1999 KOSOVA’YA YAPILAN İNSANCIL MÜDAHALE » Boşnak HaberBoşnak Haber

2 Mayıs 2024 - 06:51

1999 KOSOVA’YA YAPILAN İNSANCIL MÜDAHALE

1999 KOSOVA’YA YAPILAN İNSANCIL MÜDAHALE
Son Güncelleme :

05 Aralık 2017 - 15:20

 

Giriş:

Balkan coğrafyasının en eski halklarının yaşadığı Kosova, balkanlarda önemli bir konuma sahiptir. Kosova coğrafi konum olarak Avrupa kıtasının güneyinde, Balkan yarımadasının kuzeybatısında yer alır.

NATO’nun Kosova müdahalesi ile birlikte insancıl müdahalenin meşruiyeti ve sınırları üzerine yoğun tartışmalar başlamıştır. Bu tartışmalar üzerine çeşitli devletlerin girişimleriyle komisyonlar toplanmış ve insancıl müdahalenin hukuka uygunluğu tekrar incelenmiş, incelenen raporlar üzerine tekrar yoğun akademik tartışmalar başlamıştır.

İnsancıl Nedenlerle Müdahale, bir devletin başka bir devlete karşı, burada yapılan geniş çaplı insan hakları ihlallerini önlemek için kuvvet kullanmasıdır. NATO’nun müdahalesi ne bir meşru savunma eylemidir ne de NATO Güvenlik Konseyi tarafından yetkilendirilmiştir.

Güvenlik Konseyi kararlarında Kosova’ya önlem uygulanmasını öngören ve bu görevi NATO’ya veren bir hüküm bulunmamaktadır. Bunun nedeni ise Güvenlik Konseyi’ndeki beş daimi üyenin sahip olduğu veto hakkıdır. Rusya’nın veto edeceği kesin bir oylamayı diğer daimi üyeler gündeme getirmediler.

İnsancıl Müdahale ’ye Nasıl Gidildi:

1980 yılında Tito’nun ölümü, devamında parçalanan Yugoslavya’yı getirdi.  1990’lı yılların başında Yugoslavya’nın çözülme sürecine girmesi Kosova Arnavutlarının yükselen Sırp milliyetçiliği karşısında tedirgin olmalarına neden olmuştur. Yugoslav ülkelerinin federasyondan ayrılması ile birlikte Arnavutlara yönelen Sırp baskısı daha da şiddetlenmiş ve artmakta olan Sırp Milliyetçiliği Kosovalı Arnavutların bağımsızlık fikrini daha da güçlendirmiştir. Tüm bu olayların seyrini değiştiren en önemli olay da, Miloseviç’in 1989’da Kosova ovasında Kosova savaşının 600. Yıldönümünde yaptığı Yugoslavya içindeki bütün ulusları korkutan milliyetçi konuşmasıdır. Miloseviç, Kosova’nın özerkliğini kaldırarak korkuların daha da artmasına neden olmuştur.[1]

Özerklik birimleri, bölgelerdeki kolluk güçleri, mahkemeler, eğitim sistemi ve ekonomi Sırp Hükümeti tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır. Arnavutça yasaklanmış ve Arnavutça yayın yapan devlet televizyonları kapatılmıştır. Bölgesel çeşitli şirket ve kuruluşlar da Sırbistan’a bağlanmıştır. Yapılanlar Kosovalı Arnavutların bağımsızlık fikri dışında başka bir şey düşünmemesine neden olmuşlardır. [2]

Bosna Hersek’te 1991-1995 yıllarında yaşanan iç savaştan dolayı geri planda kalan Kosovalılara bağımsızlık fikrini düşünmekten başka bir seçenek de bırakılmamıştır. 1991 yılında Yugoslavya dağılırken Kosova’da bağımsızlığını ilan etmiştir. Sırpların buna tepki verememesinden dolayı Arnavutlar bölgeyi daha rahat yönettiler. 1996 yılında Sırpların Kosovalılara karşı sert şekilde giriştikleri güç gösterilerine karşı “Kosova Kurtuluş Örgütü (UÇK)” ortaya çıktı. 1997 boyunca gerilim tırmandı. İbrahim Rugova daha katı olan Kosovalıların katılmadığı seçimlerde tekrardan başkan seçilmiştir.[3] Bir taraftan da İbrahim Rugova pasif direniş hareketinin lideri haline gelmiştir.

