2 Soykırım Yaşamış Boşnak Ninenin Hikayesi » Boşnak HaberBoşnak Haber

25 Nisan 2024 - 20:55

2 Soykırım Yaşamış Boşnak Ninenin Hikayesi

2 Soykırım Yaşamış Boşnak Ninenin Hikayesi
Son Güncelleme :

10 Ocak 2023 - 23:24

HACERA NANA (ČAVKARICA)

2 Soykırım yaşamış Boşnak ninenin hikayesi

1941 YILINDAKİ BOŞNAK SOYKIRIMI’NDA SIRP VE KARADAĞLI ÇETNİKLER TARAFINDAN KATLEDİLEN 450 BOŞNAK İLE YÜZLERCE METRE DERİNLİĞİNDEKİ ÇUKUR MAĞARAYA ATILDI. YARALI VÜCUDU BİR ÇIKINTIYA TAKILIP HAYATTA KALDI. CEPLERİNE KOYMUŞ OLDUĞU EKMEK PARÇALARI BİTİNCE, MAĞARAYA GİRİP ÇIKAN KÜÇÜK KARGALARI (ÇAVKA) AVLAYARAK BESLENDİ. 72 GÜN SONRA SESİNİ ÇOBANLAR DUYDU. 80 GÜN SONRA KURTARILDI.

