Cumhuriyet Yıllarında Bozkır’a İskan Edilen Balkan Muhacirleri » Boşnak HaberBoşnak Haber

19 Mayıs 2024 - 01:35

Cumhuriyet Yıllarında Bozkır’a İskan Edilen Balkan Muhacirleri

Cumhuriyet Yıllarında Bozkır’a İskan Edilen Balkan Muhacirleri
Son Güncelleme :

11 Ocak 2018 - 18:15

Özetleyen: Zeynep Işıl Hamziç   Boşnak Medya

CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BOZKIR’A İSKÂN EDİLEN BALKAN MUHACİRLERİ

Bilindiği gibi Millî Mücadele’nin hemen ardından bağımsız Türkiye Cumhuriyeti ilan
edildi. Genç Cumhuriyet’in idaresi, uluslaşma politikasına uygun olarak savaşlarda yaşanan insan
kayıplarının ortaya çıkardığı boşlukları doldurmak ve ekonomik hayatı canlandırmak amacıyla
çalışmalara başladı. Bu aşamada ilk olarak nüfus politikalarına hız verilmiş ve ülke nüfusunun
arttırılması için çareler aranmıştır. TC nin nüfusunun gelen  göçlerle 1927’de cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımında Türkiye nüfusu 13,6 milyon olarak tespit edildi..Akla ilk gelen çare ise farklı etnik ve dini unsurlardan bir an evvel kurtulup, yerlerine aynı dil, din ve kültürden insanların getirilmesi olmuştur. Yunanistan ve diğer Balkan devletleri için de durum, farklı değildi. Onlar da aynı Türkiye gibi ulusal bütünlüklerini sağlamayı öncelikli hedef olarak görüyorlardı. Bunun için bir an evvel Müslüman azınlıktan kurtulmak istiyorlardı. Bu farklı etnik unsurların belli çerçevede halli için Türkiye ile Balkan Devletleri arasında antlaşmalar imzalanmış,Türkiye’ye ve Balkan devletlerine karşılıklı göçler başlamıştır.
Yeni kurulan TC. için, millî devlet olma yolunda büyük önemi bulunan bu göçlere ve iskân politikalarına ihtiyaç bulunmaktaydı. Dönem dönem Konya ilinden azınlıkların göç etmeleri ve uzun süren savaşlarda kaybedilen insan sayısının çokluğu, bu ilin nüfus yoğunluğunu büyük ölçüde etkilemiş ve çalışan insan sayısının da azalmasına sebep olmuş ve bu ilin ekonomisini de oldukça bozmuştur.Bunun tabî bir sonucu olarak, TC’nin ekonomisi de yara almıştır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Balkanlar’dan göç alınırken Konya ve çevresine de çok sayıda
muhacir yerleştirilmiştir. Anadolu ekonomisine ticaret, zanaat ve sanayi alanlarında önemli katkıları olan
gayrimüslimlerin ayrılmaları ile oluşan boşluk, gelen muhacirlerin tarıma dayalı bir toplulukta
ihtiyaç duyulan insan gücünün arttırmasıyla kısmen kapatılmıştır.

TC’nin temellerinin atıldığı Lozan Antlaşması, düzensiz olarak devam eden göçleri uluslararası zemine taşımıştır. Böylelikle geçmişte yaşanan düzensiz göçler nedeniyle acılar çeken ve maddi kayıplara uğrayan göçmenlerin hakları ilgili devletlerin güvencesi altına alınmıştır. Lozan Barış Antlaşması’nda alınan mübadele kararı ve diğer Balkan devletleri ile imzalanan “Tabiiyet Antlaşmaları”nın Türkiye açısından başka bir anlamı daha bulunmaktaydı. Yeni kurulan TC.’ni tanımlayan “Ulus Devlet” anlayışına uygun olarak gayrimüslimlerden boşalacak bölgelere Türk ve Müslüman muhacirlerin yerleştirilmesi ve böylelikle homojen bir yapının oluşması sağlanacaktı.Osmanlı Dönemi’nde gayrimüslimler nedeniyle yaşanan sıkıntılara baktığımızda yaşanan göçleri ve Mübadeleyi Türkiye’nin geleceğini kurtarma operasyonları olarak görebiliriz.

