Boşnakları Türk görmek ve Boşnakların kimlik oluşumu (1) » Boşnak HaberBoşnak Haber

18 Nisan 2024 - 12:21

Boşnakları Türk görmek ve Boşnakların kimlik oluşumu (1)

Boşnakları Türk görmek ve Boşnakların kimlik oluşumu (1)
Son Güncelleme :

03 Mayıs 2022 - 20:29

Bâb-ı Âli’nin Rumeli coğrafyasında hâkimiyet kurmaya başlaması ile beraber Arnavutlar, Boşnaklar, Torbeşler, Pomaklar, Çingeneler ve Çerkezler de zamanla İslâmiyet’i benimsemişlerdir. Devletin yönetici tepesinin Türklerden oluşması ve Avrupa milletleri tarafından “Türk Devleti” olarak tanımlanması sonucu millî kimlik çok ön plânda olmamakla beraber, tüm Müslüman halklar, Avrupalılar ve komşu kavimleri tarafından “Türk” olarak görülmüş ve seyyahların kitaplarında, Avrupalı devletlerin evraklarında, sözün özü tüm Avrupa tarafından Boşnak, Türk ile özdeşleştirilmiştir.
TOPLUMLARIN millî/ulus kimliklerinin oluşmasında, dinî ve mezhebî aidiyetleri, dil ve alfabe, kültürel yazılı-sözlü unsurlar ve eserler, bayraklar, mezarlıklar, tarih eserleri, ittifaklar ve düşmanlık gibi birçok unsur eklenerek liste uzatılabilir.

Boşnaklar, Balkan coğrafyasına Milât sonrası 7’nci yüzyılda gelen Slav milletlerinden olup, zamanla Bulgar Kilisesi’nin bir kolu/mezhebi olan Bogomil inancını kabul ederek bugünkü Bosna nehri civarına yerleşmiş bir topluluktur.

“Bosna” adı, tarihte ilk defa Bizans İmparatoru Yedinci Constantin’in Lâtince iç ve dış politika konularının ele alındığı De Administrando Imperio (İmparatorluğun Yönetimi Üzerine) adlı kitapta geçmiş ve “İyi İnsanların Bölgesi” mânâsında kullanılmıştır.[i]

Milât öncesi 1’inci yüzyıldan 12’nci yüzyıla kadar Roma İmparatorluğu himâyesinde yaşayan Boşnaklar, daha sonra kısa bir Macar hâkimiyetinde kalıp tekrar Roma İmparatorluğu’nda yaşamışlardır. 1180 yılında kurulan Bosna Krallığı ile ilk defa devlet hâline gelmiş olan Boşnaklar, Ban Kulin, Ban Stephen Kotromanic, Kral Stephen Tvrtko gibi önemli yöneticiler görmüş ve daha sonra Osmanlı’nın akınlarının başlamasıyla, bugünkü Bosna-Hersek coğrafyası tamamen 200 yıllık bir süreç içerisinde hâkimiyet altına alınmıştır.

1878 Berlin Antlaşması’na kadar Osmanlı hâkimiyeti altında kalan, 1878-1914 Avusturya-Macaristan ve Birinci Cihan Harbi sonrasında sırasıyla Sırp, Sloven Hırvat Krallığı (1920-29), Yugoslavya Krallığı (1929-1941), İkinci Cihan Harbi sonrası Yugoslavya Halk Cumhuriyeti (1945-1963) ve Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti (1961-1991) altında yaşayarak, Yugoslavya’nın dağılma sürecinde Müslümanlara karşı yapılan büyük katliamlar sonucunda Bosna-Hersek kurulmuştur.

Osmanlı öncesi dönemde kendi krallıkları olan Boşnaklar, Doğu Kilisesi’ne mensup olan Bogomil mezhebi dolayısıyla ve teslis inancı, ruhban sınıfı gibi Hıristiyanların temel öğretisi kabul edilen bu hususları kabul etmedikleri için Heretik inanç olarak tanımlanmış, Vatikan’ın baskı ve zulümlerine maruz kalmıştır. 13’üncü yüzyılda Bogomil mezhebi mensuplarına karşı Haçlı seferleri düzenlenmiştir.

