Milenyum Sonrası Türkiye'nin Balkanlar Politikası » Boşnak HaberBoşnak Haber

17 Mayıs 2024 - 03:44

Milenyum Sonrası Türkiye’nin Balkanlar Politikası

Milenyum Sonrası Türkiye’nin Balkanlar Politikası
Son Güncelleme :

01 Mayıs 2017 - 22:16

Milenyum Sonrası Türkiye’nin Balkanlar Politikası
Nuray Güney

Giriş

Balkanlar, günümüzdeki yapısı itibariyle, Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Trakya’yı içine alan bir bölgedir. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu’nu Balkanlarda yaklaşık 550 yıl hükümranlık sürdürmüştür. Balkanlar, coğrafi ve stratejik olarak Türkiye için önemli bir yer teşkil etmektedir.
1990’lı yılların başında doğu bloğunun dağılması sonucu dünya sisteminde güç dengeleri yeniden şekillenmek üzere bozulmuştur. Doğu bloğunun yıkılması günümüze kadar sürecek sorunları da beraberinde getirmiştir. Bu dönemde balkanlarda siyasi karışıklar meydana gelmiştir. Küresel güç olmak isteyen ve bunun içinde ilerleyen ABD, Rusya ve AB’yi de müdahil olmak zorunda bırakmıştır.
Türkiye’nin Balkan Ülkeleri ile olan tarihsel bağları göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin bu bölgelerde meydana gelen olaylara kayıtsız kalmaması mümkün değildir. Türkiye, hem Balkanları etkileyen imparatorluğun mirasçısı olması, hem de bölgedeki stratejik konumu sebebiyle; Balkanlar coğrafyasında, barış, istikrar ve iş birliği ortamının kurulmasında anahtar ülke olabilir. Balkanlara yönelik politika izlerken, bölgesel ve küresel güçleri de hesaba katmalıdır.