Özellikle Osmanlı Devleti’nin son döneminde en fazla başını ağrıtan konulardan biri olan azınlık
meselesi; aynı zamanda yabancı devletlerin en fazla kullandığı materyallerdendir. Avrupalı Devletlerin bu politikasının ne kadar uzun soluklu olduğunu göstermesi açısından 28 Temmuz 1860 yılında İzmir’de ki İngiliz Konsolosu Charles Blunt’un “Vilayetin genel durumu günden güne iyiye gitmektedir. Ancak bu iyileşme genellikle Hristiyanların yararına oluyor. Hristiyanlar, Türklerin varını yoğunu satın alıyorlar. Elden çıkarılan Türk topraklarının alıcıları her zaman ya Ermenilerdir ya da Rumlardır” şeklindeki raporu son derece manidardır. Zira bu durum I. Dünya Savaşı’ndan sonra azınlıkların, çoğunluğa geçmek için ortaya koydukları maddi ve manevi çabalarının, daha o günlerde belirlenmiş ve uygulamaya konmuş
olduğunu bize göstermektedir. Bu yönü itibariyle azınlıkların varlığının azalması büyük önem
arz etmektedir.
Oysa Türkler açısından durum böyle midir? Dünyada yaşanan göç olaylarını incelediğimizde egemen olan unsurun bu gücünü kaybetmesiyle geride kalanların hâkim oldukları bölgeye doğru geri çekildikleri görülür. Türkler ise egemen unsur olmadıkları bölgelerde bile halkla iç içe huzur içinde yaşayabilmişlerdir. Gösterilen inanılmaz uyum sayesinde bu bölgeleri de yurt olarak kabullenmiş ve mecbur kalmadıkları sürece geri çekilmemişlerdir.
Balkan savaşları ile başlayan göçlerin birçoğu Cumhuriyet döneminde konunun muhatabı olan devletler ile 1923-1933 yılları arasında yapılan antlaşmalar çerçevesinde karşılıklı zarar ziyanın telafi edilmesi amaçlanmıştır.

Fakat buna rağmen tarıma ve hayvancılığa dayalı bir yaşam süren Müslümanların zarar ziyanlarının tam manasıyla karşılandığını söylemek mümkün değildir.
Oysa gayrimüslimler daha çok ticaretle uğraştıkları için kazandıkları paralarını yanlarına almışlar ve mülklerinin de tapuları olduğu için Müslümanlara nazaran daha az zarara uğramışlardır.

Türkiye Cumhuriyeti, bu antlaşmalar ile mevcut sınırları dışında kalanlar için önce mecliste tartışılmış ve alınan ortak karar ile uygulamaya konulmuştur.

Nitekim Mecliste TC. sınırları dışında kalan insanlarla alakalı kanun görüşmelerinde Biga Mebusu Samih Rıfat Bey; “Biz Türk lisanı söyleyen Türklüğü ve Türk şiarını terennüm eden, Türklük ruhunu gösteren, Türk olan ve ‘Ben Türküm’ diyen insanları da içimize almalıyız. Boşnaklar,Macarlar, Arnavutlar Türk’tür.” demektedir genetik olarak farklı olsalar da ülkenin kurulmasında binlerce şehit vermişler ve vatan toprağına koşmuşlardır. Müslümanlığın ve de Türklüğün son güvenli limanı Türkiye Cumhuriyetidir.

1-Göç Yolları

Yunanistan’dan gelen muhacirlerin büyük bir kısmı İzmir,İstanbul ve Mersin limanlarına deniz yolu ile taşınmışlardır. Bu limanlardan karaya çıkanlar, demiryolu veya kendilerine ayrılan askeri ve sivil araçlarla daimi iskân bölgelerine nakledilmişlerdir.

