20 KASIM SANCAK GÜNÜ’NÜ ANMAK VE ANLAMAK... » Boşnak HaberBoşnak Haber

20 Nisan 2024 - 01:35

20 KASIM SANCAK GÜNÜ’NÜ ANMAK VE ANLAMAK…

20 KASIM SANCAK GÜNÜ’NÜ ANMAK VE ANLAMAK…
Son Güncelleme :

19 Kasım 2022 - 22:31

20 KASIM SANCAK GÜNÜ’NÜ ANMAK VE ANLAMAK…
 
 
Dan Sandžaka (20. novembar) neradni dan - Sandžak Haber - Sandžačke  Internet Novine
Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Yeni Pazar’ın güzelliklerini anlatırken, içinden 7 akarsuyun aktığı şehir, diye bahseder. 1665 yılında buraya gelen Evliya Çelebi o zaman şehirde, 1100 dükkan, 3.000’den fazla ev ve gelip geçen yolcu ve tüccarların konaklaması için 7 adet hanın varlığından bahseder. Batıya giden İpek Yolu’nun önemli uğrak ve ticaret merkezlerinden birisi olan bu şehir, o yıllarda Avrupa’nın ve bölgenin diğer büyük şehirleri ile kıyaslanacak bir büyüklüğe ulaşmıştı. Ticaret sayesinde refah ve zenginlik içinde yaşayan bir şehir idi.
Yeni Pazar’ın bu parlak dönemi 19. asır başlarından itibaren, Dünya ticaret yollarındaki değişim ve Batı dünyasının sömürgecilik yolu ile zenginleşip Osmanlı’nın karşısında güçlü bir konuma ulaşması ile değişmeye başladı. Osmanlı’nın Avusturya ordularına yenilmesi, toprak kayıpları ile çekilip gerilemeye başlaması bölge ticaretini ve Sancak’ın refahını olumsuz etkiledi. Yunan ve Sırp isyanları ile derinleşen huzursuzluk, asayişin bozulması sebebiyle, uzun yıllar süren refah ve zenginlik, yerini fakirliğe, sonu gelmeyen çatışmalara ve salgın hastalıklara bıraktı. Balkan savaşına kadar devam eden bu sıkıntılı dönem, 1912 yılında, Osmanlı’nın bölgeden tamamen çekilmesi ile sonuçlandı.
Balkan savaşı ve 1. Dünya savaşı bölgede yaşayan tüm milletler için olduğu gibi, Boşnaklar için de büyük kayıp ve felaketlerin yaşandığı yıllar olmuştur. 1. Dünya Savaşı sürerken 1917 yılının ağustos ayında SJENİCA’da toplanan Sancak bölgesinin 12 belediye başkanı tarihe SJENİCA KONFERANSI olarak geçen bir buluşma ile, Bosna ile birleşmek istemişler, fakat ne yazık ki bu talep; Avusturya-Macaristan imparatorluğunun yenilen tarafta yer alması ve dağılması sebebi ile, sonuçsuz kalmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonunda galip devletlerin desteği ile kurulan Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı, yani Belgrad merkezli Sırp Karacorceviç Hanedanı’nın yönettiği monarşi devleti, Boşnak aydınlarının Sjenica Konferansı ile ortaya koydukları bu haklı demokratik talebi, yani Bosna ile birleşme talebini, bir ihanet olarak değerlendirmiş, imza sahiplerini mahkeme kapılarında süründürerek hapislere attırmıştır. Osmanlı’nın gidişinden sonra kaderlerine sahip çıkmak için Boşnak aydınlarının yaptıkları bu ilk insani ve demokratik hamle ne yazık ki sonuçsuz kalmış, hatta bu soylu harekete önderlik edenler, ciddi bir bedel ödemek zorunda kalmışlardır. Sonradan Yugoslavya adını alacak olan bu devlet döneminde, Boşnak milleti, kimliği, dini, kültürü ve dili ile toptan inkar edildiği karanlık bir döneme girmiştir.
Sutra Dan Sandžaka - Sandžak Haber - Sandžačke Internet Novine
Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkan Almanya, 20 yıl gibi kısa bir zaman sonra toparlanmış ve rakiplerinin karşısına çok daha güçlü bir militarist yapı ile dikilmiştir. İtalya da Almanya’nın yanında yer alarak sömürge paylaşımında 1.Dünya savaşında elde edemediği toprakları kazanma hayali ile hareket etmiştir. 1941 yılının Nisan ayında, 15 günde tüm Yugoslavya’yı ele geçiren Almanya-İtalya ittifakı, Sancak’ı da askeri kontrolü altına aldı. 1943 yılının ortalarına doğru İtalya teslim olarak işgal altında tuttuğu Sancak’ın güneyinden çekildi. ZAVNOS adı altında toplanan Sırp ve Boşnak aydınları bu otorite boşluğunu doldurmak ve kamu düzenini sağlamak amacıyla 20 Kasım 1943 günü OTONOMİ ilan etti. Aynı günlerde Bosna-Hersek’te işgalcilere ve Faşist NDH rejimine karşı mücadele eden çoğunluğunu Boşnakların ve her milletten insanların oluşturduğu antifaşist güçler TİTO önderliğinde 1. AVNOJ’u toplayarak SFRJ ‘nın temellerini atıyordu.
Avrupa’da 2. Dünya Savaşı boyunca antifaşist güçler ile işgalci faşist güçler arasında amansız bir mücadele sürmüştür. Bu savaşın en büyük kurbanı olarak kabul edilen Yahudilerle birlikte 50 milyondan fazla insan öldü. Özellikle Balkanlarda ve Yugoslavya coğrafyasında Faşist Sırp çetnikleri ile NAZİ Almanya’sının desteğindeki NDH faşizminin kurbanlarının nerede ise hiç dile getirilmediğine dikkat çekmek istiyorum. NDH rejiminin JASENOVAC esir kampında hayatını kaybeden Yahudi, Boşnak, Sırp ve Romlardan oluşan, büyük acılar yaşayan her milletten kurbanları anmak insani bir görevdir ve biz bu görevi artık ihmal etmememiz gerektiğini düşünüyoruz.
20 KASIM 1943 tarihinde ilan edilen OTONOMİ sadece Boşnak milletinin kararı değildi. Bölgede yaşayan halk, işgalci ve başıboş bazı çetelerin zulmünden bıkan Sırp aydınları da bu harekete tam destek verdi. Hatta ZAVNOS’un başkanlığına Sırp profesör Sreten VUKOSAVLJEVİÇ getirildi. Ancak 1945 yılının sonlarına doğru bölgeye hakim olan eski çetnik, yeni(!) Sırp partizanlar, Sancak’ta yaşayan halkın iradesini hiçe sayarak 29 Mart 1945 günü Sancak’ın otonomi kararını feshettiler. Sancak’ın şehirlerinde yaşayan Boşnak aydınları uydurma bahanelerle mahkemesiz sorgusuz kurşuna dizdiler. Yeni Pazar’da 1945 yılının ocak ayında, aralarında Akif HADZIAHMETOVİÇ ve Belediye Başkanı Ahmet DACA olmak üzere yüzlerce aydın insan, halkın gözü önünde vahşice kurşuna dizildi. Bu uygulama sadece Sancak’ta olmadı. Müslüman nüfusun yaşadığı Kosova, Makedonya gibi bölgelerde de Boşnak, Türk ve Arnavutlara da benzer terörist uygulamaların yapıldığını sonradan öğrendik. 5 yıl süren savaş felaketinin getirdiği açlık ve fakirlik sebebiyle insanımız can derdine düşmüştü. Devlet eliyle yürütülen bu terör karşısında direnecek karşı koyacak durumda değildi. Gücü yetenler için tek çıkış yolu kapağı Türkiye’ye atmaktı. Üsküp’te Yücel isimli bir dernek altında toplanan Türk gençlerin aynı muameleye maruz kaldığını seksenli yıllarda Makedonya’lı hemşehrilerimizden Türkiye’de öğrendik. Yugoslavya’da uygulanan bu devlet terörü sebebiyledir ki Sancak, Kosova, ve Makedonya’dan yüz binlerce Türk, Boşnak, Arnavut, her şeyini bırakarak Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı. İkinci Dünya Savaşı’nın en büyük kurbanının Yahudiler olduğu her yerde konuşulur, yazılır. Fakat Balkanlarda sayıca en büyük kurban kitle: İslam dinine mensup