BALKAN SAVAŞLARI BAĞLAMINDA EGE ADALARI SORUNU » Boşnak HaberBoşnak Haber

16 Nisan 2024 - 02:44

BALKAN SAVAŞLARI BAĞLAMINDA EGE ADALARI SORUNU

BALKAN SAVAŞLARI BAĞLAMINDA EGE ADALARI SORUNU
Son Güncelleme :

16 Eylül 2017 - 10:16

                                                                                                        Nuray Güney*

Giriş:

Balkanlar stratejik açıdan taşıdığı önemin yanı sıra, kaos, kargaşa ve ayrışma potansiyeli ile de dünyanın ilgilendiği bir bölge olmuştur.

Balkanlar, Batı’nın siyasi ve ekonomik ihtiraslarının karışımı neticesinde ortaya attıkları “Doğu Sorunu” nun katmanlarından sadece birisiydi. Bütün Avrupa Büyük Devletleri bu coğrafyanın Türkler’ den kurtarılması konusunda hem fikirdi. Yunanlılar 8 Kasım’da Selanik’i ele geçirdikten sonra, donanmalarıyla Bozcaada, Limni ve Taşoz adalarını hiçbir zorlukla karşılaşmadan işgal ettiler. Rauf Orbay Ege Denizi’nde tek başına savaşmasına rağmen savaşın genel durumunu etkileyemedi. Böylece Osmanlı Ordusu karada ve denizde büyük yenilgiler aldı.

1912-1913 yıllarında Balkan savaşı ile Yunanistan Kuzey ve Doğu Ege adalarını işgal etmiştir. Yunanistan, 19. Yüzyılın tamamı ve 20. Yüzyılın başında Türkiye’nin aleyhine dört kez genişlemiştir. 1923 tarihinden günümüze kadar ise, iki devletin birbirlerine karşı toprak kaybı yoktur. Yunanistan’ın yayılmacı hırsının doğurduğu sorunlar zaman zaman en yüksek kademelere ulaşmıştır.

Balkan Savaşları ve Ege Adalarının Türk Hâkimiyetinden Çıkması

Avrupa ile Asya arasında stratejik öneme sahip olan Balkanlar, birçok devlet tarafından ele geçirilmesi gereken Osmanlı toprağı olarak algılanmıştır. Bundan dolayı da Osmanlının parçalanması ve paylaşılması birçok devletin dış politikasının temel hedefi olarak ilk sıraya konulmuştur. Amaçlarına ulaşabilmek için, Balkanlarda yüzyıllarca huzur içinde yaşamış olan farklı din, dil, mezhep ve etnik kökene sahip halkları kışkırtarak ayrılıkçı ve çeteci topluluklara dönüştürmüştür.[1]

1830 yılına kadar aralıksız Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyetinde olan Ege Adaları, Yunanistan’ın bağımsız olması ile birlikte Türk egemenliğinden çıkmaya başlamıştır.  Balkan Savaşları ve aka bininde I. Dünya Savaşı ile birlikte Ege adaları üzerindeki Türk hâkimiyeti fiilen sona ermiştir. [2] Böylece Balkan savaşları, Türk tarihinin en feci evrelerinden birisini oluşturmuştur. Türkiye için Balkan savaşları köklü anlamlara sahiptir. [3]

Osmanlı devleti, Ege Denizine hâkim olan Yunan donanmasından dolayı, Anadolu’dan Avrupa’ya asker geçiremediler. Yunanlılar aynı zamanda Bozcaada, Limni, Samotraki ve Taşoz adalarını alıp Makedonya ile İstanbul’un deniz bağlantısını kesip, merkezden Makedonya kuvvetlerine yardım gönderilmesini engellemişlerdir. Bu sayede Karadağlılar da İşkodra’yı kuşatmışlardır.[4]

