Osmanlıların Karadağda Kurduğu Boşnak Şehirleri » Boşnak HaberBoşnak Haber

20 Nisan 2024 - 14:54

Osmanlıların Karadağda Kurduğu Boşnak Şehirleri

Osmanlıların Karadağda Kurduğu Boşnak Şehirleri
Son Güncelleme :

23 Haziran 2017 - 4:35

Osmanlıların Kurduğu Karadağ Boşnak Şehirleri

Nusret Sancaklı

Karadağ Devleti sınırları içindeki Adriyatik Denizi kıyısında bulunan, Kotor, Budva, Risno, Bar ve Ultsiny (Ulcinj) şehirleri, Avarlar döneminde (M.S. 560-805) kurulmuş şehirlerdir. Osmanlılar bölgeye gelene kadar Karadağ’ın iç kısımlarında, şehir yerleşimi pek yoktu. Daha çok kale ve pazar yerleri ile etraflarında küçük çaplı yerleşim birimleri şeklinde idi. Bölgede İllirya menşeli; Medun, daha sonra Bihor, Onogoşt, Kukany (Kukanj), Plav ve İşkodra gölü yakınlarındaki Jablyak (Žabljak) kaleleri vardı. Bu kaleler, askeri amaçla kurulmuş oldukları için büyümemiş, etrafında yer alan köyler de gelişememişlerdi.

Ortaçağ’da gelişmiş önemeli pazar yeri merkezleri; Plyevlya (Pljevlja) veya Taşlıca, Budimliya (Berane), Kruşevo (Gusinye yakınında), Podgoritsa (Podgorica) ile Riyeka Tsrnoyeviça’sı (Rijeka Crnojevića – Obod) idi. Bilindiği gibi, Karadağ’da yaşayan insanların kökenleri, heterojen olup, tarih boyunca tek bir halk yerine, yerel birkaç kabile yanında İlir, Kelt, Roma, Vlah, Got, Avarlar ile 7. asırdan sonra kuzey kısımlarında Slavlar ve doğu ile güneydoğu taraflarında ise Boşnyaninler (Boşnaklar) yaşamışladır.

Ortaçağ’daki Bosna Devleti zamanında, Kukanj ve Bukvica Bogomil yerleşim merkezi idi. 1459 Yılında, Papa’nın baskılarına dayanamayan Bosna Kralı Tomaş Kotromaniç, Bosna’daki 40 000 Bogomili ülkesinden kovmuş, onlar da Hersek Beyi Stepan Vukosiç Kosaça’nın ülkesine ve bugünkü doğu Karadağ topraklarına, Onogoş’tan Herseg Novi’ye kadar olan bölgeye, yerel Bogomillerin yanına yerleşmişlerdir. Ayrıca Kriçi ile Lyubovice nahiyeleri de Osmanlı öncesinde mevcut yerleşim birimleri idi. Akova yakınlarında da işlek bir pazaryeri vardı.

Osmanlılar döneminde (1404-1852), Karadağ’da inşa edilmiş olan 12 yeni şehir, Boşnakların, hem Karadağ’da hem Bosna Hersek’te hem de bugünkü Sırbistan sınırları içindeki Kuzey Sancak’ta millet olarak gelişmelerinde çok önemli etkileri olmuştur. Karadağ, Osmanlı dönemine kadar uzun süre şehirlere ve şehirli bir halka sahip olamamıştır. Örneğin Tsetinye (Cetinje) şehri, 15. yy’ın sonlarında (1482) şehir olarak inşa edilmeye başlayıncaya kadar, birkaç evi ve meyhanesi olan küçük bir yerleşim birimi iken, Riyeka Tsırnoviça (Rijeka Crnojevića) ise küçük bir yerleşime benzeyen pazar yerinden başka bir şey değildi. Eski Karadağ ve Brdo bölgeleri ile çevresinde yerleşik olan Karadağlı kabilelere göre, “Elde kazma, ziraat yapıp, ticaret ve zanaatkârlıkla uğraşmaktansa, elde tüfek, haydutluk yaparak dağ hayatı yaşamak çok daha kolaydı”. Bu nedenle Boşnaklar ile Karadağlılar topluca birlikte pek yaşamamış, ayrı, ayrı yerlerde hayatlarını sürdürmüşlerdi.

