Siyaset ve Temsiliyet Çekişmelerinin Ortasında Derneklerimizin Geleceği » Boşnak HaberBoşnak Haber

20 Nisan 2024 - 00:36

Siyaset ve Temsiliyet Çekişmelerinin Ortasında Derneklerimizin Geleceği

Siyaset ve Temsiliyet Çekişmelerinin Ortasında Derneklerimizin Geleceği
Son Güncelleme :

01 Haziran 2023 - 14:13

Yazar : Av.Gökhan Cömert

Faaliyet alanlarıyla ilgili son yıllardaki çalışmalarıyla takdir toplayan güzide bir Bosna Sancak Derneğimizin sosyal medya hesaplarında yapılan bir duyuruda dernekleri hakkında şu tanımlamaya yer verilmiş: “Türkiye’de yaşayan Boşnakların (…) temsilcisi”

Derneklerimiz güzel çalışmalarıyla nasıl ki takdir ediliyorsa, yanlışlarının da yapıcı ve dostane bir şekilde dile getirilmesi bir o kadar yararlıdır ve anlayışla karşılanmalıdır.

Öncelikle; böyle bir tanımlama yapılması doğru değildir. Derneklerde, dernek (yönetim kurulu) başkanı, yönetim kurulu adına -ve sadece- dernek tüzel kişiliğini temsil eder. Her bir üyeden oluşan üye toplamını temsil etmediği gibi, Türkiye’de yaşayan Boşnakları da temsil etmez, edemez. Böyle bir temsil yetkisi olmadığı gibi, bu şekilde bir temsiliyet mekanizması da bulunmamaktadır.

Bu tanımlama doğru olmadığı gibi aynı zamanda sorunludur. Zira “Türkiye’de yaşayan Boşnakların temsilcisi” ifadesiyle, Türkiye’de yaşayan Boşnak etnik kökeninden olan T.C. vatandaşları kategorik bir biçimde ‘halk grubu’ olarak tasvir edilmekte ve etnisiteye -temsiliyet kavramı üzerinden- siyasal bir anlam yüklenmekte, siyasal bir nitelik atfedilmekte; bunu dile getiren kuruma da Boşnak etnisitesinin temsilcisi payesi/sıfatı verilmektedir. Bu ifadenin kullanılmasındaki niyet böyle olmasa da, sonuç buraya çıkmaktadır.

Bu meselenin üzerinde önemle durmamın bir diğer sebebi, aynı derneğimizin eski tarihli bir etkinlik afişinde, “Türk Halkı ve Boşnak Halkı” şeklinde bir ifade kullanılmış olmasından dolayıdır.

Aslında üzerine tez/kitap yazılabilecek ifadeler… Sadece hukuksal olarak değil, sosyolojik anlamda da söylemsel düzeyde de oldukça sıkıntılı… Bu tarz ifadelere, tanımlamalara kesinlikle meyledilmemeli.

 

Noktalı alanları yerine koyarsak ifadenin tam şekli şöyle: “Türkiye’de yaşayan Boşnakların 34 yıldır en önemli temsilcisi”

Bosna Sancak Derneklerimiz arasındaki ilişki son yıllarda Türkiye’deki güncel sıcak siyaset üzerinden çoktan taraflaşma boyutuna evrilmiş durumda. Çok barizdir ki, dernek yönetimlerinde aktif olan yöneticilerin farklı siyasi partilere angaje olmaları nedeniyle dernekler siyasallaşmış, siyasallaştırılmıştır.

Öte yandan bu durum ister istemez, derneklerimizin asli işlevlerinin ve misyonlarının sorgulanmasına da neden olmaktadır.

Ayrıca, siyaset üzerinden ortaya çıkan bu taraflaşma hali başka alanlara da sirayet etmektedir. Dernekler asli faaliyet alanlarında birbirlerini adeta ‘rakip’ olarak görmeye başlamıştır.

Halbuki Bosna Sancak Derneklerimiz arasında olması gereken, sıkı bir dostluk ve işbirliğidir. Ancak mevcut durumda var olan lüzumsuz ve bir o kadar sakıncalı rekabet halinin, son dönemdeki siyasallaşmayla birlikte -teşbihte hata olmaz- kayıkçı kavgasına dönüşmeye başladığı görülmektedir. “Türkiye’de yaşayan Boşnakların 34 yıldır en önemli temsilcisi” ifadesini de bu bağlamda okumak mümkündür.

Son seçimler öncesinde yaşananlar, bu durumu iyice gözler önüne sermiştir. Şüphesiz bu tablonun ortaya çıkmasına sadece bir dernek ya da birkaç kişi sebebiyet vermemiştir. Mesele ne dernekler bazında ne de kişiler bazında şahsi olarak algılanmamalı, konu şahsileştirilmemelidir. Bu olumsuz tablonun, bizlere asla faydası dokunmayacak bu ortamın ve iklimin değişmesi için objektif bir durum değerlendirmesi ve özeleştiri yapılması ise elzemdir.