Rugova UÇK’yı ilk zamanlar tanımadı. Kosova Kurtuluş Ordusu 1993 yılında ilk eylemlerine üç Sırp polisin ölümüne ve beşinin de yaralanmasına neden olarak başladı. Örgütün eylemleri 1995 yılına kadar ufak çapta ve yalnızca belli kişilere yönelik olarak kalsa da istikrarlı şekilde devam etmiştir. 1995 yılında Dayton Barış Anlaşmaları için görüşmeler yapılırken Kosovalı Arnavutlar, kendi sorunlarının da gündeme getirileceğine ve batıdan yardım alarak sorunlarını bir çözüme kavuşturacaklarına inanmışlardır. ABD ve diğer Batı ülkelerinin Kosova sorunu ile ilgili bir madde eklenmesi halinde anlaşmanın sonuçlandırılamayacak olması ihtimali nedeniyle Kosova sorununu ertelemişlerdir.[4]

Kosovalı Arnavutlar, Dayton Anlaşmasında Kosova sorununa yer verilmemesi ile birlikte büyük hayal kırıklığı yaşadılar. Oysa Rugova’nın planı, bu fırsatı yakalayıp, oluşturmuş olduğu “devlet içinde devlet” için Batı’dan destek almaktı. Dayton Barış Anlaşmasında Kosovalılar açısından bir sonuca varılmaması nedeniyle artık pasif direnişin bir işe yaramayacağını düşünmeye başladılar. Rugova’nın konumunu zayıflatan iki önemli etken vardır. Bunlardan ilki 1997’de patlak veren Arnavutluk Başkanı Sali Berisha’yı devirmeye yönelik bir ayaklanmadır. Bir diğer etken ise Rugova’nın pasif direniş politikasının bölgenin sakin ve sessiz görünmesine yol açması ve bunun sonucunda uluslararası toplumun dikkatini çekmemesidir.[5]

UÇK, Dayton Barış Anlaşmasının ardından silahlı mücadele ile eylemlerini hızlandırıp, güvenlik güçlerinin yanı sıra sivilleri de hedef almaya başlamıştır. Örgüt ilk kez Sırplar tarafından öldürülen bir Arnavut öğretmenin Aralık 1997’deki cenaze töreni esnasında  kamuoyunun önüne çıkmıştır. UÇK 1996 yılında büyük çaplı bombalı eylemlere başlayınca Sırp Hükümeti tarafından terörist örgüt ilan edilmiştir. 1997 yılının sonlarına doğru örgüt Rugova Hükümetini ve Kosova parlamentosunu tanımadığını söyleyerek tüm halkı silahlı mücadeleye çağırmıştır. Örgütün, Arnavutları silahlı çatışmalara çağırması ile birlikte bölgede daha önce işleyen sistemi işleyemez hale getirmiştir.[6]