Podgoritsa (Podgorica), Taşlıca (Taslidža-Pljevlja) ile Novi (Herseg Novi), günümüzdeki Karadağ Devlet sınırları içinde olan topraklarda inşa edilen ilk Boşnak şehirlerdir. Tam olarak belirlenememiş olsa da şehir olarak Podgoritsa’nın ilk temellerinin, Ribnitsa ile Moraça Nehirleri’nin birbirlerine kavuştukları yerde, 1466-1474 yılları arasında, tahminlere göre Fatih Sultan Mehmet’in emriyle atılmış olduğu sanılmaktadır. Şehrin ilk ismi Tepedöğen (Tepedogen, Depodogen) olmuş, geçen zaman içersinde Podgoritsa adını almıştır. Onogoşt, Eski Karadağ, Kosova ve Brdo arasında kurulmasının nedeni, Osmanlıların bölgeye hakimiyet kurmak ve bölgeyi kontrol altında tutmak istemelerindendir. 1833’e kadar, içinde ağırlıklı olarak Boşnaklar yaşadığı için Bosna Eyaleti’ne bağlı kalmıştır.

Podgoritsa tarihini yazan Aliya Nametak, Podgoritsalıların kendilerini Hersekli olarak gördüklerini, kültürel yaşam ve edebiyat ile sanat bakımından Karadağ ve Arnavut halkları ile ortak özellikleri yoktu. Konuştukları dili Srpça ve Hırvatça’dan ayrı tutarak, Naşki Jezik (bizim dilimiz) demişlerdir. Hemen, hemen aynı dönem içerisinde, Taşlıca (Pljevlja) şehrinin inşasına başlanmıştır. Hersek Sancağının 1477 yılına ait defter kayıtlarında, “şehirlerin inşası için 23 parsel tahsis edilmiştir” diye kaydedilmiştir.

Taşlıca; 1576 yılında gerçek şehir statüsüne kavuşmuş tek yerleşim birimi olup, 1570’ten, 1830’a kadar, Hersek Sancağının merkezi olarak kalmıştır.

Kuruluş sırasına göre 3. Şehir Novi (daha sonra Herseg Novi) şehri olmuştur. Aslında inşasına, Podgoritsa ile Taşlıca’dan çok daha önceki yıllarda başlanmış, fakat yapılan bu çalışmalar yeterli olamamış, uzun yıllar boyunca şehir olarak gelişememiştir. Şehrin ilk temellerini Bosna Kralı, Kral Tvrtko atmış (1353-1391), inşasını devam ettiren Herseg Styepan Kosaça’dan, “Herceg” ismini almıştır. Osmanlılar bölgeyi fethedince, yarım kalmış şehrin inşasına devam etmişler, 1508’den 1511 yılları arasında inşa çalışmaları hızlandırılmıştır. 1508 yılında şehirde 4.000 inşaat işçisinin çalıştığı kayıtlara geçmiştir. Gelişimi içerisinde şehir, Osmanlılar dönemde Bosna Eyaleti’nin bir Boşnak sahil şehri olmuş, öncelikli olarak ithalat- ihracat yapılan (ağırlıklı olarak tuz ithali) çok önemli bir limanı özelliğine kavuşmuştur.

Karadağ bölgesinde Osmanlılar, ikinci aşamada; Gusinye (Gusinje), Plav, Kolaşin, Nikşiç ve Spuj şehirlerini inşa etmişlerdir. Bu şehirler öncelikli olarak Osmanlıların stratejik amaçlarına hizmet etmek için kurulmuşlardı. Gusinye ile Plav şehirlerini, idari merkezi Banya Luka’da olan o dönemin Bosna Valisi Mustafa Bey inşa ettirmiştir. O zamanlar bu iki şehrin, Bosna Eyaletine bağlı şehirler olduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü bir naibin, görevli olduğu eyaletin dışında şehir kurması kurallara aykırıydı.

Gusinye 1608-1610, Plav ise 1618 yılında inşa edilmiş birbirine yakın olan iki şehirdir. O dönemden 350 yıl öncesine ait manastır yazıtlarında, Plav Jupanlığının idari merkezi olarak Plav Kalesi’nin varlığından bahsedilse de hiçbir kalıntısı korunamamıştır. Bulundukları konum itibariyle Plav ile Gusinye, bir taraftan; özellikle de Dubrovnik’ten başlayıp, Podgoritsa, Rikavaçko Gölü, dolayısıyla Gusinye’deki Tsiyevna (Cijevna) ve Vrmoşa nehirleri ve bir istikamette Bogiçeviçi üzerinden, Deçani, Prizren, Üsküp ve İstanbul’a uzanan, diğere taraftan ise Plav’dan başlayıp, Lim Vadisi Kolovrat istikametinde, daha doğrusu Peşter Yaylası üzerinden Raşka’ya uzanan ticaret yolları üzerinde bulunuyorlardı.

