Güzel Boşnak Oyuncu Sümeyra Koç » Boşnak HaberBoşnak Haber

27 Mart 2024 - 17:41

Güzel Boşnak Oyuncu Sümeyra Koç

Güzel Boşnak Oyuncu Sümeyra Koç
Son Güncelleme :

14 Nisan 2016 - 15:42

Sümeyra Koç kariyerinde emin adımlarla ilerleyen yeni bir yıldız.

Sümeyra Koç: Boşnak kadını güzeldir

Sümeyra Koç kariyerinde emin adımlarla ilerleyen yeni bir yıldız. atv dizisi Günebakan’da ilk aşkıyla yeniden yakınlaşan Günce’yi canlandıran Koç’a göre aşkta rekabet de gerekli.

Foto muhabiri arkadaşım Murat Şengül’le birlikte kıvrıla kıvrıla akıp giden bir yoldayız. Sağımız orman, solumuz deniz. İstikametimiz atv’nin yeni dizisi Günebakan’ın Tekirdağ Uçmakdere’deki seti. Deniz kenarında çekim yapılırken varıyoruz. Güneş tepede. Hummalı çalışma, öğle arası verilmesiyle sona eriyor. Çardaklar altındaki restoranda gölgelik bir masaya kuruluyoruz. Cırcır böcekleri altında koyu bir sohbete dalıyoruz Sümeyra Koç’la. Boşnak göçmeni, kalabalık bir ailenin kızı. 27 yaşında. Devlet lisesinde okumuş, özel üniversiteyi burslu kazanmış çalışkan bir öğrenciymiş ama kalbindeki oyunculuk aşkı sönmemiş. Eğitimler almış, sayısız deneme çekimine katılıp defalarca reddedilmiş ama pes etmemiş. Azim ve güzelliğin kendisine ailesinden miras kaldığını söyleyen genç oyuncu şimdi Gani Müjde’nin yazdığı Trakya komedisinde Günce rolünde. Yüzünden gülümseme eksik olmayan ve hayali bir Çağan Irmak filminde oynamak olan Koç “Her şeyimle kendimi oyunculuğa verdim” diyor ve ekliyor: “Biliyorum yolum uzun”.

 

Daha önce ciddi işlerde görmüştük sizi. Komedi dizisi farklı mı?

Komedi daha yüksek, eğlenceli ve tempolu bir tür. Ekip de komediye yatkın oyunculardan oluştuğu için genellikle çekimler de çok eğlenceli geçiyor. Benim oynadığım karakter dizinin daha dramatik bir tarafında dursa da dinamik bir temposu olduğu için komedi hoşuma gidiyor.

Günce ilk aşkıyla yeniden karşılaşıyor. Siz hatırlar mısınız ilk aşkınızı?

İlkokulda sınıfta çok zeki bir çocuk vardı. Zekası dikkatimi çekiyordu. Matematikte çok iyiydi. Problem yarışı yapılıyordu. Hep o kazanıyordu, üzülüyordum. Bir yandan rekabet duygusu da olunca aşk daha bir heyecanlı oluyor.

Çok mu hırslısı bir öğrenciydiniz?

Rekabetçi ve çalışkan bir öğrenciydim. Sınıfın en iyisi ya da sınıf başkanı olayım isterdim hep.

Nasıl bir ailede büyüdünüz?

Bayrampaşa’da Yıldırım mahallesinde büyüdüm. Bütün Boşnaklar gibi… Ailem Yugoslavya göçmeni. Annem Sırbistan, babam Karadağ’dan… Kalabalık bir ailede geçti çocukluğum. Dört kardeşiz, en küçük benim. Abi ve ablalarım evliler. Yeğenlerim de var. Onlar aile geleneğini devam ettiriyorlar yani. Büyüdüğüm apartmanda hep akrabalarımız oturuyordu. Boşnaklarda çekirdek aile diye bir kavram pek yoktur. Sıcak ve samimi bir ortamda büyüdüm.

Kalabalık bir aile mi istersiniz?