Yaşanan savaşlar esnasında Müslümanlar sayısal olarak çoğunlukta oldukları Yeni Pazar,Kosova, Bosna Hersek, Selanik, İşkodra ve Köstence gibi şehirlere doğru gittiler. Bu şehirleri tercih etmelerinin altında yatan sebeplerden biri, bir arada kalmak ve böylelikle güvenliklerini sağlamaktı. Diğer bir sebep ise, ulaşım açısından Belgrat’tan başlayıp Niş, Mitroviça, Üsküp,Selanik ve Dedeağaç üzerinden Edirne’ye kadar ulaşan demiryolu hatlarının söz konusu dönemde önemli bir yere sahip olmasıdır. Bir süre sonra buraların da elden çıkışıyla tekrar yollara düşen bu insanların büyük bir kısmı demiryolunu tercih etmişler; bir kısmı ise, Tuna nehir yolu ile Karadeniz limanlarına ulaşmış ve oradan da denizyolu ile İstanbul’a gelmişlerdir

Ereğli’ye yerleştirilen Kozana muhacirlerinin torunlarından Tunay ÖZBOZ’un anlattıklarına göre;
Selanik’te ilk olarak gemi ile nakledilmiş ve Urla’da karaya çıkmışlardır. Orada bir süre işçi lojmanları olarak inşa edilmiş olan Taşevler’de kalan bu insanların bir kısmı orada yerleşmişlerdir. Bir kısmı ise, yine gemilere binerek Mersin’e gelmişlerdir. Mersin’den, o günlerde yaşanan yoğun sıtma salgınından dolayı ayrılmışlar ve trenle Konya’ya giderken Ereğli’yi çok beğendikleri için burada inmişlerdir. Tunay ÖZBOZ, Avukat,“Ereğli’ye Yerleştirilen Balkan Muhacirleri” konulu görüşme 16 Haziran 2010.

Yugoslavya bünyesinde bulunan Sırbistan, Karadağ ve Bosna-Hersek gibi şehirlerde yaşarken göç etmek zorunda kalan ve büyük bir kısmı Boşnak ve Arnavut olan muhacirlerin Türkiye içerisinde bir süre daimi iskânlarının yapılamadığı malesef anlaşılmaktadır.
Önceliği Yunanistan’a veren Türkiye, bu nakillerin sona ermesiyle birlikte dikkatlerini Yugoslavya, Bulgaristan ve Romanya’dan gelen muhacirlere yöneltmiştir.
Göç sürecinde izlenen yollar ülkelere göre farklılıklar gösterse de genel olarak muhacirlerin büyük bir kısmının karayolu ile Edirne sınırından ülkeye giriş yaptıkları ve buradan İstanbul’a, oradan da yerleştirilecekleri bölgelere sevk edilmişlerdir. Denizyolu ile gelenler ise, İstanbul, İzmir, Çanakkale, Muğla ve Mersin limanlarından karaya çıkmışlar ve buralardan kara yolu ile Konya’ya gelmişlerdir. Ayrıca iskân sürecinde daha önce gelmiş, fakat geçici olarak Bursa, Ordu, Adana, Afyonkarahisar, Aydın, Denizli, Uşak, Kütahya ve Eskişehir gibi illerde iskân edilmiş olan muhacirlerin de daimi iskânlarını yaptırmak üzere Konya iline sevk edildikleri ve demiryolları güzergâhlarını izleyerek iskânlara ulaştılar.
2- Geçici Barınma Yerleri

Balkan savaşları esnasında ve sonrasında muhacirler, yaşanan yönetim zafiyetinden dolayı bir süre kendi başlarına bırakılmışlardır. Bu kaos döneminde başlarını sokacak ne yerleri ve ne de imkanları olan muhacirler mecburen çevrede bulunan ve atıl durumda olan birçok medrese, cami ve avlulara sığınmışlardır. Bu durum geçici olarak çözüm yolu gibi görünse de aslında insanların mağduriyetlerine sebep olmuştur. Buralara yerleşenlerin yanı sıra ellerinden tutan olmadığı için başlarının çaresine bakmak zorunda kalanlardan bir kısmı Akrabaları var ise onların yanına sığınmak suretiyle; İmkânı olanlar ise hane kiralamak suretiyle yaşamlarını idame ettirmeye çalışmışlardır.

Akşehir Yeniköy’de yaşayan ve Atatürk döneminde Konya’ya göç ederek gelen Kosova Üsküp
muhacirlerinin torunlarından Yaşar KOYUNCU’nun anlattıklarına göre, ailesi sırtlarında birer yorganla göç ederek gelmiştir. İlk olarak Aydın’da yerleşmişler, burada sineklerin çok olması ve yaşanan sıtma
salgınından korktukları için terk ederek Konya’ya gelmişlerdir. Yaya olarak Konya’ya geldiğini belirten Yaşar Bey, Hacı Eftim Çiftliği’nin sahibi olan bir başka muhacir Sadri Çakıroğlu’nun yanında işçi olarak çalışmaya başlamışlardır. Kendilerine daha sonra nüfus başına onar dönüm tarla verilen bu insanlar günümüzde hayvancılıkla geçimlerini sağlamaktadırlar. Çocuklarından bazıları çalışmak üzere Almanya’ya giderlerken, kalanlar ise Akşehir merkezde oturmaktadırlar. Yaşar KOYUNCU, Kosova Üsküp Muhaciri, Akşehir-Yeniköy, 23 Haziran 2010.