Balkanlara Yönelik Türk Dış Politikasının Yansımaları

Balkanların sahip olduğu coğrafi ve stratejik konumu, Türkiye’nin bölge politikalarını belirleyen önemli bir unsurdur. Balkanlar, Türkiye’nin Avrupa’ya açılan önemli bir kapısıdır. Ülke topraklarının %5’lik kısmının Balkanlar olarak adlandırılması, sahip olunan ortak sınırlar, süregelen ortak tarihi geçmiş ve bölgede bulunan önemli orandaki Türk ve Müslüman nüfus başta olmak üzere Balkanlar ile Türkiye için önem arz eden ve ortak politikalar izlenmesini gerektiren ilişkiler içerisinde olunmasını sağlamıştır. Osmanlı’nın Balkanlar’ı fethinden sonra bölgede Türk kültürünün de etkin hale gelmesi ve Türkçe’nin halk diline yerleşmesi, bu bölgede yaşayan halkların ortak ve melez bir kültüre sahip olmalarını sağlamıştır. Zaman içerisinde İslamiyet’in de yaygınlaşmasıyla Müslüman ve Türk kavramları ortak bir durumu ifade eder hale gelmiştir. Bu sebeple, Balkanlar’da var olan ve olabilecek her türlü değişim, gelişim veya farklılık, Türkiye’yi de etkileyebilme özelliğine sahiptir.
Balkanlarda Soğuk Savaş sonrası dönemde yaşanan köklü siyasi ve güvenlik değişiklikleri büyük çatışmalara sahne olmuştur. Türkiye, Balkan Ülkeleri ile yakın bağlar kurup karşılıklı anlayış ve barışın yaşanmasına dair bir ortamın kurulmasına önem vermektedir. Bu sebeple Türkiye, Kosova ve Bosna Hersek anlaşmazlıklarının çözümlenmesine dair uluslararası girişimlerde ön saflarda yer almıştır. Türkiye, Kosova’daki KFOR ve Polis Misyonu (UNMIK), Bosna-Hersek’te bulunan SFOR ve AB öncülüğündeki Polis Misyonu (EUPM) ile Makedonya’da AB öncülüğündeki Polis Misyonu “Proxima” ya katılım suretiyle, bu bölgedeki barış ve istikrara katkı yapmayı sürdürmektedir.
Türkiye ve diğer Balkan ülkeleri halkları arasında önemli bağlar vardır. Ataları, akrabaları, ebeveynleri veya kendileri Balkanların farklı bölgelerinden Türkiye’ye göç etmiş vatandaşlarımız bulunmaktadır. Bundan dolayı, Balkanlar’da ortaya çıkan bunalımlar, ilk önce Türkiye’ye yönelik mülteci akımına yol açtığı için, Türkiye açısından önemli sonuçlar doğurabilmektedir. Türkiye Balkanlara yönelik politikalar izlerken, oradaki halkları da düşünerek hareket etmekte ve ılımlı politikalar izlemektedir.
Türkiye, Balkan ulusları arasında hoşgörü, güven ve işbirliği ruhunu yaratacak, insanları yersiz korkulardan uzak tutacak ‘pakt’lara ihtiyaç duyulduğunu söylemektedir. Bu amaçla, Türkiye Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi(KEİB) örgütünün kurucu üyesinden 5’i Balkanlıdır.
Bağımsızlığını kazandığı günden beri, Türkiye’nin Balkanlar’a yönelik gerçekleştirdiği ekonomik, politik, askeri ve kültürel açılımlar Yunanistan’da “Türk-Müslüman ittifakı tarafından çevrelenme” korkusu yarattı ve bu yüzden Türkiye karşıtı politikalar izlendi. Buna rağmen Yunanistan da davet edilmiştir. Türkiye bu işbirliği ile bölgesel ve stratejik olarak avantaj sağlamayı amaçlamıştır.
Türkiye yeni bağımsız olan bölge ülkelerini tanımış ve hemen büyükelçilikler açarak ilişkiler kurmuştur. Devlet Başkanı, Başbakan ve Devlet Bakanları vasıtası ile de bu ilişkiler devam etmektedir. Türkiye, Bulgaristan ve Romanya’nın NATO üyeliğinde etkin rol almıştır. Bosna Hersek’in barış ve istikrarının devam etmesi amacıyla da Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan üçlü danışma mekanizmasını 2009 da harekete geçirmiştir ve bugüne kadar 6 toplantı gerçekleşmiştir. 2010 yılında ise Bosna Hersek-Türkiye-Hırvatistan arasında üçlü danışma mekanizması hayata geçirilmiştir. Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci’nin (GDAÜ) 2009-2010’daki dönem başkanlığını da yürüten Türkiye, bölgesel işbirliğini gerçekleştirme yolunda “Paylaşılan Tarihten Ortak Geleceğe” sloganını kullanarak “Bölgesel sorunların bölgede çözülebileceği” mesajını verdi
2009 yılında Dışişleri Bakanı olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’nin istikrar ve refahının kalıcı olarak tesisini hedefleyen Balkanlara yönelik politikası dört ana unsura dayanmaktadır:
Bunlar “herkes için güvenlik”, “yüksek düzeyli siyasi diyalog”, “karşılıklı ekonomik bağımlılık” ve “bölgenin çok etnikli, çok kültürlü ve çok dinli sosyal dokusunun muhafazası”dır.
Türkiye’nin, Balkan politikası bu bağlamda “bölgesel sahiplenme” ve “kapsayıcılık” ilkelerini esas almaktadır.
Ahmet Davutoğlu’nun Ekim 2009’da Saraybosna’da yaptığı, yoğun bir Osmanlı Dönemi övgüsü içeren, bölge ülkelerini Türkiye’nin öncülüğünde yeniden bütünleşmeye çağıran konuşması Sırplar arasında kuşkular doğurdu. 2009 sonunda Arnavutluk, Türkiyeliler için vizeyi kaldırdı.
Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan Üçlü Zirvesi ise ilk olarak 24 Nisan 2010 tarihinde İstanbul’da, ikincisi 26 Nisan 2011 tarihinde Karadjordjevo/Sırbistan’da, son Zirve toplantısı ise Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde 14-15 Mayıs 2013 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Üçlü Görüşmeler 2013 yılında Sayın Başbakan’ın yaptığı “Türkiye Kosova’dır, Kosova Türkiye’dir” talihsiz açıklamasına kadar Cumhurbaşkanları düzeyin de gelişerek devam etmiştir.
Türkiye Bölgede barış ve istikrarı sağlamak üzere kurulan bütün oluşumlara etkin olarak katılmıştır. Bu çerçevede SFORʼa ilk dönem 1500, KFORʼa 750 kişilik askeri güçle katılmış, Makedonyaʼdaki AB Gücüne 2 timle ortak olurken, Üsküp ve Tiranaʼdaki NATO Karargahlarında da askeri personel bulundurmaktadır. Ayrıca Türkiye Bölge ülkeleri arasında işbirliğini geliştirecek tüm bölgesel kuruluşlara da katılmıştır. Güneydoğu Avrupa İşbirliği Sürecine de etkin biçimde katkıda bulunmaktadır.
Türk dış politikasının balkanlara yönelik temel amaçları;
1. Türkiye’nin bölgedeki ekonomik, politik, askeri ve kültürel varlığını muhafaza etmek ve geliştirmek,
2. Bölgedeki Türk ve Müslüman toplulukların varlığını ve haklarını korumak,
3. Bölgede barış ve istikrarı desteklemek ve geliştirmek,
4. Bölge ülkeleri ile işbirliği ilişkileri kurup geliştirmek,
5. Bölge ülkeleri ile Türkiye arasında mevcut sorunları çözmektir.
Balkan devletleri ve toplumları ile ilişkiler kurulurken, Osmanlı İmparatorluğu’na referans yapan ve “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk Dünyası” gibi söylemler geliştiren “Yeni-Osmanlıcılık” anlayışı ve yaklaşımı terk edilmelidir. Çünkü bu anlayış ve yaklaşım, sadece Balkanlar’daki Türkler ve diğer Müslüman topluluklar için sempatik ve romantik bir anlam ifade ediyor. “Yeni-Osmanlıcılık”, Balkanlı devletler ve gayrimüslim halklar nezdinde Türkiye’ye yönelik olumsuz duygu ve düşünceler uyandırıyor. Türkiye’nin Balkanlar ile ilgili temel amaçlarını gerçekleştirebilmesi için “üstünlük” taslayan bir “imparatorluk varisi” gibi davranmasına gerek yoktur. Türkiye’nin bölgede daha “etkili” olması ile “alçak gönüllü” bölgesel politika izlemesi birbiriyle çelişen tutumlar değildir.
Bosna iç savaşında yıkılan binalar, okullar, köprüler gibi pek çok mimari yapı Türk birlikleri tarafından, gönüllü olarak onarılmıştır. Türkiye, dost ve müttefik bir yaklaşım ile ekonomik, siyasi ve kültürel alanlarda desteklerine devam etmeli ve kalıcı çözüm arayışlarında Balkan halklarının yanında olmalı, kalıcı dostluk için de desteğini sürdürmelidir.
Türkiye Yunus Emre Merkezi, TİKA ve Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar gibi kurumlar aracılığıyla bölgede etkinliğini toplumsal düzeyde arttırmaya çalıştı. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı’nın (TİKA) Kosova, Makedonya, Arnavutluk ve Bosna-Hersek olmak üzere bölgede üstlendiği birçok proje ve Yunus Emre Türk Kültür Merkezi’nin Tiran, İşkodra, Saraybosna, Foynitsa, Priştine, Prizren, İpek, Bükreş ve Üsküp’teki merkezleri Balkanlarda kültürel bağları geliştirmek üzere yapılan çalışmalara örnek olarak gösterilebilir.
Türkiye Cumhuriyeti, Balkanlar’da yaşayan Türklerin kültürel ve sosyal yaşamlarını zenginleştirebilecek, siyasi ve toplumsal varlıklarını güçlendirebilecek şekilde dini ve kültürel kimliklerini yaşama, koruma ve yaşatma adına pek çok konuda varlığını göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Balkanlar’da faaliyet gösteren üniversitelerde çeşitli çalışmaların yapılması adına teşvikler sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Balkanlarda ekonominin hareketlenmesi, ticaretin gelişmesi, istihdamın artması adına ticari anlaşma ve işbirlikleri konusunda büyük çaba göstermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İmparatorlukların geri çekilişinden yıkılışına, millet sisteminden ulusallaşma sürecine, çok etnili devlet, Cumhuriyet’lerden oluşan federasyon yapılarına, akabinde etnik çatışmalar, ulusal sorunlar, sosyalist sistem ve düzen, özyönetim, çoğulcu yeni sınıf gibi pek çok devir ve düzen değişiklikleri yaşamış olan Batı Balkanlar’da, Soğuk Savaş yıllarından günümüze, kalıcı barışın tesisi, istikrarlı yapının sürdürülebilirliği adına, Balkanizasyon süreci ile birlikte bağımsızlıklarını ilan eden ve yeni kurulan Balkan Devletleri’nin yeniden yapılanma süreçlerine dair demokrasilerinin güçlendirilmesi, liberal ekonomiye geçiş ile dünya kurumları ile bütünleşmeleri adına projelerin, ilişkilerin ve işbirliklerinin geliştirilmesi adına hem ikili hem de bölgesel ve uluslararası alanlarda destek vermiştir.
Türkiye’nin soydaş politikası, onların bulundukları ata yurdu topraklarda güven ve refah içinde yaşayabilmelerini, dillerini, milli gelenek ve kültürlerini korurken, kendilerini geliştirmelerini ve
bulundukları ülkelere katkı sağlayan, bu ülkelerle Türkiye arasında beşeri dostluk köprüsü görevini gören ileri toplumlar olmalarını öngörür.
Sonuç:

