SREBRENITSA’DAN AMERIKA’YA BOŞNAKLAR: BIR KIMLIK HIKAYESI » Boşnak HaberBoşnak Haber

29 Mart 2024 - 03:41

SREBRENITSA’DAN AMERIKA’YA BOŞNAKLAR: BIR KIMLIK HIKAYESI

SREBRENITSA’DAN AMERIKA’YA BOŞNAKLAR: BIR KIMLIK HIKAYESI
Son Güncelleme :

10 Aralık 2015 - 0:00

SREBRENITSA’DAN AMERIKA’YA BOŞNAKLAR: BIR KIMLIK HIKAYESI

 
Fethi Keleş, 1999’da Boğaziçi Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun oldu. Fatih Üniversitesi Tarih Anabilim dalından Yüksek Lisansını aldı. Halen ABD’nin New York Eyaleti’ndeki Syracuse Üniversitesinde Antropoloji Doktorası yapmaktadır. Bu yazıyı “Tarihçi Gözüyle” okurları için kaleme aldı.
 
Bu yazı New York eyaletinin kuzeyinde yer alan Syracuse Şehrinden yazılıyor. Srebrenitsa katliamının onuncu yıldönümünün idrak edildiği şu günlerde Syracuse şehrinin özelde benim için genelde ise bu yazıya zaman ayıracaklar için mühim bir tarafı var: Yakınları 1995 Temmuz’unda Srebrenitsa’da öldürülen yüzlerce Boşnak mülteci yaklaşık on yıldır burada yaşıyor. Syracuse şehrindeki Boşnaklar üzerine antropolojik alan araştırması yapacak olmam, bu şehirdeki Boşnak mülteci varlığıyla özel ilgimin temelini tesis ediyor. Genel olarak Amerika’daki hususen de Syracuse’deki Boşnaklar hakkındaki bazı gözlemlerimi “Tarihçi Gözüyle” okuruyla paylaşmak isterim. Değerlendirmelerimin kahir ekseriyeti, Amerika tecrübesinin Boşnak kimliğinin rotasını ne yönde belirleyebildiği hakkında.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en büyük Boşnak varlığını, sayıları on binlerle ifade edilen ve Missouri eyaletinin St. Louis şehrinde yaşayan mülteciler oluşturuyor. Bunun dışında, demografik dağılıma şöyle bir göz attığımızda, Amerika’nın farklı farklı eyaletlerine ve şehirlerine yerleştirilmiş irili ufaklı Boşnak mülteci gruplarıyla karşılaşıyoruz. New York City, Chicago ve San Francisco mültecilerin yerleştirildiği yerlerden bazıları. Yukarıda da belirttiğim üzere, Syracuse şehrini diğerlerinden ayıran özellik, Srebrenitsa’nın hayatta kalan eski sakinlerinin üç dört bin kadarının artık burayı mesken ve dahi vatan edinmiş olması.
Boşnak kimliği ve Amerikan tecrübesi hakkındaki değerlendirmelerime geçeyim: 2001 yılında San Francisco Halk Sağlığı Dairesince Boşnak mülteciler üzerinde yürütülen bir çalışmaya katılan Boşnakların çoğu kendilerini kültürel anlamda Müslüman olarak gördüklerini belirtmişler, dini faaliyetlere zaman ayırmadıklarını söylemişlerdir. Bir bakıma, etnik kimliğin kültürel anlamda dini kimlikle bir görülmesi (Boşnak eşittir müslüman) şeklinde yorumlanabilir bu durum. Dinin kültürel bir form olarak algılanması, Boşnak mültecilerin bulunduğu Amerikan şehirlerindeki camilerde Boşnakların pek görünmemesini kısmen izah ediyor olabilir (Pek tabii ki dindarlığın yegane tezahürünün camiye gitmek olduğunu söylüyor değilim; camilerin Amerikan toplumu içindeki yeri için ise herhalde ayrı bir yazı gerekecektir). Bosna savaşı sırasında dünya müslümanlarından yeterli ilginin görülmediği, Boşnak müslümanların Birleşmiş Milletler şemsiyesi altındaki Hollandalı barış gücü askerlerinin korumasına bırakılması, bu askerlerin şehri Sırp komutan Mladic’e teslimi ve benzeri hususlar da özelde Boınak mültecileri aralarında daha fazla görmek isteyen Amerikalı müslümanlara genelde ise dış dünyaya karşı Boşnak mültecilerin izhar ettiği güvensizliğin ve/veya ilgisizliğin diğer sebepleri olarak görülebilir.