Seçimler de bittiğine göre değerlendirme yapmak için uygun bir zaman ve ortam olduğu kanaatindeyim.

1. Dernekler pekâlâ siyasete etki etme, siyasi düzlemde etkin olma maksadı güdebilir; ancak çalışmalarının merkezinde güncel siyasette konumlanma çabaları değil, çalışmaların odak noktasında derneklerin varoluş nedenleri ve asli işlevi olan faaliyet alanlarına yönelik çabalar yer almalı,

2. Derneklerimiz, kurumsal olarak güncel sıcak siyasette o ya da bu partinin destekçisi konumunda olmamalı, o ya da bu partinin ‘arka bahçesi’ gibi bir izlenim oluşturmamalı,

3. Dernek başkanı ve yöneticilerinin siyasi tercihleri ve tutumları, derneğin kurumsal pozisyonu haline getirilmemeli; illa ki siyaset yapılacaksa da müşterek temel değerler düzeyinde yapılmalı (bkz. Anayasa’nın ilk 4 maddesi),

4. Hiç kimse kendi siyasi ikbali için dernekleri basamak olarak kullanmamalı, kurumsal yönetim anlayışının ve ortak aklın yerini bir ya da birkaç kişinin hırsları ve çıkarları almamalı, bilhassa başkan konumunda bulunanlar buna azami özen ve hassasiyet göstermeli,

5. Kişisel siyasi veya ticari hedefler/beklentiler, dernek kurumsal kimliğinin ve menfaatinin önüne asla geçirilmemeli.

Dernekçiliğe gönül vermiş, içinde bulunduğum toplumumuza naçizane hizmetler gerçekleştirmiş ve elinden geldiğince gerçekleştirmeye devam etmeye çalışan, derneklerimiz arasında dostluk ve işbirliği temelinde sağlıklı ilişkiler kurulmasını savunan ve arzulayan biri olarak; derneklerimizin ve toplumumuzun menfaati açısından sakıncalı olarak gördüğüm bu ortamdan ve iklimden acilen çıkılmasını diliyor ve ümit ediyorum.

Bu ortam ve iklim, hem kendi içinde derneklerimize, hem dernekler arasındaki ilişkiye ve hem de toplumumuza zarar vermektedir. Artık herkes şapkasını önüne koysun; toplumsal menfaat ve sorumluluk bilinciyle hareket edilsin, yapılan yanlışlar tekrarlanmasın. Aksi halde ilerleyen zamanlarda durumun daha vahim bir hale gelebileceğini olası görüyor ve şimdiden bu uyarıları yapma ihtiyacı duyuyorum.

Saygılarımla,Faaliyet alanlarıyla ilgili son yıllardaki çalışmalarıyla takdir toplayan güzide bir Bosna Sancak Derneğimizin sosyal medya hesaplarında yapılan bir duyuruda dernekleri hakkında şu tanımlamaya yer verilmiş: “Türkiye’de yaşayan Boşnakların (…) temsilcisi”

 

Derneklerimiz güzel çalışmalarıyla nasıl ki takdir ediliyorsa, yanlışlarının da yapıcı ve dostane bir şekilde dile getirilmesi bir o kadar yararlıdır ve anlayışla karşılanmalıdır.

 

Öncelikle; böyle bir tanımlama yapılması doğru değildir. Derneklerde, dernek (yönetim kurulu) başkanı, yönetim kurulu adına -ve sadece- dernek tüzel kişiliğini temsil eder. Her bir üyeden oluşan üye toplamını temsil etmediği gibi, Türkiye’de yaşayan Boşnakları da temsil etmez, edemez. Böyle bir temsil yetkisi olmadığı gibi, bu şekilde bir temsiliyet mekanizması da bulunmamaktadır.

 

Bu tanımlama doğru olmadığı gibi aynı zamanda sorunludur. Zira “Türkiye’de yaşayan Boşnakların temsilcisi” ifadesiyle, Türkiye’de yaşayan Boşnak etnik kökeninden olan T.C. vatandaşları kategorik bir biçimde ‘halk grubu’ olarak tasvir edilmekte ve etnisiteye -temsiliyet kavramı üzerinden- siyasal bir anlam yüklenmekte, siyasal bir nitelik atfedilmekte; bunu dile getiren kuruma da Boşnak etnisitesinin temsilcisi payesi/sıfatı verilmektedir. Bu ifadenin kullanılmasındaki niyet böyle olmasa da, sonuç buraya çıkmaktadır.

 

Bu meselenin üzerinde önemle durmamın bir diğer sebebi, aynı derneğimizin eski tarihli bir etkinlik afişinde, “Türk Halkı ve Boşnak Halkı” şeklinde bir ifade kullanılmış olmasından dolayıdır.

 

Aslında üzerine tez/kitap yazılabilecek ifadeler… Sadece hukuksal olarak değil, sosyolojik anlamda da söylemsel düzeyde de oldukça sıkıntılı… Bu tarz ifadelere, tanımlamalara kesinlikle meyledilmemeli.