Tablo 1- Geçici İskân Yerleri

1- Alâeddin Tepesindeki Mektep :  21 hane  57 nufus
2- Hacı Hafız Medresesi                :   1 hane     3 nufus 
3-İrfaniye Medresesi:                     :  2 hane    10 nufus
4- Karatay Medresesi                      : 16              53
5- Larende Medresesi                      :  7              34
6- Molla Efendi Medresesi              : 8              33
7- Nakip Oğlu Medresesi                 : 2                6
8- Süleymaniye Medresesi              : 8               32
9- Yusuf Ağa Medresesi                   : 3                9
10- Ziyâeddin Medresesi                 : 4              13
Toplam  :72 hane 248 nufus

Her şeye rağmen bu durum, beraberinde yeni sıkıntıları da getirmiştir. Zira geçinmek için
yapabilecekleri bir işi olmayan, bulundukları yerleri tanımayan ve kimden yardım alacağını
bilemeyen bu insanlar  halkın yardımlarıyla hayatta kalan muhacirler, bu yardımların da kesilmesiyle büyük bir sıkıntı içine düşmüşlerdir. 
Osmanlı Devleti’nin son anlarında yaşanan mağduriyetlerin tekrarlanmaması için TC. gereken tedbirleri almış ve ülkeye giriş noktalarında misafirhaneler açılmıştır.  Daha sonrasında ise mesleklerine ve bu mesleklere ihtiyaç duyulan şehirlere göre daimi iskânlarının yapılacağı yerlere sevk edilmişlerdir. Bu
uygulama nedeniyle muhacirlerin diğerlerine nazaran daha az mağdur olduklarını söyleyebiliriz.
Söz konusu misafirhaneler şunlardır:

Zaman içerisinde bu misafirhanelerin sayısı ve kontenjanları arttırılmıştır. Misafirhaneler,mübadele kapsamında gelecek olan Yunanistan muhacirlerinin nakillerinin tamamlanmasıyla birlikte önemlerini yitirmişler ve ihtiyaç kalmadığı için zaman içerisinde kapatılmışlardır.
Son günlerde ülkemize doğru yaşanan göçlere baktığımızda, aradan yüz yıla yakın bir süre geçmesine rağmen muhacir ve mültecilerin aynı sıkıntıları ve kaderi paylaştıklarını görmekteyiz.Buna rağmen mülteci göçlerinde yaşanan sıkıntılara baktığımızda en önemli sorun hiç kuşkusuz Barınma ve Gıda başlıklarında yaşanmaktadır.

3. Konya’da Gerçekleştirilen İskân Süreci

Araştırmaya konu olan göçler; 1923-1928 yılları arasında yoğun olarak yaşanmış, 1928-1933 döneminde ise giderek azalmıştır. Bu zaman aralığında Yugoslavya, Yunanistan,Bulgaristan, Romanya ve Arnavutluk gibi Balkan coğrafyasında bulunan devletlerinden Anadolu’ya binlerce Türk ve Müslüman göç etmiştir. Bunun sonunda Balkanlardaki ve Anadolu’daki demografik yapı büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır.

Mübadele Antlaşması’na bağlı olarak 1923-1925 yılları arasında gelenlerin taşınma ve yerleştirme işlemleri büyük oranda gerçekleştirildi. 12 Mayıs 1339/12 Mayıs 1923 tarihinde alınan karar gereği, bu tarihler arasındaki süreçte Yunanistan dışındaki Balkan ülkelerinden gelecek olan muhacirlere izin verilmedi. Nihayet 1925 yılından sonra mübadillerin nakil ve iskân faaliyetlerinin büyük ölçüde sona ermesi ile diğer Balkan ülkelerinden gelmek isteyenlere izin verilmiş ve iskân çalışmalarına başlanmıştır.

