Bosna Hersek'in Yönetim Şekli ve Dış Politikaya Yansımaları » Boşnak HaberBoşnak Haber

19 Nisan 2024 - 18:23

Bosna Hersek’in Yönetim Şekli ve Dış Politikaya Yansımaları

Bosna Hersek’in Yönetim Şekli ve Dış Politikaya Yansımaları
Son Güncelleme :

28 Aralık 2017 - 14:41

Hazırlayan : Zeynep Işıl Hamziç  Boşnak Medya

Yukarıdaki haritada Müslüman Boşnakların nasıl bir pozisyonda olduğunu görüyor musunuz? Bosna Hersek devletinin güneyinde lila renkli bölge Hırvatlarla, bunun dışındaki doğu, batı ve kuzeyde, haritada sarı renkle gösterilen bölgeler ise Sırplarla çevrilmiş vaziyette idi. Yeşil bölgeler ise Boşnakların yerleşim alanları idi. (Doğuda kalan yeşil bölge Sancak’tır.)

Yugoslavya’nın dağılma sürecine bağlı olarak, Avrupa Birliği, Ocak 1992’de, Slovenya ve Hırvatistan’ın bağımsızlığını kabul etti. Bosna-Hersek ve Makedonya’nın bağımsızlığını ise referandum şartına bağladı. Bosna Hersek’te referandum yapıldı ve %64 kişinin katılımıyla gerçekleşen  referandumda %99,4 evet sonucu çıktı ve Bosna-Hersek Yugoslavya’dan ayrılma sürecine girmiş oldu.

Referandumdan Bosna Hersek’in Yugoslavya’dan ayrılması konusunda %99,4 oranında “evet” çıkması üzerine, Ocak 1992’de Bosna Hersek Sırpları, Bosna ve Hersek Devletinden bağımsızlığını ilan ederek, Sırp Cumhuriyeti’nin kuruluşunu gerçekleştirdiler. Ardından Sırp Cumhuriyeti Sırbistan’ın da desteği ile Bosna Hersek ve Hırvatistan’da Sırp olmayanlara karşı “etnik temizlik” politikası başlattı.

Sırp saldırıları karşısında Boşnakların zor durumda kalmasını fırsat bilen Hırvatlar, güneyden Boşnakların topraklarına girdiler ve böylece Hırvatlar güneyden, Sırplar ise her yönden saldırıya geçti ve Boşnakları katlettiler ve Boşnak topraklarını paylaştılar.

Etnik temizlikten kurtulmaya çalışan 500.000 kişinin, Batı Avrupa ülkelerine sığınmaya çalışmaları üzerine Almanya, Avusturya, Macaristan, Hırvatistan ve İtalya sınırlarını mültecilere kapattı.

Avrupa’nın sınır kapama refleksi, bugünlere özgü değildi, Bosna savaşı döneminde de yapmıştı aynı şeyi.

Saraybosna, Gorajde, Serebrenica, Tuzla, Zepa ve Bihac 1993’te BM Güvenlik Konseyi tarafından güvenli bölge ilan edildi. Bu güvenli bölgelere yerleştirilen BM Barış Gücü UNPROFOR (BM koruma gücü) askerlerine savaştan kaçarak kendilerine sığınan çoğunluğu Boşnak sivil, kadın ve çocukları  bu güvenli bölgelerde koruma görevi verildi. Ama asker olduğu şüpheli bu güçler, Srebrenica, Saraybosna Pazar yeri gibi feci etnik temizlik operasyonlarının Sırplar tarafından gerçekleştirilmesine mani olamadı veya olmadı da diyebiliriz.

Bosna savaşı sadece Boşnaklara uygulanan soykırım ile hatırlanmayacak, aynı zamanda bütün İslam eserlerinin de adeta ortadan kaldırılmaya çalışıldığı, coğrafyadan “müslüman kimliğinin silinmesi” konusunda da hatırlanacaktır. Bosna Hersek İslam Birliğinin verilerine göre, 1992-1995 yıllarında 614 cami, 218 mescit, 69 Kur’an-ı Kerim kursu, 4 tekke, 37 türbe ve 405 farklı vakıf eseri doğrudan açılan ateşe verildi veya yıkıldı.Osmanlı eserlerini Türklüğün simgesi olarak görüp yakıp yıktılar. Mostar köprüsü ve  6 milyon kitap ve arşiv belgeleriyle “ülkenin hafızası” konumunda ki Vijecnica Kütüphanesi en önemli eserlerimizin başında gelmekteydi ve bunları da yıkıp yaktılar.

