Yugoslavya'nın Kurulmasında İngilterenin Tito'ya Desteği » Boşnak HaberBoşnak Haber

10 Mayıs 2024 - 09:34

Yugoslavya’nın Kurulmasında İngilterenin Tito’ya Desteği

Yugoslavya’nın Kurulmasında İngilterenin Tito’ya Desteği
Son Güncelleme :

25 Temmuz 2018 - 21:11

Zeynep Işıl Hamziç  Boşnak Medya

1-) Tito’nun Özgeçmişi

07.05.1892 tarihinde Hırvatistan’ın Kumroves adlı köyünde ki  15 çocuklu bir ailenin yedinci çocuğu olan Josip Broz Tito ’un çocukluğu, yoksulluk içinde geçti. Babası Hırvat, annesi Sloven idi. O zaman, burası Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir parçası olan Hırvat-Sloven Kırallığı’nın topraklarından sayılıyordu. Köyündeki ilkokulda öğrenime başlayan Josip, başarılı bir öğrenci olmadığından ikinci sınıfı iki defa okumak zorunda kalmış ve dördüncü sınıftan sonra resmî öğrenimi bırakmıştır.

1907 yılında, 15 yaşına geldiğinde, köyündeki kıt şartlar dolayısıyla 97 km ötedeki Sisak kasabasına gidip bir tornacı-anahtarcının yanında çırak olarak çalışmaya başlamış ve 1910 yılında buradan mezun olmuştur. Çıraklığı sırasında, Hür Söz (Slobodna Rec) adlı sosyalist gezeteyi okumaya ve satmaya başlamış ve 1 Mayıs kutlamalarına ilk defa 1909 yılında katılmıştır. Zagreb’te iş bulunca, Metal İşçileri Sendikası’na ve Hırvatistan-Slovenya Sosyal Demokrat Partisi’ne üye olmuştur.Mayıs 1913 yılında Avusturya-Macaristan ordusuna askere alınan Josip Tito, astsubay okuluna yazılmak imkânını bulmuş ve buradan başçavuş olarak mezun olmuştur. 

1914 yılında, 1. Dünya Harbi patlayınca, önce Sırbistan cephesine , daha sonra 1915 yılında Galiçya cephesine gönderilmiş ve orada cesaret madalyasına namzet gösterilmiştir. Mart 1915 tarihinde, Bukovina’da ciddî olarak yaralanınca, Ruslar’a esir düşmüş ve Kazan civarındaki
bir hastahaneye nakledilmişir. Hastahanede on üç ay geçiren Yosip, orada zatürre ve tifüs de geçirmiştir. Bu dönemde, kendisine bakan Rus hast abakıcıların getirdiği Tolstoy’un ve Turgenyev’in eserlerini okumuş ve Rusça öğrenmiştir.

Şubat 1917 ihtilâlinden sonra, Haziran ayında esir kampından kaçarak Petrograd’a giden Josip, kısa bir sure sonra oradaki Temmuz gösterilerine katılmış ve tutuklanarak Doğuya gönderilmişse de firar ederek, bir çok maceradan sonra, Omsk’a gelebilmiş ve oradaki Kızıl Ordu birliklerine katılmıştır.
Ancak, Çek Ordusu’nun bölgede hâkimiyeti ele geçirmesi üzerine yoldaşları ile ormanlarda saklanmak zorunda kalmıştır. Nihayet, 1920 yılın da Narva-Stetin-Viyana üzerinden memleketine dönen Josip, Zagreb’te garson olarak iş bulunca burada Komünist Partisi’ne (KP)üye olmuştur.

KP’de üyelerinin yoğun çalışmalarının sonucunda 1920 seçimlerinde Kurucu Meclis’te 59 üyelik kazanarak ülkenin 3. büyük partisi olmuştur.Bir Komünist’in İçişleri Bakanı’nı suikastla öldürmesi üzerine Komünist Partisi 1921 yılında gayrimeşru olarak ilân edilmiş ve üyeleri tutuklanmağa başlanmıştır.Komünist olduğu gerekçesiyle işinden atılan Josip Broz yeraltı çalışmalarına başlamış ve 1924 yılında bölge yönetim kuruluna üye olarak seçilmiştir.

