31 Ocak 1946 Tito ve Yugoslavya'nın Kuruluşu » Boşnak HaberBoşnak Haber

19 Nisan 2024 - 00:50

31 Ocak 1946 Tito ve Yugoslavya’nın Kuruluşu

31 Ocak 1946 Tito ve Yugoslavya’nın Kuruluşu
Son Güncelleme :

31 Ocak 2017 - 12:48

I.Dünya Savaşı’nın bitmesi ile 28 Haziran 1919 yılında Avrupalıların kendi aralarındaki paylaşımlarına göre imzalanan Versay Antlaşmasıyla balkanların geleceği bir bakıma oluşturulmuştu,

Bu anlaşma gereğince Almanya’ya uygulanan büyük siyasi ve ekonomik sınırlamalar ve dağıtılan Avusturya-Macaristan İmp.nun Balkan topraklarında kurulacak bir yeni devlet anlayışıydı.

Bu devlet beklenen den uzun soluklu olmuş ve uzun süre hayatta kalmayı başarmıştı.En önemli nedeni ise Broz Tito idi.

Savaşın galiplerinden Rusların Panslavist yaklaşımları nedeniyle Versay’da kurulan bu yeni ülkenin ismi “Güney Slavlarının Ülkesi Yugoslavya olarak belirlenmiştir. Savaş sonrası kısa dönemli geçiş hükümetleri denebilecek olan Sloven, Hırvat ve Sırp Devleti ile Sırbistan Krallığının birleştirilmesiyle neredeyse bütün Balkanları kapsayan Yugoslavya kurulur.

Aslında 1840 yıllarından sonra,Tüm Slavların bir bayrak altında toplanması fikri Slav milliyetçileri ve entelektüelleri arasından destek görmeye başlamıştı ancak Slavların her bir etnik alt grubu olan Hırvat, Sırp, Sloven yada Makedonlar bu birliğin ancak kendi iktidarları altında gerçekleşmesini istiyor bu da gruplar arası rekabeti doğruyordu.

Bu arada 1912 yılında patlak veren I.Balkan Savaşı Osmanlı’nın İstanbul’a kadar çekilmesiyle sonuçlanmıştı.

Sırpların Kosova ve Makedonya’yı ele geçirmesi Avusturya-Macaristan işgali altındaki Slav topraklarında büyük bir etki yaratmış ve bir anda Sırplar Slavların önderliğine yükselmiştir.

Sırp gizli servisinin Avusturya-Macaristan veliahtı Franz Ferdinand’ı öldürmesiyle amaçlanan, Avusturya-Macaristan Kralı’nın veliaht olarak bir Slav’ı seçmesini sağlamaktı. Ancak böyle olmadı ve tarih bambaşka bir noktaya vardı.

I.Dünya Savaşı’nın bitmesiyle İtalyanlar büyük Slav nüfusunun yaşadığı Dalmaçya’dan Slovenya’ya kadarki araziyi ele geçirmişlerdi. Sırbistan şayet savaş sonucunda memnun edilmezse İtalyan yönetimindeki araziyi ele geçirip  Akdeniz’e kadar ulaşabilirdi. Avusturya-Macaristan devam etseydi Sırp yönetimindeki bu büyük alan Sırp idaresine geçebilirdi. İttifak güçleri bunun yerine Sırplara bütün Slavları birleştiren bir ülkenin anahtarını teslim etmeyi yeğlediler.

1 Aralık 1918 de kurulan yeni ülkeye göre Sırplar, Hırvatlar ve Slovenler tek bir kraliyet altında birleştiriliyordu. 1929’da kurulacak olan Yugoslavya’ya kadar devam eden bu geçici devlete Hırvatlar ve Arnavutlar direnmişse de sonucu değiştirememişlerdir.

I. Dünya Savaşı’nın bu yarım yamalak çözümü aslında mağlup ülkelerde ırkçı iktidarların intikamına zemin hazırlıyordu.

II. Dünya Savaşı başladığında ise,ülke de tekrar büyük trajediler başlar bir yandan dışarıdan gelen ırkçı saldırılarla mücadele ederken bir yandan da ülke içindeki direniş örgütlerinin birbirleriyle olan mücadelesine sahne olmaktadır.

Tito ve arkadaşları hemen İttifak güçlerinin desteğini almayı başarır, Batı için artık o Yugoslavya’nın tek sesi olmuştur.

Stalin ile Tito arasındaki bu yıllarda ki büyük yakınlık ve işbirliği sayesinde Stalin, Tito’yu dünyaya kabul ettiren isim olur. Nazilerin Stalin tarafından durdurulması da 1945 yılında Avrupa tarihinde önemli bir dönüm noktası olur.

