifade ediyor, artık eski Arnavutları İlliryalı olarak değil Pelasgos olarak Arnavut ulusunun antik ve kadim niteliğini güçlendiriyordu.

Aynı şekilde Sami de kendi eserinde, Arnavut kökenlerinin daha eskiye, Eski Yunan medeniyetinden daha öncesine dayandığını belirtir. Esere baktığımız vakit coğrafî açıdan çok geniş bir bölgeye yayılmış olan bu medeniyet bugünkü bildiğimiz doğu coğrafyasının ve güneydoğu Avrupa’nın geniş bir kısmını kapsamaktaydı.

Tarihleri boyunca doğu Avrupa coğrafyasında daha büyük, daha güçlü ve daha geniş olan bu Pelasg kavmi, Balkan’ın tümünde ve Tuna’nın ötesinde Macaristan, Hırvatistan ve değişik yerlerde yer almaktaydılar. Ayrıca Yunanistan ve Küçük Asya’nın, yani Anadolu’nun batı kısmının Pelasgların bölgeleri olduğunu belirtmekteydi. Pelasgların bazılarının Adriyatik denizini aşarak, İtalya’ya gittikleri ve Etrüskler, Latinler ve İtalya’nın halklarının Pelasg soyundan geldiklerini söylemekteydi.

Sami Pelasgları ele alırken dini ve sosyal yaşamları hakkında bilgi vermeyi de ihmal etmemiştir. Onun tasvir ettiği din şekli mitolojik bir yapıya sahip ve doğa olaylarına dayanmaktadır; siyasi ve sosyal yapıda ise ihtiyar heyetlerinin önemini vurgulamaktadır.

Sami’ye göre Pelasglar, güzel ve şairane bir dine sahip olup doğanın işaretlerine ve gökyüzü cisimlerine inanarak güneşe, aya, büyük yıldızlara, gökyüzüne, bulutlara, rüzgara, denizlere dua ederlerdi. Onlar için yıldırım, gök gürlemesi, şimşek gibi doğa olayları kutsal sayılmıştır.

Sami’ye göre Yunanlılar ve Latinler bu inanç şeklini sadece benimsemekle kalmayıp onu geliştirirler ve kendisinin yaşadığı dönem de dahil Avrupa’nın birçok yazarı ve şairleri bu mitolojiden ilham alırlar.

Arnavutların gelecekteki yönetim şeklini ise eserin üçüncü bölümünde tasvir ettiği gibi, gelecekte kurulacak Arnavut devletine de uygun görüyordu. Arnavutlar yönetimdeki tekliğe karşı olup, her şeyi yapan tek kişiyi hoş karşılamadıkları için, çok kişili meclislerden çıkan öğütleri uygulamayı seçerlerdi.

İlliryalılar

İlliryalılar ise Makedonyalılar, Trakyalılar ve Frigyalılar gibi, Pelasglar’ın bir kolu olarak ele alınmaktadır. Sami’ye göre tüm kolların ortak geçmişi Pelasglar’a, yani bir bakıma eski Arnavutlar’a dayanmaktadır.

Pelasglar’ın birçok kola ayrıldıklarını dile getirirken onları İliryalılar ya da Liretë, Makedonyalılar, Trakyalılar (Trashëtë), Frigyalılar ve diğerleri diye sıralamaktadır.

İlliryalılar ise Arnavutluk’ta ve günümüzde Bosna, Hersek, Karadağ, Hırvatistan, Dalmaçya vb. olarak bilinen yerlerin bulundukları kuzey kesiminde, Adriyatik denizinin en kuzey sınırına kadar, Sava’nın ötesinde yer alıyorlardı. Trakyalılar ise Makedonya ve Trakya’da; Fridonyalılar’ın ise bugün Kızılırmak olarak bilinen eski çağlardaki Alis nehrinden denizin kıyılarına kadar uzandığını belirtiyordu. İlliryalıların; Makedonlar, Trakyalılar ve Frigyalılar ile daha yakın oldukları söylentilerini reddederek bunların tek bir millet olduklarını dile getiriyordu.

İlliryalılar ile ilgili araştırmalarda Slav bilim dünyasının bir kısmı dışında tüm tarihçiler hemen hemen aynı fikirleri paylaşmaktadır. Bazı Arnavut tarihçileri ise konuya ilişkin farklı bakış açıları sergilemektedir. İlliryalılar Arnavutlar’ın büyük dedeleridir. Dönemimizin en önemli tarihçileri ulusumuzun bu köken gerçeğini belgelendirmişlerdir.

Şemsettin Sami, İlliryalıları Epiruslularla birlikte ele alırken, İlliryalıların sınırlarını belirttiği zaman günümüzdeki Arnavutluk Cumhuriyetinin sınırlarını değil, kendisinin Arnavutluk Ne İdi, Nedir ve Ne Olacak? ve Kamûs-ul A’lâm adlı eser ve çalışmasında belirttiği sınırları göz önüne alarak işlemiştir. Dediğimiz gibi İlliryalılar’ı ve Epiruslular’ı aynı başlık altında toplayan Sami, İllirya ile Epir’in birbirlerinden farklı olduklarını belirttiğinde, sülaleye ya da aşiretlere ayrılmış olduklarını ve her birinin büyüklerin cemaatleri vasıtasıyla yönetildiğini söyler ve bunları ihtiyarlar meclisi (Plakoni ya da Pleqësi) adıyla anmaktadır.

Sami’nin kronolojik aktarımına göre ve aynı zamanda tarih kaynaklarının da vurguladığı gibi Roma medeniyeti İlliryalılar üzerinde büyük bir etki bırakmayı başarmıştır. Roma fethi sırasında İlliryalıların çok güç bir durumda kaldıklarını belirtirken, Epirliler ile birlikte uzun bir süre Romalılar’a karşı direnmelerine rağmen, birçok millet gibi kendilerini yenilgiden kurtaramadıklarını söyler. Bunun bir diğer sebebi ise “İlliryalı kabilelerin, siyasal birliğini gerçekleştirememiş bir toplum olması, M.Ö. 1. yüzyıl ile M.S. 6. yüzyıllar arasında Roma İmparatorluğu’nun işgaline uğrayan İllirya toprakları, imparatorluk yönetimi ve kölelik kurumuna dayalı Klasik Roma Kültürü’nün etkisi altına girmeleri” olmuştur. Ancak Romalıların egemenliği altında yaşamaya başlayan İlliryalılar yine kendi örf, adet ve en önemlisi dillerini korumaya devam ettiler

Roma’nın egemenliği ile birlikte bölgenin ekonomik gelişimi de göze çarpar. Tabii ki bunun en önemli unsuru Roma İmparatorluğu’nu birbirine bağlayan ve bir ekonomik kaynağa dönüşen yollardı. Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldığında Arnavut toprakları Doğu Roma’da (Bizans İmparatorluğu’nda) yer aldılar. Bu dönemde Arnavutlar’ın kuvveti ve bağımsızlığı artmasına rağmen Slav ırklarının akınları başladı. Bu akınların sonucunda en büyük zararı Arnavutlar ve Arnavut bölgeleri almıştır. Sami bu akınların sonucunda, bu bölgelerde yerleşen Slav ırklarını, yerel Arnavut halkıyla karışarak, günümüze kadar gelen ve İllirya’nın topraklarında yaşayan, kendi ana dillerini unutmuş Arnavutlar olarak görmektedir.

 

 

Kaynak: http://www.arnavut.com/semseddin-sami-arnavutlarin-kokeni/

YORUM YAP