Pendik Sapanbağları Boşnakları » Boşnak HaberBoşnak Haber

20 Nisan 2024 - 14:13

Pendik Sapanbağları Boşnakları

Pendik Sapanbağları Boşnakları
Son Güncelleme :

06 Mayıs 2016 - 23:05

RÖPORTAJ: ANIL BAŞİÇ BAŞSARAY-BOŞNAK MEDYA

Boşnaklar için en tanıdık, en önemli muhitlerden birisidir Pendik. Çünkü bünyesinde koskoca bir Boşnak Mahallesi barındırır. Biz de yakın taihte yaşanan Boşnak göçleri ile büyüyen ve yeni kurulan bu mahalleyi biraz daha yakından tanımak istedik. İlk durağımız da aralarında en eskisi olan Sapanbağları Mahallesi oldu. Mahalleyi ve burada yaşayan Boşnakları, muhtarlıkta ikinci dönemi olan sayın Cemail Yılmaz ile konuştuk.

 

Sayın Cemail Yılmaz, öncelikle bugün bizi kabul ettiğiniz için Boşnak Medya olarak teşekür ederiz. Sohbetimize sizden konuşarak başlayalım. Bize birkaç cümle ile kendinizden bahseder misiniz?

1966 yılında o zamanların Yugoslavya’sı, bugün Sırbistan sınırlarında kalan Tutin’den beş kardeş birlikte İstanbul’a geldik. Ortaokulu burada okudum. Okuldan sonra mahallede esnaflık yapmaya başladım. Bakkalımız vardı. Sonrasında askere gittim, döndüğümde de Almanya’ya gidip çalışmaya başladım. Türkiye’ye geri dönüş yaptım ve Pendik Belediyesi’nde çalışmaya başladım. En uzun süre çalıştığım yer orasıydı, oradan da emekli oldum. Hemen sonrasında, 2009 yılında muhtarlık yapmaya başladım. Evliyim, iki de çocuğum var. Biri kız biri erkek. Eşim emekli, çocuklarımınsa biri üniversiteyi bitirdi diğeri üniversitede okuyor.

 

2014’te bu göreve ikinci kez talip oldunuz ve yeniden seçildiniz. Sizi bu göreve teşvik eden ne?

İlk seçime girdiğim sene mahalle halkının yoğun bir isteği söz konusuydu. Burada oynanan bir takım oyunlar vardı. Kentsel dönüşüm konusunda yaşanan sıkıntılar söz konusuydu. Bu ortamda mahalle sakinlerinin de talebiyle adaylığımı koydum. O birinci dönemim çıkarlık dönemiydi benim için. O süreç içinde bir çok şeyi öğrenip ustalaştım. Önemli bir birikim edindim. Açıkçası bu birikimi de kullanmak istedim, bunun bir ustalık dönemim olacağının farkındaydım. Mahalle halkının da önceki seçimde verdiği deteği tekrar verdiğini görünce girdim seçime. %70 gibi büyük bir oranla da kazandım seçimi zaten.

 

Sizi bu göreve iten etmenlerden bahsettik. Peki bu göreve talip olduğunuzda koyduğunuz hedefler nelerdi?

Ben muhtarlığa aday olduğum zaman bana “Mahalle için ne yapacaksın?” denildi. Ben de dedim ki “Bakın muhtarlığın bir okulu yok. Bunun bir eğitimi yok. Ben zaten memur emeklisiyim. Geçmişte hiçbir siyasi partiyle veya o tarz bir yapılanmayla bağım olmadı. Görevi aldıktan sonra da olmayacak. Size öncelikle bağımsız çalışacağıma, sonrasında ise görevimi gerektirdiği esaslara göre, layıkıyla yapacağıma yemin ederim.” Böyle de yaptım. Bugün baktığımızda ne bir partiyle ne de belediyeyle özel bir bağım yok. Ben vatandaş için çalışacağımı söyledim, öyle de yapıyorum.

Hedeflerim tabiki vardı ve hala var. Mahallenin elektrik yapısı olsun, parkımızın yapısı olsun çeşitli problemleri var ve biz bunları çözmek istiyoruz ama çözemiyoruz. Bu da siyasetten dolayı. Bu park batıl boş duruyor. Benim en önemli hedefim oydu. Bu parkı geliştirmek ve bir de Süreyyapaşa Caddesi’nin genişletilmesi. Fakat ne yazık ki hepsi duruş durumda.

 

Şimdi asıl konumuz olan mahallemizden ve mahalle halkından konuşalım. Olayı en baştan konuşacak olursak, Sapanbağları Mahallesi ne zaman ve nasıl kuruldu?

