BOSNA’YA VE BOSNA SOYKIRIMINA GENEL BİR BAKIŞ » Boşnak HaberBoşnak Haber

20 Nisan 2024 - 11:24

BOSNA’YA VE BOSNA SOYKIRIMINA GENEL BİR BAKIŞ

BOSNA’YA VE BOSNA SOYKIRIMINA GENEL BİR BAKIŞ
Son Güncelleme :

25 Mayıs 2018 - 2:44

                                                                                                                            Elif KARADAĞ

 

   SOYKIRIM COĞRAFYASI

Bosna Hersek,  Güneybatı Avrupa’da, özel ismiyle Balkanlarda 51.197 km’lik yüzölçümü ve yaklaşık 4.500.000 kişilik nüfusu olan bir ülkedir.[1]

Kuzeyde Hırvatistan`, doğuda Sırbistan`, güneyde Karadağ ile çevrili olan ve Adriyatik Denizine kıyısı olan bir bölgedir. Bosna ülkenin en büyük şehri olan  Saraybosna  aynı zamanda devletin başkentidir. Dağlık ve ormanlık yapıda olan  Bosna’da sık ve gür ormanlar bulunmaktadır. Bosna’da geleneksel hayat  ormancılık ve hayvancılık üzerine kuruludur.[2]

Siyasi coğrafya bakımından Bosna Hersek Devleti 14 Aralık 1995 yılında Dayton antlaşması ile[3]  bağımsızlığını kazanmıştır.[4] Sırbistan, Hırvatistan ve Karadağ ile komşu olan Bosna’da 3 etnik grup yaşamaktadır. Devletin çoğunluğunu Müslüman Boşnaklar oluşturmaktadır.

                        BOSNA  SOYKIRIMININ TEMELLERİ                          

1992-1995 yılları arasında yaşanan Bosna savaşının ideolojik temelleri`, 1986 yılında  Sırbistan  Sanatlar ve Bilimler Akademi’sinde hazırlanan ve Yugoslavya sosyalist Federal Cumhuriyeti (YSFC)’nin  eleştirisini yapan memorandum’un [5] yayınlanması ile atılmıştır.[6] Bu memorandumda Sırbistan’ın diğer Cumhuriyetler tarafından istismar edildiğini savunmuş ve  YSFC’nin yeniden kurulması  gerektiğini  gündeme getirmiştir. Bununla birlikte YSFC  Miloseviç’in önderliğinde  dağılma sürecine girmiştir. Slovenya, Hırvatistan ve Makedonya’nın bağımsızlığını ilan etmesini  Bosna Hersek takip etmiş ancak Bosna’nın bağımsızlık kararına  Sırpların ve YSFC ordusunun  müdahalesi gecikmemiştir. Bu müdahale ile Bosna Hersek coğrafyasında 3,5 yıl sürecek olan  bir savaşın ilk denemeleri  yapılmıştır. Sırplar ve Hırvatlar Bosna toprakları üzerinde  hak iddia etme çabasına girmiş ve bu savaş  insanlık dışı olaylara sahne olmuştur. Bosna Hersek’te 1992-95 yılları arasında Sırbistan’ın faili olduğu  ve 3,5 yıl süren işgal boyunca 250 bin Srebrenica soykırımında ise  en az 8.372  masum insanın[7] ölümüyle sonuçlanan  savaşa  BM, NATO, ABD ve Avrupa devletleri  sessiz kalmışlardır ve bu kıyımı  desteklemişlerdir.

  1. Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın gördüğü en büyük soykırımın yaşanmasının önüne geçilememiştir.[8] Öyle ki dönemin ABD Başkanı olan George Bush Bosna’nın çığlığına kulaklarını tıkamış, insanlık suçunu görmezden gelmiş, Bosna’yı önemsiz sayarak`, ” Hiç kimse çatışmanın olduğu, gözyaşının aktığı her yere asker göndereceğimizi sanmasın.”[9] diyerek asıl  düşüncesini açıkça  söylemiştir.

1960’dan itibaren  Sırbistan’dan Bosna’nın  kuzey ve  güneyine doğru birçok  Sırp köylü halkı  göç ettirilmiş ve bu bölgede Sırplaştırılma politikaları  uygulanmıştır. Tito  zamanında da  başarı ile  sürdürülebilen tehcir politikası bu bölge  üzerinde stratejik bir kararın  uygulandığını  bize göstermektedir. Boşnakların[10] Hırvatlar ile ayırıp  tampon bölge  oluşturmak  istemiş ve Bosna’da Sırbistan ve Karacadağ’ın etimolojik olarak  en üst seviyede  yayılmalarını  amaçlamışlardır.

