Balkanların Yitik Kapıları » Boşnak HaberBoşnak Haber

19 Nisan 2024 - 05:34

Balkanların Yitik Kapıları

Balkanların Yitik Kapıları
Son Güncelleme :

12 Mart 2016 - 21:08

Saraybosna’dan Selanik’e uzanan Balkan yolculuğumda; renk renk, işlemeli çeşit çeşit kapılar ve figürlü nice kapı tokmağı, saklandı objektifimde.

Ahhh bu kapıların bir dili olsa…

İnsanları ve mekânları birbirine bağlayan O kapıların tokmakları vardı.

Zamanın sesi yankılanıyordu…

Her birinin ayrı bir sesi soluğu vardı; inancın, korkuların, endişelerin, ümitlerin…

Hiç şüphesiz, o kapıların da kentler gibi insanlar gibi bir kaderi vardı…

Kaderin ise hepimiz için farklı farklı biçtiği bu hayat; bitip tükenmek bilmeyen kapılarla doludur. Bir kapıyı açar, hemen önümüze dikilen bir başkasını aralamak için uğraşırız. Kapı: “Açılıp kapanır, kapalı bir yerin dışına çıkmaya veya içine girmeye imkân veren bir kapama düzeneğiyle donatılmış açıt.”

Kimilerine göre ise, dünya “iki kapılı bir han”dır. Doğumdan ölüme değin geçen hayatta dünyanın bir kapısından içeri gireriz. Son kapıdan ne zaman çıkacağımız ise hiçbir insan tarafından bilinmez. İşte, kapıların böylesine gizemli ve mistik bir yanının da bulunması sebebiyle insanlar kapıları sadece bir lüzumlu eşya olarak görmemişler, ona sanatsal bir dokunuş ile işlemişlerdir. Kentleri süsleyen büyük sarayların, köşklerin, parkların, bahçelerin, camilerin, kiliselerin, sinagogların ve evlerin kapıları sadece bir kapı değil, önemli birer sanat eseridir.

Türkler, kapıya bir yapının basit bir parçası gözüyle bakmamışlar, onu bir çeşit sevgi sembolü olarak görmüşler. Allah’a, Hazreti Peygamber’e, din ve tarikat ulularına, padişaha, devlet büyüklerine, sevgiliye ulaşacağı, bağlılığını, sevgisini belirteceği bir yer olarak bakmışlar. Kapıda sevgilinin kokusu, ayak izleri, ayak tozunun bulunduğunu düşünmüşlerdir. Aşık, sevgilinin kapısında kul olmak, bekçilik yapmak için yalvarmış, canını vermiş. Gözyaşları ile kirpikleri, bu kapıyı durmadan yıkamış, silmiş, süpürmüş. Aşık dışında güneş, ay ve yıldızlar da sevgilinin kapısına kul olmuş. Kapıyı yüceltmek için kapı ve devlet kavramları bir arada düşünülmüş. Kapı ve eşikten sevgilinin kendisi de kastedilmiş.

Kapılar ki ilim kapısı, rızk kapısı, edep kapısı, gönül kapısı ve daha nice kapı…

Artık farkında bile değiliz, hangi kapıları açıp kapadığımızın. Kapılar karıştı, karıştırdık…

Balkanlar ve bir tarihi yeniden keşfetmek; yitik kapıların ardında: “Seyahat ya Resulallah”

Geçimsiz, hüzünlü, heyecanlı, eğlenceli insanların vatanı muhayyel bir abide gibi önümde durur….Yemyeşil verimli toprakların, bağların bahçelerin yurdu. Dillerin, dinlerin kültürlerin harman yeri, kozmopolit şehirlerin diyarı…

Ya şehirlerin şiiri kapılar… Her birinin ayrı bir sesi soluğu vardı.

Balkan şehirlerinde mahalle ve şehir hayatı, hoş bir nostaljinin ötesinde, insana insan olmanın zevkini ve keyfini doyasıya yaşatan bir güzellikler hazinesidir. Osmanlı medeniyeti kelimeler üzerine bina edilmemiş, güzellikler, hayatın bütün safhalarına işlenmiş ve yaşanmıştır. Meselâ, evlerin kapı tokmakları, penceredeki çiçeklerin gösterdiği mânâdan geri değildir. Kapı tokmaklarındaki eller, sonsuz hayatı, cenneti, iyiliği simgeler. Bu kapı tokmakları hem göze, hem dokunma duyusuna ve kulağa hitab eder. Nazar değmesin derken tahta cisimlere vurulur ya: tık tık…işte tıpkı o ses gibi, kapı tokmaklarının yitik sesi. Kapının dışındaki kişinin, içerdekilerle teması bereket sembolünü elinde tutan tokmaklarla başlıyor…çiçek motifli, oymalı, bombeli, bronz iri halkalarıyla…

Nehirleri ve yoğun yeşil dokusu ile Balkan kentleri ve evlerinde kullanım amaçlarına göre şekillenmiş tokmaklar ev sahibinin varlığı hakkında bilgi verir. Kimi kapı tokmakları çift halkadan oluşur. Bunlardan, aslan başı motifli ve büyük olanı kalın, çiçek motifli ve küçük olanı da ince ses çıkartırmış ve eğer eve bir erkek misafir gelmiş ise, kalın sesli tokmağı tıklatır, içerdeki ev sahibi gelenin beyefendi olduğunu anlar, kapıyı evin beyi açar, bey yoksa mahremiyete uygun olarak kapı açılırmış. Bununla birlikte, ince sesli tokmağın sesi duyulmuş ise, gelenin bir hanım olduğu anlaşılır, kapıyı evin hanımı açarmış.

Yuvarlak ayna üzerinde halkalar, gaga ağızlıklar, çengeller, hayvan başları ile hepsi ayrı bir sanat eseri olan kapı tokmaklarının ve kapıları geçmişine sahip çıkılması gerektiği tınısı ile, beni her sokağın başına kadar uğurladı.

Balkanlara yolculuk, Yeniden Kurulan Hayatlar: [1] Boşnak göçmenlerin hikâyeleri kapı tokmağına asılı kalan düşler, çeyizler ve sevdalinkalar….

..ve daha nice örtülen kapı…

Osmanlının beri olmayı asla aklından geçirmediği topraklardı, yitik kapıların süslediği Balkanlar… İnsanın hayalleri ve hatıraları birbirine karışıyor, hanlara, hamamlara, çeşmelere, köprülere dönüp, uzaklaşıyorum o kapılardan…

İşte o kapılar, aslında bir sır kapısı. Belki bir kaçışın ya da bir sığınmanın öyküsünü kapatıyor, gizliyor. Şairin dediği gibi:

“Kapılar açılır ardına kadar/Kuşlar uçar anılar içinden”.

 

Fahriye Emgili

http://balkanaktuel.com/haber-3762-balkanlarin_yitik_kapilari.html

YORUM YAP