1647 yılında ise Kolaşin şehrinin inşasına başlanmış, 1651’de bitirilmiştir. Bu şehrin inşaatını Taşlıca’da bulunan, Hesek Sancak Beyi Ali Paşa Çengiç denetlemiştir. Taşlıca yakınlarındaki Sv. Troyitsa Manastırına ait günlüklerde; “Ali Paşa, Kolaşin Bölgesine bir şehir yaptırdı” diye yazmaktadır. 18. yy’da Kolaşin nüfusu; 1 550 evden 916’sı Boşnak (%59), 634’ü Hristiyanlardan (%41) oluşuyordu. 2011 Yılında ise Boşnak nüfusu % 1’in altına düşmüştür. Nikşiç (Onogoşt) şehri, Doğu Hersekli Recep Paşa Şehiç tarafından inşa ettirildiği iddia edilmekte olup, 1619, 1699 ve 1704 tarihlerinden bahsedilmektedir. Büyük bir ihtimalle 1691- 1704 yıllarında inşa edilmiş olan şehre, Herseg Novi’li nüfus, inşaat tamamlanmadan yerleşmiştir. 1712 yılında şehirde, ilave inşaatlar yapıldığından bahsedilmektedir. Şehir, 1767 yılına kadar Onogoşt ismiyle anılmış, o tarihten sonra ise Osmanlıların Lim vadisi’ni ilk defa ele geçirmeleri üzerine burada yaşayan Nikşiç aşireti ile ittifak kurulmasından sonra onlara izafeten şehre, Nikşiç ismi verilmiş, aşiret daha sonra Rovca’ya taşınmıştır.

Şehir kalesi içerisine kurulan 7 mahalleye, buraya gelip yerleşen ailelerin soyadları verilmiştir. Diğer bütün aileler; Podgoritsa, Herseg Novi, Çekliç ve civar dağlık bölgelerden, İşkodra Gölü’nün sahil bölgesi özellikle de Gruda’dan göç edip gelen ailelerdi. Tarihçi Yovan Tsiviç’in yazdığına göre burası, o dönemlerde Balkanların en güçlü şehri olmuştur.

Spuj Şehri’nin inşasına, Nikşiç ile Podgoritsa arasındaki yol üzerinde başlanmış ve 1704 yılında bitirilmiştir. Herseg Novi’nin Osmanlıların elinden çıkması üzerine oluşan siyasal ortamdan sonra, İşkodra’dan başlayıp Podgoritsa’nın aşağısından, Nikşiç ile Trebinye’ye uzanan yolun güvenliğinin sağlanması için İşkodra Sancak Beyi Hüdaverdi Mahmutbegoviç Spuj Şehri’ni inşa ettirmiştir. Spuj Şehri de 1756-1833 yılları arasında Hersek Sancağı’nın bünyesinde, dolayısıyla Bosna Eyaletine bağlı olmuştur. Şehirde yaşayanlar kendilerini Hersekli olarak addetmişlerdir. Şehrin etrafına inşa edilmiş olan 27 kule hem ikamet için hem de şehrin savunulmasında kullanılıyordu.

Osmanlı döneminde inşa edilen şehirlerin 3. grubunda; Akova (Bijelo Polje), Rojaye ve Berane yer almıştır. Akova ile Rojaye şehirleri Karadağ’da, özel padişah fermanı olmaksızın inşa edilmiş yegane 2 şehirdir. Akova; 7. yy’da inşa edilen bir kilisenin etrafında kendiliğinden gelişmiş küçük bir yerleşim birimidir. 1485 Yılında İşkodra Sancağına bağlanmış, 1589’da ise kendisinden şehir olarak bahsedilmiştir. 1708 yılında ise Müslüman nüfusun ağa ve ayanların yaşadığı bir kalesi olan bir şehir haline gelmiştir. 18 .yy’da Müslüman nüfus % 80 civarında iken, 2011’de %35’e düşmüştür.