Sapanbağları Mahallesi’nin kuruluşu 1950’li yıllara dayanıyor. Ama asıl büyüme, 1958 yılında başlayan büyük göçlerde yaşandı. 1978 yılında son bulan bu göçlerin en yoğun olduğu dönemse 1961-67 arasıydı. Ben de mesela 1966 yılında geldim buraya. Ben geldiğimde bugün Süreyyapaşa Caddesi’nin üst tarafı büyük oranda bağ ve bahçeydi. Yerleşim daha alt tarafta kalıyordu. Zaten asıl Sapanbağları dediğimiz yer o cadde ile tren yolu arasında kalan bölgedir.

Orada da boş kalan araziler vardı ve Boşnak göçlerinde o bölgeye yerleşen de çok oldu. Fakat çoğumuz caddenin üst tarafına, o zamanlar bahçe olan yerlere yerleştik. Biz geldiğimizde zaten burası parsel parsel ayrılmıştı ve o şekilde satılıyordu. Biz de onları aldık. Zaman içerisinde göçlerin devam etmesi sonucu bölge yukarıya doğu genişledi ve bugün Yeşilbağlar dediğimiz mahalle de ortaya çıktı.

Sapanbağları Mahallesi, Boşnak Mahallesi olarak anılan bölgenin önemli bir kısmı. Hatta yarısı. Mahalleye bu ismi veren de çoğunluğu Boşnakların oluşturması. Peki bu nüfus yoğunluğu bugün de mevcut mu yoksa azalma var mı?

Maalesef azalma var.

 

Gün geçtikçe mahalle nüfusu artıyor fakat Boşnak nüfusunda azalma var o zaman. Peki bunun ana nedeni Boşnak olmayanların mahalleye yerleşmesi mi yoksa Boşnak halkının dışarıya yönelmesi mi?

Bu olay şartların değişmesiyle ilgili aslında. Örnek veriyorum benim babamın beş çocuğu vardı. Onun neslinin de ortalama beş çocuğu vardı. Fakat bugün baktığımızda bu sayı azalıyor. Ben mesela 60 yaşındayım ve iki çocuğum var. Onun da olsa olsa bir ya da iki. Neden? Çünkü biz istiyoruz ki çocuklarımızı rahat rahat okutabilelim. Fakat bana göre yanlış. Bana kalsa dört hatta beş çocuk olmalı. Çocuklarımdan iki tanesini okutabilsem, diğerleri yine mesleğini edinir. Okuyan çocuklar da diğerlerini çeker alırlar. Fakat korkudan bunu yapamıyoruz çünkü ekonomik olarak çok zor. Bugün biliyorsunuz sadece üniversite bile son derece masraflı. Bu nedenle durumu iyi olanların en azından üç veya dört çocuğu olsa nüfus açısından iyi olur.

 

Sapanbağları Mahallesi’nin ilk kurulduğu dönemlerden itibaren burada yaşayan birisi olarak, buradaki Boşnakların sosyal hayatında nasıl bir değişiklik görüyorsunuz? En önemlisi Boşnaklar arasındaki birliktelik duygusunda bir azalma oldu mu?

O zamanlar birliktelik duygusu daha güçlüydü. Önce komşuluk sonra hemşehrilik duygusu insanları bir arada tutuyordu. İnsanlar birbirlerine gider gelirlerdi. Posedak dediğimiz ziyaretler sık sık yapılırdı. Bu ziyaretler için her zaman birbirimizi tanımaya ihtiyaç duymazdık. Örneğin birisi Hacc’a gidecekse mutlaka uğurlamaya giderdik. Geldiğinde karşılardık. Mahalleden birisi askere gideceği zaman yine hep beraber uğurlardık. Bir hemşehrimiz askere gidiyor olurdu ve bu durum hepimizi ilgilendirirdi. Fakat özellikle son on senede mahallemiz çok değişti. Burada şu an kentsel dönüşüm yok ama rızayla dönüşüm diyebileceğimiz müteahhit işin içine girince mahalledeki kültürel ortamda da elbette gerileme oldu.

Bu durum gençlerimize de yansıyor. Özellikle son onbeş seneyi düşündüğümüz zaman gençlerimizdeki değişimi görebiliyoruz. Fakat şöyle de bir şey anlatmak isterim. Biz her ay belediyede belediye başkanının, emniyet müdürünün, kaymakamın katıldığı toplantılar yaparız. Bazen de emniyet müdürü Huzur Toplantıları düzenler. Bu toplantılarda emniyet müdürü “x mahallesinde şöyle olaylar oldu.”, “ y mahallesinde bazı şeyler bulundu.” gibi açıklamalar yapar ve alınan önlemlerle ilgili bilgiler verir. Bir keresinde tam toplantı bitiyordu ki “Peki e-5 karayolunun altındaki Sapanbağları, Yeşilbağlar, Yeni Mahalle’yi söylemediniz.” dedim. Dedi ki “Bütün mahalleler sizin gibi olsa biz çok rahat olurduk.”