SSCB’nin dağılmaya başlaması ile  Ocak 1992’de  Sırplar,  Bosna Hersek Sırp Cumhuriyetini resmen  ilan etmiştir. Bu bağımsızlık Bosna Hersek’in bağımsızlık sürecinin  zorlu geçeceğini göstermiştir. Mart 1992’de bağımsızlık için referanduma giden Boşnakları, Sırplar boykot etmiş ve Nisan 1992’de  ” Bosna Hersek Devleti” (Bosna Hersek Parlamentosu kararı) ile resmi bir devlet kurulduğu ilan edilmiştir. Kasım 1991’de tek başlarına yaptıkları referandum sonucunda Yugoslavya sınırları içinde kalma kararı alan ve buna koşut olarak Bosna Hersek’te gerçekleşen Mart referandumunu boykot eden Bosnalı Sırplar, Sırbistan’daki Miloseviç yönetiminin açık desteği ile Boşnaklara[11] yönelik askeri saldırılara başlamış ve kısa süre içinde Bosna Hersek’in yüzde 70’ini işgal etmişlerdir.[12]

Çatışmanın nedenlerine bakıldığında literatürlere birçok  değerlendirme geçmiş  ama en çok  kabul gören  açıklamaya  göre`, milliyetçi çatışmaların  yeniden ortaya çıkması, büyük  güçlerin Balkanlar’da nüfus  alanını  yeniden kurma  konusundaki ihtiraslarını yansıtmaktadır.[13] denmiştir. Tarihsel düşmanlıkların tekerrür etmesi,  ezilmiş ulusların  yeniden  ayağa kalkmak  istemesi de bu nedenler  arasında  gösterilmektedir.

 

                             BOSNA İÇ SAVAŞI (1992-1995)

Aliya İzetbegoviç’in 1990 yılında Demokratik Söylem partisini kurması ile Sırp Demokrasi Hareketi (SDS)  Rodovan Karadzic önderliğinde Sırplar tarafından,  Hırvat Demokrasi partisi (1107) de Styepan Klguic önderliğinde kurulmuş. 1990’da ilk serbest genel seçimler sonrası seçimleri Demokratik Eylem Partisi kazanır ve Aliya İzetbegoviç devlet başkanı olur.

1991 yılında ise Franjo Tudjman (Hırvat) ve Slobodan Miloseviç (Sırp) Karadordevo  antlaşması ile  Bosna’yı  harita üzerinden paylaşmıştır. Buna göre, Boşnaklar yok sayılıyordu. Hırvatlar Hırvatistan’a, Sırplar Sırbistan’a katılıyordu. Ancak Boşnak direnişi bu planın işlemesine, iki komşusu tarafından paylaşılmasına izin vermedi.[14]

16 Eylül 1991’de  seçimleri kaybeden Sırplar,  Bosna’daki Krajina bölgesinde bağımsızlıklarını  ilan etmişlerdir. Daha  sonra Banja Luka,  Kuzey  Bosna, Romanya, Hersek  ve eski Hersek  adlarıyla altı özerk  Sırp  bölgesi kurulmuştu.[15] Bu sırada Bosna Hersek Cumhurbaşkanı olan Aliya İzetbegoviç’i İslam devleti kurmak istemesi konusunda suçluyordu. Suçları Türkiye’yi akraba devlet olarak görmekti. Sosyal, ekonomik ve/veya  politik sebeplerden ötürü  kendilerini tehlikede  hissettikleri  durumlarda  Türkiye’yi ilk sığınılacak  doğal yer kabul  etmeleri nedeniyle.[16]

15 Temmuz 1991’de Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç Ankara’ya geliyor  ülkesindeki gerginlik konusunda bilgi vererek Türkiye’nin  desteğini  istiyor.[17] Bosna Hersek bağımsızlığını ilan ederken de, ilan ettikten sonra da Türkiye’den yardım isteğinde bulunacaktır.

