Arnavut Tarhuncu Ahmet Paşa'nın "Tarhuncu Bütçesi" » Boşnak HaberBoşnak Haber

3 Mayıs 2024 - 18:34

Arnavut Tarhuncu Ahmet Paşa’nın “Tarhuncu Bütçesi”

Arnavut Tarhuncu Ahmet Paşa’nın “Tarhuncu Bütçesi”
Son Güncelleme :

21 Mart 2017 - 16:01

Hazırlayan: Zeynep Işıl Hamziç

Osmanlı’nın İlk Bütçesini Hazırlamış olan Arnavut Tarhuncu Ahmet Paşa Osmanlıda Sadrazamlık yapmış ve günümüz tabiri ile Osmanlı Döneminin en önemli Maliye Bakanı’da diyebiliriz reformist kişiliği olan Ahmet Paşa çalışkan, dürüst,akıllı bir o kadarda hayatı dram ve düşmanlarıyla mücadele ile geçmiştir kendisine Allahtan rahmet diliyoruz;

Kendisini Tanıyalım;

Bundan tam 364 yıl önce, 20 Mart 1653 yılında Osmanlı tarihinde ilk bütçeyi yapmakla tanınan Sadrazam Tarhuncu Ahmet Paşa, o dönemin Maliye Bakanı’idi diyebiliriz ne yazık ki bundan rahatsızlık duyanların padişaha şikayeti sonucu öldürüldü.Arnavutluk’un Mat kasabasındandır. Eğitimini Enderun’da yapmıştır.

Öncelikle Sadrazamı tanımlarsak ;

Sadrazam ya da Vezir-î Azam Osmanlı Devleti döneminde padişah adına devlet işlerini yöneten en yüksek derecedeki görevliye verilen isimdi.

Sadrazam hükümdarın mutlak vekili sıfatıyla onun tuğralı mührünü taşırdı. Bu nedenle sadrazamın sözü ve yazısı padişahın iradesi ve fermanı demekti. Nitekim Fatih Kanunnamesi’nde sadrazamın devlet içindeki yeri şu şekilde yazılıdır:

“Bilgil ki vüzerâ (vezirler) ve ümerânın (emirler), vezir-i âzam, başıdır, cümlenin ulusudur, cümle umûrun vekîl-i mutlakıdır ve malımun vekîl-i defterdârıdır ve ol vezir-i âzam nâzırıdır ve oturmada ve durmada ve mertebede vezir-i âzam cümleden mukaddemdir (önce gelir).” 

Silahtar Bosnalı Musa Ağa’nın 1633’te Mısır valisi ile saraydan çıkması sırasında o da kapıkulu süvariliğine çıktı. Önce Musa Paşa’ya sonra da Hezarpare Ahmet Paşa’ya kethüdalık etti. Hezarpare Ahmet Paşa’nın katlinden sonra kardeşi Oruç da, Sofu Mehmet Paşa’ya karşı olan sipahilerin isyanında öldürüldü ama Tarhuncu Ahmet Paşa  şeyhülislam Hacı Abdurahim Efendi tarafından himaye olunarak hayatı kurtarıldı.

Kendisine Diyarbakır valiliği verildi sonra da Hicaz’a hacca gitti. Diyarbakır da valiliğe dönmeden önce de Ocak 1649’da Mısır valiliğine nakledildi.

Tarhuncu Ahmet Paşa, Ocak 1651’de Mısır’dan azledilerek İstanbul’a geldi. Mısır’a yerine vali olarak tayin edilen Hadım Abdurrahman Paşa, aslının sipahi olması dolayısıyla onu tahkir edince, Tarhuncu Ahmet Paşa tarafından gayet usta bir lisanla, ama küçük düşürücü bir şekilde, cevaplandırıldığını bildirir.

 

İstanbul’a döndüğü zaman, sadrazam olan Gürcü Mehmet Paşa Tarhuncu Ahmet Paşa’nın büyük yetenekleri dolayısıyla sadrazamlıkta kendine rakip olabileceğini düşündü.