Rojaye, daha önce bahsettiğimiz üzere, 1638 yılında haydut çetelerinin yıktığı küçük bir kalenin üzerinde kurulup gelişmeye başlamıştır. Fakat 1690’lı yıllara kadar bu askeri tahkimat ve onun etrafında yaşanan gelişmeleri, yaşamın nasıl geliştiğini gösteren tarihi kayıtlar hakkında kaynaklara sahip değiliz. Aynı yıllarda, Sırp Piskoposu Arseniya Çarnoyeviç önderliğinde başlatılan göç hareketliliğine bağlı olarak bölgenin nüfus yapısı çok defa değişikliğe uğramıştır.

Rojaye, daha önce bahsettiğimiz üzere, 1638 yılında haydut çetelerinin yıktığı küçük bir kalenin üzerinde kurulup gelişmeye başlamıştır. Fakat 1690’lı yıllara kadar bu askeri tahkimat ve onun etrafında yaşanan gelişmeleri, yaşamın nasıl geliştiğini gösteren tarihi kayıtlar hakkında kaynaklara sahip değiliz. Aynı yıllarda, Sırp Piskoposu Arseniya Çarnoyeviç önderliğinde başlatılan göç hareketliliğine bağlı olarak bölgenin nüfus yapısı çok defa değişikliğe uğramıştır. Ayrıca bu dönemde Kuç’tan kovulan eski Müslüman nüfus göç ederek Rojaye ve civarına yerleşmiştir. Osmanlı idarecileri, 10 yıl sonra, tam olarak 1702 yılında bu bölgeye, İşkodra Malesiya’sının Katolik nüfusunu yerleştirmişlerdir. Bu yerleştirme, Peşter’de olduğu gibi zor kullanılarak yapılmamış tam aksine, yeni yerleştirilenlere dostça davranılması, verimli toprakların verilmesi ve gerekli tüm yaşam koşullarının sağlanması için emir verilmiştir.

Rojaye’nin 17. yy’ın ilk yarısında Bosna Eyaletine, dolayısıyla Bihor ve Budimliya Kadılıklarına bağlı olmuş olması, yeni yerleştirilmiş ailelere iyi yaşam koşullarının sunulmuş olması ve onların, Müslüman Kuç ailelerinin yanı başında yaşayarak hızlı bir şekilde İslâm dinini tercih etmeye başlamaları gibi faktörler, Rojaye’nin, daha 18. yy’da kadılık merkezi olmasına neden olmuştur. İçine yerleşen nüfus değişik olsa da, Müslüman nüfusun ağırlığını koyduğu bu küçük şehir, doğu dünyası özelliklerini alarak gelişimini sürdürmeye devam etmiştir. 1767 yılına ait Yenipazar sicillerinden bir tanesinde, Rojaye’nin Bosna Eyaletine bağlı olduğundan bahsedilmektedir. Daha sonra bu şehir, Yenipazar Sancağına bağlı olarak, müdürlük ve kaza statüsüne sahip olmuştur.

 Karadağ’da, 1862 yılında inşa edilmiş en yeni şehrin Berane olduğunu ve stratejik öneme haiz olan bu yerleşimin, Vasoyeviç aileleri tarafından yerleşim yeri olarak seçildiğini biliyoruz. Katliam ve sürgüne maruz kalan Boşnakların sığınma yeri olarak, diğer Boşnak şehirlerinden göç edip yerleşenler, 40 yıl boyunca buranın bir Boşnak Şehri olarak gelişmesine sebep olmuşlardır (Akova, Kolaşin, Nikşiç, Podgoritsa, Plav-Gusinye ile Cakovitsa ile Peç-İpek’in belli bir bölümünden). Kuruluşundan 50 yıl sonra nüfusu 3 716 kişi olmuş, 1912’den sonra Berane şehrinden çok sayıda ailenin, Saraybosna, Banja Luka ile diğer Bosna şehirlerine kaçmaları uzun yıllar devam etmiştir. 1971 Yılında Boşnak nüfus %25’e, 2011 yılında da %18’e düşmüştür.

Karadağ Devleti sınırları içinde, çoğunluğu Güney Sancak’ta bulunan bu şehirlerin, Osmanlılar zamanında nüfuslarının %65 ile %85’ini Müslümanlar, yani Boşnak ve Arnavutlar oluşturuyorlardı. 1852 Yılında kurulan Karadağ prensliğinden sonra, art arda başlayan etnik temizlik, sürgün ve katliamlar sonucu bu nüfus, günümüzde %20’lerin altına düşürülmüştür.

 

YORUM YAP