Arnavutluğu Tanıyalım "Yanya, Ergiri, Delvina" » Boşnak HaberBoşnak Haber

2 Mayıs 2024 - 08:35

Arnavutluğu Tanıyalım “Yanya, Ergiri, Delvina”

Arnavutluğu Tanıyalım “Yanya, Ergiri, Delvina”
Son Güncelleme :

18 Temmuz 2017 - 9:55

NAİL PİNDUK KOSOVA BOŞNAK MEDYA

Osmanlı döneminde Yanya Vilayeti bugünkü Yanya, Gjokastre (Ergirikasrı), Delvina ve Sarande şehirlerini kapsamaktaydı. Bunun yanında Avlonya ve Berat şehirleri de bu vilayete bağlıydı. Osmanlı’ya âlim ve devlet adamı yetiştiren bu şehirlerin yeniden eski kimliklerine kavuşması duası ile…

Dr. Mehmet Ali Debre Osmanlı dönemi Yanya Vilayeti bugünkü Yanya, Gjokastre (Ergirikasrı), Delvina ve Sarande şehirlerini kapsar. Bunun yanında Avlonya ve Berat şehirlerine içerir. Bahsi geçen şehirlerden Yanya Kuzey Yunanistan’da, diğerleri de Güney Arnavutluk’ta yer alır. Yani Arnavutluk ile Yunanistan’ın sınırını oluştururlar.

Bu şehirler Balkan Savaşları’nın sonuna kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalmışlardır. Bu yazıda Avlonya ve Berat dışında kalan yerler hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Yanya bölgesi Balkanlarda Osmanlı hâkimiyetine en erken geçen bölgelerden biridir. Kosova muharebesinden önce Osmanlı akıncıları Selanik ve Yanya çevresine ulaşır. Osmanlı kuvvetleri 1394’de Selanik’i fethettikten sonra Yanya’yı kontrol altına alır. Ancak Osmanlı bölgede tam bir hâkimiyet kuramaz, yani yerel Rum nüfusun bir kısmı ve Venedik güçleri Osmanlı’nın yayılmasına direnir. 1402’deki Ankara Savaşı sonrası Osmanlı kontrolü zayıflar.

Ancak II. Kosova Savaşını takiben Osmanlı hâkimiyeti ihdas edilir. Yanya’nın İslamlaşması uzun süren bir zaman diliminde gerçekleşir ve hatta denebilir ki Yanya bölgesi hiçbir zaman Müslümanların çoğunlukta yaşadığı bir bölge olmamıştır. Bölgeye Anadolu’dan Müslüman Türk aşiretler gönderilir ancak 19.Yüzyıla kadar nüfusta Rum vatandaşlar ağırlıklıdır. Bu zaman oldukça uzundur, Osmanlı’nın zorla İslamlaştırma gütmediğinin en açık kanıtıdır.

Balkanların diğer bölgelerinde Sırp ve Avusturya ile mücadele eden Osmanlı Devleti bu bölgede de Venedikliler ile rekabet halinde olur. Yani anlaşılacağı üzere Yanya bölgesinin tam bir Osmanlı kimliğine kavuşması yüzyılları aşan bir süreçte gerçekleşir. Yanya’nın kuzeyindeki durum biraz farklıdır. Buralarda I. Kosova Savaşı sonrası Osmanlı kuvvetleri etkisin hissettirir. Ergiri, Sarande ve Delvina’e hâkim olan Arnavut beyleri Osmanlı güçlerine karşı direnir. Ancak İslam kültürü açısından en önemli hadise bu Arnavut beylerin ve büyük ailelerin İslamlaşması olur. İslamlaşan Arnavutlar vesilesi Osmanlı da hâkimiyetini pekiştirmeye başlar ki bu durumda ancak 1400’lerin sonunda görünür hale gelir. Yani 100 seneye yakın bir zaman geçer.

Bu süreçten sonra bile merkezi otoriteye karşı direniş farklı şekillerde devam eder. Meşhur İskender Bey isyanı 1440’larda patlar. Bu başkaldırı 20 yıla yakın devam eder ve Berat şehri İskender Bey tarafından kuşatılır.

Yine de denebilir ki İskender Bey isyanı Güney Arnavutluk ve Yanya’da destekçi bulmaz. Zaman içinde Yanya’nın aksine Ergiri şehrinde tam anlamıyla bir İslam kültürünün yerleştiğini söylemek mümkündür. Delvina de Ergiri ile Yanya arasında yer alan ve İslamlaşan bir Arnavut şehri olmuştur. Mesela Osmanlı son dönem ulema kayıtlarına bakıldığında sırf Ergiri’den 100’dan fazla âlim kaydedilmiştir. Ergiri kökenli ulema o kadar fazladır ki İslami ilimler adına başlı başına bir çalışma gerektirir.

Ancak 17.Yüzyılda yazan Evliya Çelebi’nin kayıtlarına göre Ergiri şehrinde insanlardan bir kısmı “Hz. Ali’yi sevip Muaviye’ye hakaret etmektedir”. Evliya Çelebi’nin bu kaydı bölgede farklı bir esinti olduğunu hissettirir. Yani aslında bu bölgelerde Bektaşi kültürünün varlığına dikkat çeker. Gerçekten de bilindiği üzere bugün Bektaşiliğin merkezi Arnavutlukta’dır. Bektaşiliğin özellikle burada yayılması kayda değer bir konudur çünkü bölgeden yetişen yeniçeriler ile aralarında bir alaka vardır.