Sovyetlerin çözülüşü ve uluslararası sistemde meydana gelen köklü değişimler, Balkan Devletlerini adeta kaynayan bir kazana çevirmiştir İsminin son hecesi gibi kanamıştır uzun zaman. Türkiye gerek geçmişten gelen bağları gerekse Avrupa’ya açılan kapısı olması nedeniyle sürekli etkin olmak adına politikalar inşa etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti gerek altyapı, köprü yapımı, tarihsel yapıların onarımı ve eğitim kurumlarında iyileştirmelere yönelik projeler üretip, maddi yardımı sağlayarak hayata geçirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, Balkanlarda ekonominin hareketlenmesi, ticaretin gelişmesi, istihdamın artması adına ticari anlaşma ve işbirlikleri konusunda büyük çaba göstermiştir. Birbirlerine ekonomik olarak bağımlı Balkan devletleri demek çatışma riskinin aza indirgenmesi demektir ve bu açıdan da önemlidir.
Türkiye’nin bölgede daha “etkili” olmak için “alçak gönüllü” bölgesel politikalar izlemelidir. Yeni-Osmanlıcılık anlayışından uzak durmalıdır. Çünkü bu Balkanlı haklar ve gayrimüslimler nezdinde hoş karşılanmamakta ve oradaki Türklerin de zor durumda kalmasına neden olabilmektedir. Türkiye’ye karşıda olumsuz düşünceler üretilmesine de katkı sağlamaktadır.
Türkiye Balkan devletleri arasında yaşanan çatışmalarda uzlaşmacı tutum izleyerek arabulucu olmaya çalışmıştır. Bunun içinde elinden geleni yapmıştır. Bölgesel ve küresel güçlerin de etkisini göz ardı etmemek gerekmektedir. Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslüman toplulukları korumak, bölgede barış ve istikrarı sağlamaya yönelik faaliyetlerde bulunulmuştur.