İleride bir çocuğum olsun isterim. Kalabalık aile çok güzel bir şey ama bazen ailenin tek çocuğu olan arkadaşlarıma gittiğimde “Bu da güzel olabilir” diyorum. Kalabalık, gürültü, misafir eğlenceli elbette ama yorucu da… Şimdilik evlenip çoluk çocuğa karışma hayallerim yok. Çok kariyer odaklıyım. Yalnız yaşıyorum. Allah kısmet ederse ilerde aile kurmayı isterim. Aile kavramı benim için çok önemli.
BOŞNAK KADINI GÜZELDİR

Set Tekirdağ’da. En çok neyi özlüyorsunuz?

Ailemi özlüyorum. Evde pişen yemek kokusunu arıyor insan. Ama en çok yatağımı özlüyorum. Otele çay kahve yapabilmek için malzeme getirdim İstanbul’dan. Mumlar, tütsüler taşıdım. Şimdi çiçek alacağım. O ev sıcaklığını biraz özlüyorum yani.

Uzak bir sette çalışınca kamp gibi de oluyordur…

Yeni bir yer görmek, yeni insanlar tanımak bana macera gibi geliyor. Birkaç kişi dışında kimseyi tanımıyordum. Gelmeden önce biraz kaygılandım. Sürekli birlikte olacağız, acaba anlaşabilecek miyiz diye. Fakat hiç korktuğum gibi olmadı. İş bitince otele dönüyoruz. Kimse odasına çekilmiyor. Hep birlikte yiyip içiyoruz. Bazen kasabaya iniyoruz ama çoğunlukla oteldeyiz. Otel de deniz kenarında, yeşil… Toprağa basıyorum, dalga ve kuş sesleri… Çok mutluyum.

Emina Sandal’a benziyorsunuz. Boşnak kadınları hep güzel mi?

Benzetiyorlar beni ona sık sık. Annem ve ablam da çok güzeldir benim. Bizim ailenin kadınları güzeldir. Balkan kadınlarının kendilerine has bir kemik yapıları var.

Daha önce “Güzellik yetseydi bu kadar uğraşmazdım oyuncu olmak için” demişsiniz. Çok mu uğraştınız?

İlk deneme çekiminde seçilen arkadaşım var. Benim böyle olmadı. Üniversitede iletişim fakültesinde halkla ilişkiler okudum. Sonrasında gönlüm oyunculuğa kaydığı için eğitimler almaya başladım. Sadri Alışık Tiyatrosu, Kraft gibi tiyatrolarda atölye çalışmalarına katıldım. Oyuncu koçlarıyla çalıştım. Hâlâ da çalışıyorum. Çok çaba sarfettim ilk dönemde. Sayısız görüşme yaptım. Hatırlıyorum aynı gün içinde bir Levent’te, bir Mecidiyeköy’de, bir karşıda iş görüşmesi yapıyordum. İnsanlar 9’dan 6’ya kadar mesai yapıyorken ben 9’dan 6’ya deneme çekimi yapıyordum. Uzun süre her gün git gel uğraştım. Çok yorucu bir şey. Ama şeytanın bacağını kırdıktan sonra gerisi bir şekilde geliyor. Önce reklam filmleri, ardından da diziler geldi…

Pes edecek gibi oldunuz mu?

Evet. “Olmayacak” dedim, gittim başka işe girdim. Bir kanalda muhabirlik yaptım. O zaman bile oyunculuk okuluna devam ettim ama. Para kazanıp geçinmem gerekiyordu. Hayatın gerçekleri var. Ailem bana para göndersin, ben de bütün gün deneme çekimlerine gideyim gibi bir bakış açım yoktu. Ben böyle bir ailede büyüdüm. Annem ve babam 15 yaşında sahip oldukları her şeyi Yugoslavya’da bırakıp gelmiş insanlar. “Yanımızda tek bir toplu iğne bile yoktu” der annem anlatırken. Dilini, kültürünü bilmedikleri bir ülkede sıfırdan kurmuşlar hayatlarını. Çok acı, zorlu bir hayat hikayeleri var. Babam çok çalıştı, dördümüzü okuttu. Çok şükür hiç maddi sıkıntı yaşamadık. Göçmen oldukları için kendilerini garanti altına almak onlar için çok önemli olmuş hep. Yatırım yapmayı severler o yüzden. Hep devlet okullarında okudum. Anadolu lisesinden sonra özel üniversiteden tam burs kazandım. Babam “Özel okula gidemezsiniz” derdi hep. Kuzenlerim gidiyordu ama babam o konuda çok katıydı. Hatta son sene değişim programıyla İspanya’ya gidecektim. Anlaşma gereği o okul burs vermiyordu, para vermek gerekiyordu. Ben giden ilk burslu öğrenciyim. Mektuplar yazdım, dilekçeler doldurdum. Okulda kurul toplandı benim için ve en sonunda o okuldan başarılı bir öğrenci Türkiye’ye geldi, ben Madrid’e gittim. Azimle elde edilemeyecek şey yok.