Konya merkez ve ilçelerinde iskân edilmesi planlanan muhacir sayısı ilk etapta 2.600 kişi olarak planlanmıştı. Fakat sonrasında gelenlerle şartların zorlandığı, böylelikle iskân edilen
muhacir sayısının 4.340’a çıktığı görülmektedir. 1924 yılı Ocak ayına kadar geçen süre zarfında
gelen muhacirsayısı 3.924 olup, bunların 2.439’unun mübadil, 1.485’inin ise gayrimübadil olarak
iskânları yapıldı. 1924 yılı sonrasında iskân edilmesi planlanan 1.076 muhacirle birlikte Konya
merkez ve ilçelerinde 5.000 muhacirin yerleştirilmelerinin planlandığı görülmektedir. 
Konya ili ve ilçeleri, gerek bulunduğu coğrafi konum, gerek güvenliği ve gerekse uçsuz
bucaksız tarım arazilerine sahip olması ve buralarda üretilen üzüm, sebze, kuru bakliyat vb.
ürünlerin bol miktarda üretiliyor olması nedeniyle tercih edilen bir şehir olmuştur. Bu olumlu
özelliklerinin yanı sıra tercih edilmesindeki diğer bir sebepte söz konusu dönemde gelen muhacirlerin daha çok akrabalarının yanına gitmek ve bir arada kalarak birbirlerine destek olmak arzusudur. 

Bulunduğu coğrafî konum ve ekonomik potansiyelinin fazlalığı ile muhacirler tarafından
talep edilen bir yerdir. Konya gerek demografik ve gerekse fizikî yapısı sebebiyle birçok
muhacirin bundan sonraki yaşamlarını sürdürecekleri alan haline gelmiştir. Bu sebeple devlet,
Konya merkez ve ilçelerinde iskân edilen muhacirlere ev, dükkân, fırın, kahvehane, mağaza gibi
taşınmazların yanı sıra tarla, bağ ve bahçe gibi üretim alanları dağıtmış; böylece muhacirlerin
rahatlatmaya çalışılmıştır.
Böylesine geniş tarım arazilerine sahip bir ilin, kuşkusuz en büyük ihtiyacı, bu arazileri ekip biçecek iş gücünü sağlayabilecek insanlara olan gereksinimdir. Türkiye genelinde yapılan iskân faaliyetlerinde birtakım aksaklıklar ve yanlış uygulamalar yapılmış olabilir. Fakat o günlerde herkesin hemfikir olduğu noktalar savaş yıllarında cephelerde kaybedilen 5 milyon kişinin ortaya çıkarttığı iş gücü açığının nasıl kapatılacağı ve Anadolu’dan diğer ülkelere gerçekleşen göçler sonrası gayrimüslimlerin boşalttığı bölgelerin ne olacağı konusu idi. Bu konu gazetelerde gündemde tutulmuş; Anadolu’da işgücü açığının kapatılması için yazılar yazılmıştır. İleri gazetesi, gelen Balkan muhacirlerle ilgili yayınlar yapmakta; konu ile alakalı olarak iskânları yapılan bu insanların çalışmaya ve üretici konuma gelmeye başlamalarıyla ülkenin artık modernleşme çalışmalarına hız vereceğini yazmaktadır.

Gayrimüslimlerin göç etmesinden çok Müslüman nüfusun azalmasının, sosyal ve ekonomik hayata zarar verdiği söylenebilir. Bu sebeple Konya ili ve ilçelerine muhacirlerin iskân edilmeleri devlet açısından ekonomik manada memnuniyetle karşılanmıştır.Balkan muhacirlerinin ekonomimizi çok daha hızlı bir şekilde artırtırmıştır.

4. Balkan Muhacirlerinin Bozkır İlçesi’ne İskânları
1914 Bozkır ilçesinin demografik yapısına bakıldığında, gayrimüslim olarak sadece 272 Rum’un bulunduğu görülmektedir.

1916 yılına gelindiğinde ise nüfuslarının az da olsa arttığı ve 169’u erkek ve 131’i kadın olmak üzere toplam 300 gayrimüslimin ilçede yaşamaya devam ettikleri görülmektedir.1918 yılının son üç ayı içerisinde Bozkır’da gayrimüslimler arasında herhangi bir toplu göç kaydı görülmemekte, işgal sürecinde yaşanan siyasi olaylar sebebiyle 1919-1924 yılları arasında gayrimüslimlerin ilçeden gittmişlerdir.

