KALİÇ SÜLALESİNİN TARİHİ GEÇMİŞİ » Boşnak HaberBoşnak Haber

25 Nisan 2024 - 07:34

KALİÇ SÜLALESİNİN TARİHİ GEÇMİŞİ

KALİÇ SÜLALESİNİN TARİHİ GEÇMİŞİ
Son Güncelleme :

27 Haziran 2021 - 20:00

     KALİÇ SÜLALESİNİN TARİHİ GEÇMİŞİ

     FEYZAGA KALİÇ
 
      Sırbistan ve Karadağ 1876 yılında Venedik’te yapılan gizli toplantıda Sancak’ın iki ayrı çıkar bölgesine bölünmesi konusunda anlaştıkları zaman, aynı zamanda Biyelo Pole-Stojer-Lyubişnya hattı boyunca Piva ve Tara ırmaklarının birleştiği noktaya kadar uzanan sınır çizgisi konusunda da görüş birliğine varmışlardı. Bu sınır çizgisinin kuzeyinde kalan topraklar Sırbistan’a, güneyinde kalan topraklar ise Karadağ’a verilecekti. Karadağ Kralı Nikola’nın planı, Sancak’ın sınır bölgelerini burada yaşayan Müslüman Boşnak nüfustan arındırmayı öngörüyordu. Bu plan kapsamında vurulacak ilk hedef, Kolaşin iliydi, daha doğrusu Donyi Kolaşin (Aşağı Kolaşin) bölgesiydi. Donyi Kolaşin’i ise en güçlü ve en kalabalık Boşnak sülaleleri Kaliç’ler, Mitsani, Hasanbagoviç’ler ve Muşoviç’ler savunuyordu. Biyelo Pole’den Ago-Beg Hasanbagoviç ve Hoca Mehmed Guşmiroviç yukarıda sözü geçen Boşnak sülalelerinin her zaman yardımına koşmuşlardır. Karadağlıların en acımasız düşmanları Kaliçler idi. Bu sülalenin başında Feyzaga Kaliç (Kalyiç) vardı. Cesareti ve yiğitliği ile Feyzaga Kaliç’ten hemen sonra kardeşi Sulyaga Kaliç geliyordu. Bu iki kardeşe, babaları Fako’dan geldikleri için Fakiçler de denirdi.                   Feyzaga Kaliç’e ilişkin en kapsamlı bilgi ve materyali, 1998 Yılında İsveç’te sürgündeyken ölen ve Sarayevo’da toprağa verilen Hakiya Avdiç vermiştir. Hakiya Avdiç, “Genotsid nad Muslimanima u Donjem Kolaşinu” adlı son kitabında, 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında Nikşiç, Kolaşin ve Biyelo Pole kazalarında yaşanan trajik olayları ayrıntılarıyla aktarıyor. O arada Hakiya Avdiç, Donji Kolaşinli Boşnak sülalelerinin kahramanca direnişini ve Sancak’ın batı sınırının Karadağlılara karşı nasıl savunulduğunu da aktarıyor. Hakiya Avdiç Kaliçleri ve önderleri Feyzaga Kaliç’i, bakınız, nasıl anlatıyor.
     “Kaliçler, Karadağ-Osmanlı sınırı boyunda yer alan bölgelerde yaşıyorlardı, çok cesur ve çok savaşçı insanlardı. Kaliç insanlarının büyük çoğunluğu silahtan başka bir iş bilmezdi, silahla uğraşmak ise, düşmanla mücadele etmek ve savaşmak demekti. Kaliçler silahtan kazanırlardı, silah için yaşarlardı. Onlar hiç kimseye boyun eğmezlerdi, eğer işlerine gelmiyorsa veya kendi yerel gerçekleri ile bağdaşmıyorsa, ne Karadağ kralının, ne de İstanbul’daki padişahın buyruklarına riayet ederlerdi.
