Antalyalı Boşnakları Tanıyalım » Boşnak HaberBoşnak Haber

8 Mayıs 2024 - 02:35

Antalyalı Boşnakları Tanıyalım

Antalyalı Boşnakları Tanıyalım
Son Güncelleme :

21 Kasım 2015 - 17:05

ANTALYA ELMALI’LI BOŞNAKLAR
Dr. Esat Güngör

Türkiye’deki Boşnaklar sütunlarımızı, 1878-1970 yılları arasındaki yaklaşık yüzyıllık süreç boyunca Bosna-Sancak’tan Türkiye’ye göç edip tüm Anadolu’ya yayılan ve bugün sayılarının 4 milyonu bulduğu tahmin edilen insanlarımıza ayıracağız. Türkiye halkı ile kaynaşmamızı, kültürlerimizin bir daha kaynaşmasını yazacağız. Neden etle tırnak gibi bir olduğumuzu oluşan göreceli yeni kültürü tanıtırken, yeni geleneklerle yeni insanlarla tanışacağız.

Antalya Elmalı Akçay nahiyesi Zümrütova köyünde yasayan Boşnaklarla tanışma öykümüze geçmeden önce birkaç satırbaşı ile Türkiye’ye göçümüzün hikayesini aktarmanın yararlı olacağını düşünüyoruz. Bilindiği gibi Bosna-Hersek Balkan yarımadasının kuzeybatı bölgesinde bulunmaktadır. Slav’ların bu bölgelere yerleşmeye başlaması VII. Yüzyılda olmuştur. Bölgeye yerleşen Slav’lardan Hıristiyanlığın Katolik mezhebini benimseyenler Hırvat ve Sloven uluslarını, Ortodoks mezhebini benimseyenler ise Sırp ulusunu oluşturacaktır. Bu mezheplerden hiçbirini benimsemeyip, kendine özgü bir inanç biçimini oluşturan grup ise önceleri Bogumil mezhebini, Osmanlı’nın bölgeyi fethetmesiyle İslamiyet’i kabul edecek ve bugünkü Boşnaklar’ın atalarını meydana getirecektir.

1463 yılında Osmanlı imparatorluğu idaresi altına giren Bosna-Hersek halkı Bogumil mezhebinin İslamiyet’le paralellikler taşıyan kurallarından ötürü kolayca ve gönüllü olarak İslamiyet’i benimsedi. Vatikan’ın ve Ortodoks kiliselerinin Bogumiller üzerindeki baskıları da bunda etkili olmuştur. 1878 Berlin Kongresi’ne kadar süren dört yüzyıllık süreç içinde Boşnaklar Türk-İslam kültürünü benimseyip, Osmanlı Devletinin Avrupa’daki can damarı oldular. Berlin Kongresi ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun idaresine bırakılan Bosna-Hersek o yıl aynı imparatorluk tarafından ilhak edildi. Bu ilhak Türkiye’deki Boşnak’ların da göç hikayesini başlattı. Türkiye’yi anavatan bilen Boşnak’lar, Anadolu’ya doğru geri çekilen Türkler’in arkasından Türkiye’ye doğru göçe başladılar.

 

1884 yılında Bosna Vilayeti’nden başlayan göç dalgası 1891, 1895, 1901, 1913-1914, 1925-1929, 1936, 1965-1970 yıllarında yoğunlaşarak günümüze kadar sürmüştür. Göçün temelinde Boşnakların Türkiye’yi anavatan bilip, anavatana göç etmelerinin yanında, Sırplar’ın eski Yugoslavya coğrafyasını Türkler’den yani Boşnaklar’dan etnik olarak arındırmak için uyguladıkları sinsi politikaları da vardır. Bu arada göç eden insanların yaşadıkları bölgelerin ekonomik koşulları da ek bir teşvik olmuştur.

Size yeni mezun bir hekim olarak ilk görev yerim olan Anlalya-Elmalı Akçay nahiyesinde yaşadığım anım ile birlikte o yöredeki Boşnakları kısaca tanıştıracağım.