Etnik kimliğin kültürel anlamda din üzerinden tanımlanmasına örnek sayılabilecek ifadeleri, Syracuse’de yaşayan Boşnak mültecilerden ve bu mültecileri aralarında pek göremiyor olmaktan yakınan Syracuse İslam Toplumu yetkililerinden çok kez duyduğumu söyleyebilirim. Kimi Boşnak gençler, hem müslümanlıklarına kötü söz edilmesinden rahatsız olduklarını belirtmekte, hem de, örneğin (İslam Toplumu yetkililerinden öğrendiğim ve bizzat gözlemleyebildiğim kadarıyla), şehirdeki camide kılınan Cuma namazına (şehirde Boşnak mülteci nüfusunun yüzde onunu aşmayacak bir kısım dışında) gelmediklerini ifade etmektedir. Öte yandan, Syracuse’deki Boşnakların dini kültürel bir motif olarak tanımlamakla yetinmemelerini isteyen, tahkiki bir algı geliştirmeleri için çaba gösteren ve bu çabayı Amerika’daki Boşnak varlığının dinden kopmaması için hayati gören az sayıda Boşnak müslüman da var. ıslam Toplumu yetkilileri de Boşnak bir imam yardımcısı istihdam ederek bu yönde bir algıyı geliştirme ve tahkim etme çabalarına destek veriyor. Gerek bu yetkililer gerekse Boşnak hocalar, kimi Boşnak gençlerin ebeveynlere saygıda kusur etmek, eve geç vakitlerde dönmek, alkol kullanmaya başlamak gibi faaliyetlerle tarifini yaptıkları bir ‘Amerikan’laşma sürecine girmiş olmalarından şikayetçiler. Kendisiyle görüşme fırsatı bulduğum ve benimle aynı üniversitede çalışan, ayrıca mültecilere karşılık beklemeksizin ilmihal dersleri veren Boşnak arkadaşım, Syracuse şehrindeki mülteci varlığının Boşnakça’nın korunması ve genç Boşnak nesline aktarılması konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığını ve yaşayacağını, Boşnak çocukların kendi aralarında yalnızca İngilizce konuştuklarını, bir belki iki nesil sonra Boşnakçadan tamamen kopmuş olabileceklerini belirtiyor.
Syracuse’de yaşayan Srebrenitsalı mülteciler, 1995 Temmuz’unda yaşadıkları vahşetin hatırasının hem kendi zihinlerinde hem de dış dünyanın zihninde taze kalması için birtakım çabalar içine giriımişler. Boşnakça ve ingilizce olarak hazırlanan kitapçıklar, arabalara yapıştırılmak üzere hazırlanmış Never Forget Srebrenitsa (Srebrenitsa’yı Asla Unutma) çıkartmaları, katliamın yıldönümünde düzenlenen anma toplantıları bu çabalara örnek olarak gösterilebilir. Bu ve benzeri çalışmalar, Boşnak mültecilerin (kültürel anlamda da olsa) dini ve lisani kimliklerini Amerika’daki varlıkları süresince yitirmemeleri konusunda kaygılanan Boşnaklar tarafından, Amerika’da kolektif bir Boşnak şuuru oluşturma ve bunu muhafaza etme adına atılmış önemli adımlar olarak görülüyor.
Atılan bu adımların ortaya ne çeşit bir Boşnak-Amerikan kimliği çıkaracağını elbette zaman gösterecek. Bir yanda Srebrenitsa’yı ve Srebrenitsalıları kana ve gözyaşına boyayan savaşı sona erdiren ve yeni bir vatan olarak mesken tutulan Amerika’ya duyulan minnettarlık, öte yanda etnik kimliği kültürel yahut tahkiki bir din ve dil algısıyla sürdürme gayretleri. Boşnak-Amerikan kimliğinin hamuru, bu minnettarlık duygusunun söz konusu gayretlerle karışmasıyla hasıl olacak bir maya ile yoğrulacak gibi görünüyor. Hangi ‘tadın’ baskın çıkacağı şimdilik meçhulumüz.

YORUM YAP