Nitekim 1924 yılı sonunda hazırlanan nüfus cetvellerine göre, Bozkır ilçesinde gayrimüslimin kalmadığı görülmektedir. Toplam kayıt edilen hareket sayısı 2215’tir. Buradan hareketle ilçede bulunan gayrimüslimlerin mübadele kapsamında ayrıldıklarını söyleyebiliriz. Buradaki muhacirlere verilebilecek arazilerin ilçeye uzak mahallerde bulunmasından dolayı muhacirlerin istifade edemeyecekleri dile getirilmiş ve mevcut kullanılabilir hane sayısına uygun sayıda muhacirin sevk edilmesi istenmiştir. Bu süreçte gelen Yunanistan muhacirleri dışındakiler adiyen iskân edilmişlerdir. Adiyen iskân edilenler ise bir süre sonra buraları terk ederek büyük şehirlere doğru göç etmişlerdir.İlçeye gönderilen muhacirlerin kayıtları oluşturulan cetvellere eklenerek Mübadele, İmar ve İskân Vekâlet’ine bildirilmiştir. 

4.1. Bozkır’a İskân Edilen Boşnak ve Arnavut  Muhacirleri

Rumeli’den mübadele ile gelecek Müslüman muhacirlerin iskânından evvel diğer Balkan
ülkelerinden muhacir kabul edilmemesi planlandığı için, 1923 ve 1924 yılları içerisinde Bozkır
ilçesine herhangi bir muhacir kafilesi gelmemiştir. Bu sebeple ilçe genelinde yerleştirilen Boşnak ve Arnavut muhacirlerinin 1925 Eylül ve Ekim ayları içerisinde İzmit’ten sevk edilerek geldikleri görülmektedir. Bu çerçevede, iki hanede 10 nüfus Yugoslavya muhacirinin Konya’ya geldikleri ve bunların bir hanede sekizinin Yenipazarlı, bir hanede ikisinin ise Priştineli oldukları tespit edilmiştir. Bunlar Dokuzuncu İskân Mıntıkası Müdüriyeti’nin emriyle Bozkır’a gönderilerek iskân edilmişlerdir.

4.2. Bozkır’a İskân Edilen Yunanistan Muhacirleri

Bozkır ilçesine iskân edilen Balkan muhacirlerinin büyük bir kısmı mübadele kapsamında gelen ve ilçeye gönderilen Yunanistan muhacirleridir. ilk olarak 1924 yılında İstanbul’dan Konya’ya gelen 20 hanede 104 nüfus Serfiçe Kozanalı muhacirin alınan kararla Bozkır’a yerleştirilmişlerdir. Bu muhacirlerin bir kısmı merkezde ev verilmek suretiyle, bir kısmı ise merkeze yakın (Sarıoğlan) yerlerde ev verilmeden iskân edilmişlerdir. Hükûmet tarafından verilen emir doğrultusunda bunların hayatlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan ihtiyaçları karşılanmıştır. Mesleklerine baktığımızda aralarında çiftçi, dokumacı, marangoz, kunduracı, terzi,berber, tatlıcı ve yapı ustaları gibi esnaf insanların olduğunu görmekteyiz.Sonuç olarak eskiden Bozkır’da yaşamakta olan 300 civarındaki gayrimüslim nüfusun yerine, 24 – 25 yılları arasında geçen süre zarfında 22 hanede 114 nüfus Balkan muhaciri iskân edilmiştir.