Balkan savaşının Avrupa’da genel bir savaşa dönüşmesini önlemek için Balkan devletlerinin katıldığı bir konferans toplanmıştır. Bu Konferansın sonunda 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması imzalanmıştır.[5] Londra Antlaşması’nın 5. Maddesi çerçevesince, Ege adaları hakkında karar verme yetkisi, zamanın 6 büyük devleti olan İngiltere, Rusya, Fransa, Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’nın ortak kararına bırakılmıştır. 1914 yılında toplanan altı Avrupalı devlet kuzey ve doğu Ege adalarının Yunanistan’ın egemenliğine bırakılmasına karar verirken, bütün bu adaların askerden arındırılmış bir statüde olması da kararlaştırılmıştır.[6] Osmanlı Devleti 14 Kasım 1913’te Yunanistan ile imzaladığı Atina Antlaşmasıyla,  Londra Antlaşmasının hükümlerini kabul ettiğini bildirmiştir. [7] Londra Antlaşmasında alınan kararlar resmilik kazanmadan, 1. Dünya savaşı çıkıyor ve Doğu Ege adalarının kesinleşmiş bir statü altına alınması ise 1922-1923 Lozan Konferansı ile gerçekleşecektir[8]

1.Balkan Harbi kargaşasından ve O dönemde elinde bulunan güçlü donanmasından yararlanan Yunanistan, 20 Ekim-20 Aralık 1912 tarihleri arasında Ege’de Bozcaada, Limni, Taşoz, Gökçeada, Bozbaba, Semadirek, İpsara, Ahikerya, Sakız ve Midilli adalarını işgal etmiştir.  I. Balkan Harbi’nin ardından toplanan I. ve II. Londra Konferansları sonucunda, 30 Mayıs 1913’de Balkan devletleri ile Osman Devleti arasında Londra Antlaşması imzalanmıştır. [9]. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’nın on ikinci maddesi ile Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam ve Ahikerya, Taşoz, Bozbaba ve İpsara adaları gayri askerî statüde kalmak şartıyla Yunanistan’a bırakılmıştır[10] Balkan savaşlarından kazançlı çıkan Yunanistan, topraklarını da iki kat genişletmiştir. Büyük ölçüde başarıya ulaşan Megali idea, Yunan isteklerini de arttırıyordu. Yunanlılar için tek önemli sorun Türklerin Trakya’dan atılıp, İzmir ve İstanbul’un ele geçirilmesiydi.[11]

1919-1922 yılları Dünya savaşının devamı gibi görülse de, Mustafa Kemal’in bu savaşı yürütürken, İtilaf devletleri arasında fikir çatışmalarından ve Bolşevik ihtilalinden dolayı değişen dengelerden büyük bir başarı ile yararlandı.26 Ağustos- 9 Eylül 1922 yılında Türk zaferi ile sonuçlanan savaştan, Türkler Sevr’i geçersiz sayıp, Lozan’ı imzalatıyorlar. Bu başarı ile de Megali idea’yı çökertiyorlar.[12]

24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile Anadolu kıyıları önlerindeki adaların egemenlikleri Türkiye Cumhuriyeti’nden çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Doğu Ege adaları ile Anadolu yarımadası arasında kalan dar deniz alanına mahkûm bırakılmıştır. [13] Lozan Antlaşmasından sonra Türk-Yunan ilişkileri mübadele ve patrikhane sorunlarıyla bir süre gergin devam etti. 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Dünya dengesinde değişimler meydana geldi. Sovyet tehdidine maruz kalan Yunanistan ve Türkiye, NATO’ya birlikte üye oldular. İki ülke arasındaki dostluk havası iki tarafın halkını da etkiledi. [14]

1947 Paris Konferansına Türkiye’de davet edilmiştir. Bunun nedeni ise uluslararası hukuka göre Uşi Antlaşması kapsamında bu adalarda Türkiye’nin de hakkı olduğu düşünülüyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Türkiye’nin Paris Barış Konferansına katılmaması kararını aldı. Hukuken bu adaların en yakın olan ülkeye verilmesine de ses çıkarmamıştır.[15]