Antalya Elmalı’daki Kardeşlerimiz

Hayatımda yeni bir sayfa açılıyordu. Okul bitmiş, mecburi hizmet başlamıştı. Antalya otogarından Elmalı otobüsüne bindim. Çok kıvrımlı, dar, uçurum dolu yollardan Elmalı’ya vardık. Oradan Akçay nahiyesi, yaklaşık olarak üç saat süren otobüs yolculuğundan sonra sağlık ocağına vardım, ilk günün yorgunluğunu üzerimden attıktan sonra personel ve çevre ile tanışma seremonisi başladı.

Benim için yepyeni bir yerdi. Hayatınım önemli kısmı İstanbul’da geçmişti. Doğum yerim ise eski Yugoslavya. Yeni insanlar ve yeni yaşama biçimi, küçük yerleşim birimlerinde ve çalışma yerlerinde klasik memleket soruşu vardır, İstanbul’da yaşadığımı, doğum yerimin Yugoslavya olduğunu söyledim.

Hatta bilmezsiniz “Ben ‘Boşnak’ asıllıyım.” dediğimde personelin gülümsediğini gördüm. Gülümseme nedenini sorunca “Burada Boşnaklar var, biz onlarla çok eskiden beri birlikte yaşıyoruz” cevabını aldım. Çok şaşırmıştım. Bu günlerdeki ulaşım şartlarında bile Antalya merkezinden otobüs ile üç saatte varılan bir yerde bana göre dünyanın öbür ucunda Boşnakça konuşan insanlarla karşılaşacağımı söyleseler inanamazdım. Boşnakların önemli bir kısmı

Zümrütova köyünde yaşıyorlardı. İlk tanıştığım kişi ise Hayriye teyzeydi. Kapı komşumdu, Zümrütova Köyü’nden Akçay’da evliydi. Zümrütova Köyü’nden Mehdi Dede’yle Raşit Ağa ile de tanıştık. Elmalı’dan otobüs bileti alırken Sarı Kemal’le tanıştım. Canım Boşnak böreği, helvasıçekince Zümrütova Köyü’ne giderdim. Böreğimizi yer, kıtlama kahvemizi içer, sohbet ederdik. Rahmetli Ali Hoca vefat ettikten uzun yıllar sonra bile” Boşnakların Humeynisi vefat etti.” dedirtecek kadar herkesin tanıdığı Boşnaklardı bunlar. 1927-1928 senelerinde Prijepolje’den göç etmişlerdi. Yaklaşık 20 hane olarak gelmişlerdi. Daha sonra bir kısmı özellikle Marmara Bölgesi’ne doğru göç etmişlerdi. Şu anda Zümrütova Köyü’n de 50-60 hane kadar Boşnak var. Bunlar Viliçiç ve Çukale sülaleleridir.

Akılda kalan aile reislerinin isimleri şunlardır: Selimiye Viliçiç, Ali Viliçiç, Hakkı Viliçiç, Hüseyin Viliçiç, Zülfikar Viliçiç, Kamil Çukale, Hüseyin Çukale, Mehmet Çukale, Tahir Çukale. Şu anda Zümrütova köyünde yaşayanlar onların torunlarıdır. Onlar artık biraz Boşnak, biraz Toros’lu, karışmışlar, kaynaşmışlar. Aynı kasketi taşıyor, kahvede aynı şekilde oturuyorlar. Şiveler dahi hemen hemen aynı. Düğünlerde aynı şekilde eğleniyorlar. Onlar, Toros’lu Boşnaklardır artık, biraz Boşnak biraz Toros’lu, Yörük. Börekleri Boşnak böreği idi. Ailede sevgi, saygı, yaşama biçimi tipik Boşnak aile yapısıydı. Fakat düğünlerde akordeon, gusle yoktur; davul zurna vardır. Anlayacağınız biraz 1920’lerin Boşnakları, biraz bugünün Toros’lu insanı kaynaşmışlar, karışmışlar. 

   NOT: MEKTUP DERGİSİ 1.SAYISINDAN ALINTIDIR.

YORUM YAP