Üniversitede okuduğum işi yapsaydım diyor musunuz hiç?

Hiç geçmiyor aklımdan. Her şeyimle buradayım. Kendimi tamamen oyunculuğa verdim. Yolum uzun biliyorum. Bir sinema filminde rol almak istiyorum. Hayalim Çağan Irmak’la çalışmak. Zeki Demirkubuz da filminde oynamak istediğim bir diğer yönetmen.

Çalışmadığınızda ne yaparsınız?

Öncelikle güzel bir kahvaltı… Yemek yemeyi çok severim. Hazırlamayı daha da çok severim. Misafir ağırlamaktan keyif alırım. Çok güzel körili tavuk yaparım. Cheesecake’te iddialıyımdır. Yiyip de kilo almayanlardanım. Genetik mirasım iyi.
OYUNCU “ONU YEMEM, BUNU YAPMAM” DİYEMEZ

Oyunculuğun hangi yönü hoşunuza gidiyor?

Bitmeyecek bir serüven… Her seferinde yepyeni bir ekiple tanışıyor, yeni insanlarla arkadaş oluyorsun. Bu yönü eğlenceli. Bu mesleği yapabilmek için hayatı da renkli yaşamak gerekiyor. “Onu yemem, bunu yapmam, şunu içmem” diyemezsin. Ne kadar çok yer görüp, insanla tanışıp, deneyimini zenginleştirirsen o kadar iyi bir oyuncu olursun bence. Renkli ve zengin bir yaşam sürmek gerekiyor.

Maneviyatla aranız nasıl?

Balık burcuyum. Manevi dünyaya dair meselelere çok yatkınım. Nefes terapisi, enerji çalışmaları gibi konulara meraklıyım. Kendini tanımana yardımcı oluyorlar. İçindeki kırılmışlıklar, yapamadıkların, mutsuzlukların… Tüm bunlara ayna tutuyorlar. Geçenlerde bir çalışmanın son dakikalarında güldüm, ağladım. Bu çalışmaların oyunculuğu da olumlu etkilediğini düşünüyorum. Malzemeni görmen önemli. Hangi duyguların bedenin hangi bölgelerinde toplandığını öğrenince rol yaparken o duyguya girmek çok daha kolay oluyor.
İSMİMİ VE ÇİLLERİMİ HİÇ SEVMEZDİM

Sümeyra ilginç bir isim. Anlamı ne?

Arapça kökenli bir kelime. Anlamı kendi üzerinde kıvrılmış yaprak. Meyve çağlası anlamına da geliyor. Çocukken ismimi hiç sevmezdim. Diğer arkadaşlarımın daha modern isimleri varken benimki garip gelirdi. Büyüdükçe sevdim. İnsanlar “Ne kadar güzel bir ismin var” dedikçe ısındım. Bir de bazı insanlar çok güzel telaffuz ediyor. Aslına bakarsanız küçükken çillerimi de sevmezdim. Çocukluk işte. İnsan yaş aldıkça farklı olan şeylerin kıymetini daha iyi anlıyor.
İSPANYA’DA YAŞADIĞIM EVİ SATIN ALACAĞIM

İspanya’da bir sene kalmışsınız. İlerleyen yıllarda ister misiniz yine orada yaşamak?

İspanya’ya aşığım. O kadar çok ağladım ki dönerken. Oradaki rahat ve canlı hayat çok hoşuma gidiyor. En büyük hayallerimden biri öğrenciyken yaşadığım evi satın almak. Hayatımın en güzel günleri orada geçti. Bayram tatilinde de Valencia’da yaşayan arkadaşımın yanındayım.

Söyleşi: Ceren Arseven

YORUM YAP