        Dediğimiz gibi, en büyük ve her halde en savaşçı sülale Kaliçler idi. Her Kaliç kolunun bir önderi (stareşina) vardı, bu straşenilar sülalenin otoritesi konumundaydılar ve Kaliç bireylerinin ve öteki sülale bireylerinin indinde çok saygın insanlardı. Kaliç boyları veya sülaleleri arasında yiğitlik yarışı vardı, ayrıca her Kaliç boyunun veya sülalesine mensup bireyler arasında da yiğitlik yarışı vardı. Bu yiğitlik yarışında en çok yararlık ve yiğitlik gösteren en değerli sayılırdı. Ne olursa olsun, en çok düşman askeri öldüren en yiğit sayılırdı. Kaliçler için adam öldürmek peynir ekmek yemek kadar basitti, elde ettikleri ganimet ise kesik düşman başlarıydı, düşman önderlerinden biri öldürüldüğü zaman, yiğitliğin en yüksek mertebesine çıkmış olurlardı. Kaliç sülalesi, her halde en kalabalık sülaleydi, yiğitliği ile en çok tanınan ve bilinen bir sülaleydi. Kaliçler ağırlıklı olarak Donya Liyeşça’da yaşarlardı. Bu sülalenin başında iki önder vardı: Feyzaga ve Sulyaga Kaliç. Feyzaga’nın 5 oğlu ve bir kızı vardı. Sulyaga’nın da 5 oğlu vardı, kızı var mıydı, bilinmiyor. Feyzaga’nın oğulları: Ragip, Beçir, Orle, Şele, Mehmed ve kızı Culka. Silah kullanmasını usta bir Kaliç yiğidi kadar iyi bilen Culka’nın ünü o zamanlar çok yaygındı. Sulyaga’nın oğulları: Osman, İbro, Muyo, Murat ve Medo. Sulyaga’nın çocukları da çok yiğit insanlardı. Osman, Feyzaga’nın yardımcısı ve aynı zamanda bütün Kaliçlerin bayraktarıydı.Feyzaga’nın oğulları arasında en yiğit olanı Orle idi, Karadağ Kralı Nikola’nın yanında subaydı, sonraları Boşko Boşkoviç’in kardeşliği oldu, Karl Nikola kendisine güzel bir silah hediye etmiş ve silahı İstanbul’a götürmesini isterken şu sözleri sarf etmiştir: “Neka vidi car da ja nisam kakvog me zamişlyayu Turci” (“padişah kralın Türklerin sandığı gibi biri olmadığını görsün”
—————————————DEVAMI————————-
          Orle Kaliç uzun zamanlar Türkiye’da kalmıştır, ama geri dönmüş ve ölünceye kadar Novi Pazar’da çalışmıştır. Novi Pazar yakınındaki Biyele Vode’de çeşmeden su içerken, bir bombanın patlaması sonucu ölmüştür. Kimin bombasından öldüğü belli değildir. Su içerken patlayan bombanın kendisine ait olduğu resmi olarak ileri sürülmüş ve teyit edilmiştir, ama Orle’yi tanıyanlar buna hiçbir zaman inanmamış ve böyle bir şeyin olmasının mümkün olmadığını ileri sürmüşlerdir. Orle Kaliç’in kız kardeşi Culka 1913 yılında Türkiye’ye göç etmiştir, ancak Orle Kaliç’in diğer kardeşlerinin akibeti belli değildir, hepsi yiğit insanlardı. Beçir’in Cafer adında bir oğlunun olduğu biliniyor, Stojer Çarpışması (veya Catlu Çarpışması)(05 Haziran 1877) Feyzaga Kaliç’in ve onun savaşçılarının hikayesinin yanı sıra büyük Stojer Çarpışması tarihinin de bir özetini vereceğiz. Kaliçler, Stojer Çarpışmasında Karadağlıları eşi görülmemiş bir yenilgiye uğratmışlardır. “Biyelo Pole” adlı monografinin 139. sayfasında, bu tarihi gerçeğe hicap ve utanç duyarak değiniliyor. Gerçekten de Karadağ tarihçileri bütün Boşnak askeri başarıları karşısında her zaman bilinçli bir özensizlikle davranmış ve söz konusu başarıları halkın belleğinden silmeye çalışmışlardır, aynı şekilde Stojer çarpışmasında kazanılan Boşnak zaferi de Karadağ tarihçileri tarafından sürekli olarak atlanmış ve göz ardı edilmiştir. Şükür ki, rahmetli Hakiya Avdiç bu tarihi gerçeği temelli bir biçimde araştırmış ve kağıda aktarmıştır.