1994’te Amerika Washington’da Boşnak ve Hırvatları uzlaştırdı ve aralarındaki savaşı sona erdiren Washington Anlaşması imzalandı. Boşnaklar artık sadece Sırplarla savaşacaktı ve ordularını da oldukça iyi vaziyete getirmişlerdi. Karşı atağa geçmeyi planlayan Bosna ordusu uluslararası çevrelerce savaşın bitirilmesi çağrısı ile yüzleşiyordu. Tam Boşnakların karşı atağa geçeceği ve kaybedilen toprakları kurtarabileceği zamanda, Boşnakların uluslararası baskı ile “zorunlu barışa” razı olması zordu ama zorunlu tutuldu bir bakıma. Körfez ülkeleri, İran, Türkiye, Boşnaklara mümkün olabildiği kadar yardım yapmaya çalıştılar. Boşnaklar ordularını da oldukça iyi vaziyete getirmişlerdi. Tam da Banja Luka şehrini alacaklarken  ABD müdahale etti ve durdurdu Boşnaklar malesef savaşı kesmek zorunda kaldılar.

Bu esnada BM katliamları önleyememesi, NATO’yu harekete geçirdi ve 30 Ağustos 1995’te Sırp hedeflerine yönelik kapsamlı hava operasyonları başlattılar. Üç hafta süren bu harekat sonucunda Sırplar ateşkesi kabul ettiler.

14 Aralık 1995’te Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Miloşeviç ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Tucman ve Bosna- Hersek Cumhurbaşkanı Izetbegoviç tarafından, Dayton Antlaşması imzalanarak, Bosna Savaşı sona erdirildi. Anlaşmanın iki amacı vardı “savaşı durdurmak ve devleti inşa etmek”.

Savaş durdu ama devlet hala inşa edilemedi. Yüzbinlerce  ölü 2,2 milyon göçmen….

Ülkenin siyasi yapısını, 1995 yılında imzalanan Dayton Barış Anlaşması  oluşturmuştur. Söz konusu Anlaşma ve ekleri ile ülkenin aynı zamanda devlet sistemi ve Anayasası oluşturulmuştur.

DAYTON ANTLAŞMASININ GETİRDİĞİ SİSTEM SANKİ İŞLEMESİN DİYE KURULMUŞ

Dayton anlaşması dünyanın en garip yönetim sistemini getirdi. Sistem sanki işlemesin diye kurulmuştu. Yönetim iç içe matruşka gibi,her kademede Boşnak, Hırvat, Sırp etnik unsurlarından yetkililer ve herbirinin onayı gerekiyor karar süreçlerinde.Bosna ‘da 22 yıldır sistem malesef işlemiyor.

BH Devlet Başkanlığı Konseyi, üç kurucu halkı temsilen seçilen üç üyeden oluşmakta olup, Konsey Başkanlığı  üç üye arasında 8 aylık dönemlerle rotasyon usulü değişmektedir. BH Bakanlar Konseyi Başkanı (Başbakan) ise BH Devlet Başkanlığı Konseyi’nin önerisi üzerine, BH Temsilciler Meclisi tarafından seçilmektedir. Devlet Parlamentosu ise Temsilciler Meclisi ve Halklar Meclisi olmak üzere iki sistemden oluşmaktadır. 

Bosna Hersek, biri Bosna Hersek Federasyonu, diğeri Republika Srpska olmak üzere iki entite ile Boşnak, Hırvat ve Sırp olmak üzere üç kurucu halktan ve ayrı bir yönetimi bulunan Brçko Bölgesi’nden oluşmaktadır. Boşnak ve Hırvatların oluşturduğu Bosna Hersek Federasyonu içerisinde ayrıca 10 kanton bulunmaktadır. 

Bosna Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyetinden oluşan ana devlette, Bosna-Hersek Federasyon sisteminin en altında, Hırvat-Müslüman Federasyonu “Kantonları” bulunuyor.

Kantonlar mikro bir devlet gibi idari yapıya sahip. Kanton başkanları, kanton hükümetleri, kanton meclisleri, bürokrasisi vb ile tam bir devlet. Sağlık, eğitim, yerel meseleler hep bu kanton yönetimlerince çözümleniyor veya çözümsüzlüğe itiliyor. Kantonlar ayrıca merkezi Hırvat ve Müslüman Federasyonu yönetimi ile çatışma halinde ve yetki karmaşaları işi daha da zorlaştırıyor.

Bosna Hersek Sırp Cumhuriyetinde ise Kanton sistemi yok, sadece Sırplardan oluşan merkezi idare ve ikili yapıda parlamento var. Sırp Cumhuriyeti Bosna Hersek Federasyonundan bağımsız işliyor.