1925 yılında Adriyatik sahilindeki Kıralevisa (Kraljevica)’da tersanede iş bulan Josip burada da KP içindeki faaliyetine devam etmiş ve sendika yönetimine de seçilmiştir. 1927 yılında Metal İşçileri Sendikası’nın Zagreb şubesi sekreterliğine ve kısa bir süre sonra da aynı sendikanın Hırvatistan merkez sekreterliğine seçilmişse de tutuklanmış ve bir süre hapiste kalmıştır.Hapisten çıktıktan sonra ise, bir daha işe girmeyip bütün zamanını yeraltı faaliyetlerine ayırmıştır.

Hırvatistan KP’nin Şubat 1928 tarihinde Zagreb’te düzenlediği toplantıya katılan 32 delegeden birisi olan Josip, burada hizipçiliğe karşı çıkmış,partinin ihtilâlci çizgiyi takip etmesini savunmuş ve şiddetli bir mücadeleden sonra partinin yeni seçilen merkez kurulunun sekreteri olmuştur. Kısa bir sure sonra tutuklanan Yosip, beş yıl hapse mahkûm edilmiş ve gönderilmiş olduğu Lepoglava hapishanesinde hayat boyu öğretmeni olacak olan Yahudi Marksçı Moşa Pijde ile tanışmıştır.17 Mart 1934 tarihinde serbest bırakıldıktan sonra yeraltına giren Josip, önce Valter, daha sonra da “Tito takma” adlarını kullanmaya başlamıştır.

1934 yılında, Hırvatistan Komünist Partisi (HKP) Tito’yu Viyana’de düzenlenecek YKP Merkez Kurulu toplantısına delege olarak göndermiş ve Tito orada bu kurulun üyesi olmuştur. Bu toplantıda Edvard Kardel, Milovan Cilas, Aleksandar Rankoviç ve Boris Kidric ile yakın arkadaşlık kuran Tito parti içinde bir çok arkadaşını önemli yerlere getirebilmiştir.1935 yılında Sovyetler Birliğine giden Tito, Komintern’in Balkan şubesinde çalışmağa başladıktan sonra oradaki KP üyesi ve NKVD (Devlet Güvenlik Teşkilâtı) mensubu olmuştur. 1936 yılında Yugoslavya’ya dönen Tito, ertesi yıl Stalin tarafından YKP genel sekreterliğine atanmıştır.

2-) Partizan ne demek  ve Faaliyetleri nelerdir ?

Tito’nun kurduğu silâhlı kuvvetlere, ‘Partizan’ denilmiştir.

Bunlar,çete, bölük, tabur ve tugay olarak teşkil edilmişlerdir. Başlangıçta, her seviyedeki askerî birlik komutanlığı için tecrübeli ve mücadeleye inanmış askerler tercih edilmiştir. Bu sebeple, Kraliyet Ordusu’nda, diğer ordularda veya İspanya İç Harbi’nde kendilerini ispat etmiş kimselere görev
teklif edilmiştir. Ancak, bunların yanına Komünist eğitiminden geçmiş ve partiye (YKP) sadakatle bağlı siyasî komiserler verilmiş ve birliklerin asıl yönetici unsuru bunlar olmuşlardır.

Her askerî birliğin meşruiyeti, YKP Merkez Karargâhı’nın onayına bağlı olmuştur. Yetenekli ve inançlı
bir takım oluşturuluncaya kadar, bu karargâh uzun bir sure sadece Tito’nun kendisinden ibaret olmuştur. İlk ‘Proleter Tugayı’ 21 Aralık 1941 tarhinde kurulmuştur. Kaide olarak, partinin girişimi ile, Partizanlar, önce kendisini mücadeleye adamış kimselerden küçük bir birlik oluşturuyor, belli bir bölgede üs
kuruyor ve yönetimi eline alıyordu. Buraya da ‘Kurtarılmış Bölge’ adı verilerek, ‘Halk Kurulu’ ile mahallî Komünist Partisi Yönetim Kurulu müştereken yönetiyor ve ölüm-kalım dâhil, her konuda karar veriyordu. Daha sonra ise, bölge halkından olan işe yarar gençler mecburî askerliğe alınarak
mevcut askerî birlik güçlendiriliyordu. Büyük birliklerin kuruluşu ise Merkez Karargâhı’nın (MK) kararı ile olmuştur.Bu ordu, savaş boyunca Alman, Bulgar, Macar ve İtalyan işgâl kuvvetlerine ve Çetnik, Ustaşa gibi silâhlı iç rakiplerine karşı azimli bir mücadele ortaya koymuştur. Ne var ki, bu mücadelede insafsız ve canavarca bir çok hâdise de yaşanmıştır. Savaşan tarafların içinde masum ve merhametli olanları bulmak mümkün olmamıştır.

