SIRPLAR'IN BOŞNAKLARA DUYDUĞU NEFRETİN PERDE ARKASI » Boşnak HaberBoşnak Haber

27 Nisan 2024 - 00:56

SIRPLAR’IN BOŞNAKLARA DUYDUĞU NEFRETİN PERDE ARKASI

SIRPLAR’IN BOŞNAKLARA DUYDUĞU NEFRETİN PERDE ARKASI
Son Güncelleme :

16 Ocak 2015 - 0:21

Sırp Milliyetçiliğinin Dayanakları: Seçilmişlik ve Ezilmişlik Kompleksleri

Sırplar, Osmanlı’nın bölgeye hakim oluşuna dek güçlü bir Krallığa sahiptiler. Ancak 1389 yılındaki Kosova Savaşı, bu Krallığın sonunun başlangıcı oldu. 1459 yılında Sırp Krallığı tümüyle ortadan kaldırıldı ve tüm Sırp toprakları kesin olarak Osmanlı egemenliğine girdi.

Sırplar, Osmanlı karşısındaki yenilgilerini hiçbir zaman kabullenemediler. Zaman içinde Sırpların mağlubiyetini “seçilmişlik”le kutsayan farklı efsane ve inançlar gelişti. Özellikle Kosova Savaşı hakkında ilginç inançlar üretilmişti. Nesilden nesile aktarılan bir efsaneye göre, Kosova Savaşı öncesinde Sırp Kralı ile Tanrı arasında bir “ahit” gerçekleşmiş ve Kral Lazar, “yeryüzü krallığı” yerine “gökyüzü krallığı”nı tercih etmişti. Bu efsane, Kosova’daki yenilginin, kutsal bir paye olarak algılanmasını sağladı.
Johns Hopkins Üniversitesi’nin uluslararası ilişkiler uzmanı Fouad Ajami’nin ifadesiyle, “tarihin bir Sırp versiyonu” oluşturulmuştu ve bu versiyon, Sırpları “işgalciler” (Osmanlılar) ile iş birliği yapmayan ve sabırlı bir biçimde tarihsel kurtuluşunu bekleyen asil bir halk olarak tanımlıyordu. Bu “seçilmiş” halk, hep haksızlık ve zulümle karşı karşıya gelmişti. Başkentleri olan Belgrad tarih boyunca 40 kez yok edilmiş, “kutsal toprak”ları olan Kosova sözde “inançsızların” (Osmanlıların) eline geçmişti. Sırplar her zaman Hıristiyanlığı savunmuşlar, ancak Hıristiyan komşularından bile hep ihanet görmüşlerdi.

Osmanlılar, Tanrı’nın “seçmiş” olduğu bu halkı baskı altında tutan büyük despotlar olarak tanımlanıyorlardı. Bosnalı Müslümanlar ise, Sırpların gözünde, birer haindiler. Onları “İslamlaşmış Sırplar” olarak algılıyorlardı. Bosnalıların, Sırplara verilen “seçilmişlik” payesini bırakarak, kendilerini Osmanlı’ya sattıklarını düşünüyorlardı.

Bu kompleks ve nefretler, yüzyıllar boyunca bilinçaltında kalmış, ancak dağlara çıkarak Osmanlı’ya karşı direnen “haiduk” (haydut) çetelerinin anılarıyla yaşamıştı. Osmanlı ordularının 1683’teki Viyana bozgununun ardından, Bosnalı Müslümanlara karşı duyulan nefret fırsat buldukça eyleme dönüşmeye başladı. İlk kan, 1702 yılında Karadağ’da döküldü. Başkent Çetine’deki sivil Müslüman nüfusa karşı gerçekleştirilen katliama Istraga Poturica (Türkleşmiş olanların imhası) adı verilmişti.

Fakat asıl büyük tehlike, 18. yüzyılın sonlarında esmeye başlayan ulusçuluk rüzgarları ile ortaya çıktı. Fouad Ajami’nin ifadesiyle, “eski haiduklar, modern milliyetçiliğin ortaya çıkardığı kin ve şiddetin yanında son derece masum kalıyorlardı”.Bu ulusçuluk, Bosnalı Müslümanlara karşı sistemli bir biçimde yürütülecek olan “etnik temizlik” politikasının başlangıcıydı.

Peki bilinçaltındaki kini çok daha büyütüp eyleme dönüştüren bu ulusçuluk rüzgarları nereden kaynaklanıyordu?… Tabii ki Fransız Devrimi’nden… Modernizmin miladı sayılan ve kuşkusuz tarihin önemli bir dönüm noktası olan Fransız Devrimi, başka coğrafyalarda olduğu gibi Balkanlar’da da milliyetçi akımların fitilini ateşlemişti.

İlerleyen sayfalarda bu “ateşleyici” tarafından harekete geçirilen Sırp milliyetçiliğinin gelişimini inceleyeğiz. Ancak, başta da belirttiğimiz gibi, amacımız, yalnızca tarih içindeki bilinen ve görülen gerçekleri aktarmak değil, bilinmeyen ve görülmeyen gizli faktörleri de su yüzüne çıkarmaktır. Sırp milliyetçiliğinin ardındaki bu faktörleri bulmak içinse, öncelikle tüm ulusçulukların kaynağı olan Fransız Devrimi’nin görünmeyen yönüne değinmek gerekir.

YORUM YAP