Bosna Hersek’te geç kalan aktörleri, Sırpların tavırları harekete geçirip Kosova’nın bağımsızlığına kadar gidecek olan zor bir süreci başlatmıştır. Güvenlik Konseyi 23-24 Ekim 1998’de birçok karar almıştır. Kararda Sırp polisi Arnavutlar üzerinde baskı ve şiddeti derhal sona erdirmeye, UÇK terörist eylemlerini durdurmaya, YFC Hükümeti de acilen Kosova ile siyasi diyalog başlatmaya ve gerekli önlemleri almaya çağrılmıştır. Üye ülkelerden ise terörist eylemlere yardımcı olacak herhangi bir davranıştan kaçınmaları, silah ambargosunu sürdürmeleri istenmiş, ayrıca Güvenlik Konseyi çatısı altında bir komite oluşturularak şartların uygulanmasının denetleneceği, bölgede bulunan AGİT temsilcilerinin de BM genel sekreterine durumla ilgili periyodik raporlar verilmesi gerektiği bildirilmiştir.[7]Ama bu kararlar içerisinde insancıl krizi sona erdirmek için askeri güç kullanılmasına açık ya da üstü kapalı olarak izin veren bir hüküm bulunmamaktadır.

Miloseviç olmadan 6-14 Şubat tarihleri arasında Raumbuillet’de taraflar arasında görüşmeler gerçekleştirilmiştir. 12 Mart’ta UÇK anlaşmayı imzalamayacağını açıklayarak, Anlaşmada Kosova’nın bağımsızlığına dair hiçbir garanti verilmemiş olduğunu gerekçe olarak eklemiştir. İki tarafında kabul etmemesi üzerine görüşmelerin Mart ayına ertelenmesine karar verilmiştir. Bu görüşmelerin ardından UÇK, işbirliğine yanaşmazsa ABD desteğini kaybedeceğini anlaması üzerine Anlaşma şartlarını kabul edeceğini açıklamıştır. 18Mart’ta ise Sırplar Anlaşmanın Ek bölümü kaldırılmadıkça anlaşmayı imzalamayacaklarını söylediler ve reddettiler. Bunun üzerine Kosova sınırına yığınağa başladılar. 20 Mart’ta da Kosova’ya girdiler. [8]

23 Mart’ta Sırp Ulusal Meclisi toplanarak bir bildiri yayınlamışlardır. Bildiride Meclis, ülkenin büyük tehlike altında olduğunu ve NATO kuvvetlerinin sınırı birlikler yerleştirmesinin BM Antlaşması’na kesinlikle aykırı olduğunu söylemiştir. Bu bildiri basında çok fazla ses getirmemekle birlikte Temas Grubu tarafından da pek dikkate alınmamıştır. 24 Mart’ta NATO’nun “Müttefik Güç Harekâtı” adını verdiği operasyon ile birlikte Belgrad ve Kosova’daki Sırp askeri merkezleri bombalanmıştır. Özellikle 24-25-26 Mart tarihlerinde binlerce Arnavut’un  evlerini terk etmeleri emredilmiştir. NATO’nun hava bombardımanıyla birlikte UÇK da şiddetini arttırıp adeta NATO’nun kara gücü olarak hareket etmeye başlamıştır.[9]

1 Haziran’da son tur görüşmeler başladı. 9 Haziran’da ise Yugoslavya ile NATO arasında Sırp geri çekilmesini düzenlemek için teknik anlaşma sağlandı. 9 Haziran’a kadar devam eden bombardımanda NATO uçakları 27 bin uçuş gerçekleştirmiş, 23 bin bomba ve füze kullanmış tüm bu süreçte hiç kayıp vermemiştir.[10]10 Haziran 1999 tarihine kadar 77 gün süren hava operasyonu, Güvenlik Konseyinin NATO’nun hava saldırısını durdurmasını öngören 1244 sayılı karar ile barışçıl çözüme gidilmesi için durdurulmuştur.[11]  NATO Kosova’daki çatışmaları sona erdirdikten sonra Kosova’ya uluslararası sivil ve askeri otoritelerin girişine izin verdi. Kaçmış olan Kosovalıların birçoğu evlerine geri döndü.  Kosova’ya toplamda 20 bin barış gücü askeri girdi. 20 Haziran’da Sırplar geri çekilmeyi tamamladılar. UÇK’da 21 Haziran’da silahları bırakmayı kabul etti. NATO bombardımanı resmen durdurdu. 20 Eylül’de ise silahsızlanma tamamlandı.[12] Bu süreçten sonra Kosova’nın bağımsızlık süreci fiilen başlamıştır.