51 YIL SONRA 1992’DE BOSNA SAVAŞINDA YİNE SOYKIRIMI YAŞADI !
Bir insan ömrü içinde, aynı yerde, aynı insanların (Çentiklerin) aynı insanlara (Boşnaklara) karşı yaptıkları iki soykırımı yaşamak çok nadir bir olaydır. Maalesef bu kaderi yaşamış Boşnakların sayısı oldukça fazladır. Bunlardan biri Hacera Çatoviç-Biyediç’tir. Yıl 1941 Eylül ayı, 2. Dünya Savaşı; Yugoslavya, Naziler ve İtalyan faşistler tarafından işgal edilmişti.
Hırvatların faşist Ustaşaları ve Sırpların faşist Çentikleri ise birbirlerini katlederlerken, destekçileri dışında kendilerinden olmayan herkesi de kırıp geçiriyorlardı.
Bosna Hersekin, Bileçe şehri yakınındaki Planoy’da yaşayan köylere baskın yapan Karadağlı ve Hersekli Çentikler, Boşnakları evlerinden toplamış, önce Stolaç’a götüreceklerini söylemişler, ardından Nevesinye’ye götürmüşler, orada onları oyaladıktan sonra, tekrar geriye dönmüşlerdi. Gerçekte ise Çetnikler, onları öldürmek için kimsenin görmeyeceği uygun bir yer aramakta idiler. Sonunda o yeri bulmuşlardı; Dağ başındaki, metrelerce derinliğindeki Kargalar Mağarası/Çukuru (Jama Čavkarica) idi. Yaşlılar, kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere, 450 ile 600 kişi arası Boşnak, atalarının kaderini bir daha yaşayacaklardı.
Bu çukurluğun içine kargalardan başka hiç kimse girip çıkamıyordu. İçine düşenler vardı ama oraya düşüp de oradan çıkan hiçbir canlı yoktu. Kargalar burada yuva yapar, yumurtalarını güvenle oraya bırakır ve yavrularını da o mağarada büyütürlerdi. İnsanlar oraya “Küçük Kargalar Mağarası/ Çavkaritsa” adını vermişlerdi.Bu mağara, faili meçhul cinayet işlemek isteyenler için ideal bir yer idi. Kurbanının cesedini alıp o mağaraya attığınızda artık ondan hiç kimse haber alamaz ve katil de suçlanamazdı. İşte mağaranın bu özelliğini öğrenen Çentikler için bu mağara, arayıp da bulamadıkları bir yer idi. Hem yüzlerce insanı öldürecekler hem de hiçbir zaman suçlanmayacaklardı ! Tarih boyunca hiç suçlanmayıp adalete de hiç hesap vermedikleri gibi …
1941 yılının Sonbaharında, Çetnikler fırsat bu fırsat diyerek, her zamanki gibi silahsız ve savunmasız olan Boşnak komşularını kalleşçe yakalayıp genç-yaşlı, kadın-çocuk demeden katletmeye başlamışlardı. Çavkaritsa çukurluğunun yakınlarına getirdikleri yüzlerce Boşnakı, mağaranın ağzının 50 metre yakınına getirmiş, beşer, beşer gruplar halinde onları çukurun ağzına kadar götürüp, orada onları boğazlayarak, kafasına ağır bir şeyle vurarak etkisiz hale getiriyor ve sonrasında ayaklarından tutarak mağaranın içine atıyorlardı.
Genç Hacera Çatoviç ve ailesi, günlerce uyuyamamış, ayakta duracak halleri kalmamıştı. Gözleri hem uykusuzluktan hem de işlenen cinayetleri görmemek için kapanıp duruyordu. Çetnikler, onlarca insanı boğazlamaktan yorulmuş olmalılardı ki onu elinden tutup çekiştiren pis bir Çetnik, ona doğru dönerek; “Uyumak mı istiyorsun? Seni birazdan sonsuz uykuya göndereceğim” demiş ve kafasına bir kürek ile aniden vurmuştu. Sadece silahsız ve savunmasız insanlara kahraman kesilen bu vahşiler onu, 90 kilo kadar olduğu için kaldırıp atmak yerine mağaranın ağzına kadar yuvarlayarak aşağı doğru itmişlerdi.
Mağarada aşağı doğru yuvarlanan Hacera, birkaç metre sonra bir çıkıntı sayesinde mağaranın dibine düşmekten kurtulmuştu. Kendine geldiğinde, korkunç uğultular ve o zamana kadar hiç duymadığı tuhaf sesler arasında,başındaki yarasının ve vücudundaki vuruk ve  kırıkların ağrıları içinde büyük bir korkuya kapılmıştı.