3-) Müttefiklerin Tito’ya Siyasî Tutumu ve Yardımları

Başlangıç döneminde, Yugoslavya Kraliyet Ordusu’nun silâh, mühimmat ve levazım yığınakları baskınlarla soyulup malzeme dağlara, mağaralara taşınmıştır. Daha sonra ise İngilizler, Amerikalılar ve Ruslar her türlü malzeme yardımında bulunmuşlardır. İtalya, 1943 yılının Eylül’ünde tesim olunca, Balkanlar’daki bütün İtalyan birliklerine malzemelerini Partizanlar’a teslim etmeleri hususunda emir verilmiştir.İngilizler, bilindiği üzere öteden beri Balkanlarla çok yakından ilgilenmişlerdir.

Yunanistan isyanı ve bağımsızlığı, büyük ölçüde bir İngiliz girişimi olarak yorumlanabilir. 1. Dünya Savaşı’nda da İngilizler Balkanlar’a askerî birlik göndermişlerdir. İngilizler, millî menfaatleri gereğince, II. Dünya Savaşı’nın başından itibaren, Balkanlar’da Mihver devletlerine düşman olan çeşitli unsurlar ile irtibat kurmuştur. Amerikalılar ise, İngilizler’in âdetâ himayesinde olarak bu işe soyunmuşlardır. Bu münasebetler çerçevesinde, İngilizler öncelikle Çetnikler’in ana karargâhına işgâlin daha ilk aylarında bir askerî heyet göndermişlerdir. Daha sonra, Partizanlar güç kazanınca, oraya da bir askerî heyet göndermişlerdir.

Bu heyetlerin en önemli işlerinden birisi, Dünya ile irtibatı sağlayacak telsizleri ve bunların
çalıştırıcılarını hem Çetnikler’in, hem de Partizanlar’ın karargâhına göndermek olmuştur. Daha sonra, güç Partizanlar’ın tarafına kayınca,Mihayloviç’in nezdindeki heyet geri çekilmiş ve Partizanlar’ın nezdindeki heyet güçlendirilmiştir. Öyle ki, Başbakan Winston Churchill oğlu Binbaşı Randolph Churchill de bu heyetin içinde bulunmuştur.

İngilizler’in Yugoslavya’daki güçlerlerle ilgili kanaati zaman içinde değişmiştir; Haziran 1942 tarihinde Askerî İstihabarat başkanı Korgeneral Frensis Deyvidsın (Frencis Davidson) Partizanlar’ı ‘uç unsurlar ve eşkiya’ olarak nitelemişken, Mart 1943 döneminden itibaren bu kanaat değişmeye başlamış ve Askerî Harekât Başkanlığı’nda görevli Binbaşı Bateman Pertizanlar’ı ‘faal ve azimli’ olarak vasıflandırmıştır.MI-3b kısmında görevli Binbaşı David Talbot Rice da şu yorumda bulunmuştur: “Mihayloviç’e bağlı güçler, Almanlar’a karşı ancak seyrek olarak saldırı icra ederken, şüphe yok ki Partizanlar günün kahramanlarıdır.”

İngilizler, ilk defa 20/21 Nisan 1943 gecesi, bir astsubay ve iki gönüllüden ibaret üç kişilik bir istihbarat takımını Adriyatik denizinin kıyısındaki Senyi bölgesindeki Bırinye civarına indirmişlerdir. Bu heyet, Partizanlar tarafında bulunup sorgulandıktan sonra Hırvatistan Merkez Karargâhı’nda
çalışmasına imkân verilmiştir. Daha sonra, Binbaşı William Jones bu heyete katılmıştır. Mayıs 1943 tarihinde de Yüzbaşı Bill Deakin, Tito’nun karargâhına gönderilmiştir.

17 Eylül 1943 tarihinde de Tuğgeneral Fitzroy Maclean aynı karargâha katılmıştır. General Maclean, komando subaylığı, sabık diplomatlık,Temsilciler Meclisi üyeliği ve çok iyi derecede Sırpça-Hırvatça bilme gibi özellikler taşıyordu. Maclean’ın  gelişinden kısa bir sure sonra, Dişişleri Bakanı İdın’a (Eden) bomba tesiri yapacak bir bildirimde bulunmuştur. Buna göre, İngiltere Draža Mihailović ile olan ilişkilerini kesmeli ve sadece Tito’yu desteklemeli idi.Bu teklif, Tahran toplantısından sonra benimsenmiştir.Nitekim, Winston Churchill, Tahran toplantısında bu kararını Stalin’e bildirmiş ve 22 Şubat 1944 tarihindeki Meclis konuşmasında da ifade etmiştir.