NATO müdahalesinin hukuka aykırı olduğunu savunan hukukçular, BM Sözleşmesi bir devlete karşı silahlı kuvvet kullanma yetkisini, sadece Güvenlik Konseyi’ne vermektedir. “İnsani Kriz” kavramı BM Sözleşmesinde düzenlenen ,,kuvvet kullanma yasağını” ortadan kaldırmaz. Bu sebeple müdahale BM Sözleşmesinin 2/4 de düzenlenen,, kuvvet kullanma yasağı”nı ihlal etmektedir.[13]

NATO’nun hava operasyonunun uluslararası hukuka uygun olduğunu savunanlar ise uluslararası insancıl hukukun acil durumlar hakkındaki kurallarına dayanmaktadırlar. İnsani felaketleri önleyebilmek için tüm hukuki yolları tükettikten sonra gerektiğinde silahlı güç kullanmak hukuka uygundur. Çünkü Güvenlik Konseyi konuyla ilgili olarak etkin hareket edemezdi, Çin ve Rusya’nın veto haklarını kullanması sebebiyle de karar alınamazdı. Bu gerekçelere dayanarak hukuka uygun olduğunu savunmaktadırlar.[14]

2000’li yıllardan itibaren Sırplarla yürütülen müzakerelerden herhangi bir sonuç alınamaması üzerine, Kosova Sırpların uzlaşmaz tavırlarına kızan uluslararası toplumun da desteğini alacağı fikrinden hareketle bağımsızlık yoluna başvurmuştur. 20 Şubat 2006 tarihinde taraflar bölgenin gelecekteki statüsünü tartışmak üzere Viyana’da toplanmışlardır, fakat her iki tarafın istediklerinde de bir değişiklik olmamıştır. Sırplar Kosova için geniş özerklik öngörürlerken, Kosovalı Arnavutlar ise bağımsızlık taleplerinde ısrarcılardır. Görüşmelerden sonuç alınamaması üzerine görüşmeler ilk önce 15 gün sonrasına, daha sonra ise Temmuz ayına ertelenmiştir. Temmuz’daki görüşmelerden de bir sonuç alınamaması üzerine Eylül ayına ertelenmiştir.[15]Kosova 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlığını ilk tanıyan ülkeler Türkiye, ABD ve Arnavutluk olmuştur. [16]

NATO Müdahalesinin Gerekçeleri:

  • Yeni bir Bosna’yı engellemek;
  • Bosna ve Ruanda’dan sonra , ABD önderliğindeki uluslararası toplumun ağır insan hakları ihlalleri karşısındaki samimi kararlılığını ispatlamak;
  • Soğuk Savaş sonrasında ve 50. Kuruluş yıldönümü arifesinde NATO’nun inandırıcılığını korumak;
  • Avrupalı güçlerin, bölgede uzun sürecek bir iç savaşın yol açabileceği kitlesel göç hareketi karşısındaki tedirginliği;
  • Önceki deneyimler sonucunda Miloseviç’e olan güvenin yitirilmiş olması;
  • Kosova’nın özerkliğinin ancak BM Güvenlik Konseyi vetolarından bağımsız bir silahlı gücün varlığı sayesinde iade edileceği inancı.[17]

 

İnsani Müdahale Sonrası Kosova ve Seçimler :

Kosova’da müdahale sonrası iki başlı şekilde yönetilmeye başlanmıştır. Kosova’da bir tarafta kendi seçtiği hükümet ve parlamento görevini devam ettirmekte bir tarafta ise UNMIK bölgenin yönetimindeki etkinliğini günümüzde dahi devam ettirmektedir. Ekonomik yeterlilik olması için bölgede bağımsız bir şekilde işleyecek bir sistem kurulması mümkün görülmemektedir. Bölgenin ekonomisi dışa bağımlı olduğu için büyüme hızı oldukça düşüktür.  Ülkedeki etnik ayrım günümüzde halen üst seviyedir ve bu da kalıcı barışın tesisini zorlaştırmaktadır. [18]