Kıbrıs’taki 1964 olayı, Türk Yunan ilişkilerinde yeni bir dönemin başlamasına neden oldu. Yunanistan’daki askeri yönetim, 1974 yılında Kıbrıs’ta Enosis’i gerçekleştirmek isteyince, Türkiye’de Kıbrıs’a asker çıkardı.[16]

Günümüzde Türkiye ile Yunanistan arasında Ege’de yaşanan tüm sorunların kaynağı olan “ada, adacık ve kayalıklar sorunu” dur. Ege adaları, Türkiye ile Yunanistan arasında güncelliğini koruyan bir sorundur. Karasuları, kıta sahanlığı, ikili ve çok taraflı antlaşmalara aykırı olarak Yunanistan’ın adaları silahlandırması Türk Yunan ilişkilerinde sürekli gerginlik oluşturan başlıca sorunlardır.[17] İki ülke arasında Kıta sahanlığının sınırlandırılması, Yunanistan’ın 10 millik hava sahası iddiaları, Uçuş Bilgi Bölgesi (F.I.R.),  egemenliği tartışmalı adalar, gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılması, SAR (Arama Kurtarma) ve Komuta kontrol sorumluluk sahaları sorunları vardır. Ege denizindeki temel sorun “egemenlik” ve “paylaşım” sorunudur.[18]  Ege adalarının tümü, 1923 Lozan Barış Antlaşması ve 1947 Paris Barış Antlaşması ile askerden arındırılmış bir hukuksal statü altındadır. [19]

Günümüzde Devam Etmekte Olan Ege Adaları Sorununun Başlıca Nedenleri

Günümüzde Türkiye Yunanistan arasında karasularına ilişkin imzalanmış herhangi bir anlaşma yoktur. Karasularının 12 deniz miline çıkarılması ile birlikte Ege denizindeki çıkar dengeleri Türkiye aleyhine değişecektir. Şu anda sahip olduğu birçok adalar nedeniyle, Yunanistan karasuları Ege Denizi’nin yüzde 40’ını oluşturmaktadır. Karasularının 12 deniz miline çıkarılması demek, bu oranın yüzde 70 e çıkmasıdır. Açık deniz büyüklüğü yüzde 51’den yüzde 19’a düşecektir. Böylelikle Türkiye’nin karasuları da Ege Denizi’nin yüzde 10’undan daha az kalmaktadır.

1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 3. Maddesine göre ülkeler karasuları 12 Mile çıkarma hakkına sahiptir. Yunanistan BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 3. Maddesine dayanarak, 1936 yılından bu yana 6 deniz mili kabul edilen Ege Denizi karasularını 12 mile çıkarmak istemektedir. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 300. Maddesinde yer alan hükme göre “Karasularını 12 mile çıkarma hakkı başka devlet aleyhine suistimal edilemez.”  Ege Denizi kapalı bir deniz olduğundan dolayı özel bir konuma sahiptir. İki devlet içinde 12 deniz mili hakkı söz konusu olamaz.

İki ülke Kıta sahanlığı konusunda da bir uzlaşmaya varamamaktadır. Yunanistan, kıta sahanlığı içerisinde bulunan adaların ana karayla bitişik olduğunu söylemektedir. Bu söylemine dayanarak da adalarına ana kara kurallarının uygulanmasını istemektedir.1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi adaların ana kara ile birleştirilmesine izin vermemektedir. Aynı sözleşme küçük boyutta olan adaların kıta sahanlığı olmadığını da söylemektedir. [22]

Doğu Ege Adalarının silahsızlandırılması üzerine de anlaşmazlık vardır.  1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşmasına göre adalar silahsızlandırılmıştır. Yunanistan bu antlaşmayı ihlal etmektedir. Buna gerekçe olarak da Türkiye’nin Paris Antlaşmasına taraf olmamasını göstermektedir. Bundan dolayı da Türkiye’nin söz hakkı olmadığını iddia etmektedir.[23]