4.3. Bozkır İlçesi’ne İskân Edilen Muhacirlere Dağıtılanlar

Geçmişte Bozkır ilçesinde yaşayan gayrimüslimlerin zaman içerisinde ilçeden göç ederek
gittikleri görülmüştür. Göç sürecinde bu insanlar, geride bıraktıkları mal ve mülklerin bir kısmını
yerli ahaliye satmışlar, satamadıkları ise, zamanla bakımsızlıktan yıkılıp gitmiştir. İncelenen
iskân sürecinde ilçeye 22 hane Balkan muhaciri yerleştirilmiştir.Bozkır ilçesinde 28 gayrimüslim Rumlardan 44 ev ve 422 dönüm arazi kaldığı görülmektedir. Bunlardan 24’ünün iskâna elverişli olduğu, 10’unun ise tamire muhtaç hâlde oldukları anlaşılmıştır. Ayrıca 10 evin ise tamamen harap bir hâlde oldukları ve iskâna elverişli olmadıkları tespit edilmiştir. Balkanlardan muhacir göçlerinin başlamasından önce ilçedeki gayrimüslimlerden kalan evlerin muhafazaları için emirler gönderilmiş ve bunların satılmaması istenmiştir. Ayrıca ilçe dâhilinde gayrimüslimlerden kalan arazilerin de şehre uzak olmasına
rağmen korunması ve gelecek olan muhacirlere verilecek şekilde hazır tutulması istenmiştir.
Bozkır’a iskân edilen Balkan muhacirlerinin bir kısmı şehir merkezinde bulunan ve gayrimüslimlerden kalan evlere yerleştirilirken, bir kısmı ise ilçeye bağlı Sarıoğlan köyünde yerleştirilmiştir.

Ayrıca gayrimüslimlerden kalan 10 tane dükkân ve bir de kahvehanenin muhacirlerce
talep edilmediği için olsa gerek yerli ahali tarafından kiralanmak suretiyle kullanılmakta oldukları
anlaşılmaktadır. Ayrıca ilçede bir de kilisenin bulunduğu ama kullanılamaz halde olduğu görülmektedir.
Bozkır’a gönderilen Balkan muhacirleri arasında daha çok dokumacı, marangoz,
kunduracı, terzi, berber ve yapı ustaları gibi zanaatkâr muhacirlerin olduğu ve bunlara bağ, bahçe
ve tarla gibi mal mülk verilmediği görülmektedir. Zaten gayrimüslimlerden kalan herhangi bir
arazi kaydına da rastlanılmadığına dair kayıtlar mevcut ise de32 bir belgeye göre, ilçeye
yerleştirilen muhacirlere 1.245 dönüm arazi dağıtılmıştır. Muhtemelen bu araziler zaman içerisinde yerleşim merkezine uzak olduğu için talep edilmemiş; sonrasında ise mecbur kalınarak muhacirlerce alınmıştır.
Bozkır merkezinde yerleştirilen muhacirlerin bazıları dondurmacılıkla bazıları ise arıcılık ve çiftçilikle geçimlerini sağladılar. Fakat bunlara Bozkır’daki ekonomik şartlar yeterli gelmemiş; bir süre sonra iş bulmak ve çalışmak üzere kendilerine verilenleri satarak ve Bursa’ya göç etmişlerdir.

Sonuç
Konya merkezi, Akşehir ve Ereğli ilçeleri dışındaki diğer ilçelere ve yerleşim merkezlerine iskân edilen muhacirlerin meslekleri genel olarak Konya ili ve ilçelerine iskân edilen muhacirlerin meslek yapıları daha çok çiftçilikle geçimlerini sağladılar.Verilen topraklar yetersiz ve çorak olduğu için muhacirler daha çok hayvancılığa yönelmişler ve zaman içerisinde köylerden merkeze doğru kaymışlardır. 

Sonuç olarak, bu süreçte gelenlerin demografik yapıya nasıl etki ettiklerine baktığımızda önemli sonuçlara ulaşıldığını görmekteyiz.Konya’nın 1922 yılındaki nüfusunun cinsiyetlerine göre dağılımına bakıldığında % 47’sinin erkek ve %53’ünün kadın olduğu görülmektedir. Söz konusu göçlerle gelen muhacirlerde ise bu durumun tam tersi bir durum söz konusudur. Gelen muhacirlerin % 55’inin erkek ve % 45’inin ise kadın olduğu görülmektedir. Bu oranlar ışığında gerek savaşlar ve gerekse doğal ölümler sebebiyle azalan erkek nüfusun bir nebze de olsa bu muhacirler sayesinde zaman içinde normalleştiği söylenebilir.

Zira 1927 nüfus sayımının sonuçlarına göre Konya merkezinde cinsiyet yapısının büyük bir oranda değiştiği; erkek ve kadın nüfusun eşitlenerek, % 50’şerlik bir orana sahip oldukları görülmektedir.

Kaynak:Kürşat KURTULGAN -ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR 

YORUM YAP