 

 

 

Noktalı alanları yerine koyarsak ifadenin tam şekli şöyle: “Türkiye’de yaşayan Boşnakların 34 yıldır en önemli temsilcisi”

 

Bosna Sancak Derneklerimiz arasındaki ilişki son yıllarda Türkiye’deki güncel sıcak siyaset üzerinden çoktan taraflaşma boyutuna evrilmiş durumda. Çok barizdir ki, dernek yönetimlerinde aktif olan yöneticilerin farklı siyasi partilere angaje olmaları nedeniyle dernekler siyasallaşmış, siyasallaştırılmıştır.

 

Öte yandan bu durum ister istemez, derneklerimizin asli işlevlerinin ve misyonlarının sorgulanmasına da neden olmaktadır.

 

Ayrıca, siyaset üzerinden ortaya çıkan bu taraflaşma hali başka alanlara da sirayet etmektedir. Dernekler asli faaliyet alanlarında birbirlerini adeta ‘rakip’ olarak görmeye başlamıştır.

 

Halbuki Bosna Sancak Derneklerimiz arasında olması gereken, sıkı bir dostluk ve işbirliğidir. Ancak mevcut durumda var olan lüzumsuz ve bir o kadar sakıncalı rekabet halinin, son dönemdeki siyasallaşmayla birlikte -teşbihte hata olmaz- kayıkçı kavgasına dönüşmeye başladığı görülmektedir. “Türkiye’de yaşayan Boşnakların 34 yıldır en önemli temsilcisi” ifadesini de bu bağlamda okumak mümkündür.

 

Son seçimler öncesinde yaşananlar, bu durumu iyice gözler önüne sermiştir. Şüphesiz bu tablonun ortaya çıkmasına sadece bir dernek ya da birkaç kişi sebebiyet vermemiştir. Mesele ne dernekler bazında ne de kişiler bazında şahsi olarak algılanmamalı, konu şahsileştirilmemelidir. Bu olumsuz tablonun, bizlere asla faydası dokunmayacak bu ortamın ve iklimin değişmesi için objektif bir durum değerlendirmesi ve özeleştiri yapılması ise elzemdir.

 

Seçimler de bittiğine göre değerlendirme yapmak için uygun bir zaman ve ortam olduğu kanaatindeyim.

 

1. Dernekler pekâlâ siyasete etki etme, siyasi düzlemde etkin olma maksadı güdebilir; ancak çalışmalarının merkezinde güncel siyasette konumlanma çabaları değil, çalışmaların odak noktasında derneklerin varoluş nedenleri ve asli işlevi olan faaliyet alanlarına yönelik çabalar yer almalı,

 

2. Derneklerimiz, kurumsal olarak güncel sıcak siyasette o ya da bu partinin destekçisi konumunda olmamalı, o ya da bu partinin ‘arka bahçesi’ gibi bir izlenim oluşturmamalı,

 

3. Dernek başkanı ve yöneticilerinin siyasi tercihleri ve tutumları, derneğin kurumsal pozisyonu haline getirilmemeli; illa ki siyaset yapılacaksa da müşterek temel değerler düzeyinde yapılmalı (bkz. Anayasa’nın ilk 4 maddesi),

 

4. Hiç kimse kendi siyasi ikbali için dernekleri basamak olarak kullanmamalı, kurumsal yönetim anlayışının ve ortak aklın yerini bir ya da birkaç kişinin hırsları ve çıkarları almamalı, bilhassa başkan konumunda bulunanlar buna azami özen ve hassasiyet göstermeli,

 

5. Kişisel siyasi veya ticari hedefler/beklentiler, dernek kurumsal kimliğinin ve menfaatinin önüne asla geçirilmemeli.

 

Dernekçiliğe gönül vermiş, içinde bulunduğum toplumumuza naçizane hizmetler gerçekleştirmiş ve elinden geldiğince gerçekleştirmeye devam etmeye çalışan, derneklerimiz arasında dostluk ve işbirliği temelinde sağlıklı ilişkiler kurulmasını savunan ve arzulayan biri olarak; derneklerimizin ve toplumumuzun menfaati açısından sakıncalı olarak gördüğüm bu ortamdan ve iklimden acilen çıkılmasını diliyor ve ümit ediyorum.

 

Bu ortam ve iklim, hem kendi içinde derneklerimize, hem dernekler arasındaki ilişkiye ve hem de toplumumuza zarar vermektedir. Artık herkes şapkasını önüne koysun; toplumsal menfaat ve sorumluluk bilinciyle hareket edilsin, yapılan yanlışlar tekrarlanmasın. Aksi halde ilerleyen zamanlarda durumun daha vahim bir hale gelebileceğini olası görüyor ve şimdiden bu uyarıları yapma ihtiyacı duyuyorum.

 

Saygılarımla,

YORUM YAP