Boşnakların Bogomil mezhebine mensup olmaları, yüzyıllardan beri Sırp Ortodoks ve Katolik Hırvatlarla aynı coğrafyada yaşamış olmaları, onları Slav milletleri arasında farklı bir konumda tutmuş ve ayrıştırmıştır. Osmanlı’nın bölgede hâkimiyet kurması ile beraber gelen İslâm geleneğince gayr-i Müslim tebaaya verilen ahidnâme, emannâme ve fermanlarla da dinî özgürlükleri ve hakları garanti altına alınmıştır.

İslâm’ın birçok inanış ve uygulamanın Bogomil mezhebindeki inanışlarına benzerlikleri, Boşnakların yüzyıllar içerisinde Müslümanlığı benimsemelerini kolaylaştırmıştır.

***

Bâb-ı Âli’nin Rumeli coğrafyasında hâkimiyet kurmaya başlaması ile beraber Arnavutlar, Boşnaklar, Torbeşler, Pomaklar, Çingeneler ve Çerkezler de zamanla İslâmiyet’i benimsemişlerdir. Devletin yönetici tepesinin Türklerden oluşması ve Avrupa milletleri tarafından “Türk Devleti” olarak tanımlanması sonucu millî kimlik çok ön plânda olmamakla beraber, tüm Müslüman halklar, Avrupalılar ve komşu kavimleri tarafından “Türk” olarak görülmüş ve seyyahların kitaplarında, Avrupalı devletlerin evraklarında, sözün özü tüm Avrupa tarafından Boşnak, Türk ile özdeşleştirilmiştir.

17’nci yüzyılda Habsburg Hanedanlığının kontrolünde olan Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’nun elçisi olarak Viyana’dan Constantinapol’e gönderilen teolog ve rahip Salomon Schweigger, 1616 yılında, daha önce Venedikliler tarafından İtalyancaya tercüme edilmiş bir Kur’ân tercümesi bularak, “Der Türken Alcoran, Religion und Aberglauben” (Türk Kur’ân’ı, Din ve Bâtıl İnanç) adıyla Almancaya ilk çeviriyi gerçekleştirmiş ve kutsal kitap için adından anlaşılacağı üzere “Türk Kur’ân’ı” ifadesini kullanmıştır. Bu tercüme daha sonra 1641 yılında Flemenkçeye de tercüme edilmiştir.[ii] Almanya’da aynı yüzyıllarda “Al-Koranum Mahumedanum: Das ist, Der Türcken Religion, Gesetz, und Gottslästerliche Lehr” (Muhammedîlerin Kur’ân’ı, Türk Dini, Kanunlar ve Tanrısal Öğreti) gibi kitaplarda bu eşleştirmeyi görebilmekteyiz.[iii]

***

Türk kültürünün ve dininin Boşnaklarda yerleşmeye başlamasıyla bu özdeşleşme giderek hız kazanmıştır. Devşirme sonucunda Arnavutlar ve Sırplar gibi devlet kademelerinde yer edinmeye başlayan Boşnaklar, Türk dilini öğrenmeye başlamış ve bu dil, halklar arasında da itibarlı bir dil hâline gelmiştir. Dinî ve mimarî alan yanında devlet ve mutfak kültürünün de bu bölgede yer edinmesiyle beraber birçok Türkçe kelime, halk tarafından kullanılır hâle gelmiştir.[iv]

19’uncu yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan ve özellikle büyük imparatorlukların parçalanmasına sebep olan milliyetçilik akımları ve buna ek olarak moderleşme hareketleri, Osmanlı hâkimiyeti altında bulunan Müslüman ve gayr-i Müslim milletler arasında da etkili olmaya başlamıştır.

Ayaklanmalar sonucunda ayrılan milletler kendi devletlerini kurmuş ve kendi millî tarihlerini, dillerini ve kültürlerini daha da ön plâna çıkarmaya başlamışlardır. Türklerin kendilerini geri bırakmış olduklarını, Avrupa’daki moderleşme, sanayileşme ve demokratikleşme hareketlerinden Türkler yüzünden geri kaldıklarını iddia ederek olumsuz bir Türk imajı üzerinden yeni bir toplum ve devlet yapısı ortaya koymaya çalışmışlardır.

