Bosna Ordusu'ndaki Sırplar » Boşnak HaberBoşnak Haber

29 Nisan 2024 - 20:20

Bosna Ordusu’ndaki Sırplar

Bosna Ordusu’ndaki Sırplar
Son Güncelleme :

20 Haziran 2023 - 16:34

Bosna Ordusu’ndaki Sırplar

Münire ACIM

Bütün Sırplar Çetnik değildir

Sosyoloji Profesörü Veljko Droca, Haziran 1992‘de Saraybosna‘da gönüllü birliklere angaje olmuş. Aslen Gorajde doğumlu. Orduya kaydolduğunda 66 yaşındaymış, yani ordunun en yaşlı askeriymiş. Çatışmalar sırasında Saraybosna‘da yürürken, snayperle iki ayağından yaralanmış ve 16 gün hastanede yatmış. Bosna‘nın tarihi sınırlarını oluşturan temel taşın karma evlilikler olduğunu söylüyor. Eşi Hırvat, gelini ve damadı Boşnak olan Veljko, Çetniklere karşı duygularını şöyle dile getiriyor:
 
‘‘Bütün Sırplar Çetnik değildir. Ama bütün Çetnikler Sırp asıllıdır. Bunlardan kimi iyiyi, kimi yanlışı seçti. Biz birlikte yaşamayı tercih ederek burada kaldık ve bunun için mücadelemizi verdik. Çetnikler ise Büyük Sırbistan ideali için Bosna‘da öncelikle Boşnak olmak üzere, Sırp olmayan herkesi yok etmek istediler. 1941‘lerden bu yana ailem Çetnik ideolojisi sebebiyle acı çekti. İkinci Dünya Savaşı’nda ailemin katıldığı direnişe ben devam ettim. Küçücük bir çocukken, ailemin kendilerine karşı olmasını hazmedemeyen Çetniklerden iki kez dayak yediğimi hiç unutmuyorum. Onlardan başkası yaşlı ve çocukları öldüremez. Bosna ordusunda yer almakla hayatım boyunca unutamayacağım dostlar edindim. Bunlar omuz omuza savaştığım Boşnak askerlerdi…’’
 
Veljko Droca burada duruyor ve ‘‘Lütfen’’ diyor, ‘‘Bu dostlarımın isimlerini yazınız…’’Ziço Suljeviç, Mersija Razajac, Cemo Hot, Hakiya Zoraniç, Muharrem Didiç, Murat Kehroviç… Droca Bosna‘daki hayatı boyunca en yakın komşularının Boşnaklar olduğunu söylerken, ‘‘Kapı komşularım Ethem ve Raza‘yı bile öldürdüler. Onlar kimseye zararı olmayan iki ihtiyardı’’ diyor.
 
Bosna‘da savaş çıktığında, sivil halk gönüllü birlikler oluşturarak savunma için organize olmaya başlamıştı. Zaman içinde profesyonel bir ordu haline gelen birliklerde önemli sayıda Sırp da bulunuyordu. Onlar bu orduda bulunmaktan mutluydu. Bazıları cephelerde komutanlık yaparken, elinde silahıyla göğüs göğüse çarpışan askerler de vardı.
 
Perica Simonoviç, savaş öncesi Belgrad‘da yaşıyordu. Bebekliğinden bu yana akordeon çaldığını söyleyen Perica, bugün Bosna‘nın en ünlü sanatçıları arasında anılıyor. Sanatçı kimliğinin yanı sıra, Saraybosna‘nın Zuç cephesinde gösterdiği başarılarından ötürü halk kahramanı olarak da adı geçiyor. Son derece mütevazı bir kimliği olan bu genç adam Sırbistan‘ı terk edip Bosna‘da savaşa katılmasının hikayesini şöyle anlatıyor: ‘‘Yıl 1992 idi. Belgrad’da müzisyen olarak çalışıyor ve Miloşeviç rejiminin Bosna için hazırlıklarını izliyordum. Bu süre içinde aleyhtarı olduğum rejimin beni tutuklayacağı izlenimini edindim. Buradan kaçmalıydım. Avrupa‘ya gidebilirdim. Veya başka bir yere. Ancak oralarda da Sırp restoranlarında, kafelerinde Çetniklere müzik yapmam gerekecekti. Bosna ise savaşla yüzyüzeydi. Saldırıya uğradılar. Sadece varlıklarını sürdürme mücadelesi veriyorlardı.’’
 
Kararını verdi. Saraybosna‘ya gelerek Vatanseverler Birliği’ne gönüllü kaydını yaptırdı. Ardından 111. Viteş Birliği’nde savaşın sonuna kadar Çetniklere karşı savaştı. ‘‘Beni iki kez yaraladılar. Faşist Çetnikleri asla onaylamıyorum. Savaş tekrar çıkacak olursa, ben yine buradaki cephelerde yerimi alırım.’’ Perica Simonoviç şimdi Saraybosna‘da Boşnak şarkılarına akordeonu ile eşlik ediyor. Maddi imkansızlıkları nedeniyle Bosna dışına adını taşıyamayan Perica, Türk enstrümanlarını da kullandığı bir kasetin son hazırlıkları içinde. En büyük isteği bir gün bu kasetinin Türk radyolarında çalınması…
 
En yakın dostun tuzağı
 
Bosna ordusuna iki oğluyla birlikte katılan Makine Fakültesi Profesörü Vasiliye Lukavac‘ın 23 yaşındaki oğlu Vladimir, ’92 yılında Trebeviç tepesindeki şiddetli çatışmalar sırasında hayatını kaybetmiş. Kendisinin Sırp değil Karadağlı bir ateist olduğunu söyleyen Vasiliye, o günleri şöyle anlatıyor: ‘‘Burada Müslümanların yok edilmesi planlanmıştı. Ben de haklının yanında yer almakta tereddüt etmedim. Bunu şöyle de açıklayabilirim, faşist olan Müslümanlar olsaydı karşı tarafa geçerdim! Savaşta 600 askere komutanlık yaptım. Oğlumun çatışmalarda ölmesinden sonra bu acıya dayanamayan eşim de öldü.’’
 