9 Ocak 1992’de  “Bosna Sırp Cumhuriyeti” adı ile bağımsızlığını açıklayan Bosnalı Sırpların yapmış olduğu fiiliyatları  yasa dışı kabul eden  İzetbegoviç Sırplara  uyarılarda bulunmuştur. Bosna Hersek’in Yugoslavya’dan ayrılıp  bağımsız bir devlet  olması ile  Sırplar  katliamları başlatacaktır. Olay kısa süre içinden çıkılmaz hal  alması ile  Bosna Müslümanları ve Sırplar  arasında  iki parçaya bölünür.

20 Aralık 1991’de Bosna Hersek Sosyalist Cumhuriyeti için bağımsız referandum kararı alındı. 28 Şubat  ile 1 Mart 1992  tarihleri  arasında yapılan referandum  Rodovon Karazic  başkanlığındaki Sırp Demokrat Parti (SDP) tarafından boykot edildi. Referandum sonucu oylamaya katılan seçmenlerin yüzde 66’sı Bosna-Hersek’in Yugoslavya’dan ayrılması yönünde oy kullandı.[18] 3 mart 1992’de Bosna- Hersek bağımsızlığını ilan etti. [19]

7 Nisan 1992 tarihinde  Bosna Hersek Uluslararası  toplum tarafından bağımsız  bir devlet olarak tanında. [20] Sırbistan’ın bu tanınmaya karşı çıkarak Bosna’yı ele geçirmek için saldırılara başlamıştır. Ardından Hırvatlar da saldırıya geçmiş özellikle Mostar civarına saldırılar düzenlemişlerdir.

Sırp militanlar önceden yapılan  planlama ile  Federal ordu  ve Paris teşkilatın  silahları  ile Boşnak  ve Hırvat yerleşim birimlerini de içine  alan ” iç savaşı”  başlatmışlardır.[21]

Çoğunluğun Müslüman olduğu  bölgeleri ele geçirme niyetinde  olan Sırplar Nisan (1992) ayında  Bosna’nın kuzeydoğusunda yer alan  Bjeljina’yı ele  geçirmişlerdir. Burada birçok  insanı katleden Sırplar  savaşın acı yüzünü göstermeye  başlamışlardır artık. Bosna savaşında  Bijeljina  5 bine yakın  insanın öldürülmesiyle ilk büyük katliama  sahne olur[22].

Bosna Hersek’in doğusunda yer alan ve Bosna Sırp Cumhuriyetini de içinde alan Boşnak kenti Srebrenitsa’da da aynı manzaralara rastlanmaktadır. Nisan 1999’da BM’nin kararı ile  “güvenli bölge” ilan edilen Srebrenica savaş öncesinde 26.000 civarında olan nüfusu, 40.000’e kadar ulaşmıştır. Ancak şehri korumakla görevli olan Hollanda askerleri görevlerinde başarısız olmuş, 6 Temmuz’da şehrin Sırplar tarafından kuşatılması ile yapılan katliama seyirci kalmışlardır. 2006 yılına gelindiğinde Hollanda  Savunma Bakanlığı’nca  bu askerlere  ” Srebrenica’daki  zor koşullar” nedeniyle  madalya takdim edilecektir.[23] 6 Temmuz 1995’te Avrupa’nın göbeğinde yaşanan ( 2. dünya  savaşından sonra) bu katliam 6 Temmuz  1995’te  binlerce Müslüman  sığınması ne yazık ki  R. Miladiç’in Srebrenica’yı  kuşatması ile  dehşet verici bir kıyıma  dönüşecektir. Ancak Boşnaklar  BM  yetkililerine geri verilmesi  için  teslim ettikleri  silahlarını  isteyince red cevabı almışlar ve Sırp ateşine maruz kalmışlardır. Hollandalı 30 askerin  9 Temmuz’da  şehre giren  Sırplar tarafından  rehin alınması ve bunun  karşılığında Bosnalı Müslümanların  teslim edilmelerini  istemeleri aslında  11 Temmuz’da  R. Miladiç ile Hollandalı generalin masaya oturacağının sinyallerini vermiştir.