Ayrıca 3 etnik unsurun birlikte yaşadığı kuzeydeki Brcko özerk bölgesi yukarıda belirttiğim iki yapıdan bağımsız bir konuma sahip. BM’in birlikte yaşama anlayışını geliştirmeye dönük bu örnek model, henüz ciddi bir başarı elde edebilmiş değil, bununla birlikte BM gözetiminde böyle bir özerk bölge de Bosna Hersek yönetim sisteminin içinde garip bir şekilde varlığını sürdürmeye çalışıyor.

Bosna Hersek devletinin en üst yönetim katmanı ise cumhurbaşkanlığı konseyidir. Konseyde herbiri ayrı etnisiteden olmak üzere, bir cumhurbaşkanı iki yardımcısı bulunmaktadır. 8 ayda bir bu 3’lü dönüşümlü olarak görevlerini değiştirmektedir. Üçlü devlet başkanlığı sisteminin üyeleri, dört yılda bir her toplum için ayrı ayrı düzenlenen seçimler çerçevesinde, halk oyu ile seçilir. Cumhurbaşkanlığı konseyi devletin dışpolitik meselelerine bakar. Kararlar cumhurbaşkanı ve iki yardımcısının onayı halinde kabul edilir.

Bosna Hersek Devleti’nin merkezi hükümeti başbakan ve bakanlardan oluşmaktadır. Merkezi hükümette bir başbakan 9 bakan vardır. Her bir etnik unsura 3’er bakanlık verilmektedir. Her bir bakanın 2 yardımcısı vardır. Bakan Boşnak ise iki yardımcı Hırvat ve Sırp olmaktadır. Devlet yönetiminde bir kararın alınabilmesi için bakan ve bakan yardımcılarının üçlü onayı gerekir. Aksi halde karar alınamaz.

Bosna Hersek devletinin parlamentosu 2 kanatlıdır. Birinci kanat Bosna Hersek halk meclisi, toplam 15 milletvekili vardır. Etnik unsurlar arasında 5’er adet paylaştırılmıştır. Diğeri temsilciler meclisidir ve 42 milletvekili vardır. Temsilciler meclisinin 28’i Bosna Hersek federasyonundan, 12’si ise Sırp cumhuriyetinden seçilmektedir. Bu iki kanat “yasama” işlevini de görür.

Bosna Hersek devletinin altındaki iki idari yapıdan biri olan, Sırp cumhuriyetinin kendi cumhurbaskanı, kendi başbakanı, kendi 2 kanatlı meclisi, kendi bakanlar kurulu vardır. Sırp cumhuriyetinin bütün yönetim birimleri Bosna Hersek devleti merkez hükümetinden bağımsız çalışır. Çoğunlukla merkezi hükümetin kararlarına ve kanunlarına uymaz, sürekli bağımsızlık ilanı veya Sırbistan’a bağlanma krizleri çıkarır.

Bosna Hersek devletinin diğer federasyonu Bosna Hersek Federasyonu ismini taşır. Burada sistem daha da karmaşıktır. Her kademede Boşnak ve Hırvat olmak üzere iki otorite bulunmakta ve her ikisinin kabul etmediği bir karar uygulamaya sokulamamaktadır. Federasyonun altında yukarıda açıklamaya çalıştığım “kantonlar” vardır. Kanton yetkileri ile federasyon yetkileri çoğunlukla birbirine girer ve karar alınıp yürütülmesi hayli zor olur.

En yüksek yargı organı Anayasa Mahkemesi, 9 üyeden oluşur. Bu üyelerden dördü Bosna-Hersek Federasyonu Temsilciler Meclisi, ikisi Sırp Cumhuriyeti Ulusal Meclisi ve üçü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından atanır.

Bütün bu yönetim mekanizmaların üzerinde “BM yüksek temsilcilik” bulunmaktadır. BM Yüksek Temsilciliği en büyük yetkilere sahiptir. Anlaşmazlıklara müdahale eden en üst makamdır. Ayrıca yeni kararlar alınmasını da dikte edebilir, kanun çıkartabilir, her seviyede yetkiliyi görevden alabilir. Politikacılara müdahale edebilir.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım yönetim sistemi dünyanın en karışık yönetim sistemidir ve 1995’den bu yana işlememektedir. Zaman zaman değiştirilmesi hiç olmazsa kantonlar sisteminin lağv edilmesi denemeleri olmuş, ama başarıya ulaşılamamıştır.

Bosna Hersek Devleti’nin AB yolunda başarmış olduğu ilk somut adım 2008’de imzalanan İstikrar ve Ortaklık Anlaşması’dır. 2010 yılında da Bosna-Hersek vatandaşlarına AB ülkelerine seyahat için vize muafiyeti elde edilebilmiştir.

Bosna Hersek’in daha iyi bir geleceğe kavuşabilmesi için “3’lü zirve” toplantıları hayati ehemmiyete sahiptir. 