Aslında, İngilizler daha önce de Tito’ya büyük yardımlarda bulunmuşlardır.
Bu yardımların en büyüğü, İtalya’nın 03 Eylül 1943 tarihinde teslim
antlaşmasını imzalamasından sonra yapılmıştır. Teslim antlaşması gereğince
bütün İtalyan ordularının üst komutasını eline alan Müttefikler’in Akdeniz bölgesindeki komutanı General Henry Wilson Yugoslavya’ya hitaben yayınladığı bildirisinde, İtalya ordusunun şimdi kendi emrinde olduğunu ifade etmiş ve Yugoslavyalıları Almanlar’ın tahriki üzerine İtalyan ordusu ile çatışmaktan kaçınmalarını ve  İtalyan ordusundan mümkün olduğu kadar çok miktarda silâh, askerî malzeme  elde etmeye dâvet etmiştir. Mussolini’yi deviren ve İtalya’nın Başbakanlık makamına oturan General Baddoglio da hatıratında, müttefiklerin istihbarat teşkilâtları aracılığıyla İtalyan ordusuna Balkanlar’daki Partizan güçlerine katılmaları hususunda talimat vermiş olduğunu yazmıştır.

İngiliz ve Amerikan Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçaklar, 1944 tarihlerinde, Partizanlar’ı desteklemek için Almanlar’ın Yugoslavya’daki bir çok askerî tesisini bombalarken birçok şehri de bombalamış ve binlerce masum sivilin ölümüne veya yaralanmasına sebep olmuştur.

Tito’nun bu hadiseyi müttefiklerin kasti bir işi olarak halka açıklama tehdidi üzerine, Müttefik uçakları, cinayetlerin üstünü örtmek gayreti içinde olup, 22 Ağustos 1944 tarihinde tek bir gün içinde binlerce yaralı Partizanı Bayovo Polye düzlüğünden alarak tedavi için İtalya’ya götürmüşlerdir.

 4-) Tito’nun İkinci Yugoslavya’yı Kurması

Tito’nu girişimiyle, kurtarılmış bölgeleri yöneten Halk Kurulları’nın seçtiği temsilciler ile Tito’nun uygun gördüğü vatanseverler, Yugoslavya Faşist Karşıtı Millî Kurtuluş Meclisi (AVNOY) adı altında 26-27
Kasım 1942 tarihlerinde Bihaç’ta ve 29 Kasım 1942 tarihinde Yayçe’de toplanarak ülkenin yönetimi, savaş ve gelecekteki siyasî yapılanma konusunda kararlar almışlardır.Meselâ, Yugoslavya’nın federasyon olacağı hususu bu toplantılarda kararlaştırılmıştır. Yayçe’de, 67 kişilik bir Başkanlık Kurulu ve başında Tito’nun bulunduğu 9 kişilik Millî Kurtuluş Kurulu oluşturularak hukukî temel bir adım atılmıştır.

Böylece Tito,ülkenin hem askerî, hem de siyasî ve idarî başı olarak kabûl edilmiştir. Bu
kurulun beş üyesi Komünist, diğerleri de önde gelen vatansever düşünürler idi.Müttefiklerin Balkanlar’a çıkarma ihtimalini yüksek gören Hitler, Balkanlara büyük bir güç nakletmiş ve mahallî direnişi yok etmek için büyük hazırlıklar yaptırmıştır. Ancak halkın ve Partizanlar’ın büyük bir direnişiyle karşılaşan Almanlar (Ocak-Haziran 1943) gücünü kaybedince, Partizanlar giderek güçlenmiş ve ülkede bir çok kurtarılmış bölge oluşturmuşlardır.

Bosna, Hersek ve Karadağ, yeryüzü yapısının haşin olması dolayısıyla bu işe en elverişli bölgeler olmuş, ilk idarî birimler buralarda oluşturulmuş ve Merkez Karargâh ile Millî Kurtuluş Kurulu buralarda barınmıştır.

Mihayloviç’in, Paveliç’in ve diğerlerinin Almanlar ile olan işbirliği açık olarak ortaya çıkınca, Tahran toplantısında (1943), müttefikler Tito’yu ve Partizanlar’ı resmen tanımışlardır.