12 Temmuz itibarıyla  kadın ve çocuklar Müslüman bölgelere  gönderilmek üzere otobüslere  bindirilirken`, 12-71 yaş arasındaki tüm erkekler ”  suçu zanlıları” olarak  Sırplar  tarafından alıkonulmuştur.[24] 12 Temmuz’da gerçekleşen bu olay bir gün sonrası için yapılacak olan  toplu katliamın  üzerinde çalışıldığı bir satın alma girişimi  olmuştur. Beklenilen katliam  çok gecikmeyecektir. 5 bin Müslüman Bosnalıyı, 14 Hollandalı rehine karşılığında teslim edilişi ile 13 Temmuz’da Kravica  yakınlarında bir  depoda ilk toplu katliam yapılmıştır. 11 Haziran’da ise Sava nehri kıyısındaki  Brcko  toplama kamplarına götürülen  erkekler yine ” savaş suçu zanlıları” ithamı ile yargılanmışlardı.  Daha sonra anneleri, kız çocuklarından ayıran Sırplar, kız çocuklarına tecavüz  ettikten sonra onları Tuzla’ya göndermişlerdir.

Drina nehri üzerindeki  köprüde insanların  öldürülüp  nehre atılması, yine  21 Temmuz’da  Trnopolje köyündeki  toplama kampında  bulunan 200  kadın ve erkeğin kol kola bağlanıp  direnenlerin  öldürülmesi  soykırımın acı yüzünü  göstermektedir.

Kadın ve erkeklerin ayrı ayrı vagonlara doldurulup Zagreb’e  doğru yollanması ancak vagonlardan birinin 2.200 diğerinin de  1.600 kişi ile doldurulması insanlık dışı bir uygulamanın  olduğunu  deşifre etmekte. Yalnızca  çocuklar  anneleri ile bırakılmış  ama bu yolculukta  en talihsiz olanlar yine çocuklar olmuştur. Yolda ölen  çocuklar birer çöp gibi  yolun kıyısına fırlatılmıştır.

 Her gece Bosna’daki  Sava nehri  boyunca Müslümanlar ve  Hırvat kadınlarla çocukların çığlıkları  yürekleri parçalıyor. Geceler  boyunca Sırpların farklı zulümlerine maruz kalıyorlar.[25] Bu sırada  kaçmayı başarabilenler Tuzla’ya dağlara doğru  kaçmıştır. Mladiç Srebrenica’dan  kaçan insanların peşinden gelerek, elindeki çikolataları  kameralara göstererek dağıtmış ve kimseye bir şey olmayacak demiştir.[26]

Saliha Osmanoviç “… 8  mayısta  ormanda 2 gece  kaldık. 2 ay sonra  Srebrenitsaya  geldik. Srebrenitsa  Sırpların eline  geçene kadar  burada kaldık. Midoloviç kendini  insancıl gösteriyordu. Dünyaya  kendini  iyi gösteriyordu ama gözümüze bakarak yok olacaksınız  diyordu. Bu bir  soykırımdı.” diyordu.[27] Böylece Sırpların tüm dünyanın gözünü  boyamayı  hedefleyeceğini görüyoruz. Zaten dünya da buna seyirci kalıyordu. Suhra Maliç’in  sözleri de  onu destekler  niteliktedir.” … Mahkeme  ölüler şahit olamaz, dedi. Nasıl şahit olsunlar hepsini öldürdüler.”[28]

Boşnaklar her ne kadar buna  “katliam” / “soykırım”  dese de Sırplar bunu bu şekilde telaffuz etmek yerine daha edebi bir şekilde kullanmışlar ve buna “etnik  temizlik”(!) demişlerdir. Ve bu ifade Sırpların  Kosova ile yaptıkları  propagandadan kaynaklanmaktadır. .” Etnik temizlik” Sırplar’ın yaptığı katliam edebi bir adı olmuştur. Toplu katliamlardan, tecavüzlerden, çocukların rızası dışında başka yerlere gönderilmesi gibi unsurlardan anlaşılacağı üzere Sırplar sosyal bir soykırım uygulamıştır. Sadece 1992 yılı içinde, resmi rakamlara göre 122 bin kişi öldürdüler.[29]

   1 Kasım 1995’te başlayıp 21 Kasım’da uzlaşma ile noktalanan ve Bosna Savaşı’na son veren Dayton Barış Antlaşması,[30]aynı yıl 14 Aralık’ta resmen imzalanmıştır.[31] Antlaşmada öncelikli hedef savaşın durdurulması, uzun vadede kalıcı barışın sağlanması ve istikrarın sağlanması amaçlanmıştır. Savaş yorgunu halk için şimdilik Aliya İzetbegoviç’in “En kötü barış savaştan iyidir.” Sözünü onaylamaktan başka bir şey de yoktu. Böylece ümitler ve niyetler geleceğe havale  edildi.[32]