“Kaliç sülalesi, öteki Kolaşin sülaleleri ile birlikte ve Biyelo Pole’den Guşmir Hoca’nın (Hoca Mehmed Guşmiroviç) desteğinde Kolaşin, Kolaşinska Polya ve Vraneş çevresinde Karadağlılar ile sayısız kereler çarpışmış ve savaşmışlardır. Karadağlılar kendi topraklarını genişletmek ve bu bölgeleri ele geçirmek istiyorlardı. Bu çarpışmaların en büyüğü Stojer’de veya halk arasındaki adıyla Catlu’da cereyan etmiştir. Bu çarpışma farklı farklı yorumlanmaktadır, Karadağ kayıtlarında farklı yorumlamaktadır, diğer yandan Stojer çarpışmasına bizzat katılan yaşlı Kaliçlerin ifadelerine göre hazırlanan ve gerçeği yansıtan diğer kaynaklarda başka türlü yorumlanmaktadır. O çarpışmada Kaliçler, 16 veya 24 kişi (farklı rakamlar konuşuluyor) oldukları halde üç Karadağ taburunu dize getirmişlerdir. Stojer çatışmasını, her iki versiyonu ile birlikte anlatmak gerekir. Karadağ kaynaklarındaki kayıtlara göre çarpışma aşağıdaki şekilde meydana gelmiştir: “Karadağlıların sınır boyundaki bölgelerde yaşayan Müslüman nüfusu ve Müslüman sülalelerini dağıtma çabaları, 05 Haziran 1877 tarihinde Stojer’de Karadağlılar ile Müslümanlar arasında meydana gelen şiddetli çatışmanın nedeni olmuştur. Saldırıyı Polye-Şaran taburundan kombine bir birlik gerçekleştirmiştir. Bu birliğin bir bölümü, Donyi Stojer’e saldırmıştır ki “burada Asan-Beg (yani Ago-Beg Hasanbegoviç) başıyla ödedi”, diye yazıyor çatışmanın çağdaşı olan bir Karadağlı. Yukarıda sözü geçen taburun diğer bölümü, Gornyi Stojer’deki Türk karakollarını yok etti, bu karakollarda bir miktar Türk askeri vardı, başlarında da bir yüzbaşı bulunuyordu. Bu saldırılar sırasında Stojer’de 3.000 küçük baş ve 1.000 büyük baş hayvan kaldırılmıştır. O arada ayrıca mümkün olan her şey gasp edilmiştir. Kral Nikola bile kendi anılarında Stojer çarpışması ile ilgili olarak şunları kaydediyor: “O çarpışmada tüm Türk birliği ve çok sayıda yerli Türk düşmüştü ve özellikle Muşoviç’lerin eski Türk evi tüm bireyleriyle ortadan kalkmıştı”.
      Karadağ ordusu bu saldırısıyla Müslüman direnişini tümüyle kıramamış, Stojer’i ele geçirememiş ve “birçok başarıları” olduğu halde, Müslüman nüfusu sürememiş veya kovamamıştır. Feyzaga Kaliç, oğlulları, yeğenleri, diğer Kaliçler ve Biyelo Pole’li Guşmir Hoca ile birlikte Karadağlılara karşı ağır bir direnç gösterdiler. Karadağ tarih kaynaklarında Stojer vakasından işte böyle söz edilmektedir. Bu vaka, Karadağlı ve Sancaklı Boşnakların belleğinde Catlu çarpışması olarak kalmıştır ve hepten başka türlü algılanmıştır. Yazar, Hakiya Avdiç’in kitabından yapılan alıntının çok uzun olduğunun farkındadır, ama diğer kaynakların yetersizliği yüzünden yazar söz konusu alıntıyı olanca hacmi ile kendi kitabına koymak zorunda kalmıştır. “Stojer çarpışmasını yaşamış çok sayıda Kaliç’in tanıklıklarına ve ifadelerine göre, özellikle de Şefkiya Kaliç’in ve Stojer çarpışmasına katılan babası Adem Kaliç’in ifadelerine göre olay aşağıdaki şekilde cereyan etmiştir: Boşko Boşkoviç’in babası Lazar Boşkoviç’in komutasındaki üç taburluk Karadağ kuvvetleri, bir