Hava sahası konusunda da iki ülke anlaşamamaktadır. Yunanistan 1931 yılında karasularının genişliği 3 deniz mili olmasına karşın, ulusal hava sahasını 10 deniz mili olarak ilan etmiştir. Bunu ilan ederek Uçuş bilgi bölgesini (FIR hattı) kötüye kullanmaktadır. 1936 yılında karasularını günümüzde uyguladığı 6 mile çıkarmıştır. Uluslararası hukukta bir ülkenin karasuları genişliği ile ulusal hava sahası genişliğinin eşit olduğuna dair kurallar mevcuttur. 1979 Denizde Arama Kurtarmaya (SAR) ilişkin uluslararası (Hamburg) sözleşme ile düzenlenmiştir. Ama iki ülkenin ayrı ayrı belirlediği bölgelerin çakışmasından dolayı aralarında sorun çıkmaktadır. [24]

Sonuç:

1830 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyetinde olan Ege Adaları, Yunanistan’ın bağımsız olması ile birlikte Türk egemenliğinden çıkmaya başlamıştır.  Balkan Savaşları ve ardından I. Dünya Savaşı ile birlikte Ege adaları üzerindeki Türk hâkimiyeti fiilen sona ermiştir. Böylece Balkan savaşları, Türk tarihinin en feci evrelerinden birisini oluşturmuştur. Yunanistan’ın bağımsızlığı ile birlikte, Osmanlı İmparatorluğu ve sonrasında da Türkiye Cumhuriyeti ile bu devlet arasında sürekli olarak sorunlar var olmuştur. Ege sorununun ana sebebi, sorunun ve bölgenin iki aktörünün birbirlerine güvenmemesidir. Yunanistan Ege’de sadece kıta sahanlığı sorunu olduğunu söylerken, Türkiye ise 7 ayrı konudan oluşan sorunları ileri sürmektedir. Bu iki devlet sorunları konusunda da anlaşamamaktadır. Yunanistan ve Türkiye ikili olarak masaya sorunlarını yatırmadıkları sürece Ege sorunu çözüme kavuşamayacaktır. Öncelikli olarak ili devlet birbirlerine güvenip, karşılıklı olarak uzlaşmacı şekilde diplomatik görüşmeler düzenlemelidirler.

Kaynakça:

TASAV, “Balkan Savaşları’nın 100. Yıldönümünde Balkan Tecrübeleri”

İnce, Fuat, “Lozan Barış Antlaşması ve Ege Adaları”

Gül, Nihat, “Balkan Harbi ve Takip Eden On Yıllık Süreçte Yunan Dış Politikası Esasları Ekseninde Türk ve Gayrimüslimleri Hedef Alan Baskıcı ve Asimilasyona Matuf Uygulamalar ve Günümüze Yansımaları”

Ak, Gökhan, “Ege’deki Hayalet: Türk-Yunan Deniz Sınırı, Durum ve Etkileri”

Aybars, Ergün, “Türk-Yunan İlişkileri”

Bağcı, Hüseyin, “Ege Adalarının Hukuksal Statüsü”

Yeneroğlu Kutbay, Elif, “Doğu Ege Adaları’nın Osmanlı Hâkimiyetinden Çıkışı ve Bunun Aydın Vilayetine Etkileri”

Karaca, Mustafa, “Ege Denizi Bağlamında Türkiye Yunanistan Sorunları” http://akademikperspektif.com/2014/03/20/ege-denizi-baglaminda-turkiye-yunanistan-sorunlari/ (Erişim Tarihi: 19 Temmuz 2017)

Türkiye Dış İşleri Bakanlığı, “Başlıca Ege Denizi Sorunları” http://www.mfa.gov.tr/baslica-ege-denizi-sorunlari.tr.mfa  (Erişim Tarihi: 04 Ağustos 2017 )

Yenigün, Cüneyt, “Ege’de Barış Yolunda Donmuş Sorunlar”