    Bosna Sırplar’ı bu antlaşmaya itiraz ederken Yugoslavya Devleti gayet olumlu karşıladı. En kararlı taraf ise Hırvatlardı. Bu antlaşma ile 3 etnik toplumun barış içinde yaşamaları hedeflenmiştir. Dayton anayasa olarak tek devlet yapısı öneriyor gibi duruyor olsa da bölünebilen devlet yapısına yol açmıştır. Bosna Hersek Devleti, Bosna Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olmak üzere iki ayrı yapıdan meydana gelmektedir. Devletin başında üç etnik grup tarafından (Boşnak, Hırvat, Sırp) ayrı ayrı seçilen üç kişilik bir Başkanlık Konseyi bulunmaktadır.[33]

   Dayton Antlaşması Bosna’da geleceği olmayan bir yapı inşa etmiştir. Eskiden 3 devlet bir arada saygı ile yaşarken Dayton Antlaşması ile herkes dinini , milletini bilen , yani parçalı bir şekilde yaşamaya başlamıştır. Dayton’un oluşturduğu yapı istikrarsız bir devlet yapısını ortaya koymuştur. Avrupalı devletler, başta ABD, Rusya Avrupa’nın ortasında Müslüman bir devletin kurulmasını istememiştir. Bu yüzden Bosna’yı güçsüz bir hale getirmişlerdir. Bosna’da bir antlaşma çıkabilmesi için 3 devletin de onayı gerekmektedir. Ve çoğu zaman bu durumlardan ötürü bir antlaşma çıkamamaktadır. Yönetim yapısındaki karmaşıklık ülkenin istikrarı ve geleceğine de yansımaktadır.

SONUÇ

   Bosna’yı güçlü bir devlet kurulması korkusu ile katliama sürükleyen, yok etmeye ,etnik temizliği(!) dünya ülkeleri karşımıza çıkmakta, kendi menfaatleri uğruna bir milletin yok oluşuna göz yummuşlar yapılan insanlık dışı vahşete kulak kabartmaktan aciz kalmışlardır.

   Bosna’nın içinde bulunduğu mevcut yönetim onları katliamları ile birlikte yaşamaya zorlamış hatta Dayton Antlaşması ile bu zorunlu kılınmıştır. Şuan bir Bosnalı Mahallesinde yürürken katliamcısı ile karşılaşmaktadır.

   Tamamen sistemli ve hesaplı yapılan katliamlar Bosnalılar’ı hatırlamak istemedikleri bir tarihe tutsak etmiştir. Yaşanan utanç tablosu adeta tarihin tozlu dehlizlerle terk edilmeye bırakılmıştır. Uluslararası camiaların da tam olarak istediği budur. Bu yüzden Bosna Savaşı unutulmamalıdır.

    Tüm bunlara rağmen Bosnalılar’ın onurlu ve haklı mücadelesi Uluslararası kuruluş ve  devletlere karşı devam etmektedir.

[1] Adem Özder,  “Bosna- Hersek  Cumhuriyetinde  Coğrafyanın Halk  Kültürüne  Etkisi”, Marmara Coğrafya  Dergisi,  Sayı 25,  1 Ocak 2012, sayfa 219.

[2] Özder,  a.g.m.,  s. 221.

[3] Doytan antlaşması içi bkz: Mehmet Dalar , ” Doytan  Barış Antlaşması  ve Bosna- Hersek’in  Geleceği,  Sosyal  Bilimler  Enstitüsü Dergisi, S. 16, Cilt 1, 2008, s.91-123.

[4] Özder a.g.m.,  S.221.

[5] Memorandum için bkz.: Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası İlişkiler Sözlüğü, Der Yayınları, İstanbul, 2005.

[6] Muzaffer Vatansever,  “Zamanın Unutturamadığı  Dram: Srebranistsa,” USAK Analiz, No: 10, temmuz 2011, s.3.

[7] Hüseyin Türkan(Ed.),  “Bosna Hersek  İşgali ve Srebrenistsa  Soykırımı”, Hüseyin Türkan,  Fadime Türkölmez(Haz:)`,  Yirminci Yüzyılda Bm Güvenlik  Konseyi  Daimi Temsilcisi: 5  Devleti İşlediği  Soykırım ve  Katliamlar, Utlim, istanbul 2012, s.221.

[8] Harun  Semercioğlu,  Bosna Hersek’te  Yaşanan Boşnak- Sırp Çatışmasının Analizi, Elektronik Sosyal Bilimler  Dergisi, Cilt 16, Sayı 63,  Güz 2017, s.1340.