Komünistler, faşistlerin hakkından en sonunda gelmiş ve Avrupa barışı Komünistler sayesinde yakalamıştır. Aynı yıl, Tito da hem ülke içindeki iktidar mücadelesini kazanmış hem de Nazi işgalini sonlandırmıştır.

Tito, önce Aşırı Milliyetçi Çetniklerle olan iktidar mücadelesi bitirmiş sonrasında da ülkesini sosyalistleştirmek için çabalamıştır.

Sonunda 31 Ocak 1946 günü yeni kabul edilen anayasa ile Yugoslavya Federe Halk Cumhuriyeti kurulur.

Kabul edilen anayasayla federasyon, 6 cumhuriyet ve 2 özerk bölgeden oluştu.
Federasyon, sadece Yugoslav yani Güney Slav haklarının kurduğu cumhuriyetlerden oluşturudu.

Binlere yıldır kendi topraklarında yaşayan Boşnaklar, sadece büyük M harfiyle Müslüman halk olarak tanındı bu federasyonda . Bu arada yeni rejim ayrıca Müslümanların yani Boşnakların haklarını savunmaya çalışan “Genç Müslümanlar” isimli örgütü yasakladı.

Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Makedonya, Sırbistan ve Slovenya Federe Cumhuriyetleri hem ülkedeki etnik gerilimi azaltmak hem de daha demokratik bir rejimi yaşama geçirmek için kurulmuşlardır. Savaş sonrası Tito ile Stalin arasında kurulan bağ 1948 yılına gelindiğine kopmuş ve Tito Doğu Blokunda bağımsız harekete etmeye başlamıştır. Stalin giderek artan bir istekle Yugoslavya’nın Sovyetlerin uydusu olmasını istemekte, Tito ise bu isteği geri çevirmektedir.

İpler en sonunda Yugoslavya’nın Cominform üyeliğinin bitirilmesiyle sonuçlanır.

Bu noktadan sonra artık Tito’nun sonunun geleceği endişesi yayılmış olsa da Tito iktidarını korumayı bilmiştir.

Yugoslavya başlangıçtan bu yana etnik tartışmaların ortasında bulmuştu kendisini. Tito’nun sosyalist iktidarı yıllarında etnik çatışmalar minimize edilmeye çalışılmıştı. 1974’te federe cumhuriyetler kendi içlerindeki küçük etnik grupları din, dil ve kültürel haklarını anayasal güvencelere altına almıştır. Bosna-Hersek ve Karadağ federe cumhuriyetin otonomileri olarak anayasa girmiş ve Arnavutça ile Macarca bütün federasyonca tanınan azınlık dili olarak anayasala girmiştir. Sırbistan Federe Cumhuriyeti altında Kosova ve Voyvodana iki ayrı otonomi olarak yer almıştır.

Tito iktidarı süresince, özellikle de Stalin’le olan fikri ayrılığı sonrasında, batı ile ılımlı bir ilişki sürdürdüğü unutulmamalıdır. Tito bir yandan ülke içindeki etnik gerilimi kontrol altında tutmaya çalışıyorken bir yandan da ekonomik sorunların üstesinden gelmeye çalışıyordu.

4 Mayıs 1980 günü Tito’nun ölümü Yugoslavya’da olduğu kadar bütün dünyada şok etkisi yaratmıştı. Ülke için yorumlar çelişkiliydi. Kimisi Tito’nun çaldığı mayanın tutacağından bahsederken kimi ise Tito’nun sadece geçici bir illüzyon olduğunda ısrarcıydı.

Ne yazık ki cenaze töreninin hemen ardından etnik azınlıkların haklar talep etmeye başlamalarıyla bütün büyü bozulur.

Milosevic, ülkenin resmen parçalanmasına giden sürecin sorumlusudur. Slovenya’nın Sırp azınlık içermemesi nedeniyle ayrılmasına ses çıkarmamış ancak Hırvatistan Sırpların yaşadığı bölgeler dışında kalan topraklarıyla Yugoslavya’dan ayrılabileceğini söylemiştir.

Savaş sonra yeni kurulan ülkelerdeki durum ne yazık ki hala karışık.

Bugünlerde Yugoslav topraklarında hala Tito’nun saygın bir mirasa sahip olduğu bir gerçek.

Tito kendisine has bir rejim kurdu. Ancak kurduğu rejim yalnızca o hayatta iken işleyebiliyordu. Ölümüyle bu planlanan süreç de bitmiş oldu…..

YORUM YAP