Bir tarafta onlarca karganın çıkardıkları sesler, diğer tarafta derinliklerden gelen onlarca insanın inlemeleri, bağırıp çağrışmaları yanında dışarıda esen sert rüzgar sesi; onun için ortalık cehennemden farksızdı. Kendini toparladığında elini yarasına uzatıp dokununca duyduğu acı kulaklarını adeta sağır edip, tüm seslerin anide kesilmesine sebep olmuştu. Ciddi yaralanmış olduğunu anlayınca elleri ile karanlıkta çevreyi yoklayıp, yosunlu toprak ile yarasının üzerine bastırmıştı.
Ailesi, yakınları ve komşularının mağaraya atıldığı aklına gelince aşağıya doğru seslenmeye başladı. İniltilerden kendi sesini duyamıyordu. Bunu anlayınca seslenmekten vazgeçti ve kulaklarını tıkayarak etrafını, uçurum kenarındaki hayatını kurtaran çıkıntıyı incelemeye başladı. Yanlışlık yaparsa aşağı doğru uçuvereceğini çok iyi görmüştü. Onu tek mutlu eden şey; gökyüzünü görebiliyor olması idi.
Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bir şekilde sabahı beklemek zorunda idi. Sabah ortalık biraz aydınlandıktan sonra yukarı bakınca, oradan hiçbir yere kıpırdayamayacağını anlamıştı. Yukarı doğru seslenmeyi düşündü ama hemen içini bir korku kapladı. Ya o canavarlar hala orada iseler ? Susmayı tercih etti ve iniltileri dinlemeye başladı. Zamanla iniltiler azalmaya başlamıştı. Kendi gibi ölmemiş ama, ağır yaralı insanlar yavaş, yavaş ruhların Allah’a teslim ediyorlardı.
Ne yiyip, içecekti? Yukarıdan aşağı doğru sular sızıp akıyordu. Bir şekilde o suları biriktirip içmeyi becermişti. Ya yemek ? Evden alındıklarında paltosunun içini ekmek ile doldurmuştu. O ekmekler ile bir süre idare etmişti. Bu arada mağarada yaşayan kargalar ve yavruları dikkatini çekti. O kadar yakınından uçuyorlardı ki onları kolayca yakalayıp onlarla beslenebileceğini düşündü.
Paltosu ile kargaları da yakalamayı becermişti. Yakaladığı kargaların tüylerini elleri ile ayıklayarak, kargaların eti ile hayatta kalmaya çalışacaktı.Birkaç gün sonra, geri dönüp sağ kalan olup olmadığını araştıran Çetniklerden bir grup aşağıya doğru seslenmişti. Kendilerini civar köylüler olarak tanıtmışlar ve Hacera onlara cevap vermiş, onlar da ona bir ip ile ekmek indirmişlerdi. Ekmek parçasını ağzına götürmek için eline aldığında, yaralı olan parmaklarında aniden büyük bir acı hissetti. Ekmeğe iyice bakınca içine bir şeyin serpilmiş olduğunu fark etti. Bu kesin zehir idi. Çukurda da onu yaşatmayacaklarını anlayınca çaresiz zehirlenmiş gibi yapıp onları oradan uzaklaşmalarını bekledi. Ertesi gün yine oraya gelen Çetniklerin seslerine cevap vermedi. Bir daha yine gelmişlerdi ve sonra artık gelmez olmuşlardı.
İniltiler tamamen azaldıktan sonra derinlerden bir kadın sesi gelmişti. Yaralı komşu kızın sesi idi. Birkaç gün sonra ondan da ses gelmez olmuş, o da Allah’ın rahmetine kavuşmuştu. Gündüzleri arada bir dışarıya doğru sesleniyor ve yardım çığlıkları atıyordu. Dağda ona cevap verecek kimse yoktu.
Boşnak komşularını merak eden ve başlarına gelenleri araştıran insanlar, etraftan konuşulanlardan Çavkarica Mağarası’nın adını duymuşlar ve bir gün gizlice dağa çıkarak mağaranın ağzına gelmişlerdi. Aşağıya doğru seslendiklerinde Hacera, önce rüya gördüğünü sanmıştı. Ancak seslenmeler devam edince 72 gün sonra ilk defa dışarıdan tanıdık bir ses duyduğunu anladı ve hemen cevap verdi. Komşuları geri geleceklerini ve ona yiyecek ile temiz su getireceklerini söyleyerek oradan uzaklaştılar.