Yani bölgedeki İslamlaşma, devşirme sistemi ve Bektaşilik arasında karmaşık ve incelenmesi gereken bir ilişki söz konusudur. Bölgede Osmanlı tarihinin en önemli deniz savaşlarından Preveze muharebesi meydana gelir. Bu savaşta Osmanlı deniz kuvvetleri Haçlı donanmasını perişan eder.

Zaman içinde Güney Arnavutluk Osmanlı devlet sistemine insan yetiştiren önemli bir merkez haline gelir. Bu isimlerden meşhur olan bir isim Tepedelenli Ali Paşadır. Ancak II. Viyana Kuşatmasından sonra her yerde olduğu gibi Güney Arnavutluk ve Yanya bölgesinde de Osmanlı hâkimiyeti zayıflar. Bölgedeki beyler ve paşalar merkezi otoriteden bağımsız hareket etme eğilimindedir. Tepedelenli Ali Paşa bunun bir örneğidir.

Zaman içinde Tepedelenli Delvina şehrini kendi kontrolü altına almak ister. Osmanlı son dönemine geldiğimizde Yanya ve Sarande’de Rumlar bağımsız Yunanistan fikrine meyletmeye başlar. Yanya’da bir isyan girişimi olur, hatta bu isyanı Tepedelenli Ali Paşa bastırır.

Yunan Devleti 1821’de bağımsızlık ilan eder ama Yanya buraya katılamaz, ancak Balkan Savaşları neticesinde Yunanistan’a dâhil olur. Şehirde yaşayan Müslümanlar Nüfus Mübadelesi ile Türkiye’ye göç eder. Bugün Yanya şehrinde neredeyse hiç Müslüman yaşamamaktadır. İslam kültürü adına gözükebilen çok nadir birkaç eser vardır. Aslan Paşa Camii bunlardan bir tanesidir. Sadece Yanya’dan Türkiye’ye göçen aileler bazı nostaljik çalışmalar yürütmektedir. aslan paşa yanya Ergiri ve Delvina şehirlerinde İslam kültürü ve Müslüman nüfus hâkim durumdadır. Osmanlı’nın bölgedeki hâkimiyeti anlaşıldığı üzere yerel Arnavut eşraf üzerinden sağlanmıştır. Delvina ve Ergiri Arnavut milli hareketinde rol oynayan şehirler olsa da her iki şehirde de İslam kimliği Balkan Savaşı sonrası Osmanlı’nın çekilmesiyle zayıflamaya başlar. Bölgedeki Müslümanlar sahipsiz durumda kalır.

En ciddi sıkıntı Enver Hoca zamanı yaşanır. Enver Hoca kendisi aslen Ergirilidir. Buralarda yaşayan Müslüman nüfus Enver Hoca zamanında tamamen baskı altında dinlerinden uzaklaştırılır.

Bunun üstüne Yunanistan sınırına yakın olma sebebiyle Ortodoks kültürünün etkisi vardı. Özellikle Delvina da yüzde 25’e yakın bir Yunan nüfus yaşar. Sokakta Rumca ve Arnavutça konuşulabilir.

Bugün itibariyle Arnavutluk topraklarında olan Ergiri, Delvina ve Sarande’de az da olsa İslami kültür görünür bulunmaktadır. Mimari olarak eski Osmanlı ve ortaçağ şehirlerini andırırlar. Bu bölgede herhangi bir sanayi ve üretime rastlamak zordur. Toprakları bereketlidir, ancak işleyen kimse bulmak yoktur. Daha çok balıkçılık ve turizme dayalı bir ekonomiden söz edilebilir. İtalya ve Yunanistan’a çalışmaya giden “gurbetçiler”in de katkısı vardır. Ancak Yunanistan’daki ekonomik krizden sonra oradaki pazar da daralmıştır.

Bölgede yaşayan nüfusun da çoğunluğu yaşlı olduğu için artık ekonomik açıdan bir gelecek gözükmemektedir. Gençler Tiran’a veya bulabilirlerse İtalya’ya gitmeye çalışırlar. Tarıma bu kadar elverişli alanlarda bir şey kalmaması üzüntü verici ve düşündürücüdür. Nüfusun çekildiği, İslam’ın izinin azaldığı bu beldelerin hali hüzün verir. Ancak son yıllarda az da olsa kıpırdanma hissedilmektedir, bunun bir sebebi bölgeye yaptırılan camiilerdir.

Bölge’de tarihi olarak varlığını sürdüren İtalyan ve Yunan etkisi devam etmektedir. Bazı mahallelerde Arnavut ve Yunan nüfus birbiriyle iç içe yaşar.

Buna ilaveten, Arnavutluk’taki Bektaşilik Avrupalı siyasetçi ve düşünürler tarafından öne çıkarılmak istenir; Ergiri ve Delvina de Bektaşilik için önemli muhitlerdir. Bektaşilik formundaki İslam Avrupa toplumları için daha elverişli olduğu düşünülmektedir. Yani Delvina ve Ergiri’nin uzun vadede daha çok yatırım alacağını tahmin etmek zor değildir.

Bir zamanlar Osmanlı’ya âlim ve devlet adamı yetiştiren bu şehirlerin yeniden eski kimliklerine kavuşması duası ile…

Kaynak:Dünya Bülteni

 

YORUM YAP