NATO’nun müdahalesi sonrasında; Robert Fisk ‘in “Savaştan sonraki beş ay içinde öldürülen Sırpların sayısı, NATO bombardımanı başlamadan önceki beş ay içinde öldürülen Arnavutların sayısına yaklaştı” tezi. Ardından Economist Dergisi’nin “Bu savaşın amacı etnik temizliği durdurmaktı fakat bu savaşla birlikte etnik temizlik daha da arttı” cümlesi kafalardaki soru işaretlerini daha da arttırdı.  Freedom House adlı düşünce kuruluşunun “Uluslararası güçler 1999 yılının ortalarında Kosova’ya girdikten sonra etnik temizliğin boyutları inanılmaz ölçüde arttı. 250.000’den fazla Sırp, Roman, Boşnak, Hırvat, Türk ve Yahudi bölgeyi terk etmeye zorlandı” tespiti insani müdahaleyi sorgulattırmaya başladı. Bu veriler yapılan insani müdahalenin doğru ya da adil uygulanılmadığının düşünülmesine sebep oldu.[19] Yorumları yapılmıştır.

2001 yılına gelindiğinde Kosova’da genel seçim yapılmıştır ve ilk gerçekleştirilen demokratik seçimde Rugova’nın partisi LDK (Kosova Demokratik Partisi) kazanmıştır. 2002 Şubat’ında Rugova, Kosova Cumhurbaşkanı seçilmiştir.  Bayram Recebi ise başbakan olmuştur.2006 yılında Rugova’nın vefatından sonra Kosova’nın ikinci cumhurbaşkanı Fatmir Seydiu olmuştur. Agim Çeku ise başbakan olmuştur. [20]

18 Haziran 2006 yılında BM Kosova Geçici Misyonu (UNMIK) Başkanı Soren Jessen Petersen, Kosova’daki siyasi temsilcilerin nihai statü müzakerelerine daha fazla önem vermeleri için yerel seçimlerin 12 ay ertelendiğini açıklamıştır.[21]

2007 yılı içerisinde BM özel temsilcisi Martti Ahtisaari’nin Kosova için hazırladığı “Statü Önerisi” raporu Priştina ve Belgrad yönetimine iletilmiştir.  Raporda belirtilen siyasi ve ekonomik temel atıldığında ve yerel kurumlar olgunlaştığında Kosova’nın kendi kendisini yönetebileceği tanımlamaları konulmuştur. [22]

Kosova Meclisi Milletvekilleri, artık ülkenin bağımsızlığını sağlayacak liderleri seçmiş ve 10 Ocak 2008 seçimlerinin galibi Kosova Demokrat Partisi (PDK) Haşim Taçi’yi başbakan olarak seçmişlerdir. Cumhurbaşkanı olarak ise  Fatmir Seydiu seçilmiştir. 17 Şubat 2008 Pazar günü, saat 16:00 itibariyle Kosova Meclisi Sırbistan’dan ayrıldığını ve bağımsızlığını ilan ettiğini açıklamıştır.[23]. Kosova’nın hukuki altyapısının oluşturulması için 9 Nisan 2008 tarihinde anayasa kabul edilmiştir.  Kosova, “Arnavutça ve Sırpça olmak üzere iki resmi dile sahip parlamenter bir cumhuriyet” olarak tanımlanmıştır.[24]

Kosova bağımsızlığını ilan ettikten sonra, Ahtisaari Planı’nın gereklerine uygun olarak,  BM ve AB’ye başvurarak Kosova’ya sivil bir gözlemci heyeti ile polis gönderilmesi için başvuruda bulunmuştur. Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra, AB ve NATO’nun halletmesi gereken en önemli problem, Kosova topraklarında Sırp Azınlığa karşı gerçekleştirilebilecek etnik temelli saldırıları önlemek olmuştur.[25]