Önce Mısır Eyaleti hesaplarında bulunan bazı hataları bahane ederek Tarhuncu Ahmet Paşa’yı Yedikule’de hapse gönderdi. Sonra da onu İstanbul’dan uzaklaştırmak hedefiyle, ona Yanya Sancakbeyliği görevini verdi; ama sürgün olarak Selanik de oturması emredildi.

Bu sırada hükümet işleri, Valide Sultan’ın tarafından Anadolu kazaskeri Hocazâde Mesut Efendi’nin nezareti altında görülmekteydi. Gürcü Mehmet Paşa’nın yerine sadrazam olarak icraatının güçlülüğünü pratikte göstermiş bir vezir aranmaktaydı. Şeyhülislâm tarafından Siyavuş Paşa sadrazam olarak teklif edildi. Ama Valide Sultan onu tavsiyeyi kabul etmedi. Anadolu kazaskeri Hocazâde Mesut Efendi ise Tarhuncu Ahmet Paşa’nın sadrazam olmasını tavsiye etti. Bunun üzerine Tarhuncu Ahmet Paşa İstanbul’a davet olundu. Tarhuncu Ahmet Paşa gizlice İstanbul’a gelip Hocazade Mesut Efendi’nin Süleymaniye’deki konağına indi ve geldiği Valide Sultana bildirildi.

Tarhuncu Ahmet Paşa burada Padişah ve diğer devlet erkânı ile görüştü. Bu görüşmelerde Tarhuncu Ahmet Paşa devletin problemli işlerini (yani Girit sorunu, donanma sorunu ve maaş sorunu) bazı şartlarla uygun şekilde çözümlemeyi taahhüt etti ve buna karşılık kendinin üzerine eğileceği sorunları da açıkladı. İki taraf bu önemli sorunlar üzerinde anlaşınca 19 Haziran 1652’de Tarhuncu Ahmet Paşa Sadrazam oldu.

Tarhuncu Ahmet Paşa hazine açığını kapatmak, para değerindeki istikrarsızlığı kaldırmak, gümrük gelirlerini artırmak, Saray ve Tersane harcamalarını azaltmak ve yolsuzluğu önlemek için gayet ciddi ve dürüstlükle gece gündüz çalışmaya koyuldu. Bundan dolayı hem devlet içinden hem de devlet dışından Tarhuncu Ahmet Paşa icraatından menfaatleri zarar görenler ona düşman olup diş bilemeye başladılar.

Önce bir kısım ulema sadrazamın aleyhine harekete geçti ve bunların yanında çarşı esnafı ve günün hükümetine karşı her türlü eyleme katılmayı alışkanlık haline getirmiş kapıkulu sipahileri de bu harekete katıldılar. Bu olaylar şeyhülislamlığa Bahai Efendi getirilmekle biraz yatıştırıldı.

Osmanlı Devletinde ilk defa olarak devletin gelirlerini ve harcamalarını ayrıntılarla öğrenip bir devlet bütçesi hazırlamak için bir kurul kuruldu. Bu kurul Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın son sadrazamlık yılı olan 1643 ile 1652 yılı arasındaki yaklaşık 10 yıl için devletin defterlerini inceledi. Bu dönemde devlet gelirleri, yeni vergiler (özellikle “değirmen vergisi” ve “hane vergisi”) ihdası ile 5.329 yük olmuştu; devlet harcamaları ise 1643’de yaklaşık 6.000 yük iken 1650’de yaklaşık 5.500 yüke indirilmişti.

Ayrıca Osmanlı Devleti maliye sisteminde ilk kez olarak gelecek yıl için, yani 1652 yılında başlayan Hicri 1060 yılı için, “Tarhuncu bütçesi” adı verilen bir bütçe defteri hazırlandı.