Bir de mahallemizin sosyal yapısını şuradan değerlendiriyorum. e-5 karayolunun üzerine kalan mahallelerden, hatta Kartal’da kalan mahallelerden Atatürk İlkokulu’na çocuklarını kaydetmek isteyen veliler var. Biz bazen velilere “En iyi okul eve yakın olan okuldur.” desek bile “Burasının insanı bile farklı.” diyerek ısrarla kaydettirmek istiyorlar. Böyle olunca okulda zor durumda kalıyor tabii. Otuz kişilik sınıflarda elli öğrenci eğitim almak zorunda kalıyor. Bazen kendi insanımız bile çocuğunu bu okula göndermek istemiyor. Daha sakin okulları tercih ediyorlar.

Sapanbağları Mahallesi’nin yapısı çok farklı. Yerlisiyle, Boşnak’ıyla çok güzel bir ortam var. Biz burada yerli halkla içiçe olduk. Bakın mesela ben Türkiye’ye gelene kadar Hamsi nedir bilmezdim. İlk geldiğimizde Karadenizli komşumuz bize Hamsi getirdi. Sonrasında annemlerin onlara börek götürmesiyle onlar börek yapar, biz hamsi yer hale geldik. Bu şekilde bir kaynaşma oldu ve birbirimizi kabul ettik.

 

 

 

 

Peki Boşnakların ekonomik hayatında nasıl bir değişiklik oldu? İnsanların meslek seçiminde nasıl değişiklikler oldu?

İlk gelindiği zamanlarda büyüklerimiz hiç sıkıntı çekmeden iş buldular. Zaten oradan, Sırbistan-Sancak bölgesinden gelenler genelde tarımla uğraşıyorlardı. Memur olan, okumuş olanların sayısı çok azdı. Buraya geldiklerinde de direk fabrikaya girdiler. Her şeyi sıfırdan öğrenmeleri gerekti. Fakat bu onlar için engel olmadı, muazzam seviyede ayak uydurdular. Çünkü çok dürüst, çok efendi ve çok çalışkanlardı. Zaten çoğu da, örneğin benim babam fabrikadan emekli. Hep orada çalıştı, hatta oradaki maaşı ile ev yaptı. Onlardan sonra ikinci kuşak olan bizler, mesleklere girdik. Yaptığımız işleri geliştirip atölyeler kurduk, kendi dükkanlarımızı açtık. Bu şekilde Boşnak Mahallesi baya bir gelişti. Şimdi bu işi üçüncü nesiller ele almaya başladı. Artık onlar geliştiriyorlar.

 

Meslekler şekillendikçe gelir düzeylerinde de farklılıklar oluyor. Sizce halk arasındaki bu çözülmenin bir nedeni de bu gelir farkı olabilir mi?

Mahallemizde tabiki gelir düzeyi çok yüksek olanlar var fakat gelir farklarının böyle kopukluklara neden olduğunu söyleyemeyiz. Benim bizzat tanıdığım çok zengin aileler de var. durumları çok daha lüks ve zengin muhitlerde yaşamaya da müsaade ediyor ama onar burada yaşamayı tercih ediyorlar. Birçoğu çocuklarının ve hatta torunlarının bile burada büyümesini istediklerini söylüyor.

 

Son olarak dünü ve bugünü bir kenara bırakıp gelecekten konuşalım. Siz uzun süredir bu mahallede yöneticilik yapan birisi olarak Sapanbağları Mahallesi’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Mahalle kültürünün korunması için neler yapılabilir?

Bugün Pendik’te 31 mahalle var ve bunlar içerisinde Sapanbağları iğerlerine göre çok daha önceden kurulmuş bir mahalledir. Fakat ne hikmetse bu mahallede herhangi bir yatırım yapılmıyor. Gerek hükümet gerek belediye düzeyinde mahalleye yönelik bir çalışma mevcut değil. Bunun nedeni de başta söylediğim gibi siyaset. Halbuki bu mahalle ve diğer Boşnak mahalleleri o kadar düzgün ki. Bugün bisikletle çıktığınız zaman buradaki bütün mahalleleri dolaşabilirsiniz. Öyle rahat. Havaalanına onbeş dakika uzaklıkta. D100 karayolunun hemen altında ve sahile sadece on dakika mesafede. Mevkii olarak da çok güzel bir yerdeyiz ama siyaset bizi kısıtlıyor.

Peki kendi içimizde alabileceğimiz önlemler var mı? Kültürel yapının korunması için atılabilecek somut adımlar var mı?

Biliyorsunuz ki bizim bir derneğimiz var. şunu belirtmeliyim ki derneğimiz mahalli dernekler arasında bir numaradır. Şuan mevcut yönetim ekibini de takip ediyorum. Onlar da genç ve bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Umarım daha da iyisini yaparlar. Bu bahsettiğimiz somut adımda aslında derneğimiz. Yönetim anlayışını, yöneticileri beğenip beğenmemek farklı bir şey. Ama kültürümüzün korunmasını istiyorsak hepimizin başta derneğimize sahip çıkması gerekiyor. 

YORUM YAP