Nihayet, işi en can alıcı noktasında halletmek isteyen Almanlar,25 Mayıs 1944 tarihinde, Tito’nun ve Askerî Karargâh’ın bulunduğu Dırvar(Bosna) bölgesine olağanüstü bir havadan indirme harekâtı yapmış ise de Tito ve yüksek kademedekiler, İngilizler’in yardımı ile kaçmayı başarmışlardır.

Bu olaydan sonra, Tito ve yüksek yönetim önce İtalya’ya kaçırılmış ve daha sonra da Vis adasına yerleştirilmiştir. Kısa bir süre sonra da Tito, bir İngiliz uçağına bindirilerek Napoli’ye götürülmüş ve 14 Ağustos 1944 günü Çorçil (Winston Churchill) ile görüşmüştür. Bu görüşmeden
sonradır ki Müttefikler, Partizanlar’a siyasî ve askerî alanda yoğun bir şekilde yardım etmeğe başlamışlardır. Silâh, cephane, muhabere araçları, askerî araç, deniz aracı, giyecek, çizme, gıda, ilâç vs malzeme havadan veya denizden ulaştırılmıştır. Öyle ki, Belgrad’ı Almanlar’dan alan Partizan askerleri İngiliz üniforması giymekte idiler.

17 Haziran 1944 tarihinde Adriyatik denizindeki Vis adasında, sürgündeki Kral Petar’ın temsilcileri ile AVNOY temsilcileri arasında bir işbirliği antlaşması imzalanmıştır.Müttefikler tarafından Başbakan ve Silâhlı Kuvvetler başkomutanı olarak Tito’yu tanıyınca, Kral 2. Peter de 12 Eylül 1944 tarihinde, Yugoslavya halkını Tito’nun başkanlığı altında birleşemeye çağırdı ve uymayanların hain sayılacağını belirtti.

TASS ajansı 28 Eylül 1944 tarihinde, Tito’nun Sovyet Kızıl Ordusu’nun geçici olarak Yugoslavya topraklarına girmesine izin veren bir antlaşma imzalamış olduğunu bildirmiştir. Böylece, doğu cephesi güvenceye alınmış olan Partizanlar, nihaî taarruzu icra edip işgâl kuvvetlerini
çekilmeğe veya teslim olmağa zorlayabildiler. Ne yazık ki bu taarruzda teslim olan karşı güçlerin askerlerinin ve yöneticilerinin çoğu kitle hâlinde kurşuna dizilmişlerdir. Tito’nun bu dönemde yayınlanan ve rastgele idamları yasaklayan emirlerinin gösterişten ibaret olduğu kanaati vardır ve binlerce kişiyi ilgilendiren “Blaibourg katliamı” bunu kuvvetle düşündürmektedir.İngilizler, bu katliama soğukkanlılıkla seyirci kalmayı tercih etmişlerdir.

07 Mart 1945 günü “Demokrat Federal Yugoslavya” geçici hükümeti ilk defa Belgrad’ta toplanmıştır. Bu hükümette, YKP ve sürgündeki hükümet temsilcileri yer almış ve Tito geçici Başbakan olmuştur. Kasım 1945 tarihinde yapılan seçimlerde sandık başlarında Tito’nun silâhlı Partizanları beklerken sadece bir türlü oy kullanılabilmiştir: YKP pusulası ve kör sandık pusulası. Elbette ki bu şartlarda YKP ezici çoğunlukla seçimi kazanacaktı.Başka türlü oy atanlara da sonra ağır hesaplar ödetilmiştir. Esasen,kralcılar çoklukla bu seçimi boykot etmişlerdir. Müttefikler de bu oyunu bilerek kabûl etmişlerdir.

Seçim zaferinden sonra Tito resmen Başbakan ve Dişişleri Bakanı olarak ilân edilmiş ve ülkenin adı Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti olarak değiştirilmiştir. Bu isim de daha sonra Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti şekline dönüştürülmüştür. 29 Kasım 1945 günü Kral Petar resmen tahtından indirilmiştir.

Yeni devletin kuruluşundan sonra, Partizan ordusu, Yugoslavya Halk Ordusu şeklinde klâsik bir yapıya çevrilirken, bunun içindeki bâzı unsurlar alınarak UDBA (Devlet Güvenlik Teşkilâtı) ve OZNA (Halk ve Ordu Güvenlik Teşkilâtı) kurulmuştur. Bunlar, daha sonraki zamanlarda her türlü muhalefeti canavarca yöntemlerle yok etmek için acımasızca çalışmışlardır.