Bu bütçeye göre Hicri 1060 yılında bir yılda taşra eyaletlerinden gelen toplam cizye, avarız, mukataa bedelinden oluşan devlet gelirinin 5.329 yük olacağı hesaplanmıştı. Devlet harcamaları olarak Yeniçeri Ocağı, Acemioğlan ocakları, bostancı ve baltacı ulufeleri ile Saray, Tersane, Donanma, İstabl-i Amire, Cebecihane, Tophane vb. giderleri 6.872 yük olacaktı. Devlet bütçe sorunlarının devamlı olarak çıktığı bilinmekteydi. “Tarhuncu Bütçesi”ne göre Hicri 1060 yılı için devlet bütçesi açığının yaklaşık 1.600 yük olacağı hesaplandı.

Bütçe sorunlarının büyük bir kısmı bu bütçe açıklığından ortaya çıkmakla beraber, bir kısmının da kısa dönem likit’de sorunu olduğu, yani devlet harcamalarının devamlı olmasına rağmen, eyaletlerde gelirlerinin tam olarak zamanında toplamaması, planlanan zamanda merkeze sevk edilmemesi ve gelirlerin düzenli olmamasına bağlı olduğu da anlaşılması gerekmekteydi.

Tarhuncu Ahmet Paşa ayrıntılı bütçe defteri hazırlandıktan sonra, özellikle sarayın ve sonra devlet ileri gelenlerinin harcamalarında kesinti yapmaya koyuldu. Bu harcamalar kısıntısı ona çok düşman kazandırdı.

20 Kasım 1652’de İstanbul çarşılarına yakın Esir Hanı’nda çıkan bir yangın başkent çarşılarının yoğun olduğu Çarşıkapı, Gedikpaşa, Çemberlitaş, Mahmutpaşa, Beyazıt ve Mercan mahallelerinde büyük zararlar verdi.

Bu zararlar başkentte para darlığı sorununu tekrar gündeme getirdi. Defterdar kısa vadeli finans bulmak için 15 kese borç alıp “Mum Eminliği” imtiyazını “Devletoğlu” adlı bir gayrimüslime verdi. Saraydan ve rical konaklarından baltacılar Devletoğlu’nun idare merkezi olan dükkânını kahve, mum, şeker istekleriyle aşındırmaya başladılar. Bu yüzden baltacılar ile Devletoğlu adamları arasında çatışmalar çıktı ve Devletoğlu şahsen dayak atılmakla tehdit edildi. Sonunda sorunlarla baş edemeyeceğini anlayan Devletoğlu defterdara verdiği nakit krediyi geri alamadan ortadan kayboldu.

Padişah IV. Mehmet daha çocuk yaşlarında ve avcılık dışında övünecek bir yeteneği bulunmamaktaydı. Devlet erkânı, hatta padişah huzurunda bile, devamlı birbirleriyle kıyasıya rekabet hatta çatışma halindeydiler. Tarhuncu Ahmet Paşa’nin düşmanları, başta Valide Sultanı ve hatta çocuk padişahı sadrazam aleyhine harekete sevk etmekteydiler. En sonunda bu düşmanların sadrazamın padişahı tahttan indireceği iftirası saraylıları birleştirdi ve Tarhuncu Ahmet Paşa’nın sadrazamlıktan uzaklaştırılmasına dair bir hatt-ı hümayun çıkartıldı.

Nevruz günü olan 21 Mart 1653’de sadrazam yılbaşı hediyelerini padişaha takdimden sonra donanma işleri için tersanede bulunduğu sırada saraya davet olunarak deniz yoluyla Hasbahçe’ye girdikten sonra kendisini kızlar ağası karşılayıp sadaret mührünü geri aldı. Vezir-i âzamlığı 9 ay kadar sürmüştü.

Sonra Tarhuncu Ahmet Paşa Bostancılara teslim edilip onlar vasıtası ile boğuldu. Naaşı, ilk efendisi Hocazâde Musa Paşa’nın zevcesi tarafından gönderilen adam vasıtasıyla saraydan alınarak Üsküdar’a miskinler mevki’ne defnedildi. Ölümünde yaşı 60’i geçmişti.

Kaynak:Wikipedi

YORUM YAP