Bir yazı görseli olabilir
Ertesi gün, söz verdiği gibi oraya gelen komşuları, onu iple yukarı çekemeyeceğini ve onun da ipe tutunamayacağını bildiklerinden bir ağ yaparak aşağı indirmişler, Hacera o ağ ile yukarı çekilmişti. Kesin olarak bilinmemekle birlikte, kendisi de tam hatırlayamadığı için ya 75 gün ya da 80 gün sonra güneşi görmüştü. 90 kilodan 30 ile 40 kilo arasına düşmüş ve kafası, elleri yaralar içinde idi.
Ancak bir problem daha vardı. Onu, Çetniklerden nasıl saklayacaklardı. Çetnikler, o katliamdan birinin sağ kurtulduğunu duyarlarsa değil Hacera’yı, onu da onu o çukurda kurtaranları öldürürlerdi. Bundan korkan insanlar, Hacera’yı, oralardan uzakta yaşayan birinin evinde saklamayı başarmıştı.
Bileçe ve civarında, Çetnikler savaşı kaybedip, o bölgeye Partizanlar hakim olunca, Hacera hastaneye kaldırılmış ve tedavi altına alınmıştı. Daha hastanede iken kendisinin tanıdığı katil Çetnikler, dolaylı yollardan ona haber göndererek, konuşması ve kimliklerini açıklaması halinde, hayatta kalmış diğer akrabalarını da öldüreceklerini iletmişlerdi. Korkuya kapılan Hacera, çaresiz susmayı tercih etmişti.
İyileştikten sonra hastaneden çıkan Hacera Çatoviç, beraber büyüdüğü amcasının kızı Hüsniye ile Trebinye şehrinde, Biyediç ailesinden iki kardeş ile evlendiler. Hüsniye’nin 3 çocuğu olmuş ve Hacera onları kendi evlatları gibi birlikte büyütmüşlerdi.
Sosyalist Yugoslavya kurulduktan sonra çok daha ilginç ve acı bir olayla karşılaşmıştı. Kendisini çukura atmış olan ve diğer Boşnakları da katleden Çetnikler, o civarda ya çok zengin ve hatırı sayılır kişiler ya da komünist partisinin önemli görevlileri olmuşlardı. Tehditler hiç bitmiyor ve Hacera hep susmak zorunda kalmıştı. Aksi taktirde bedeli çok ağır olacaktı.Çavkaritsa’da öldürülmüş ailesi, gibi, Hüsniye’nin çocuklarını kaybetmek istemiyordu.
Sosyalist Yugoslavya ona, bir daha soykırım ve katliamlar olmayacak umudu vermişti ama, 1992’de bir daha 1941’li yıllara geri dönülmüştü.
Doğu Bosna’da katliamlar ve Bosna Hersekin genelinde Boşnaklara karşı soykırım başlatılmıştı. Bu sefer ailesi ile birlikte sınırı geçmiş, Karadağ üzerinden Danimarka’ya kaçmayı başarmıştı ama, kaçıp kurtulamayan onlarca akrabası, komşusu ve tanıdığı yine Çetnikler tarafından tıpkı 1941 yılında olduğu gibi öldürülmüştü. 2. Dünya Savaşı’da katledilen 108 000 Boşnağın iki katı, yaklaşık 220 000 kişi, Bosna Hersek’te soykırım kurbanı olmuşlardı.
Bosna Savaşı da bitmiş ve 90 küsur yaşında olan Hacera memleketine geri dönmüştü. Artık kimseden korkmuyor ve yaşadıklarını anlatmaya başlamıştı. Kendisi ile ilgili kitaplar ve yazılar yazıldı. Kitapları yazanlar da Hacera’nın hikayesini farklı şekillerde ve işlerine geldiği gibi kaleme aldılar. Hacera’ya bir söyleşide gazeteciler şunu sormuşlar: ”Mümkün olsa onlardan, o Çeniklerden intikam alırmıydın?” Verdiği cevap Boşnak ninelerinin o güzel insanlıklarının bir özeti olmuştu;
“Yok evladım, Allah göstermesin. Bizden uzak dursunlar …(”Pitali i da li bi se osvetila kad bi mogla njenim mučiteljima, ubicama /četnicima? “A jok ja sine, ne d’o mi Bog. Eto ih tamo… neka ih vjetar nosi…“)
Hacera Çatoviç-Biyediç tarihte kendi milletine karşı yapılmış olan 11 soykırımdan ikisine şahit olmuş, dünyada nadir insanlardan biridir. Boşnaklara yapılan bu katliam ve soykırımlar ne zaman bitecek? Avrupanın ortasında hala varlıklarını sürdüren bu Çetniklere kim dur diyecek? Kim, Çavkarica Mağarası’nın etrafını “Dünya Soykırım Parkı” yapıp, Hacera’nın heykelini, bir daha yeryüzünde asla soykırımlar olmasın diye oraya dikebilecek?
Biz Türkiye’de yaşayan 8-9 milyon kadar Boşnak asıllıların, soydaşlarımıza, akrabalarımıza, kardeşlerimize, insanlara ve insanlığa karşı yapılan her türlü insanlık suçları, katliam ve soykırımları durdurmak için yapabileceğimiz hiçbir şey yok mu?
Nusret Sancaklı

YORUM YAP