Pazarcı, Hüseyin, “Doğu Ege Adalarının Askerden Arındırılmış Statüsü”

* Giresun Üniversitesi Lisans Öğrencisi ( e-posta:[email protected])

[1] TASAV, “Balkan Savaşları’nın 100. Yıldönümünde Balkan Tecrübeleri”

[2] Fuat İnce, “Lozan Barış Antlaşması ve Ege Adaları”

[3] TASAV, “Balkan Savaşları’nın 100. Yıldönümünde Balkan Tecrübeleri”

[4] Nihat Gül, “Balkan Harbi ve Takip Eden On Yıllık Süreçte Yunan Dış Politikası Esasları Ekseninde Türk ve Gayrimüslimleri Hedef Alan Baskıcı ve Asimilasyona Matuf Uygulamalar ve Günümüze Yansımaları”

[5] Hüseyin Pazarcı, “Doğu Ege Adalarının Askerden Arındırılmış Statüsü”

[6] Hüseyin Bağcı, “Ege Adalarının Hukuksal Statüsü”

[7] Gökhan Ak, “Ege’deki Hayalet: Türk-Yunan Deniz Sınırı, Durum ve Etkileri”

[8] Hüseyin Bağcı, “Ege Adalarının Hukuksal Statüsü”

[9] Gökhan Ak, “Ege’deki Hayalet: Türk-Yunan Deniz Sınırı, Durum ve Etkileri”

[10] Fuat ince, “Lozan Barış Antlaşması ve Ege Adaları”

[11] Ergün Aybars, “Türk-Yunan İlişkileri”

[12] Ergün Aybars, “Türk-Yunan İlişkileri”

[13] Gökhan Ak, “Ege’deki Hayalet: Türk-Yunan Deniz Sınırı, Durum ve Etkileri”

[14] Ergün Aybars, “Türk-Yunan İlişkileri”

[15] Cüneyt Yenigün, “Ege’de Barış Yolunda Donmuş Sorunlar”

[16] Ergün Aybars, “Türk-Yunan İlişkileri”

[17] Elif Yeneroğlu Kutbay, “Doğu Ege Adaları’nın Osmanlı Hâkimiyetinden Çıkışı ve Bunun Aydın Vilayetine Etkileri”

[18] Gökhan Ak, “Ege’deki Hayalet: Türk-Yunan Deniz Sınırı, Durum ve Etkileri”

[19] Hüseyin Pazarcı, “Ege Adalarının Hukuksal Statüsü”

[20] Türkiye Dış İşleri Bakanlığı, “Başlıca Ege Denizi Sorunları” http://www.mfa.gov.tr/baslica-ege-denizi-sorunlari.tr.mfa (Erişim Tarihi: 04 Ağustos 2017)

[21] Mustafa Karaca, “Ege Denizi Bağlamında Türkiye Yunanistan Sorunları”

http://akademikperspektif.com/2014/03/20/ege-denizi-baglaminda-turkiye-yunanistan-sorunlari/ (Erişim Tarihi:19 Temmuz 2017)

[22] Mustafa Karaca, “Ege Denizi Bağlamında Türkiye Yunanistan Sorunları”

http://akademikperspektif.com/2014/03/20/ege-denizi-baglaminda-turkiye-yunanistan-sorunlari/ (Erişim Tarihi:19 Temmuz 2017)

[23] Mustafa Karaca, “Ege Denizi Bağlamında Türkiye Yunanistan Sorunları”

http://akademikperspektif.com/2014/03/20/ege-denizi-baglaminda-turkiye-yunanistan-sorunlari/ (Erişim Tarihi:19 Temmuz 2017)

[24] Türkiye Dış İşleri Bakanlığı, “Başlıca Ege Denizi Sorunları”

http://www.mfa.gov.tr/baslica-ege-denizi-sorunlari.tr.mfa (Erişim Tarihi: 04 Ağustos 2017)

YORUM YAP