Buna rağmen mücadeleyi sürdürdüğünü anlatan profesöre göre aslında böyle bir savaşı yaşamak, insana iyi şeyler de kazandırıyor. Mesela böylece dostunun ve düşmanının kim olduğunu tamamen anlamış… Ve bir örnek veriyor: ‘‘Miro Panduroviç adlı bir dostumun oğlu askere gidecekti. Tayini Kosova‘ya çıkmış. Miro kendisine bu konuda yardımcı olmamı istedi, orada askerlik yapmasından ürküyordu. Ben de tayini Bosna‘daki Bjeline şehrine yaptırdım. Defalarca teşekkür etmişti. Aradan yine çok uzun yıllar geçti. Bu kez benim oğlum Vladimir, Çetnik silahlarının altında hayatını kaybetti. Cesedi saldırgan tarafta kaldı. Ailece onu nasıl bu tarafa getirebileceğimizi düşünürken, bir gece telefon çaldı. Telefondaki Miro‘ydu. Onun bizim tarafımızda olduğunu sanıyordum. Ve başıma gelenleri anlattım. Beni dinledikten sonra Grbavica mahallesindeki Karameho kafesinde buluşmamızı ve sorunuma mutlaka çözüm bulacağını söyledi. Bosna ordusundaki üst düzey yetkililerden bu kafeye gitmek için izin istedim. Hayır dediler. Orası Çetniklerin karargahı! Şok oldum. En yakın dostum bildiğim kişi, bana tuzak kurmuş.’’
 
Bosna’da insanlar, savaş günlerinden mümkün olduğunca az söz ediyorlar artık; unutmak istiyorlar çünkü. Bazen sıradan, bazen de zor diye nitelenen savaş günlerinde birlikte korktukları, birlikte cesur oldukları dostlarıyla bir araya gelince, o günleri daha çok komik yanlarıyla ele alıp ‘‘Geçti bitti’’ demeyi tercih ediyorlar. Türk basınına ilk kez konuşan Saraybosnalı Sırplar, Bosna‘da birlikte yaşamaktan yana. Bu inançla ülkeyi savunmuşlar. Müslümanlarla barış içinde yaşıyorlar…
 
 
Başka vatanım yok
 
Rade Zoranoviç, Saraybosna doğumlu. Çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği şehre ve ülkesine sevgiyle bağlı. Rade Sırp asıllı. Savaş öncesi birlikte yaşadığı insanları ayırım yapmadan seven Rade, birgün kendi inancından olan insanların bombalarına hedef olacağını hiç düşünmüyordu. Ancak ilk günlerde hiç inanmak istemediği gerçekle yüzyüze gelmişti. Canı kadar sevdiği Saraybosna‘sı, özellikle Başçarşı‘sı onun deyimiyle vahşilerin saldırısına uğramıştı. Eşi ve o zamanlar 10 yaşlarındaki kızı Olga ile birlikte herkesin duyduğu korkuyu duyuyor ve acı çekiyorlardı.
 
Şehirde tam bir karmaşa yaşanıyor ve gönüllü birlikler organize olmaya başlıyordu. Rade savaşta en kanlı çatışmaların yaşandığı Pofalici cephesinde bulunmak için kaydını yaptırmakta hiç tereddüt etmedi. Gönüllü birliğe katılan ilk Sırp oldu. Vatanseverler Birliği’nin gönüllü bir askeri olarak, belki de akrabası olan insanlara karşı şehrini savundu. Tam 3,5 yıl sürdü mücadelesi.
 
Barışla birlikte ordudan terhis olan Rade Zoranoviç, bugün Bosna‘nın ilk Genelkurmay Başkanı olan Sefer Haliloviç‘in Vatanseverler Birliği Partisi’nde, politik savaşını sürdürüyor. Bosna‘nın bütünlüğü, bağımsızlığı ve kalıcı barış için uğraş veriyor. Rade savaşla ilgili anılarını aktarırken, yanıbaşında duran, öğrenciliğinin yanısıra mankenlik yapan kızına sürekli sarılıyor. Ve anlatıyor: ‘‘Biz, savaşta ve bugün dahi kimsenin anlamadığı bir gerçeği yaşadık. Bosna Sırp saldırısı altındayken, Bosna ordusuna kayıtlı yüzlerce Sırp, Boşnaklarla omuz omuza cephede yerini almıştı. Çatışmaların ilk yıllarıydı. Cenevre‘de yapılan bir konferansa katılan komisyonda ben de bulunuyordum. Konferans sonrası çok sayıda yabancı basın mensubu bana uzaydan gelmişim gibi bakıyordu. Sırp olup da Bosna‘dan yana olmamı anlamıyorlardı. Hatta kimi ‘Alia İzetbegoviç onun istediği gibi konuşman için sana kaç para ödedi’ gibi provokatif sorular yöneltiyorlardı. Anlamıyorlardı. Hiç anlamıyorlardı…’’
 
Rade, bu sözleri söylerken sanki gırtlağına birşey düğümlenir gibi oluyor, gözleri buğulanıyor. Başını öne eğip bir süre sustuktan sonra,‘‘Bosna benim vatanım. Değil Sırp, İranlılar da, Boşnaklar da saldırsaydı, ben yine ülkemi savunacaktım. Çünkü benim başka vatanım yok’’ diyor…

YORUM YAP