İkinci Mahmud’un Tanzimat Fermanı ve Yeniçeri Ocağı’nın kaldırması, Osmanlı himâyesindeki milletlerin özerklik kazanmaları ve devlet yolunda ilerlemeleri gibi etkenler, Boşnakları da etkilemiştir.

Uzun yıllardır Balkanlarda güç kaybetmeye başlayan Bâb-ı Âli’nin artık eski gücünde olamayacağı ve denetimi sağlayamayacağı düşüncesi ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun destekleri ile “Bosna Ejderi” lakaplı Hüseyin Kapetan Gradaščević (1802-1834) önderliğindeki Boşnaklar, 1831 yılında Osmanlı Devleti’ne ayaklanmışlardır.

İmparatorluklar altında yaşayan her millet gibi, Boşnaklar da milliyetçilik akımları sonrası ortaya çıkan yeni duruma ayak uydurarak milliyetçi söylemlerde kendi kimliklerini inşâ etme yoluna girmişlerdir. Özellikle Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun 1878 yılında Berlin Antlaşması sonucu Bosna-Hersek’i ilhak etmesi ile beraber Boşnaklarda, Bâb-ı Ali’nin kendi iç sorunları dolayısıyla tekrar Bosna sorunu ile ilgilenemeyeceği düşüncesi kendini göstermeye başlamıştır. Müslüman olmayan bir devletin altında kendi varlıklarını koruyamayacağı düşüncesi ve artık kendi millî devletleri ve vatanları için mücadele etmesi fikri ortaya çıkmış ve bu düşünce etrafında varlıklarını idâme ettirmenin yollarını aramışlardır.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu altında varlıklarını devam ettirebilme hususunda Darü’l-Harb ve Darü’l-İslâm konuları, zamanında Bosna’da yayınlanan Vatan Gazetesi’nde tartışılmakla beraber, Boşnak entellektüellerin bir kısmı göçün gerekli olduğunu, diğer bir kısmı ise Boşnakların vatanlarının bu coğrafyalar olduğu ifade edilmiştir. Böylece, Türkler gelmeden önce kendi milletleri ve tarihlerinin var olduğu gerekçeleri ile kendi kimliklerini oluşturma gayreti içerisinde olmuşlardır.

***

1882 yılında askerlik kanunu ile Boşnaklar gayr-i Müslim bir devlet olan Avusturya-Macaristan’ın altında cephelerde savaşmak zorunda kaldılar. Müslümanların sorunsuz bir şekilde orduya dâhil edilmesi için askerlere imamların görevlendirilmesi, yemeklerin İslâmî şartlara uygun olması, askerlik yeminlerinin Kur’ân-ı Kerîm ve Kral üzerine yapılabilmesi gibi uygulamalar, Boşnakların bu yeni durumu kabulü için getirilen kolaylıklardır.

[i] http://www.popis2013.ba/popis2013/doc/Popis2013prvoIzdanje.pdf

[ii] Von Luther zu Rückert – Der Koran in Deutschland: Ein weiter Weg von der Polemik zur poetischen Übersetzung (PDF; 991 kB) von Hartmut Bobzin, Akademie Aktuell 01/2010

[iii] Kitabın Orjinali için: 1659 baskısı: Al-Koranum Mahumedanum: Das ist, Der Türcken Religion, Gesetz, und Gottslästerliche Lehr

[iv] Sırp Türkologlar tarafından ifade edildiğine göre, bugün Sırpçada 4 bine yakın kelimenin Türkçe olduğu iddia edilmektedir. Doğu Bosna’da bulunan Vişegrad şehrinin ve insanlarının hikâyesini Osmanlı Dönemi ve Avusturya-Macaristan Dönemi olarak incelemiş ve olumsuz Müslüman ve Türk algısı oluşturan Drina Köprüsü, İvo Andriç tarafından 1945 yılında yazılmış ve 1961 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne lâyık görüşmüştür. Söz konusu eserde yüzden fazla Türkçe kelime kullanılmıştır.

Kaynak: https://haberajandanet.com/Article/bosnaklari-turk-gormek-ve-bosnaklarin-kimlik-olusumu-1/zLotXBFzue8I74i09BXl

YORUM YAP