Siyasî durumunu güçlendirmek isteyen Tito, 4 Haziran 1945 tarihinde Yugoslavya Piskoposlar Konferansı’nın başkanı Aloysius Stepinac ile görüştü ise de bir anlaşmaya varamamıştır. Üstelik,bundan bir süre sonra, Stepinas’ın başkanlığındaki Piskoposlar Konferansı Partizanlar’ın Eylül 1945 tarihinde işlemiş oldukları savaş suçlarını kınayan bir bildiri neşredince, Stepinas tutuklanıp 16 yıl hapse mahkûm
edilmiştir. Buna bir cevap olarak da Vatikan, Tito’yu ve hükümet üyelerini aforoz etmiştir. Muhtemelen dış baskılar üzerine, Stepinas’ın cezası daha sonra ev hapsine çevrilmiştir.

SONUÇ

Öte yandan Tito, Batı ülkelerinin yanısıra, üçüncü Dünya ülkeleri ile de de çok yakın ilişkiler kurarak hem Dünya siyaset sahnesinde çok etkili olmuş, hem de Yugoslavya’da yaşayan halklara refah, istikrar ve huzur getirmiştir. Bağlantısızlar Hareketi, Tito’nun desteklendiği siyasî zaferlerinden birisidir.
Tito’nun İngiltere ile olan münasebetleri konusunda kayda değer bir araştırma yapılmamıştır. Bu konu geri planda tutulmuştur.Ancak, Milovan Cilas’ın hatıratı, 2. Dünya Savaşı sırasında basında çıkan haberler, savaştan sonra Fransız basınında çıkan yazılar ve Stalin yönetiminin Tito’ya yöneltmiş olduğu suçlamalar Tito’nun öteden beri İngiltere ile yakın ilişkiler içerisinde bulunduğunu kuvvetle düşündürmektedir. Nitekim bu hususta elimizde kuvvetli deliller de vardır:

İngilizler 1943 yılında Tito’nun karargâhına askeri temsilci göndermişler ve bu tarihten sonra da Partizan ordusunu istihbarat, hareket, muhabere vs. konularda desteklemişlerdir. Ayrıca, silah, giyecek, gıda, muhabere malzemesi vs. ihtiyaçlar konusunda da zaman zaman 1943 senesinin sonbaharına kadar yardımlarda bulunmuşlardır. İtalya’nın Eylül 1943’te teslim olmasından sonra İngilizlerin emri üzerine Yugoslavya topraklarındaki İtalyan kuvvetlerine ait bütün askeri malzeme Partizan ordusuna teslim
edildiği gibi İtalyan kuvvetlerinin işgalinde olan yerler de bu kuvvetlere teslim edilmiştir. Tito’nun Ağustos 1944 tarihinde Çörçil ile Napoli’de ki görüşmesinden sonra da her türlü askeri malzeme desteği çok yoğun bir şekilde hem İngilizlerin hem de Amerikalıların eliyle yapılmıştır. İhmal  edilmemesi gereken bir başka nokta da İngiliz istihbarat birimlerinin tavsiye ve teşviği üzerine İngiltere’nin Yugoslavya krallık ordusu (Çentik) ile olan ilişkilerini kesmiş olduğu ve Yugoslavya’nın tek meşru gücü olarak Partizan ordusunu tanıdığıdır.

Buradan çıkarılacak sonuç, Tito’nun en geç daha 1943 tarihinden itibaren İngiltere’nin şahsında Batı dünyası ile sıkı bir ilişki kurmuş olduğu ve Kominist devletler takımından farklı bir yol izlemeye başlamış bulunduğudur.

1918 yılında Yugoslavya’yı kuran irade, İkinci Dünya Harbi’nden sonra da bunun devamını Tito’nun eli ile sağlamıştır. Aynı irade, Tito’nun ölümünden sonra, bu devletin parçalanmasını uygun bulunca, Yugoslavya’da 1990 yılında düşmanca çekişmeler başladı ve kanlı bir savaşa dönüştü ve buradaki iç dinamitler körüklenerek ve emaryalist devletler tarafından desteklenerek  iç savaş olarak gösterilmeye çalışıldı ;
Yüzbinlerce insana işkence edildi, yüzbinlerce insan öldürüldü, soykırım işlendi, ülke tahrip edildi. Mostar Köprüsü gibi şaheserler, sanat doktorası sahibi kişilerin açmış olduğu topçu ateşi ile yıkıldı.

kaynak:http://dergipark.gov.tr

YORUM YAP