2010 yılının Temmuz ayında Uluslararası Adalet Divanı 2008’de Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesinin Sırbistan’ın kendi toprak bütünlüğünün ihlal edilmesi iddiasına rağmen Uluslararası hukuka uygun olduğunu açıklamıştır. Kosova için rahatlatıcı bir haber olmuştur. [26]

2012 yılında AB ile girişilen pazarlıklar sonucu Sırbistan Başbakanı Daçiç, Kosova’ya bir temsilci göndererek ofis açmayı kabul etmiştir. 2013 yılında ise yapılan anlaşma uyarınca Sırbistan, Priştine yönetiminin Kosova üzerindeki hâkimiyetini tanımıştır.[27]

Sonuç:

Arnavutlar ve Sırplar arasındaki anlaşmazlık, her iki tarafında Kosova’yı sahiplenmesi ve birinden birinin bu topraklar gönderilmesinin istenmesinden ileri gelir.

Kosova’yı “Sırp Medeniyetinin Beşiği” olarak gören Sırplar, kendilerinin 6. ve 7. Yüzyıllarda geldiğini, Arnavutların ise sonradan geldiği iddiasında bulunurlar. Arnavutlar ise kendilerini Balkanlar’ın en eski yerleşenlerinden kabul ederler ve Sırpların Kosova’yı terk etmesi gerektiğini söyler ve inanırlar.

Yugoslavya’nın parçalanması ile birlikte 1998 yılında Kosova’da başlayan iç savaşı engellemek için arabuluculuk yapan devletlerin ve uluslararası başarıya ulaşamaması sonucunda 24 Mart 1999’da NATO müdahalesi başladı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi izni olmaksızın başlayan bu müdahale her yönüyle hukuki açıdan tartışmalar yarattı.

 Unutulmamalıdır ki bugün uluslararası toplumda, insan hakları konusunda oluşmuş olan temel uzlaşı karşısında,  bir ülkede ağır ve sistematik insan hakları ihlallerinin ortaya çıkması, BM Sözleşmesinin 39. maddesinde düzenlenen barış kavramıyla uyuşmayacak bir şekilde uluslararası toplumun mevcut yapısını istikrarsızlaştıracaktır.

Kosova Müdahalesi için Amerika Başkanı Bili Clinton’un: “Kosova’ya müdahale ABD’nin ulusal çıkarları gereğidir” şeklinde açıklaması kafalarda soru işaretleri bırakmaktadır.

Kosova’nın Avrasya’nın doğusu ile batısı arasında bir geçiş noktası olması ve bunun akabinde Balkanlar’daki bir kıvılcımın diğerlerini de etkileyeceği düşüncesi de egemendir. 

‘Kosova’nın kaderi AB’ninkiyle iç içe geçmiş durumda. Güçlü ve istikrarlı bir Kosova, birleşik bir Avrupa gerektiriyor. AB, kendi coğrafyasının ve çıkarlarının merkezindeki bir konu nedeni ile bölünürse, sınırları dışındaki konular hakkında bir dış politika aktörü olarak inanılırlığını da dramatik biçimde azaltır. Ve sadece birleşik bir AB, Rusya’yı Balkanlar üzerinde uyumlu bir politikaya dahil edebilir.’ diyerek Fischer Avrupa Birliği’nin Kosova konusundaki düşüncesini özetlemiştir.