Kaynakça:

Akova, Sibel, “Balkan Savaşları’ndan Günümüze Batı Balkanlar ve Kültürlerarası İletişim Bağlamında Türkiye İle İlişkiler
Yıldız, Ahmet, “Türkiye’nin Balkanlarda etkin bir politika izlenmesinin AB ile olan ilişkilere etkileri”
Dış Politika ve Savunma Araştırmaları Grubu (DSA), “Balkanlar ve Türkiye”, http://www.gif.org.tr/TR/balkanlar-ve-turkiye-dis-politika-ve-savunma-arastirmalari-grubu-dsa , (Erişim Tarihi:08 Nisan 2017)
Kılıç Yaşın, Gözde, “21. Yüzyıl Başında Balkanlar”
Okçal, Hakan, “Balkanlar ve Türkiye”
TC. Dış İşleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/balkanlar_ile-iliskiler.tr.mfa , (Erişim Tarihi: 10 Nisan 2017)
Bilge Adamlar Kurulu Raporu, “Balkanlar ve Türkiye”, Aralık 2014, İstanbul
Oran, Baskın, Türk Dış Politikası, 3. Cilt:2001-2012, İstanbul: İletişim Yayınları.
Sancaktar, Caner “Türkiye’nin Balkanlar Politikası Üzerine Genel Bir Değerlendirme: Amaçlar ve Yapılması Gerekenler”, http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/1300/turkiyenin_balkanlar_politikasi_uzerine_genel_bir_degerlendirme_amaclar_ve_yapilmasi_gerekenler , (Erişim Tarihi:05 Nisan 2017)

YORUM YAP