Türkler, Boşnaklar Arnavutlardır. Ama onların mağduriyetlerini şimdiye kadar niye dile getirmedikleri konusu; sorgulanması gereken bir durumdur. İkinci dünya savaşı sonrasında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Soykırımları Önleme Sözleşmesi ile, başta Yahudiler olmak üzere savaş mağdurları kendilerine soykırım ve zulüm uygulayan başta NAZİ Almanya’sı mensupları olmak üzere tüm suçluları yargılayarak cezalandırılmalarını temin ettiler. Bu olayların yaşandığı yıllarda Balkanlardaki Türkler ve diğer Müslüman milletler, Yunan, Sırp, Bulgar ve Karadağ ırkçılarının baskı ve zulümleri altında adeta inim inim inliyorlardı. Ancak bu acıları ne yaşayanlar anlatabiliyor ne de başka kimseler görüyordu. Yüz binlercesi, asırlarca yaşadıkları toprakları terk ederek Türkiye’ye sığınarak mülteci olmaya razı oluyorlardı. Tüm insanlık tarihinde insan haklarının en fazla öne çıktığı bu yıllarda, onların haklarını savunmak için zalim balkan devletlerinin baskılarına dur diyecek ne bir devlet ne de herhangi bir kurum ortaya çıkmadı. Birleşmiş Milletler, Balkanlarda yaşayan bu insanların haklarını savunma konusunda bugün gibi o zaman da kör ve sağırdı.
1990 yılı gelip dayanınca Avrupa’da bir savaş yoktu fakat eski Yugoslavya’da Boşnaklara soykırım yapmayı her 30-40 yılda bir rutin bir olay haline getirmiş faşist Sırp Çetnik rejimi gizlice hazırladığı hain planları Miloşeviç adlı caninin liderliğinde uygulamaya koydu. Bosna’nın birçok şehrinde esir kamplarına doldurulan Boşnak milleti Srebrenica gibi bazı şehirlerde on binlercesi alenen dünyanın gözü önünde soykırıma uğradı.
Sancak’ta ise daha önce 1917 de Sjenica’da, 1943 de Pljevlje’de Zavnos’la kaderine sahip çıkmak için harekete geçen Boşnak Aydınları bir kere daha harekete geçerek bugün BNV olarak bildiğimiz o zaman MNVS (Muslımansko Nacijonalno Vijece Sandzaka )’yi kurarak haklarını müdafaa ve mücadele için yeniden yola çıktı. 1991 yılının 26-27 Ekiminde O zamanın, zalim Miloşeviç rejiminin tüm tehditlerine rağmen OTONOMİ için referandum yapmayı başardı. İşte 20 KASIM SANCAK günü hakları için yüz yıldır devam eden zulme karşı kahramanca direnmenin adıdır. Yılda bir kere 20 Kasım günü bize bu direnme ruhunu miras bırakan ecdadımızı anmak ve vatanımız Sancak’ta insan gibi yaşamak azmimizi ve kararlılığımızı dünyaya bir kere daha ilan etme günüdür. Sevinerek görüyoruz ki 2003’den beri her geçen yıl daha büyük bir coşku ve duyarlılıkla, dünyanın dört bir tarafında, bu gün düzenlenen programlarla anılmaktadır.
Ancak Belgrad rejimi Boşnak milletinin bu mücadelesini etkisiz kılmak ve haklarını vermemek için bir asırdır uyguladığı böl parçala ve yut siyasetini gecikmeden uygulamaya koydu. 2000 yılında, Miloşeviç devrilir devrilmez, Boşnak milletinin içinden devşirilen, mevki makam ve yetki verilerek bağımlı hale getirilen bazı adamlar eliyle bölme işlemi kesintisiz devam etmektedir. Belgrad rejiminin bu konuda kısmen de olsa, başarı kazandığını kabul etmek zorundayız. Ancak ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, hainlere geçit vermeyeceğiz. Sancak’ta 1991 yılından beri yükselttiğimiz, 3 zambak ve 3 hilalli bayrağı dalgalandırmaya devam edeceğiz.
Davut NURİLER
08.12.2016

YORUM YAP