KAYNAKÇA:

Nedim Emin, “Kosova Siyasetini Anlama Kılavuzu”

Elif Burcu Pekyardımcı,  “İnsancıl Müdahale Kavramı ve Kosova Sorunu”

Funda Keskin, “İnsancıl Müdahale: 1999 Kosova ve 2003 Irak Sonrası Durum”

Hafiz Asgarov, “Uluslararası Hukukta İnsancıl Müdahale”

Cemal Erkonuk,  “Tarihi Gelişim Sürecinde Avrupa Birliği-Kosova İlişkileri ve Nihai Statü”

Naim Demirel, “Uluslararası Hukukta İnsani Müdahale ve Hukuki Meşruiyet Sorunu”

Gülay Göktürk, “Kosova’dan Libya’ya İnsani Müdahale”

Gün Taş, “Kosova’nın Bağımsızlık Süreci ve Temel Argümanı”

* Giresun Üniversitesi Lisans Öğrencisi ([email protected])

[1] Nedim Emin, “Kosova Siyasetini Anlama Kılavuzu”

[2] Elif Burcu Pekyardımcı,  “İnsancıl Müdahale Kavramı ve Kosova Sorunu”

[3] Funda Keskin, “İnsancıl Müdahale: 1999 Kosova ve 2003 Irak Sonrası Durum”

[4] Elif Burcu Pekyardımcı,  “İnsancıl Müdahale Kavramı ve Kosova Sorunu”

[5] Hafiz Asgarov, “Uluslararası Hukukta İnsancıl Müdahale”

[6] Elif Burcu Pekyardımcı,  “İnsancıl Müdahale Kavramı ve Kosova Sorunu”

[7] Hafiz Asgarov, “Uluslararası Hukukta İnsancıl Müdahale”

[8] Elif Burcu Pekyardımcı,  “İnsancıl Müdahale Kavramı ve Kosova Sorunu”

[9] Funda Keskin, “İnsancıl Müdahale: 1999 Kosova ve 2003 Irak Sonrası Durum”

[10] Cemal Erkonuk,  “Tarihi Gelişim Sürecinde Avrupa Birliği-Kosova İlişkileri ve Nihai Statü”

[11] Nedim Emin, “Kosova Siyasetini Anlama Kılavuzu”

[12] Funda Keskin, “İnsancıl Müdahale: 1999 Kosova ve 2003 Irak Sonrası Durum”

[13] Naim Demirel, “Uluslararası Hukukta İnsani Müdahale ve Hukuki Meşruiyet Sorunu”

[14] Naim Demirel, “Uluslararası Hukukta İnsani Müdahale ve Hukuki Meşruiyet Sorunu”

[15] Elif Burcu Pekyardımcı,  “İnsancıl Müdahale Kavramı ve Kosova Sorunu”

[16] Nedim Emin, “Kosova Siyasetini Anlama Kılavuzu”

[17] Hafiz Asgarov, “Uluslararası Hukukta İnsancıl Müdahale”

[18] Elif Burcu Pekyardımcı,  “İnsancıl Müdahale Kavramı ve Kosova Sorunu”

[19] Gülay Göktürk, “Kosova’dan Libya’ya İnsani Müdahale”

[20] Gün Taş, “Kosova’nın Bağımsızlık Süreci ve Temel Argümanı”

[21] Cemal Erkonuk,  “Tarihi Gelişim Sürecinde Avrupa Birliği-Kosova İlişkileri ve Nihai Statü”

[22] Gün Taş, “Kosova’nın Bağımsızlık Süreci ve Temel Argümanı”

[23] Cemal Erkonuk,  “Tarihi Gelişim Sürecinde Avrupa Birliği-Kosova İlişkileri ve Nihai Statü”

[24] Gün Taş, “Kosova’nın Bağımsızlık Süreci ve Temel Argümanı”

[25] Cemal Erkonuk,  “Tarihi Gelişim Sürecinde Avrupa Birliği-Kosova İlişkileri ve Nihai Statü”

[26] Cemal Erkonuk,  “Tarihi Gelişim Sürecinde Avrupa Birliği-Kosova İlişkileri ve Nihai Statü”

[27] Funda Keskin, “İnsancıl Müdahale: 1999 Kosova ve 2003 Irak Sonrası Durum”

 

 

 

YORUM YAP