Bir Makedonya Gezisi » Boşnak HaberBoşnak Haber

19 Nisan 2024 - 16:29

Bir Makedonya Gezisi

Bir Makedonya Gezisi
Son Güncelleme :

31 Mayıs 2016 - 21:03

Ben Balkanlar’dan ilk defa 1975 yılında, Yugoslavya bölünmeden önce İngiltere’ye giderken geçtim. Belgrad’a kadar yol boyunca Osmanlı eserlerini görünce gurur duymuştum. Belgrad’dan yukarısında ise durum farklı idi. Avrupa’nın etkisini hemen hissediyordunuz.

Üsküp, özellikle Vardar nehrinin karşı yakası ‘eski şehir’ tam bir Osmanlı ve Türk şehri. Yeni şehir ile eski şehir arasını 1451 yılında II. Murat’ın (Fatih Sultan Mehmet’in babası) yaptırdığı Taş Köprü bağlıyor. Köprü hâlâ sapasağlam ve kullanımda. Yeni yapılan köprü ise, sanki süs köprüsü.

Osmanlı’nın bıraktığı tüm eserler; hamamlar, türbeler, tekkeler, camiler, çeşmeler eski şehirde. Bu eserlerden çoğu TİKA tarafından restore edilmiş ama bazı restorasyonlar çok kötü ve aslını yok etmiş.

Çifte Hamam, National Art Gallery of Macedonia olarak; eski şehir, yaya bölgesi olarak düzenlenmiş. Eski Çarşı, Ankara’daki eski Hamamönü bölgesinin neredeyse aynısı. Dükkânların çoğunda Türk isimleri var ve Türkçe’yi bu tarafta herkes konuşuyor, burası aslında bir Türk bölgesi.

Türkler bu topraklara Orhan Gazi’nin büyük oğlu Süleyman Paşa’nın 1352’de Tsympe (Cinbi) Kalesi’ni ele geçirmesiyle yerleşmeye başlamışlar; iki yıl sonra stratejik önemdeki Gelibolu’yu almışlar, beş yıl içinde Trakya’nın güney bölgesini fethederek Anadolu’dan asker ve halk getirip yerleştirmişler. Böylece kısa zamanda Avrupa yakasında güçlü bir alan hakimiyeti sağlamışlar.

1975 yılında buralardan geçtiğimde burası tek bir devlet idi: Yugoslavya. Yugo, Sırpça’da güney anlamındadır. Yani Güney Slavların ülkesi. O zamanlar yaklaşık 20 milyon nüfusu olan bu devlet, şimdi yediye bölünmüş durumda: Slovenya, Hırvatistan, Makedonya, Bosna-Hersek, Karadağ, Sırbistan ve Kosova. Hepsi, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin (YSFC) dağılmasından sonra YFSC’nin küllerinden doğmuştur.

Batı Balkanlar, coğrafi bakımdan, YSFC’den ayrılarak bağımsızlığını kazanan Slovenya dışındaki ülkeleri ve Arnavutluk’u kapsamaktadır. Her biri 1-6 milyonluk nüfusları, kendi koydukları ve başka yerde geçmeyen para birimleri, küçücük toprakları ile bağımsız ama minik devletler haline gelmişler.

Eski Yugoslavya’dan ayrılan Slovenya ve Hırvatistan Avrupa Birliği üyesi olmuştur. Makedonya, Bosna-Hersek, Karadağ, Sırbistan ve Kosova ise bu yolda hızla ilerlemektedir. Büyük bir olasılıkla da Türkiye’den önce AB üyesi olacaklardır. Zaten Arnavutlar dahil hepsi AB’de serbest dolaşım hakkına sahipler.

Avrupa Komisyonu’nun Dış İlişkilerden Sorumlu Üyesi Chris Patten, Selanik Zirvesi’nden önce 18 Haziran 2003 tarihinde şu açıklamayı yapmıştır: “AB üyeliği perspektifi gerçektir ve biz, Birliğin haritasını, siz aramıza katılıncaya kadar tamamlanmış saymayacağız – The prospect of membership of the EU is real, and we will not regard the map of the Union as complete until you have joined us.

Üsküp’te her yerde Türkçe konuşanlarla, Türk malını kullananlarla, Türk dizilerini izleyenlerle karşılaşınca çok mutlu oldum. Türklük ve Müslümanlık bu bölgede hakim ama Müslümanlığa tepki olarak hemen her yerde şehirlerin yakınlarındaki tepelere kocaman haçlar dikmişler. Müslümanlar da her yere cami ve tekke kuruyorlar.

Bu gelişme dinsel bir ayırımcılığın giderek ön plana çıktığının göstergesi ve de hiç hoş değil. İleride Balkanlar etnik bölünmenin ardından dinsel bir bölünme de yaşarsa, hiç şaşırmayalım.

Üsküp’te her yer kocaman, estetikten yoksun heykellerle donatılmış. Hepsi fiberglastan değil tunçtan yapılmış. Yerdeki heykeller sanki az gelmiş, yapıların üstlerini de heykellerle donatmışlar. Bu, sanırım bir kompleksin eseri ve bir milliyetçilik göstergesi. Özellikle çok büyük olan İskender heykeli.

Açıkçası, heykel yaparak bir ulus oluşturmaya çalışıyorlar gibime geldi bana.

Prof. Dr. Rıdvan KARLUK / Anadolu Üniversitesi, İktisat Fakültesi

Kaynak: Akademikperspektif

http://www.haberbosnak.com/seyahat/26/09/2014/bir-makedonya-gezisi/

YORUM YAP