[9] Roy Gutman,  Bosna’da Soykırım  Günlüğü, çev. Şakir Altıntaş, Pınar  Yayınları, İstanbul 1994, S.9.

[10] Müslümanlaşan Bosnalılar Osmanlı Devleti  tarafından  ” Boşnak” olarak adlandırıldı. Bkz: Caner Sancakter,  “Osmanlı  İmparatorluğunun  Balkanlar’daki Kültürel ve  Demografik  Mirası,  Sosyal  Bilimler Dergisi,  Cilt 5, Sayı 2,  Ekim 2012, s. 73.

[11] Sırpların büyük çoğunluğuna göre`, “Boşnaklar  Osmanlı döneminde topluca İslam’ı kabul ederek  Türkleşmiş hain Sırplardı.” Bkz: Serhat Ceylan, Çatışma Çözümümün  Perspektifinden Bosna Hersek Çatışmasının  Analizi. Erişim Tarihi: 07.04.2018).

[12] Harun Semercioğlu,  ” Bosna Hersekte Yaşanan  Boşnak- Sırp Çatışmasının Analizi,  Elektronik  Sosyal Bilimler  Dergisi, Cilt 16, Sayı 63, Güz 2017, s. 1342.

[13] Semercioğlu, a.g.m., s.1342.

[14] Osman  Karatay,  Bosna Hersek Barış Süreci,   Karem Yayınları, Ankara 2002, s.6.

[15] Tanıl Bora, Yeni  dünya düzenin oy sonrası  Bosna Hersek,  Birikim Yay. , Nisan 1999, s.84.

[16] Tuba Ünlü Bilgiç, Bestami  S. Bilgiç, ” Kosova  Türkleri: Sıradışı” Bir  Türk Diasporası, Bilig, Sayı 62,  Yaz 2012, s.41-62.

[17] Uluslararası Bosna Hersek  Konferansı 20-23 Ekim  1994, Ankara,  Ankara Büyükşehir Belediyesi, s. 446.

[18]  Ezeli  Azarkon, ” Sbvenya, Hırvatistan ve  Bosna’nın  bağımsızlık mücadeleleri ve  Yugoslavya’nın  dağılışı”,  Uluslararası  İnsan Bilimleri Dergisi,  Cilt 8,  Sayı 2, 2011, s. 84.

[19] Azarkan, a.g.m., s. 84.

[20]  Uluslararası Bosna Hersek Konferansı.(20-23 Ekim , 1994, Ankara), Ankara Büyük Şehir  Belediyesi, s. 304.

[21] Musatafa Selver,  Balkanlara Stratejik  Yaklaşım  ve Bosna . IQ Kültür Sanat  Yayıncılık, İstanbul 2003, s.100.

[22] Tanıl Bora, Yeni Dünya  Düzeni’nin  Avsahası Bosna  Hersek,  Birikim Yayınları, Nisan 1999, s.112.

[23] Muzaffer Vatansever, “Zamanın  Unutturamadığı  Dram:  Srebrenistsa,”UŞAK Analiz, No:10, Temmuz 2011, s. 2-19.

[24] Vatansever, a.g.m., s.5.

[25] Roy Gutman, Bosna’da Soykırım  Günlüğü, çev. Şakir Altıntaş, Pınar Yayınları, İstanbul, 1994, s.107-110.

[26] Ali Dikici,  10. Yılından  Srebrenica, s. 114.

[27] Srebrenista Anneleri, Erişim tarihi: 30.03.2018. https://www.youtube.com/watch?v=QzUXqdy_Rn4

[28] Erişim tarihi: 31.03.2018. https://www.youtube.com/watch?v=bgE5YuLnpKg

[29] Osman Karatay,Bosna Hersek Barış Süreci,Karam,Ankara,2002,s.5.

[30] Osman Karatay, Bosna Hersek Barış Süreci,Karam,Ankara,2002,s.17-18.

[31] Muzaffer Vatansever,”Zamanın Unutturamadığı Dram:Srebrenica”,Usak Analiz,No:10,Temmuz 2011,s.4.

[32] Karatay,a.g.e. ,s.22.

[33] Harun Semercioğlu,Bosna Hersek’te yaşanan Boşnak-Sırp çatışmasının Analizi,Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi,Cilt 18,Sayı 63,Güz 2017,s.1351

YORUM YAP