Daha önceden Türkiye’nin hayata geçirdiği bu sistem hem anlaşmazlıkların azaltılmasına, hem de Türkiye’nin Bosna Hersek’e daha fazla katkı vermesine kapı açmaktadır.

Bosna-Hersek istikrarına katkı sağlayan uluslararası görüşmeler kapsamında Türkiye, Bosna-Hersek ve Sırbistan arasında yapılan Üçlü Zirve Toplantısı’nın önemi büyüktür. İlki  Türkiye’nin ev sahipliğinde 2010 tarihinde İstanbul’da, ikincisi 2011’de dönemin Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç’in ev sahipliğinde Karadjordjevo/Sırbistan’da, sonuncusu da Mayıs 2013’te Ankara’da düzenlenmiştir. Cumhurbaşkan’ları düzeyindeki Üçlü Toplantıların yanı sıra üç devletin dış işleri bakanları da üçlü görüşmeler yapmışlardır.

Tüm bu görüşmeler ve toplantılar sonucunda Bosna-Hersek Belgrad’a Büyükelçi atamış, Sırbistan Parlamentosu, Srebrenica soykırımını kınayan bir kararı kabul etmiş, ayrıca aynı mekanizma kapsamında kararlaştırıldığı üzere Srebrenica 15. yıldönümü anma törenlerine dönemin Sırbistan Cumhurbaşkanı  Boris Tadiç de zamanın Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan ile birlikte katılmıştır.

Yukarıda oldukça detaylı anlatmaya çalıştığım bu karmaşık Dayton Anlaşması yönetim sistemi, hem Boşnaklar için hemde  Bosna Hersek devleti için anlamlı bir gelecek oluşturabilmesine son derece olumsuz etkide bulunmaktadır.

En basit işler dahi 3’lü onay zorunluluğu ve 5 kademeli yönetim mekanizmalarının işlemesindeki güçlükler nedeniyle hayata geçirilememektedir.

Ülkede son genel seçimler 12 Ekim 2014’te gerçekleştirilmiştir. Genel seçimler çerçevesinde BH Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeliğine seçilen Boşnak, Hırvat ve Sırp adaylar sırasıyla Bakir İzetbegoviç (SDA), Dragan Çoviç (HDZBİH) ve Mladen İvaniç (PDP)’dir. Şu anda Başkanlık makamında Hırvatlar bulunmaktadır. 

BH’nin AB ile entegrasyon süreci esasen 2008 yılında AB ile İstikrar ve Ortaklık Antlaşmasının (İOA) imzalanması ile başlamıştır. BH makamları 2017 yılı sonu veya 2018 yılı başlarında resmen aday ülkesi statüsü kazanmayı beklemektedir. 

BH’nin NATO ile bütünleşme süreci bakımından önem taşıyan savunma gözden geçirme belgesi (DR), Devlet Başkanlığı Konseyi tarafından 24 Kasım 2016 günü kabul edilmiştir.

Türkiye’deki bürokrasi ve genel halk bu yapıyı bilmemektedir hatta Türkiyede yaşayan Boşnaklardan bile bilmeyen vardır. Bu idari yapı bilinmediği için de Bosna Hersek hükümetinin dış politika’da aldığı kararlar anlaşılmamaktadır.Bu sebeplede Bosna Hersek yönetiminin bu karmaşık yapısını sizlere aktarmaya çalıştım.

Bu karmaşık ve işlemeyen yönetim sistemi etnik unsurlar üzerinde, kurulmuş bu devlete güvensizlik psikolojisi oluşturmaktadır. Bosna Hersek devleti içindeki Hırvatlar Hırvatistan’a, Sırp Cumhuriyeti ise Sırbistan’a bağlanmayı çözüm olarak görmekteler ve Bosna Hersek Devletine ölü doğmuş bir proje gibi bakmaktalar.

Boşnakların bu gelişmeler içinde ne yapabilecekleri hakikaten büyük soru işaretidir.

Parça parça dağılmış olmaları, yani coğrafi bütünlüğe sahip olmamaları Bosna Devleti kurmalarını hayli zorlaştırmaktadır. Yapılması istenen durum, bir tarafa yamanarak yok olmayı seçmeleri yönündedir. Ancak tarih sahnesinde büyük başarılar elde etmiş ,Avrupa’nın yarısına hükmetmiş ve aynı topraklarda  Bosna Banlığı olarak hükümsürmüş olan Boşnakların hiç de adil olmayan Bosna Savaşı ile tekrar küllerinden  doğduğunu da söyleyebilir ve en azından bu durumu bu düzeye kadar getirebildiklerini ve hepimizin destekleri ile güçlenip daha iyi günlerin olması için umut etmekteyim.  

YORUM YAP