gece ansızın Gornyi Stojer’deki Türk karakoluna bir saldırı düzenledi, karakolda yalnızca beş asker ve başlarında bir Müslüman komutan vardı. Askerler güçlü saldırıya karşı direnemediler, kaçmak da istemediler, kuleye kapandılar ve kule ile birlikte yandılar, o arada Müslüman komutan kaçmıştır. Karadağlılar ardından Gornyi Stojer’e saldırdılar, Müslüman halktan yakalananlar öldürüldü, yakalanmayanlar çil yavrusu gibi dört bir yana kaçtı ve dağıldı. Kendi evini terk etmek istemeyen yaşlı Ago-Beg’i evinin eşiğinde öldürdüler ve kendi kahramanlıklarını kanıtlamak ve Ago-Beg’in kesik başını Çetine’de oturan Kral’a armağan etmek için başını kestiler. O arada Gornyi Stojer’deki bütün büyük baş hayvan varlığı kaldırıldı, mümkün olan ve taşınabilen her şey yağmalandı, gerisi yakıldı ve yok edildi.Kader o gece Feyzaga Kaliç’in Biyelo Pole’de Guşmir Hoca’nın yanında misafirlikte olmasını istemişti, Karadağlılar ise Feyzaga Kaliç’in bölgede bulunmadığı konusunda önceden bilgilendirilmişti, Karadağlılar bundan yararlandı ve Gornyi Soter’e saldırdılar. Feyzaga Kaliç ilk uykusunda korkulu ve ağır rüyalar gördü, uykusundan fırladı ve Guşmir Hoca’yı uyandırdı ve ona galiba Stojer’de bir şeyler oluyor dedi. Guşmir Hoca kendisini teselli etmek istedi, ama Feyzaga Kaliç’i durduramadı, Feyzaga Kaliç atına atladı ve evine doğru yöneldi, Guşmir Hoca yanına refakatçi olarak kendi hizmetlisini vermişti. Şafak sökerken evine vardığında, hanedekileri uyandırdı. Etrafın kundaklandığını fark etmişti, en küçük yeğeni Murat’ın bir koşuda tepeye çıkmasını ve tepenin ardında neler olduğunu bakmasını istedi. Murat çabucak tepeye çıktı ve geri geldi, Gornyi Stojer’in alevler içinde olduğu haberini getirdi. Feyzaga Kaliç olup bitenleri önceden kavramıştı, bu yüzden kendi oğullarını ve yeğenlerini haber vermek üzere çevreye gönderdi, kendileri 10 kişi ve kendi sülalesinden en yakın akrabaları 14 kişi bir araya gelmişlerdi. Feyzaga Kaliç çevresi ile birlikte yol çıktı ve çevresindekileri Catlo adlı bir yarın başına konumlandırdı, Feyzaga Kaliç Karadağlı saldırganların bu yarın altındaki dereden geçeceğini biliyordu. Bu arada şu ilginç olayı aktarmak istiyorum;Kaliç kardeşler konumlanırken ve siperlerin arkasına yerleşirken, aralarında yaşça en küçük olan Murat, “Vallahi bugün içimde şehit olacağım yönünde bir önsezi var” demişti. Kaliçler kendi mevzilerine yerleşir yerleşmez, Karadağlıların tedip (cezalandırma) birliği, zafer naraları atarak, yedeklerindeki esir aldıkları Müslümanlardan gurur duyarak ve havaya ateş ederek, uzun bir yürüyüş kolu halinde Donyi Stojer’e doğru gidiyorlardı, aynı vahşeti orada da yapacak ve çoktan beri tasarladıkları amaçlarını yaşama geçireceklerdi. Geçit töreninin başında bir bayraktar vardı, bir elinde Ago-Beg’in kesik başını tutuyordu, diğer elinde büyük bir kilise çanı vardı. Elindeki çanı olabildiği kadar kuvvetli çalıyor ve onun eşliğinde aşağıdaki şarkıyı söylüyordu:
        Feyzaga Kaliç ham şarkıyı, hem diğer gülünç konuşmaları dinliyor ve ileri bakıyordu. Karadağlıların kafilesi biraz daha yaklaşınca, doğrudan bayraktarı hedef alarak silahını ateşledi, oğulları, yeğenleri akrabaları diğer Karadağlılara ateş ediyorlardı. İhtiyar Ago-Beg’in kesik başı artık Feyzaga Kaliç’in yanındaydı, bayraktarın kesik başı da hemen onun yanındaydı. Eşi görülmemiş bir kaos ve karışıklık başlamıştı. Cesur Kaliçler Karadağlıları karşılıyor ve öldürüyorlardı. Lazar Boşkoviç Karadağlıların başına gelen felaketi öğrendiğinde, Feyaga Kaliç’i çağırır ve ona şöyle der: “Allah indinde kardeşim olasın, oğlak olsa, bu kestiğiniz yeter artık”. Feyzaga Kaliç, Lazar Boşkoviç’in kardeşlik önerisini, kaldırılan tüm hayvan varlığının ve diğer yağmalanan varlıkların iade edilmesi ve çarpışmada ölen Karadağlıların kesik başlarının kendisinde kalmaları şartıyla kabul eder, çünkü onlar saldırdıkları için ve üstelik yabancı bir ülkenin topraklarında öldürülmüşlerdi. Anlaşma çabucak sağlandı.
———————————————DEVAMI————————————–
          Bu çarpışmada 72 Karadağlı ve yalızca tek bir Kaliç öldü, o da öleceğini önceden hisseden Murat’tan başkası değildi. Genç Murat genç bir kayın ağacının arkasında mevzilenmişti, genç kayın ağacının gövdesini delen bir tüfek mermisi Murat’ı alnından vurmuştu. Bu utanç verici mağlubiyetten sonra Karadağ’ın tedip (cezelandirma) birliği büyük bir insan kaybı vererek geri döndü. Orle Kaliç ise öldürülen 72 Karadağlının kellelerini topladı ve Biyelo Pole Kaymakamına göstermek üzere Biyelo Pole’ye gitti. Kelleleri gören Kaymakam Syenitsa’daki ordu komutanlığına bir telgraf gönderir, Syenitsa durumu Prizren’e, Prizren Üsküp’e, Üsküp’te İstanbul’a bildirir. İstanbul’dan Üsküp Valiliğine Biyelo Pole’ye gidilmesi ve Feyzaga Kaliç’in, onun oğullarının ve akrabalarının gösterdiği yararlığın yerinde tetkik edilerek teyit edilmesi bildirilir. Vali maiyeti ile birlikte hemen yola çıkar ve Biyelo Pole’ye varıncaya dek yolda üç kez at değiştirilir
———————————————-DEVAMI—————————————
          Durumdan haberdar edilen Kaliçler Valiyi karşılamak ve İstanbul’dan padişahtan gelecek nişanları almak için hazırlanırlar. Üsküp Valisine neler yaptıklarını göstermek için, 72 Karadağlının kellelerini iyice yıkayıp, Popovo Prlo’ya çıkarırlar ve bir kazığa dizerler. Orle Kaliç kardeşlerini tek sıra halinde düzenlemiştir, vali gelir gelmez, raporunu verir ve vaat edilen nişanları ister. Vali kesik başları görünce utanır, kendi nişanını çıkarır ve Orle’ye verir, maiyetindekiler de nişanlarını çıkarırlar ve diğer Kaliçlere verirler. Bu nişanlardan bir tanesi, bugün Tutin’de o zamanki Kaliçlerin torunlarından birinde bulunmaktadır. Birinci Balkan Savaşının bitiminden ve Sancak’in işgalinden sonra, Kaliç sülalesinin Donyi Kolaşin’de belirleyici rol sona erer. Tarihçi Mustafa Memiç kendi kitabında bu konuda şunları yazmaktadır: “1912 Yılının ekim ayında Karadağ birlikleri Donyi Kolaşin’i de ele geçirince, Feyzaga Kaliç’in komutasında Boşnakların yiğit mücadelesinin intikamı almak adına, Kaliçlere ait 40 kuleyi yaktılar. Feyzaga Kaliç Türkiye’ye göç etmiş ve orada ölmüştür.

YORUM YAP